@sukunettekelimeler
|
~Emir Serkan Aydın Kapıyı tıklattıktan az sonra Esma başını uzatmış, beni görünce de şaşırmıştı. "Selamünaleyküm Esma, bugün bize gidebilir misin? Mümkünse bu gece de Hümeyra ile kalmanı isteyeceğim senden." "Aleykümselam. Anneme bir sorayım, muhtemelen izin verir, kalırım. Hayrola?" "Bu gece evde olamayacağım da, yalnız kalmasını da istemiyorum." Başını anladığını belirtircesine salladı. "Teşekkürler. Allah'a emanet ol," deyip evin bahçesinden çıktım. Kafamda dönüp duran düşünceler artık ağır gelmeye başlamıştı. Başımı geri doğru kaldırdım ve gökyüzüne baktım. Beyaz bulutlar rüzgara kapılmış gidiyordu. Benim sürüklenişim gibi. Bir yere çarpmasam iyi olur diyerek önüme döndüm. Hümeyra'nın babaannesinin evinin önünden geçiyordum, istemsizce başımı çevirip baktım bahçe duvarına. İçeride ses seda yoktu. Oysa yaklaşık bir ay önce ben yine buradan geçerken Hümeyra'nın ağlama sesi doldurmuştu kulaklarımı. Dedesinden hiç haz etmiyordum. Sadece büyüğüm diye saygı gösteriyordum. Yoksa adam değildi o herif benim için. Hümeyra'yı torunu değil de kölesi gibi görmüş, her işe koşturmuştu. Bir de kızın yaptıklarını beğenmeyip bağırmasına bir kaç kez şahit olmuş, Hümeyra'yı kolundan tutup götürmemek için kendimi zor tutmuştum. Her insanın bir gururu vardı, yüreği vardı, durmadan aşağılanmak da neydi? Hem de yanında başkaları varken! Hatırlayınca yine sinirlerim bozulmuştu. Ensar'ı beklerken ıhlamur hazırlamış ve ellerimin arasına almıştım. Tam nerede kaldı bu çocuk derken kapı açıldı, Ensar karşımdaki koltukta yerini alıp arkasına yaslandı. "Seni dinliyorum." "Sen bana 'Hümeyra diğer kızlardan daha farklı nezdimde' dedin. Üniversite için yurt dışında giderken 'ben burada yokken ona sahip çık' dedin. Sen benim kardeşimsin lan. Bunları bildiğim halde gidip Hümeyra'yı kollarıma saracağımı gerçekten düşündüm mü Ensar? Merak ediyorum, boşuna mı zamanımızı harcadık biz onca yıl, seninle?" Önce içimi boşaltmam gerekiyordu. Sonra açıklamama geçecektim. Sırtını yaslandığı yerden çekip öne doğru eğildi ve kollarını dizlerine yaslayıp bakışlarını bana doğrulttu. "İçten içe reddettim, inanmak istemedim Serkan. Benim tanıdığım adam nasıl bunu yapar lan, dedim. Ama onunla evlendiğini söylediler. Ne düşünmemi bekliyordun?" Bir kaç saniye duraksayıp devam etti. "Hem seninle geçen hiç bir ânın boşuna geçtiğini düşünmedim." Kendimi onun yerine koyduğumda zaten ona hak veriyordum. Tamam, daha fazla uzatmayacaktım. Bunları konuşup halletmeliydik. Her şeyimi bilen, beni en iyi tanıyan, en değerli dostumu kaybetmeyecektim. Her şeyimiymiş! Bir şeyim hariç diyelim biz ona. Onu da yine Ensar için saklamıştım. Çünkü onu bir gönül meselesi için kaybetmek istememiştim. Gençtik, belki ileride bir başkasını severdim. O zamana dek de ben içime gömerdim Hümeyra'yı, ama Ensar'ı kaybedemezdim. Gerçek bir dostu kaybedersem tekrar bulamazdım onun gibisini. Bir sevda, bir dostluğu paramparça etmemeliydi. Böyle düşünmüştüm zamanında. Her neyse, açıklama kısmına geçmeliydik. "Şaban amcaların evinin oralara ne zaman gitsem Hümeyra'ya olan bağırmalarını, aşağılamalarını ve iş buyurmalarını duydum. Fakat en son gidişimde Hümeyra babaannesine 'Evlenecek olursam dedem beni o sarhoş yeğenine verir, istemiyorum babaanne' diye ağlıyordu. Nafiye teyzeyle gizlice bu konuyu konuştum. Şaban amcan bu akşam köye haber salacak, dedi. O akşam, Ensar. Acilen bir şeyler yapmam gerekiyordu. Ben de gidip Şaban amcaya Hümeyra'yı kimseye vermemesini söyledim. Daha senin adını ağzıma almama fırsat vermeden 'Yarın akşam sen gelip isteyeceksen başkasına vermem, yoksa o kız bu evden en kısa zamanda çıkacak, köylüme vereceğim,' dedi. Israr ettim, onunla evlenmek isteyen biri var, ama buraya gelmesi biraz zaman alır, müsaade et dedim. Nuh dedi peygamber demedi, Ensar. Yarın geldiniz geldiniz, ha sen ha başkası, fark etmezi yoksa başkasına vereceğim kızı dedi ve nokta koydu." Derin bir