Yeni Üyelik
16.
Bölüm

°Gönül Yarası° 16

@sukunettekelimeler

~Hümeyra


İçeride Emir Serkan ve Hafsa geçen sene Ensar'ın aldığı yemek takımlarıyla aşçılık oynuyorlardı. Hafsa hâlâ ilk günkü gibi temiz ve sağlam saklıyordu onları. Bense ev süpürüyordum. Süpürge birden kapanınca dönüp fişine baktım. Kablosu Emir Serkan'ın elinden sarkıyordu. Kucağında da minik kızım vardı.


"Ne oluyor bakalım?" dedim sorgularcasına onlara bakarak.


Emir Serkan, kucağındaki Hafsayı yere indirdi. "Annemize yardım edelim ki hem annemiz hem kardeşimiz yorulmasın dedik. Dimi Hafsa?"


"Ebet anneycim," diyerek başını salladı bizim kız.


Gülümseyerek ikisine de baktım.


"Tamam o zaman, buyur babası sen evi süpürmeye devam et. Biz de Hafsa'yla silelim."


Hafsa bilmiş bilmiş elini beline koydu.


"Hayıy annecim. Şen, ben ve tardeşim Yufuf. Üçümüs silces."


Emir Serkan ve ben küçük birer kahkaha attık. "Haklısın kızım," dedim ve elimi uzattım. "Hadi gel sabunlu suyumuzu hazırlayalım."


Henüz dört aylık olan bebeğimizin ismini. Yusuf koymayı düşünüyorduk. Evet, ikinci bir yavrumuz olacaktı. Elhamdülillah. İlk öğrendiğimde Hafsa'ya kardeş geleceğine çok sevinmiştim. Emir Serkan da çok mutluydu. Hafsa'nın heyecanına ise diyecek yoktu.


Eskiden, sevgili kocamla evlenmeden evvel, ben de "keşke bir kardeşim olsa" diye düşünür ama sonra "iyi ki olmamış" derdim. Eğer olsaydı o da benim gibi aile problemleri, teyze evi, babaanne evi, dede azarı, bitmeyen işler, kalp kırıklıkları falan derken sürünürdü. Yazık, hiç gerek yoktu.


Hazırladığımız suya deterjan atarken süpürgenin sesi tekrar evde yankılanmaya başlamıştı. Hafsa'nın deyimiyle dejartan idi koyduğumuz. Kaç yıldır ona "dejartan" değil "deterjan" diye diye o düzelememiş ama biz bozulmuştuk. Hatta bir keresinde Emir Serkan markete deterjan almaya gittiğinde bir arkadaşına rastlamış. Ne yapıyorsun falan diye ayaküstü konuşurlarken "Ne yapayım, evde dejartan bitmiş de dejartan almaya geldim," deyivermiş bizimki. Arkadaşı garip garip bakmış yüzüne. Canım kocam, Hafsaca konuştuğunu sonradan fark edip utanmış. Eve gelip anlattığında biraz gülüşmüştük.


Hafsa'nın konuşma tarzından en çok etkilenen ise Ensar'dı. Gerçi o bilerek Hafsa gibi konuşuyordu. Çocukla çocuk oluyordu. Hoşuna gidiyordu bunu yapmak. Çünkü çok seviyordu bizim kızı. Hafsa da onu çok seviyordu. Enşay amcasına laf bile söyletmezdi. Bir keresinde Ensar yalandan ağlamıştı. Aslında numara yapıyordu ama Hafsa anlamamıştı numara olduğunu. Böylece bizim kız gerçekten ağlamaya başlarmıştı Ensar amcası ağlıyor diye.


Silip süpürme işi bittiğinde ben Hafsa'yı uyutmak için odaya geçmiştim, Emir Serkan da toz alıyordu. Bir kırılma sesi ve Emir Serkan'ın inlemesini duyunca neredeyse uykuya dalmış olan Hafsayı yatağın üzerinde bırakıp içeriye koştum. Eliyle yanağını tutan Emir Serkan'a yanaştım endişeyle. "İyi misin, ne oldu?"


"Cam kırığı sıçradı."


