Yeni Üyelik
8.
Bölüm

Ç Ü N K Ü

@sukunettekelimeler

~Ezberlemişsin~

Beyaz çiçekli masayı boş görünce hiç kaçırır mıyım, hemen oraya oturdum. Zaten çok değil, biraz sonra Bedir de gelmişti ve karşımdaki yerini almıştı. İnşallah bizi tanıyan dedikoducu teyzelere rast gelmeyiz. Annemin haberi var elbet ama dedikodu hoş değil. Kim bilir neler derler? Bedir'le beni evlendiriverirler falan zihinlerinde, aman aman.

Kısa bir nasılsın faslının ardından Bedir ikimize de çiğ köfte-ayran söylediği sırada karşımda Özgür belirdi. Bana bir kaç saniyelik bir bakış attığı için sanırım tanıyamadı. Bedir'e sarılıp yanına otururken ''Arkadaş ki-'' diye soruyordu fakat suratıma bakınca tanıdı. ''Hayat! Sana da merhaba. Şey ya, kusura bakma, örtün olmayınca tanıyamadım birden.''

Örtü? Aa tabi ya, çocuk beni mezarlıkta başım örtülü görmüştü. Ben de hiç farkına varmayıp eve dek başörtülü gidince beni tesettürlü sanmış olmalı. ''Sorun değil,'' dedim ve ''O zaman çiğ köfteleri üçe çıkarıyoruz,'' diyerek adama seslenmesi için Bedir'e baktım. Halletti sağ olsun.

Biz birazcık beklerken yan masadaki insanların çocukları sağa sola koşturup tehlikeli bir şekilde büyük su dolu bidonların arasında dolanınca dayanamadım. ''Teyzecim, çocuğa sahip çıkar mısınız? Bidonları üzerine devirir Allah korusun. Gönderin şu kenardaki parkta oynasın. Gerçi yalnız gönderirseniz parkta da düşüp bir yerini yaralama ihtimali var.''

Kadının bana attığı bakışlarda pek hayır yoktu ama ne yapayım? Bedir ve Özgür de bana şaşkın bakıyorlardı. ''Felaket tellallığı?'' Bedir'in kurduğu iki kelimelik cümleye kızdım.

''Önlem diyelim.''

''Hem benim kuzenim de parkta oynarken kaydıraktan düşüp bir yerlerini kırmıştı. Hadi bu neyse, diğer kuzenim salıncağın önünden geçeyim derken, çocuk da hızlı sallanıyormuş, buna çarptı. Kuzenimin kafası davul gibi şişti, burnu kanadı. Aynı olay başıma gelsin istemezdim. İnsan dikkat edecek biraz.''

''Elbette dikkat edecek de, sen her zaman böyle misin?'' Soruyu soran Özgür'e neyse ki sağlam olan kafamla onay verdim. Böyleyim işte, ne yapayım!

Çiğ köfteler yendi, Bedir terminale bilet için gitmesi gerektiğini söyleyip ayrıldı. Özgür gitmeyip oturunca ben de ayıp olur diye kalkamadım ve bir çiğ köfte daha gömeyim dedim. Gerekirse üç de olur, hiç sorun değil. ''Hasan amca, birer tane daha çiğ köfte alabilir miyiz?'' Özgür istemediğini söyleyip teşekkür etse de ''Olur mu hiç, ye ye bir şey olmaz. Şişman değilsin.'' deyip itirazını reddettim.

''Siz neden buralardaydınız?''

Özgür arkadaşımız soruma güldü. Komik ne var ki, anlamadım? ''Siz? Resmiyet beni sıkıyor da, normal bir şekilde konuşmaya devam edebilirsin. Aramızdaki bir iki yaşı sorun edeceğimi sanmam.''

''Peki, fark etmez. Buralarda mı oturuyorsun sen de?''

''Hayır. Aslında çok uzakta da değil, köprünün arka tarafındaki mahallelerden birinde oturuyorum.''

''Hıı, yakınmış. Burada işiniz mi vardı?''

''Sayılır.''

Çiğ köfteleri getirdiler ve biraz sessizlik oldu. Ayıp oluyor mu acaba ya? Dur içimdeki şu soruyu sorayım da içimde kalmasın. ''Geçen gün okuduğun sure hangisiydi? ''Febi-eyyi âlâ-i rabbiku mâ tükezziban'' ayetini tekrarlayan var ya hani?''

Bu soruyu beklemiyormuş gibiydi. Fazlaca şaşırmıştı ve gülümseyip ''Rahman suresi,'' diyerek beni aydınlattı. Rahman suresi, unutma sakın Hayat.

''Ayeti ezberlemişsin..'' diye mırıldandı.