nefes alıp elini boynuna götürdü. "Ben ne yapacağımı şaşırdım zaten. İki ucu b*klu değnek vardı sanki önümde. Kaçırmam da çözüm değildi. Öylece bırakmam da değildi. Aklıma hiçbir çıkar yol gelmedi. Sana zaten ulaşamadım. Huysuz ihtiyar bana seçenek bırakmadı. Geriye tek bir yol kaldı, sen gelene dek ona sahip çıkmış olmak istedim. O pislik herife Hümeyra'yı vermelerine göz yumamazdım." "Sen de gidip kendine istedin, öyle mi?" Sıkıntılı bir nefes verdim. Böyle bakınca çok rahatsız edici görünüyordu. Filmlerdeki sahte evliliklere benzemiyordu gerçekte böyle işler. Ciddiye alırdık biz, kutsaldı evlilik. Ve ben belki de bu kutsalı araç olarak görerek hata yapmıştım, onun ceremesini çekiyordum. "Peki herkes seninle evli diye bilirken sonra ben gelip nasıl Hümeyra'yla bir yola çıkabilirdim, bunu düşündün mü Serkan?" "Düşündüm! Ben ona gerçekten evliymişiz gibi hissettirmedim, davranmadım. O da farkındaydı zaten. Yanlış bir karar verdiğimi söyleyeceğim ona. Bu evliliğin yürüyemeyeceğini. Boşanacağız. Ayrılacağız. Şehir dışına taşınma bahanesiyle ben buralardan da giderim zaten, iş teklifi almıştım. Böyle işte, sen geldiğinde ben ortalardan toz olacaktım, sen de onunla evlenecektin." "Seni herkes Hümeyra'yı bırakıp giden hayırsız bir adam olarak hatırlayacak, ben de terk edilmiş zavallı Hümeyra'yla evlenecektim?" "Kimin ne dediğini ne zamandır umursuyorum sence? Benim için başkalarının önemi yok. Hayırsız desinler, şerefsiz desinler. Sen gerçeği bil yeter. Bak Ensar, ona asla elimi uzatmadım bile. Gözlerimle dahi dokunmaya kalkmadım, elimden geldiğince kaçtım. Sadece hırlısı hırsızı var diyerek gece eve gelip içeride koltukta kıvrıldım. Ben o herifle evlenirse her şey daha berbat olacağı için bunu yaptım." O gün oradan geçmeseydim, duymasaydım, hiçbirini yaşamamış olsaydım diye az düşünmedim. Fakat bu kez daha berbat olacaktı işte. Hepimizin, hele de Hümeyra'nın hayatı iyice çekilmez olacaktı. Nikah kıymayıp kaçırsaydım, Ensar gelene kadar bu kez adımız çıkacaktı. En azından şuan en yakınlarımız hariç çoğu insan bihaberdi bu nikahtan. Çünkü sade bir nikah yapmıştık ve düğünümüz olmamıştı. Dedesinin amacı, Hümeyra'yı def etmekti. Bunu yapmasaydım diğer şıklar daha mı iyiydi? Tartışılırdı. Bir başkası belki başka bir yol bulur, başka kararlar alırdı. Benim yolumsa ne olmuş bitmiş, işte böyle çizilmişti. Orada oturup ne kadar daha bu durumu konuşmuştuk bilmiyorum. "Ensar, yarın giderim. Hem iş teklifim güzel bir fırsat. Bundan yalnızca ikimizin haberi olsun." dediğimde Ensar kafasını iki yana sallayıp cıkcıkladı, yanıma geldi ve oturdu. "Böyle bir şey yapamazsın." Anlayamayarak ona döndüm. "Ne diyorsun sen? Ne demek böyle bir şey yapamazdın lan? Başka ne yapabilirim?" "Ben sadece senin bana rağmen evlenmene kızdım, Hümeyra için değil. Kardeşim dediğim adam nasıl benim sevdiğimi bildiği kızla evlenir, bana bunu yapar diye düşündüm." Elini omzuma koyduğunda gözlerimi kısıp ne oluyor diye ona baktım. Bir şey anladıysam ne olayım! "Ben Hümeyra'ya karşı öyle bir şey hissetmiyorum," diye devam ettiğinde kocaman açtığım gözlerim ve çatılmış kaşlarımla ona baktım. "Ne diyorsun sen Ensar!?" "Duydun işte," dedi ve derin bir nefes alıp arkasına yaslandı. "Bak, ister inan ister inanma Serkan. Orada okula başlayıp her şeyden iyice uzak kalınca anladım bunu. Gençlik işte, insan hangi duygusunun neye tekabül ettiğini ayırt edemiyor. Zaman geçtikçe fark ediyorsun bazı şeyleri. Hümeyra değerli benim için, evet, ama bir zamanlar sana söylediğim gibi bir şey yok. Onunla evlenme niyetim yok." "İnanmıyorum sana," deyip çenesinden sertçe tuttum ve suratını kendime çevirdim. Gözlerime bakmadan istediği yalanı söyleyebilirdi ama gözlerime bakarken söylediklerindeki ciddiyetini anlardım. Bileğimi tutup indirdi fakat gözlerini çekmedi. Bu bakışlar Ensar'ın ciddiyetini haykırıyordu fakat bu durumu aklım almıyordu. Zaman durdu. Gerçeklik algım zayıfladı. |
0% |