Yeni Üyelik
11.
Bölüm

°S° 11

@sukunettekelimeler

~Emir Serkan Aydın


Psikoloji. Benim durumumu çözebilir miydi ki? Bir yanda sevdiğim kadın benden adım bekliyordu, bir yanda düne kadar onu seviyor diye bildiğim kardeşim vardı. Sonra o kardeşim bana sevmiyormuşum diyordu! Benimki de kafaydı! Aşure olmuştu artık beynim. Karmakarışıktım. Hâlim hâl değildi. Ne yapacağımı şaşırmıştım.


Ensar'ın Hümeyra'yı sevmediğine inanasım gelmiyordu hâlâ. Ama sevse bana bunları diyecek ne gibi bir nedeni olabilirdi ki? Neden onu bıraksındı o zaman? Hem bir terslik olsa aramız açılırdı, oysa gayet iyiydik de. İyiydik tabi, benim psikolojim ve kime nasıl davranacağımı bilememem hariç iyiydik!


"Ohoo? Abicim yine nereye uçtu senin kafan?"


Ensarla bizim mekanda oturmuş futbol seyrediyorduk. Benim odağım sürekli dağılıyordu ve düşüncelere dalıyordum. Yine o anlardan birindeydim.


Ensar'a ters ters baktım.


"Bir yere uçtuğu yok, hâlâ yerinde."


"Nasıl uçtuğu yok? Oğlum gol attık, bakan kör müsün? Gram sevinmedin."


"Gol mü attık?" derken şaşırmış ve teyit etmek için ekrana bakmıştım. Gerçekten de 2-1 olmuştu.


"Şimdi senin gülümsemen, bak biz şampiyon olacağız bu kez demen lazımdı. Sende yine bir haller var. Dökül çabuk. Bir sorun mu var Serkan?"


Dürüstçe cevapladım onu. Geçiştirmeye çalışsam da üsteleycekti zaten. Uzatmanın anlamı yoktu. Açık bir iletişim en iyi ve sağlıklı yoldu.


"Kafam çok karışık Ensar. Hâlâ yaptığın şeye anlam veremiyorum. Sorguluyorum. Hislerinden emin misin?"


"Bu kaçıncı soruşun? Eminim diyorum işte," dedi hafif bir yorgunluk ve usanmışlıkla. Ardından "Hâlâ ben vazgeçerim diye Hümeyra'dan uzak durmuyorsun inşallah?" diye sorduğunda ses tonu cevabıma göre azarlayıcı bir hâl alacağını gösteriyordu.


Evet, hâlâ uzak duruyordum. Anlam veremediğim şeyler hızla gerçekleşirken ayak uydurmakta zorlanıyordum.


"Duruyorum," dedim. Zaten yalan söyleyemezdim. Sıkıntıyla arkama yaslandığımda o da bıkkınlıkla bana üçüncü kez o ezberlediğim azarını sundu.


"Bak, ben Hümeyra'yı severim, seni de severim ve sana kaç kere duygularımdan emin olduğumu söyledim Serkan. Artık şu garip hallerinden kurtul, silkelen bi. Kendine gel. Kızı da daha fazla üzme. Bu süreçte ondan uzak dururken sen kendince haklı olabilirsin ama onun ne olduğundan haberi yok."


"Tamam, haklısın," deyip derin bir nefes aldım. Daha fazla irdelemeyecektim. Beynimi çıkarıp atacak raddeye gelmeden evvel pes etmeliydim.


Ensar, elini saçlarıma uzatıp karıştırdı.


"Gel uzan şuraya. Göz altların uykusuzum diye haykırıyor."


Hiç ikiletmeden başımı dizlerine koyup yatar pozisyona geçtim. Koltuğa ancak böyle sığardık.


"Uykusuzluk değil sadece. Dün işten dönerken yürüyeyim dedim, yağmura yakalandım, hasta olacağım herhalde."


"Artık araba almayı düşün bence Serkan. Hem bir ailen de oldu, lazım olacak."


"Düşünürüm de, sen seçerken yardımcı olacaksan?"


"Olurum tabi. Bu arada, akşama eve gidince söyle de Hümeyra sana bir ıhlamur, nane limon falan kaynatsın. Burada kalmamış, bitmiş. İyi gelir."


Kalmazdı tabi, ben sürekli burada vakit geçirdiğim için içip duruyordum.


"Tamam söylerim."


"Hadi şimdi yum gözlerini artık. Maçı sen uyanınca özet geçerim."


"Tamam, yumdum."


•¿•¿•¿•


Anahtarı yavaşça çevirip içeriye girdim. Ses yapmamaya çalışsam da Hümeyra'nın ben gelene dek uyumadığını veya kapı sesine uyandığını biliyordum. Üzerimdeki ceketi çıkartıp askıya astığım sırada Hümeyra'nın çığlığını duymamla hızla odaya koşup içeriye daldım. O bir kaç saniye içerisinde ben eve girince yabancı birinin geldiğini falan mı düşündü diye aklımdan geçirmiştim. Yine de bunlar hariç başka bir ihtimalin gerçekleşmiş olması ödümü kopartmıştı.


