Yeni Üyelik
2.
Bölüm

Asla Asla Deme - 2

@sukunettekelimeler


Uğultular. Kaşık sesleri. Gülüşler. Yemekhane. Kampüs. Bir masada üç arkadaş. Birinin yüzünde alaylı bir ifade, biri meraklı, biri de oldukça rahat görünüyor. Sıla, Hasret, Asude.

''Ben Kudret Baymak'tan başkasına hep çay falan koymam bikere! Canım babacım benim. Ha bir de Kasım Baymak ve Tuna Baymak. Amcamla Tuna abim de benim için ailedir. Ama başkası olmaz. Kimsenin hizmetçisi değilim, eli kolu tutan kalkıp alsın!''

Asude'nin kendinden oldukça emin bir şekilde söylediği cümleler üzerine kızlar gülmüştü. Konu buraya Hasret'in evleniyor olmasından gelmişti elbet. Evlilik, kadın ve erkeğin rolleri derken; kadınların genelde ev işleri, yemek, çay doldurma, kahve yapma gibi şeylerden sorumlu görülmesi, erkeklerin ise bu konularda hazırcı olması Asude tarafından eleştiriliyordu.

Hasret, Asude'nin son cümlesini komik bir şekilde taklit edip ''hehe'' dercesine başını salladı. ''Görürüz seni de kızım! Birine bir aşık ol da, bak bakalım asla yapmam dediğin neler neler yapacaksın! Senden her şey beklerim ben.''

''Asla!'' diye atıldı genç kız. ''Ben erkek milletinin bir gülüşü bir bakışı için peşlerinde pervane olan o kızlardan olmam!'' Ardından diğer arkadaşına döndü. Şimdiye dek sessizce gülümseyerek onları dinlemişti. ''Dimi Sıla ya?! Sen de bir şey söylesene!''

Sıla, lacivert eşarbının püskülleriyle oynamayı bırakıp arkasına yaslandı. ''Asla asla deme Asudeciğim...''

Asude hayal kırıklığına uğrayarak arkadaşına baktı. "Aşk olsun ya!"

Sıla da tıpkı Hasret gibi tebessüm ediyordu. "Olsun olsun, aşk olsun da görelim bakalım Asude Baymak nasıl aşık oluyor?"

"Üff, ben daha bir kaç sene kimseyi kalbime ya da hayatıma sokmayı düşünmüyorum. Büyük konuşmayayım ama planlarım dahilinde yok yani."

Hasret hemen araya girdi. ''Zaten genelde plan dahilinde olmuyor bunlar kuzum.''

''Ama yine de yatkınlık diye bir şey var. Sen ortaokuldan beri birilerinden hoşlanmaya meyilliydin Hasret. Hiiiç inkar etme. Benim için ise erkekler hep arkadaş, abi, kardeş falan oldu. Fazlası değil.''

''O ayrı bu ayrı ya. Hoşlantı geçen bir şey, beğenme durumu. Aşık olmak ve sevmek daha başka.''

''Sonuçta Tolga enişteyi de beğenmedin mi kuzucum?''

Hasret derin bir iç çekti. Yok yok, bu kıza laf anlatmaya gelmiyordu vallahi. Pes etmişçesine ellerini kucağına indirdi. ''Tamam Asude, bir şey demiyorum ya. Zamanı gelince görüşmek üzere.''

👮‍♂️👩‍🎓


''Uzat bardağını Tuna abiciğim.''

Genç kız sırayla boşalan bardaklara çay döküyordu. Babası ve Kasım amcasından sonra sırada Tuna abisi vardı. Onunkini de doldurunca çaydanlığı yerine koyup boş tekli koltuğa oturdu.

''Hatun, artık kapatın şu Hint dizisini yaa! İçimiz sıkıldı vallahi!''

İşte, babası yine başlamıştı. Eh, adam haksız da sayılmazdı. Annesi ve yengesi bütün gün Hint dizisi seyrediyordu.

''Aman be Kudret, altı üstü bi dizi keyfimiz var onu da çok görüyonuz ha!''

Annesinin cevabından sonra amcası girdi lafa.

''Ne zevki İnci yenge ya! Çok saçma şeyler izliyorsunuz!''

Eyvah, Kasım amcası bu Hint dizisine saçma diyerek kendi kalemini kırmıştı resmen. Şimdi Gülizar yengesi hiç durur muydu? Durmadı da zaten.

''Biz sizin maçlarınıza laf ediyor muyuz? Otuz tane adam bir topun peşine koşup duruyor, siz de ekran karşısında ah vah ediyorsunuz! Vallahi bizimleyken bile o kadar heyecanlı değilsiniz! Nesi saçmaymış bizim dizimizin? Gayet de güzel! Türk dizilerindeki gibi ahlaksız saçma sahneler de yok hem, hıh!''

Kasım amcası hiç durur mu, hemen başladı dilindekileri dökmeye.