Ağzım dolu olunca kafamı salladım. Lokmamı yutup devam ettim. ''Sen o kadar güzel okuyunca ben de--'' Dediğimin farkına varınca biraz utandım ve durakladım. Bakışlarımı ondan ayırıp hâlâ koşturan o çocuğa baktım. Cümlemi yarım bırakmayayım diye ona dönüp devam ettim. ''-ben de farkında olmadan ezberlemişim.''

Yüzünde kendini ele veren herhangi bir duygu barınmıyordu şuan. Az tebessüm etseydi de ferahlasaydım bari, çok utanmıştım ya! Aman ne var canım Hayat, insanların bir sureyi güzel okuması ve bunun onlara söylenmesi utanılacak bir şey mi?

''Anlamı : 'Şu halde Rabbiniz'in hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?' ''

Ayetin anlamını söylediğinde, neden bu sureye bu kadar ısındığıma anlam verebilmiştim. Gerçi diğer surelerin anlamlarını da bilmiyordum sonuçta, bir ikisine daha önce bakmıştım sadece. ''Şu halde Rabbiniz'in hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?!''

Önümüzdeki dürümü bitirdikten sonra ayranıma yöneldim. Pipet sağ olsun bir ondan çıkan sesin beni rezil etmediği kalmıştı, o da oldu. ''Af edersin,'' diye mırıldanıp bir peçeteye uzandım. Bu sırada telefonum çaldı. ''Efendim anne?''

Hemen şu saniye ayağa kalkacakmışım ve eve koşacakmışım. Oyalanırsam babam öldürürmüş. Beş dakikaya yola çıkıyormuşuz ve yaylalara pikniğe gidecekmişiz amcamlarla. Annem beni öyle bir telaşa sokmuştu ki cümleleriyle, hızla ayağa kalkıp telefonu çantama attım ve çantayı omuzladım. ''Ya benim gitmem gerek kusura bakma. Tekrar özür dilerim ortada bıraktım gibi oldu. Görüşürüz.''

''Hey, dur dur. Sakin ol. Bir sorun mu var, birine bir şey mi oldu?'' Arkamdan seslenip beni durdurunca ona döndüm. ''Yok , herkes iyi ama beş dakika içinde evde olmazsam ben ileriki bir ay iyi olmayabilirim. Bu yol zaten on beş dakika ya, ne beş dakikası anne of!''

Bir kaç adım atmıştım ki tekrar seslenince tekrar durdum. ''Hayat!''

Oyalama beni Özgür ama ya. ''Efendim?''

''Bisikletimi alabilirsin. Daha kısa sürer.'' derken masanın az ötesindeki fark etmediğim mavi bisikleti yanıma getirdi.

''Sen ne yapacaksın? Olmaz öyle. En iyisi sen beni oyalama da gideyim. Koşarım ben,'' deyip tekrar döndüm ve konuşmasıyla tekrar durdum.

''Dursana Hayat! Al sen bisikleti, eve gitmiyor musun? Daha önce seni bırakmıştım ya hatırlıyorum neresi olduğunu. Evin önüne bir yere koyarsın ben de oradan alırım. Sen git, ben yavaş yavaş yürürüm, acelem yok.''

Ya, sen nasıl düşünceli bir insansın! ''Gerçekten çok teşekkür ederim,'' deyip bisiklete atladım. Çantamı sepete koyup tekrar ona döndüm. ''Çook sağ ol. Evin garajına koyarım, oradan alırsın.''

Tam gidecektim ki tekrar durdurdu. ''Bir dakika, bir şey isteyeceğim.''

''Buyur?''

''Telefon numaranı alabilir miyim?''

Allah Allah, telefon numaramı ne yapacak ki şimdi? Versem mi acaba? Vermesem mi? Neyse o kadar yardım etti, bir şey olmaz herhalde. ''Bedir'den alabilirsin,'' deyip pedalları çevirmeye başladım. Niye mi bu acele? Babam sabırlı değildir. Babam sinirlidir. Geç kalırsam 'Neredeydin, anneannenden eve gelmek çok mu zor?' der. Nerede olduğumu öğrenir, "Yanınızda hiç kız arkadaşınız olmadan niye Bedirle görüştünüz?" der. Sonra bir ayı bana zehir eder. Bir daha da evden çıkamam.

Bisikleti garaja koyarken aklıma bir şey geldi de, ben üç dürümü mideme gömüp hesabı ödemeden mi gitmiştim eve! Olamaz ya resmen hesabı çocuğa kitlemiştim! Gerçekten fazlasıyla kötü hissediyordum Özgür'e karşı.


Loading...
0%