Yatak başlığına sırtını dayamış, kollarını kendine dolamış ve gözlerini sımsıkı yummuştu. Neler olduğunu anlayamadım. İçimde yer edinen korkuyla birlikte yatağın kenarına endişeyle oturup adını seslendim. "Hümeyra?"


Gözlerini yavaşça açtı, bakışları gözlerimde durdu. "Emir Serkan," diye fısıldadığında derin bir nefes verişinden ve mimiklerinden karşısındakinin ben olduğuma sevindiği ve biraz olsun rahatladığı belliydi.


Beklemediğim bir anda kollarını boynuma sarıp göğsüme sığındığında kaskatı kesildim. Ne yapacağımı bilemedim. Kalbimin nasıl hızla attığını duyacak diye korktum. Yakınlığından ötürü bir yanım kendinden geçerken, öte yanım onu korkutan şey sebebiyle endişeye bürünmüştü.


"Be-ben birini gördüm," diye mırıldandı.


"Evde bizden başka kimse yok Hümeyra. Sakin ol," derken sağ elimi kaldırdım, ürkekçe sırtına kondurdum ve onu rahatlamak adına yavaşça aşağı yukarı hareket ettirip sıvazladım.


"Hayır hayır. Birini gördüm işte," diyerek itiraz etti. Bir kaç saniye daha kollarımın arasında kaldıktan sonra kendisini geri çekti ve yüzüme baktı.


O göğsümde sığındığı yerden ayrılınca kendimi kocaman bir boşluğun içine düşmüş gibi hissettim. Sanki Hümeyra hep buraya aitti ve şimdi eksikliği her hücremi alarma geçirmişti. Gövdem yeniden ona sığınak olmak istiyor, kısa süren bu vuslatın acısını çekiyordu.


Kendi duygularımı bir yana bırakıp onunla ilgilenmeye ve elimden geldiğince güven vermeye çalıştım. Ses tonumu her şey normalmiş gibi tutmaya çalışıyordum, aksi takdirde daha fazla endişelenebilirdi. "Evde kimse yok, odada kimse yoktu. Sen bağırdığın an ben girdim zaten hemen. Biri olsa görürdüm. Şimdi bunu unutmaya çalış, rahatla. Korkacak bir şey yok. Ben buradayım tamam mı?"


"Tamam," dedi ve kabullenişle başını salladı. Çok şükür, en azından ben rahatlamıştım. Bir problem yoktu. Kabus görmüş olmalıydı. Yahut bir yanılsamaydı.


Yastığını düzelttim ve uzanması için ona müsaade ettim. Ayağa kalktım. "Hadi yat şimdi," deyip düzelttiğim yastığı işaret ettim.


Endişeyle açılan iri gözlerini bana çevirdi. "Gidiyor musun?"


"Mutfağa gidiyorum, hap içeceğim."


"Ben de geliyorum, yanından ayrılmak istemiyorum," deyip üzerindeki battaniyeyi itti ve ayağa kalktı. Ben de yanımdan ayrılma istiyorum Hümeyra, hep benimle ol.


Peşimden mutfağa geldi. Ben ağrı kesici - ateş düşürücü içerken onun sandalyeye oturup beklemesine izin verdim.


İlaç kutusuna bakıp da sordu. "Neyin var?"


"Biraz rahatsızım. Başım ağrıyor ve ateşim çıkacak gibi."


"Bir kaç günde bir eve sırılsıklam gelirsen tabi hasta olursun," diye imalı imalı söylendiğinde bardağı akıtıp tezgaha kapatmış, onun yanına varmıştım. Gözlerine rastladığım esnada, haftalardır kafamın etini yiyen mantığımı bir süreliğine bile olsa susturup kendimi kalbimden geçenlere bırakma kararı aldım. Ki, bana sarıldığından beri onun yanında tamamıyla ben olma isteğini zor zapt ediyordum.


Kollarımı birbirine bağladım. "Allah Allah? Öyle mi?"


Ciddiyetini bozmayıp başını salladı. "Evet öyle."


Mutfaktan ayrılma zamanının geldiğini etmek için ışığı kapattım. Koridorda yanan gece lambası etrafa loş bir ışık yayıyor, önümüzü görmemizi sağlıyordu. Yan yanaydık. Tekrar yatak odasına doğru yürümeye başladık.


"Tamam, bundan sonra sırılsıklam hâlimle eve gelmem ben de," demiştim bu esnada.


Aniden durdu ve içinde her an kaybolabileceğim derin mavileri tutundu hârelerime. Kaşları da şaşkınlıkla ve sorgularcasına havaya kalkmıştı. "Nasıl yani?! Eve gelmeyip de nereye gideceksin ki?"