''Gülizar, senin evin içindeyken ya da yaz sıcağının altında durup dururken hiç saçların ve elbiselerin öyle uçuşup durmuyor. Ya da dakikalarca bakışıp kalmıyoruz. Ya da sürekli sakarlığın tutup da ben seni son anda yakalamıyorum elinden belinden. Bunlar bile yeter saçma olmasına.''

Nil, Hasret, Asude ve Tuna birbirlerine baktılar sırayla. İşte başlamıştı eğlence. Hepsi aynı anda arkalarına yaslanıp rahat bir pozisyon aldı ve çaylarını keyifle yudumlamaya başladı. Şimdi anne babaları bu konuları tartışırken onlara bir komedi filmi seyrediyor etkisi yaratacaklardı. Deneyimlilerdi.

''Olacak o kadar canım! Film bu! Hem bizde olmaması sizin sorununuz! Tabi bakışamayız uzun uzun, siz anca maç izlerken ekrana uzun uzun bakarsınız! Bize gelince iki yüzümüze gülersiniz o kadar.''

''Hasbinallaah!!'' diye iç geçirdi Kasım bey. ''İnsaf be kadın!''

İnci hanım, eltisini desteklemeye girişti hemen. ''Gülizar haklı!''

''Sen de mi be kadın?!'' diye hayretle gözlerini belertti Kudret bey.

''Tabi ya! Ya maç izlersin, ya gazete okursun ya da polisiye işlerine zaman ayırırsın. Ne kadar zaman oldu adam gibi sohbet etmeyeli?''

''İki günde bir bile aha böyle hep beraber toplanıp çay içiyoruz, sohbet ediyoruz ya hanım. Duyan da yüz yüze bakmıyoruz sanacak!''

''Ben öyle hep beraber toplanmayı demiyorum! Baş başa bir çay içmeye bile çıkmadık dışarı biz ne zamandır!''

Gülizar hanım da başını salladı. ''Evet, biz de çıkmadık Kasım bey!''

İki adam aynı anda ''Tövbe tövbe, tövbe tövbe!'' diye mırıldanırken gençler kahkaha atmamak için zor duruyordu. Büyüklerin yüz ifadeleri tam kahkaha atmalıktı çünkü.

''Niye dışarıda bir çaya beş lira verelim ki? Oturur evimizde kaç demlik içeriz o parayla!''

İnci hanım ''Al işte!'' diye umutsuzca baktı eltisine. ''Bunlar anca böyle düz düşünür. Hiç dışarı çıkıp hava almalı, farklı ortamlara girmeli şu hanımlar, evde bütün gün bunalıyorlar diye düşünmezler ki!''

''Aynen öyle İnci! Zaten boşu boşuna diziyi de kaç dakikadır izleyemedik, lafa tuttular bizi! Anca zarar, anca zarar. ''

Tuna, daha fazla dayanamayıp kahkahasını koyverdi. ''Dert ettiğiniz şeylere bakın ya! Ben size şöyle bi vantilatör ile hava veririm arkadan, etekleriniz de saçlarınız da uçar. Sonra uzun uzun bakışırsınız birbirinizle. Peşine iki sakarlık yapıverin, ardından önce hastaneye sonra dışarıda bir çay içmeye gidin. Çaylar benden.''

Asude araya girdi gülerek. ''Ama sakarlık yaparken bu kız gibi tam babamla amcamın kollarına düşeceksiniz bak! Baba ve amca, siz de düşmeden önce yakalamayı unutmayın karılarınızı.''

Gençlerin hepsi kıkırdarken Gülizar hanım ''Bunlar bizi tutmaz da! Bırakırlar düşüveririz vallahi!'' diye kaşlarını kaldırdı.

''Aşk olsun hanım!''

Kudret bey ahlanarak kardeşine baktı. ''Valla biz amir olduk ama şu ilçede asayişi sağladığımız kadar evimizde sağlayamadık be!''

''Hiç sorma abi! Sokakta haydutlar, evde hatunlar, bir sükunete kavuşamadık gitti. Herkes karşı cephede.''

Asude boşalan çay bardaklarına bakıp ellerini sertçe birbirine vurdu. ''Eveeet! Bugünkü münazaramızın kazanını İnci ve Gülizar Baymak! Hanımları tebrik edip, beylere geçmiş olsun dileyip, Nil'i herkesin boşalan çay bardaklarını yeniden doldurmaya davet ediyorum!''

Herkes susup ona bakmıştı fakat Nil kendinden bahsedilince ''Niye ben yaa!'' diye cırladı karşı koltukta.

''Keyfim ve kahyası öyle istedi canım.'' deyip dişlerinin arasından gülümsedi kardeşine. Bakışları ile çaydanlığı işaret etti. Ben yeterince çay doldurdum bu akşam, sıra sende demekti bu. Nil de kalkıp çaydanlıklara doğru yürümüştü zaten.