"Dur bakayım," deyip çenesinden tuttum ve yüzüne yaklaştım. Yanağındaki kırığı ve kesiği hemen tespit etmiştim. Yandaki komodine doğru gittim, çekmeceyi açıp cımbızı aldım. Yeniden kocamın önünde durdum. Canını yakmamaya dikkat ederek ufak cam parçasını çıkarttım ve avucuma aldım. "Sen bekle, ben tentürdiyot ve pamuk getireyim. Mikrop kapmasın," diyerek ayaklandım.


"Tamam," deyip başını salladı. Cam parçasını çöpe attım. Gerekli malzemeleri alıp içeriye döndüm ve koltuğa geçmiş olan Emir Serkan'ın yanına oturdum. Kesilen yeri pamuk yardımıyla tentürdiyotla temizledikten sonra merhem de sürüp yara bandı yapıştırdım.


Artık malzemeleri önümüzdeki sehpanın üzerine bıraktım. Bana yardım etmek uğruna küçük bir iş kazası geçiren kocama şefkatle baktım. Kıyamazdım ki. Uzanıp parmaklarımı yanağına dokundurdum ve yara bandına dikkat ederek, etrafını usulca okşadım.


Bizimki hemen yüz buldu ve "Çok acıdı bu arada, öpsen mi acaba?" diyerek sapasağlam olan yanağını bana doğru yaklaştırdı. Beklentili beklentili bakmıştı bir de gözlerime, öpmem mi hiç? Uzanıp yanağına bir öpücük kondurdum. Gülümsedi.


"Hazır Hafsa uyumuşken ben yemek hazırlayayım," deyip geri çekildim ve yanından ayrılmaya yeltendim ama Emir Serkan kolumdan tutup beni geri doğru çekti. Gitmeme müsaade etmedi.


"Bugün Ensarlara gidiyoruz ya zaten, yemeğe," dedikten sonra yüzümü avuçları arasına aldı.


Ah, doğru ya bu akşam onlara davetliydik. Neredeyse unutuyordum ve temizlikten sonra yemek yapmaya girişecektim. Şimdi zaten Kadriye teyze döktürmüştür yemekleri.


Emir Serkan beyler uzanıp alnıma dudaklarını bastırdığında yemek meselesi uçup gitti aklımdan.


"Sen daha bir güzelleştin sanki?" dedikten sonra sağ elini yüzümden çekti ve uzanıp kucağımda duran elimi tuttu. Aslında hamilelik sebebiyle biraz kilo almıştım ve şişmiştim ama o her seferinde daha fazla güzelleştiğimi belirtip benim moralimi düzeltiyor, bedenimdeki bu değişimleri kafamı takmama engel oluyordu. Böyle zamanlarda yeniden iyi ki var diyordum.


"Bizim cadı uyudu galiba. Gel, biz de onun yanına kıvrılalım biraz."


"Olur," dedim ve ayağa kalkıp tuttuğu elimi bırakmadan beni de beraberinde odaya sürükleyen kocamın peşinden gittim. Hafsa'nın yanına uzandım biz de. Başımı göğsüne koydum, ona sarıldım ve gözlerimi yumdum.


İyi ki bu adamla evlenmiştim. Bunun şükrünü sık sık yapıyordum. Evliliğim benim için hayata aralanan yeni ve temiz bir kapı olmuştu. Evlilik güzel şeydi vesselam. Kişiler güzelliğini koruduğu müddetçe.


Evlilik deyince aklıma Esma'm geldi. Biricik dostum da evlenmişti, bir yaşında tatlı bir kızı vardı. Ardından Kadriye teyzeyi hatırladım elbette. Kadıncağız üç evladına da evlenmeleri için yalvarıyordu ama hiçbirinde tık yoktu resmen! Torun sahibi olmak için can atıyordu canım teyzem, gel gör ki ne Ensar, ne Enes, ne de Rümeysa henüz bir ilişki sürecinde bile değildi. Hele ki en büyükleri Ensar hiç de evlenmeye niyetli görünmüyordu. Kişisel bir sebebi vardı bence bunun, çünkü Ensar hem dürüst, saygılı, ahlaki yönden iyi ve karakterli, hem de yakışıklı, hali vakti yerinde, işinde gücünde biriydi. Ona kız mı yoktu, vardı da o istemiyordu. Görüşmeleri reddediyordu. Nasipti bu işler elbette, lakin ben bir gönül yarası olabileceğini de düşünüyordum. Her neyse. Herkesin bir derdi vardı gönlü içerisinde.


Herkesin bir derdi vardı gönlü içerisinde.


Loading...
0%