Yeni Üyelik
6.
Bölüm

°Y° 6

@sukunettekelimeler

~Hümeyra


Odanın kapısında sessizce dikildim ve içeride oturan adama baktım. Yine başını iki elinin arasına almış ve uzaklara dalmıştı Emir Serkan. Kaç gündür onu böyle huzursuz, yorgun, dertli ve acı çeker halde görmek benim de içimde bir yerlerde sızıya sebep oluyordu. Böyle sıkıntılı bir hâldeyken ona kıyamıyordum.


Nikahta keramet vardır derler ya hani, inanıyordum bu söze. Ben kendime söylemeye çekinsem de seviyordum bu adamı işte. Bu yüzden her tavrı dokunuyordu, canımı yakıyordu. Ben onunla gülümsemek, sıcak anlar paylaşmak istiyordum. Oysa şimdiye dek kış mevsimi yaşayıp durmuştuk. Aramıza rüzgarlar ve soğuklar döşemişti çoğunlukla.


Kapalı gözlerini bir oflamayla açtı ve başını kaldırdı. Aniden beni görünce oturduğu yerden kalktı. Dün gece yine geç gelmiş, sanki benimle değil de o koltukla nikahlanmış gibi yine o koltuğa gidivermişti. Zaten ben de onunla değil eviyle evlendiğimi düşünüyordum.


"Ben de tam çıkıyordum," deyip yine anlamsızca beni soru işaretleriyle bırakıp gitmeye kalktı.


"Kahvaltı hazırlamıştım."


"Sen yersin, ben yemeyeceğim."


Bir haftadır iyice çöktüğünü anlamıyordu sanırım! Evde zaten yemiyordu; hep bir gitmeler, uzaklaşmalar. Anlaşılan dışarıda da pek bir şey yemiyordu. Süzülmüştü iyice. Millet evlenince kilo alırken bizimki veriyordu.


"İki kişilik hazırladım."


"Yemeyeceğim, Hümeyra. İştahım yok."


Kaç gündür ses etmiyordum Emir Serkan'a, o gün o halde eve gelmişti ve problemleri vardı diye. Fakat yine basmıştı damarıma. Cidden yorulmaya başlamıştım. Hayır yani, derdini benimle paylaşmasını istiyordum, ona da yanaşmıyordu. Destek olmak istiyordum, müsaade etmiyordu. Ben sana karşı bir yanlış mı yaptım, benimle mi alakalı diyordum, kesin bir idlle hayır diyordu. Sabır da bir yere kadardı. Kendimi tutamadım.


"Emir Serkan, yeter artık. Canını sıkan bir şeyler var diye üzerine gelmek istemedim ama artık ben de dayanamıyorum. Hiçbir şey paylaşmıyoruz seninle, farkında mısın? Bu evde bütün gün oturayım diye mi evlendin benimle? Sahi neden evlendin ki? Aşağılamak için mi? Yemeğini yemem, yüzüne bakmam, yatağına yatmam, eve bile girmem Hümeyra, işte böyle önemsizsin?! Bu kadar değersizsin! Hiçbir şeysin!"


"Saçmalama Hümeyra," deyip karşı çıktıktan sonra konuyu kapatmak için yanımdan geçmeye yeltendi.


Kaçamazdı! Sürekli giderek, uzaklaşarak aşamazdık bunları. Kolunu kavradım iki elimle.


"Saçmalamıyorum. Hissettiklerimi söylüyorum! Hâlin tavrın bas bas bağırıyor bunları, hatta daha fazlasını."


Kolunu öfkeyle çektiğinde bakışlarında şimşekler çakıyordu. "Dokunma bana Hümeyra!"


Tepkilerine anlam veremiyordum. Delirecektim! "Bu boşuna mı var!" deyip parmağımdaki yüzüğü çıkarttım ve gözünün önünde salladım. "Al o zaman bunu Emir Serkan," deyip eline uzandığımda daha yüksek bir sesle "Dokunma dedim!" diye uyardı ve elini çekti.