Gülizar hanım bir şey hatırlamış gibi oğluna döndü.

''Haa aklıma gelmişken! Oğlum, dün gece on birde eve geldim, araba marketin önündeydi. Belki Tuna unutmuştur diye arabanın yanına gidip kapılarını kontrol ettim, baktım kilitli değil! Niye açık araba o saatte oğlum, sen deli misin?''

Tuna ortada ciddi bir sorun görmeyip çayından bir yudum aldı. Böyle rahat bir genç adamdı kendisi. ''Hırsız gibi arabamı niye karıştırıyorsun sen anne? Hem marketin kameraları var, bir şey olmaz.''

''Arabayı birileri çalıp gittikten sonra kamera olsa ne olacak! Kilitlesene kapıları!''

Tuna pek oralı olmazken bu kez yengesi girişti lafa.

''Bari anahtarları da üzerinde bıraksaydın oğlum, hırsıza da zorluk çıkmazdı.''

Tuna yalnızca gülerken, kızların da kıkırtıları eşlik etti ortama.

Kasım bey de oğlunu dikkatli olması için uyardıktan sonra İnci hanım yeniden yeğenine döndü.

''Ay Tuna, demin balkonda çamaşır asarken gördüm de, sizin araba bordo değil miydi? Niye pembe oldu?''

Tuna küçük bir kahkaha attı. Yengesi muhtemelen hava karardığı için yanlış görmüştü çünkü araba hâlâ bordoydu, pembe falan olmamıştı. Hiç pembe yaptırır mıydı arabasının rengini o! Hiç sevmezdi pembe rengini!

''Canım istedi, değişiklik olsun dedim, pembe yaptırdım yenge. Haftaya da turuncu yapmayı düşünüyorum.''

Asude gülerek araya girdi. ''Bir sonraki hafta da mor yaptırır mısın Tuna abi? Beni mor bir arabayla gezdir. Hep hayalimdi.''

''Sen istersin de yapmam mı güzelim, yaparım tabi.''

Hasret kıskanarak araya girdi. ''Haa hatta sen istersin diye pembe bile yapar! Hem de en cırtlağından...''

Tuna'nın pembeyi hiç sevmediğini hepsi biliyordu elbette. Yapmazdı öyle bir şey. Ama kız kardeşini sinir etmek için gayet ciddi bir şekilde ''Yaparım tabi, yeter ki o mutlu olsun. Fosforlu pembe bile olur.'' deyip göz kırptı. Fakat arabasını öyle hayal edinde bir an dil çıkarmak ve kusmak istemişti. Iyy!

Asude, Hasret'e sırıtarak baktı. Birbirlerini sinirlendirmek bu ailenin adeti ve eğlencesiydi. Kucağına doğru eğildi kuzeninin. İmayla konuştu. ''Sana da Tolga eniştem yapar istediğin rengi, kıskanma sen çiçeğim.''

''Yaa işte, bu erkekler böyle kızlar! Ona göre kocaya gidin! Şimdiki rahatınızı bulamazsınız!''

Herkesin bakışları aynı anda İnci hanıma döndü. Yine az evvelki konuya dönüş yapmıştı resmen. Kudret bey ve Kasım bey aynı anda ayaklandılar. Daha fazla dayanamazlardı bu kadınların üzerlerine gelmesine. Kadınlardan korkulurdu be! Şeytana pabucunu ters giydirirlerdi vallahi!

''Biz en iyisi yukarıya çıkalım. Nasılsa orada da TV var.'' deyip elindeki çay bardağının dibinde kalan çayı bir dikişte içti Kasım bey. Bardağı sehpanın üzerine koyup abisinin peşine yürüdü çabucak.

''Kaçın siz kaçın! Zora gelince hemen kaçın zaten!''

Asude gülerek resmen kaçan adamların arkasından seslendi. ''Üzülmeyin baba ve amca! Sizi yıkmayan acı güçlendirir!''

Tuna da kıza katıldığını belli ederek başını saladı. ''İnsanların en büyük dostu zorluklardır, çünkü onları karşılaştıkları bu zorluklar kuvvetlendirir, demiş kim olduğunu bilmediğim bir abimiz. Bizim amirler bu kadınlar sayesinde güçlendi herhalde, haha!''

Gülizar hanım çatık kaşlarla oğluna baktı. ''Sen dalga mı geçiyon bizimle! Zorluk görmemişsiniz siz be, ne anlarsınız zorluktan!''

Tuna da babası ve amcası gibi yavaştan kalktı. ''Haklısın anacım. Âşığa Bağdat sorulmazmış ama sonuçta. Ben de gideyim artık. Hadi herkese hayırlı akşamlar!''

Nil, Tuna abisinin arkasından ''Ve Tuna Baymak da hayatını korumak amacıyla önlem alarak cepheyi terk etti.'' deyip onu yolcu etmek için kalktı.

Eh, işte bazen de böyleydi bu aile.

Loading...
0%