@sukunettekelimeler
|
Ekmek ve yoğurt almış eve dönüyordum. Boş olan tarlada da ilkokuldan eski sınıf arkadaşlarım ve mahallenin gençleri futbol oynuyordu. Bedir ve Ersel de onların arasındaydı. Onların dostlukları gibisini hiç görmemiştim. Küçüklüklerinden bu güne dek, 18 yaşına dek beraber kalmışlardı. Çok nadiren birbirlerine darılmışlardı. Hep birbirlerine destek olmuşlardı. Ve bana da. Ben elimden geldiğince onların ödevlerine, performanslarına, resim derslerindeki çalışmalarına yardım ediyordum. Onlar da bana sataşan, laf atan olursa beni kolluyorlardı. Abilik, kardeşlik, dostluk... Hepsi erkek diye bakmadım o tarafa. Sonra ''Ersel!'' diye bağırışlar olunca hızla onlara döndüm ne oluyor diye. Ersel yerde yatıyordu ve herkes başına toplanmıştı. Bacağını acıtmış veya kırmış olabileceğini düşündüm ve üzüldüm. Ambulans arayın dediklerindeyse daha ciddi bir şey var diye oraya doğru yürümeye başladım. Yaklaştıkça kan lekeleri seçti gözlerim etrafında. Elimdeki poşeti bırakıp koştum, bir kaç kişiyi iteleyip öne geçtim ve başından akan kanları, açılıp kapanan gözlerini görünce olduğum yerde donakaldım. Bedir benden daha metanetliydi, Ersel'in elini sıkıyor ve dayanmasını söylüyordu. Biri omzuma sertçe çarpınca kendime geldim. Gidip ben de başında çöktüm. ''E-ersel, dayan.'' diyebildim ve yardımcı olamadığım için kendimi bir zavallı gibi hissettim. Zavallıydık. Acizdik. Orada bu duyguyu çok iyi tatmıştım. ''Ersel sen güçlüsündür, hadi gözlerini açık tut.'' ''Ha-hayat?'' ''Kardeşim az daha sabret hadi.'' ''Bedir..'' İkimizin adını da söyleyip gözlerini açık tutmaya çalışıyordu. Ambulans gelene dek gerçekten iyi direndi ve kendiyle savaştı. Çünkü o güçlüydü, biliyordum. Sedyeye koyduklarında Bedir ve babası bindiler ambulansa. Işıklar yanıp sirenler çalıyorken ambulans uzaklaşana dek bakakaldım. Sonra gözlerim yerdeki kan birikintisine çevrildi. Çok kan kaybetmişti. İçimden iyileşmesi için bildiğim tüm duaları ediyordum. Yanımdaki eski sınıf arkadaşlarım Arda ve Huzeyfe de bana sakin olmamı ve Ersel'e bir şey olamayacağını söylüyorlardı. Beni zorla eve götürdüler. Annem onları da içeri davet edip ne olduğunu anlatmalarını istedi çünkü ben dolup dolup kuruyan gözlerimle ve arafta kalmış gibi hissettiğim duygularımla hiç bir şey söyleyecek durumda değildim. Tam olarak ne olduğunu da o zaman Arda ve Huzeyfe'den öğrenmiştim. ''Futbol maçı yapıyorduk, Ersel kaleciydi. Yanlışlıkla topun üzerine basınca kayıp düştü. Bağırdı. Biz de bacağına veya koluna bir şey oldu sandık.'' Arda devam edemeyince Huzeyfe devraldı. ''Sonra yanına koştuk, başını kale niyetine koyduğumuz taşlara vurmuştu...'' Annem hepimizi sakinleştirecek bir şeyler söyledikten sonra Arda ve Huzeyfe'ye akşam babam gelince hepimizi hastaneye götürebileceğini, onları arayıp haber vereceğini söyledi ve yolcu etti. Onlar gittikten sonra akşama dek bekleyemeyip Bedir'i aradım. Durumunun kötü olduğunu ve yoğun bakımda olduğunu söyledi. Dua ettik, Kur'an okuduk. Akşam hastaneye gittik. Ersel'in babasıyla babam, Arda, Bedir ve Huzeyfe konuşuyorlardı. Ben de annesinin ve teyzesinin yanındaydım, birbirimize destek oluyorduk. Az sonra gelip o haberi veren doktorun sözcükleri ise kimsede teselli bırakmamıştı. ''Hastayı kaybettik. Başınız sağ olsun.'' "Nasıl olur?!" dedim, "O daha çok genç." "Direnir!" dedim, ama... Kaybettik... On üç yılımızda yer etmiş birini! Söyle bana Ay, ufak bir dikkatsizlik, ufak bir kaza nasıl da bir canı alıyor böyle? Şimdi sana nasıl rahat bakarım ben Ay? Görüşürüz Ay. Unutma. |
0% |