Anlamıyordum. Neden! Birbirimize haram değildik! Helaldik. Evliydik. Neden dokunmamdan bu kadar rahatsız oluyordu!? Neden sakınıyordu kendisini benden? İğreniyor muydu? Zerre miktar sevmiyor muydu, değer vermiyor muydu? Bütün bunları düşünmek yine kalbimi parçalarken, yüzüğü ona doğru fırlattım. Buyursun, dokunmadan veriyordum.


"Niye, peşinde koştuğun kadınlar yeterli oluyor diye mi?"


Öyle olmadığını bilsem de, onun bana yaptığını yapmak istemiştim sadece, bir anlık kırıklığımla onun da aynı yerden kırılıp fark etmesini istemiştim. Bana tartıştığımızda öfkeyle söylediği yalanı yüzüne vurmuştum.


Söylediğim cümle üzerine, duraksadı. Gitmek için iki adım atmıştı ama geri döndü. Acı çektiğini haykıran bakışlarını çekinmeden bana sunuyordu. İlk kez tam karşımda, bu kadar yakınımda durmuş ve gözlerini hiç çekmeden gözlerime bakıyordu. İleri mi gitmiştim, iradesini kaybetmişti...


Az önceki gibi sert değildi, normal bir ses tonuyla konuşuyordu. Fakar sözcükler, yorgunluğa ve hayal kırıklığına boyanmıştı.


"Kadınlar öyle mi? Hangi kadınlar; yüzlerine bakmadığım, sokakta yürürken yanlarından geçip gittiğim, gözleri senin gibi maviyse bana seni anımsatmasın diye daha da çok imtina ettiğim kadınlar mı?"


Bir kaç dakika sustu, bakışlarını benimkilerden ayırdı ve gözlerini yumup bir adım geri gitti. "Sence de o kadar âdi gibi mi görünüyorum?"


Suratında kendinden nefret eder gibi bir sahte gülümseme belirdi bir kaç saniyeliğine. Ardından ciddileşti. "Hem sen, hem o... İkinizin de gözünde bu kadar şerefsiz miyim ben?!"


Hâli çok kötüydü. Her şeye rağmen kalbim müsaade etmedi böyle sürmesine ve sözlerimi geri aldığımı bilmesini istedim.


"Emir Serkan, ben öyle demek iste--"


"Hümeyra," diye fısıldadı beni susturmak için elini de kaldırıp durmamı işaret ederken.


"Akşama Esma'yı göndereceğim. Bu gece seninle kalır."


Az önce çıkarıp fırlattığım yüzüğü düştüğü yerden alıp cebine attı ve rüzgar gibi yanımdan geçip gitti.


Olduğum yerde çöktüm kaldım. Bu adam canımı yakıyordu, ben de kendi söylediklerini yüzüne vurarak bir şeyler elde etmek istemiştim. Hiçbir şey ile kalakalmıştım. Hata yapmıştım belki de.


Şimdi hiçten eve gelmeyecekti yani, Esma benimle kalacağına göre... Yüzük! Onu neden geri vermemişti de cebine atıp gitmişti? Onun bu hallerinin sebebini öğrenmeliydim. Belliydi işte, bilmediğim bir şeyler vardı. Önemli ve ciddi şeyler. Ama artık Emir Serkan'a bir şey soramazdım. Kendince fazla sabretmişti benim sorularıma. Daha fazla zorlamayacaktım onu. Sonu her seferinde kötü bitiyordu. İkimiz de yıkılıyorduk. Ensar'a soracaktım. Onlar kardeş sayılırdı, Emir Serkan'ın derdini Ensar mutlaka bilirdi.


Emir Serkan...Hem bunca kırılıyor ve kızıyorum sana hem dayanamıyorum kırgın bakışlarına. Çözemiyorum, bendeki seni.


Çoktan yaşarmış gözlerim görevini yapıyordu. Gökyüzü olup, içinde bulut barındırıp yağmur yağdırıyordu.


Allah'ım ben gülümsemeyi özledim. Sınavım ne zaman bitecek? Hayatımda ne zaman gülümseyip hatırlanmaya değer bir şeyler olacak? Yoruldum, sen daha iyi biliyorsun bu yükü. Tut ellerimden Yarabbim. Beni Yaratan sensin, elbet yolumu gösterirsin. Senin için sabredeceğim.


Senin için sabredeceğim


Loading...
0%