O cümleden bunu anlamıştı güzelim. Bakalım ne zaman anlayacak diyerek dudaklarıma dek gelen kahkahamı bastırdım. "Bilmem? Nereye gidebilirim ki?"


"Nereye gidebilirsin ki?"


Oyuna ayak uydurarak "Deniz'lere olabilir aslında," dedim. Aklıma ilk gelen olasılık buydu.


"Deniz mi! Kimki o?"


Kim olacak, arkadaşımdı işte. Yatılı kursta tanışmıştık bir zamanlar çocukken. O gün bu gündür o da bir kardeş olmuştu bana.


"Kıymetli ve özel biri," dedim. Ardından onun bu asi hâline gülümseyerek yürümeye devam ettim. Nasıl da sorguluyordu.


Odaya girmiştik. Işığı yakıp odanın ortasına doğru yürüdüm. Hümeyra ise arkamdan gelirken aynı soruyu bir kez daha sordu.


"Deniz kim tam olarak?"


Henüz cevap vermeme kalmadan, koluma iki eliyle yapışıp beni durdurdu. Zaten duracaktım, daha nereye dek gidebilirdim? Kolumu sıkıca tutan parmaklarına baktım. Meraklı hâline gülümsedikten sonra bakışlarımı yüzüne çevirdim ama dolan gözleriyle karşılaştım. Ses tonu ise ağlayacak gibiydi.


"Emir Serkan cevap versene. Deniz kim?"


Az önceki gülme isteğim gitmişti. Neden ağladığını bir an anlamadım ve bir kaç saniye düşündükten sonra fark ettim. Tabi ya! Yanlış anlamıştı. Deniz'in her iki cinsiyet için de kullanılan bir isim olduğunu göz önüne almamıştım. Bu yanlış anlamaya sebep olduğum için kendimi kötü hissettim. Yine başarmıştım onu incitmeyi!


Sol kolumu iki eliyle kaçacakmışım gibi tuttuğu için, yanlızca sağ kolumu hareket ettirebiliyordum. Bu sebeple sağ elimi kaldırıp ürkekçe suratına yaklaştırdım. Yanağına şefkatle dokundu parmaklarım. Sol gözünden süzülen gözyaşını başparmağımla sildikten sonra avcumu yanağına yasladım. İlk kez ona isteyerek, tasasızca, sevgiyle dokunuyordum. Ve yanıyordum...


Gözlerimiz birleştiğinde vücuduma anlamsız bir şeyler olmuştu. Kalbim hızla atıyordu, sanki damarlarımdaki kan daha hızlı dolaşıyordu. Yüzündeki elimden cesaret almış olacak ki başını göğsüme dayadı, tuttuğu koluma da kollarını sardı. Sağ elimi sırtına yerleştirdim ve sarıldım ona. Tülbentine doğru ürkekçe yanaşıp burnumu dokundurdum. Yavaş ve derin bir soluk aldığımda kokusu ciğerlerime doldu. İçime doldu. Bahar havası getirdi kalbime. Çiçekler açtırdı. Gözlerimi yumup yutkundum. İçimde bir şeyler kıpırdanıyordu. Zelzeleler oluyordu sanki. İlk kez tattığım bu duygular, beni ona gittikçe bağlıyordu.


Ben bu günleri de göreceğimi asla düşünmezdim, hayal etmezdim. Edemezdim. Saklı sevdamdı o benim.


Hümeyra... Bende ne kadar aşikarsan, ele o kadar giz kıldım seni...


Gözyaşlarına sebep olan sorunun yanıtını versem iyi olacaktı. Geri doğru hafifçe çekildim. Hümeyra da sol kolumu serbest bırakınca, rahatça başını iki elimin arasına aldım. Parmaklarımla, yüzünde kalan bir gözyaşını daha yakaladım.


"Deniz sadece değerli bir arkadaşım, Hümeyra. Erkek."


"Gerçekten mi?" deyip tekrar gözlerimizin buluşmasına neden olduğunda masum bir çocuk gibiydi.


Başımla onayladım. "Gerçekten."


Suratına bir gülümseme konunca ister istemez ben de gülümsedim. Yüzünde konaklayan parmaklarımı oynattım ve yanağını usulca okşadım.


"Benim hayatımda senden başka hiçbir kadın yok. Olamaz da. Hele de özel, değerli, kıymetli sıfatlarını yanına koyacağım tek bir kadın var Hümeyra. Ne arkadaş, ne de eş dost. Sadece sensin."


Benden kaçırdığı mavileri gözlerime dokunduğunda aceleyle geri doğru bir adım attı. Kibarca kolundan tuttum. Hemen utanıp uzaklaşmasına izin vermedim. "Hümeyra, bir daha sakın başkalarına gideceğimi sanıp ağlama. Ben sadece senin gökyüzünde süzülebilirim..."


Loading...
0%