Yeni Üyelik
3.
Bölüm

°N° 3

@sukunettekelimeler

~Hümeyra


Bugün ısrar etsem de kahvaltı etmeyi kabul etmeyen Emir Serkan tekrar başa döndüğümüzü hissettirmişti bana. Veya tersinden kalkmıştı. Allah bilir.


Yine gideceğini belli ederek kapıya yöneldiğinde ve ayakkabılıktan botlarını almaya yeltendiğinde üşümesin diye odadaki dolaptan bir ceket alıp yanına gittim. Hava serindi. Elimdeki ceketi ona vermeden evvel "Nalan teyzelerin düğününe mi gidiyorsun?" diye bir soru yönelttim gayet sakince. Eğer öyleyse ben de bir uğramak istiyordum.


"Hayır. O öğleden sonra değil mi zaten."


"Nereye gidiyorsun peki?"


Benim sakince soruşuma rağmen sesini gereksizce sertleştirdi ve beni tersledi.


"Nereye gidiyorsam gidiyorum Hümeyra!"


Ben de refleksen sesimi yükselttim.


"Adam gibi bir cevap istiyorum yalnızca!"


Boynundaki damar şişmişti ve hızla inip kalkıyordu. Öfkeden kızaran gözlerini bana çevirdiğinde irkilmiştim. Oysa ki bu raddeye gelmesine sebep olacak hiçbir şey yapmamıştım.


"Karı kız peşine koşuyorum! Oldu mu? Rahatladın mı?! Mutlu musun, öğrendin!?"


Verdiği yanıt ve ses tonu üzerine gözlerim dolma aşamasını hızla geçip gözyaşları akıtmaya başlamıştı. Bilinçli bir şekilde sesimi yükselterek "Defol git o zaman!" dedim ve elimdeki ceketi ona doğru fırlattım. Ceket göğsüne vurup yere düşerken ben de elbisemin koluna yüzümdeki ıslaklıkları silip hızla odaya doğru yürümeye başladım.


"Hümeyra!"


İsmimi seslenen ve peşimden gelen Emir Serkan'a aldırmadım ve kapıyı arkamdan kapatıp o henüz açmaya çalışmadan kilitledim.


"Hümeyra?"


Sesi yumuşamıştı. Bir pişmanlık tınısı sezsem de artık çok geçti. Kırılmıştım.


"Gitsene!" diye tekrar bağırdığımda kapıya yumruğunu geçirmiş ve az sonra dış kapının kapanma sesine bakılırsa gitmişti.


Ben de insandım, bir yere kadar dayanabilirdim! Gözyaşlarımı silmeyi ve kendimi tutmayı bırakıp içimi boşalta boşalta ağladım. Neden bu kadar canım yanıyordu? Neden böyle davranıyordu? Dün hissettiğimi sandığım mucize nasıl bugün 'ben aslında yoktum ki' diyordu?


Ezan sesini duyunca toparlanıp ezanın bitmesini bekledim ve duamı edip abdest aldıktan sonra seccademin başına geçtim. Namazımı elimden geldiğince düzgün eda etmeye çalıştım ve ellerimi semaya, derdimi ise Rabbime açtım.


Ben kendi ailem gibi bir aile olmak istemiyordum. Annemle babam gibi olmak istemiyordum ben, Emir Serkan'la. Sağlıklı bir ilişki istiyordum. Yıpranmadığımız, hırpalanmadığımız, birbirimizde dinginleştiğimiz, şifa bulduğumuz bir ilişki.


Düşünceler ve dualarla içinde seccademin başında uyuyakaldığımı kapı sesine gözlerimi açınca fark ettim. Bir kez daha kapıya vurulunca gelenin Emir Serkan olmadığını anlayarak başörtümü düzelttim ve kapıya gittim. Çünkü o olsa anahtarıyla açardı.


"Kim o?"


"Benim, Ensar."


Ensar dönmüş müydü? Yurt dışına üniversite okumaya gitmişti. Lisede aynı sınıfa denk gelince tanışmıştık onunla. İyi bir insan, iyi bir arkadaştı. Kötü niyet besleyen biri değildi ve anlayışlıydı. Allah rızası için sevdiğim ve değer verdiğim kişilerden biriydi. Emir Serkan'ın da en yakın arkadaşıydı. Hatta herkes onları kardeş sanırdı.


Kapıyı biraz aralayıp başımı çıkardım. Evde benden başkası yoktu çünkü.


"Ensar, Selamünaleyküm. Hoş geldin."


"Aleykümselam Hümeyra. Hoş buldum."


"Tamamen döndün mü?"


"Öyle görünüyor, bakalım."


"Hayırlı olsun."


"Sağ olasın. Serkan yok mu?"


"Serkan sabah çıktı, yok."


"Nerede peki, biliyor musun?"


"Bilmiyorum."


"Peki o zaman... Ben gideyim. Kendine iyi bak, Allah'a emanet ol."


"Sen de. Allah'a emanet ol," deyip kapıyı kapattım. Bir kaç saniyelik bakışlarıma yakalandığı kadarından yapacağım yoruma göre, Ensar biraz kötüydü. İyi görünmüyordu. Neyse, Emir Serkan'ı bulunca derdini paylaşır ve sakinlerdi. İki yakın dostlardı sonuçta.


Hem ne zaman dönmüştü ki? Hiç duymamıştım. Desene evden çıkıyor musun ki duyasın! Fakat içimden gelmiyordu. Kendimi iyi hissetmeyince, insan içine giresim gelmiyordu.


Kafamı dağıtmak için kitap okuyaayım diye Esma'nın aldığı hediye kitaplarıma koştum. Çünkü bugüne dek hiçbirini okuyamamıştım. Dedemlerin evindeyken, elime kitap alıp iki satır okumaya kalksam biri hemen Hümeyra diyordu, iş buyuruyordu ille ve bölünüyordum. Evlenip sakin bir hayata yelken açtığıma göre artık kitap da okuyabilirdim sanırım. Ne sakin hayat ama! Neyse. Bu en az ben kadar Esma'yı da mutlu edecekti.


Epeyce ilerleyip bir kaç cümleye özellikle takıldım. Unutmak, sanırım Rabbimin verdiği en büyük nimetlerdendi. Ve unutmak kavramı bu satırlarla çok daha önemli anlamlara kavuşmuştu beynimde.


Ve unutmak kavramı bu satırlarla çok daha önemli anlamlara kavuşmuştu beynimde


Loading...
0%