Yeni Üyelik
16.
Bölüm

Değirmende Ağarmış Saçlar - 16

@sukunettekelimeler

Hayri beyin mekanı. Gerginlik. Telefona olan meraklı bakışlar. İyi insan lafın üstüne. Hâlâ masanın üzerinde titreyen alet.

''Açsana artık Özlem! Adam belki önemli bir şey için arıyor!''

İkisi de telefona dik dik bakmayı kestiğinde Özlem ''Doğru, işle ilgili olabilir.'' deyip telefonu kapanmadan evvel çabucak açtı ve kulağına götürdü.

''Efendim?''

''Özlem! Neredesin, napıyorsun?''

Derman'ın sesi biraz heyecanlı gibiydi. Her zamanki gibi. Aniden bu soruları sormasına şaşırsa da istemsizce itaat edip adama cevap verdi. Öyle bir sormuştu ki acilen cevap vermesi gerekir gibi hissetmişti. İnsan gerçekten de Derman'ın enerjisine ister istemez ayak uyduruyordu, öyle bir adamdı.

''Hayri abinin orada bir şeyler yiyorum. Ne oldu ki?''

''Tamam, geliyoruz. Görüşürüz.''

Telefon aniden kapandı ve Özlem şaşkınlıkla ekrana baktı. Neydi şimdi bu? Sorusuna cevap bile vermeden kapatmıştı adam! Bir de geliyoruz demişti değil mi, yanlış duymamıştı? Mesai saati dışında bile rahat yoktu! Hem bu nasıl bir emrivakiydi böyle? Hiç sevmezdi emrivakileri!

''Ne oldu? Neden ekrana bakıyorsun öyle aval aval?''

Özlem, Asude'nin sorusu üzerine telefonu masanın üzerine bırakıp sitemli bir şekilde iç çekti. ''Ne bileyim, anlamadım ki! Neredesin ne yapıyorsun dedi, cevap verdim. Ne olduğunu bile söylemeden geliyoruz deyip kapattı! Bu adam çıldırtacak beni! Hayır belki müsait değilim, belki işim var, belki gelmeni istemiyorum. Sordun mu da geliyorsun?''

Asude ağzını açıp bir şey demedi, çünkü Özlem haksız değildi. Özlem bir an celallenip telefonu aldı ve Derman'ı aradı.

''Neden arıyorsun?''

''Gelme diyeceğim! Arkadaşımla buluştum burada kırk yılın başı. Sormadı bile müsait misin diye!''

Asude kabullenişle bekledi ama ne Derman telefonu açmıştı ne de Özlem içinden geçenleri söyleyebilmişti.

''Bir de açmıyor.''

''Belki işle ilgilidir, ondan geliyordur. Önemliyse...''

''Bilmem ki, olabilir tabi. Muhtemelen öyledir.'' deyip arkasına yaslandı Özlem. Daha sakindi şimdi.

''E o zaman bırak adamı gelsin. Ne atarlısın sen de! Gelince anlarız neymiş ne değilmiş.''

Özlem, Asude'ye hak vererek başını salladı. Fazla mı tepki vermişti ne? Sonuçta meslekleri önemliydi, tatil - mesai saati falan dinlemeyebilirdi. Konu buysa abartmış oluyordu. Konu Derman olunca kızacak yer arıyordu belki de.

Onlar sohbet edip beklerken yaklaşık on dakika geçmişti ki Asude yanlarına doğru yaklaşan iki adamı fark etti. Derman ve Yiğit. Birlikte geliyorlardı. Artık onları yan yana görmek genç kız için çabucak alıştığı bir durum haline gelmişti.

''Geldiler.'' dedi Asude. Özlem de dönüp baktığında Hayri beye çay sipariş eden Yiğit ve doğruca masalarına yürüyen Derman'ı gördü.

Derman ''Selamün aleyküm.'' deyip Asude'nin yanındaki boş sandalyeye oturdu çünkü Özlem'in karşı tarafında olursa gerektiğinde yüzünü daha rahat görebilirdi. ''Asude, sen de buradaymışsın.'' diye ekledi ardından. Onun orada olmasını beklemediği anlaşılıyordu. Selamı alındıktan sonra Asude ''Evet, Özlem ile buluşmuştuk, sohbet ediyorduk.'' diye cevap verdi adama. Bu sırada Yiğit de gelip selam vermiş, tek boş kalan yere, Özlem'in yanındaki sandalyeye oturmuştu. Onun da selamını aldıklarında Yiğit'in bakışları da bir an masadaki genç kıza dokundu. Onun burada olmasını beklemiyordu. Bu sıralar çok sık karşılaşır olmuşlardı.

Derman, arkadaşının bakışlarının da Asude'ye değdiğini fark edince lafa girdi. ''Eeh, Özlem yalnız değilmiş, Asude de buradaymış.''

Yiğit 'görebiliyorum' dercesine başını oynatırken Özlem az evvelki sitemini çekinmeden ortaya döktü.

''Yalnız mısın, müsait misin diye sormadın ki Derman komiserim!''

Özlem'in kibarca çıkışmasına Yiğit de hak veriyordu. O kadar demişti bu laf anlamaz arkadaşına, kıza uygun olup olmadığını sor diye. Ama nerdee! Hazır bahanesi de varken onu görecekti ya, iki cümle söyleyip kapatıvermişti telefonu.

''Haklısın Özlem. Derman'ın da dalgınlığına geldi, kusura bakma. Bizim operasyonla ilgili bir kaç gelişme oldu da, onlar hakkında bilgilendirmek istedik seni. Heyecanlandı tabi operasyonun içine girip aşama kaydettikçe.''

Yiğit'in arkadaşı adına kibarca yaptığı açıklama üzerine Özlem başını sallayıp sorun olmadığını belirtti. Bu genç adam hitabeti, konuşmayı, üslubu ve iletişimi iyi biliyordu. Konuşması çok düzgün ve yerindeydi ve oturaklı bir yapısı da olduğundan ötürü bu özellikler harmanlanıyor; sonuç olarak insan ağzını açıp bir şey diyemiyordu. Özlem de onun bu özelliğini takdir ediyor ve beğeniyordu.

Yiğit ve Derman için Hayri bey masaya iki çay getirdiğinde bir yandan gençlerle selamlaşmış ve hal hatır sormuştu. Onları sevdiği belliydi, sıcak davranıyordu. Yiğit ve Derman da ona karşı babacan bir tavra sahipti.

Derman kızların önlerine bakınca onların da çaylarının bitmiş olduğunu gördü. ''Size de çay söyleyelim mi?''

Özlem ''Yok, teşekkürler.'' derken Asude çekinmeden ''Ben bir tane daha içerim.'' demişti. Normalde kolay kolay çekinmeden birinin bir şey ısmarlama teklifini kabul edemezdi ama Derman komiserin etrafa verdiği hava ondan çekinmemesinde epey etkiliydi. Kırk yıldır bu adamı tanıyor gibiydi. Hatta biraz daha tanışıklıkları olsa Tuna'dan çekinmediği derecede çekinmeyecekti ondan.

Asude'ye bakarak ''Hemen söyleyelim ustama.'' dedikten sonra yeniden Özlem'e çevirdi bakışlarını. ''İstemediğine emin misin Özlem? Bir bardak çay da bizimle içebilirsin bence?''

Özlem zorlamayıp kabul ederek başını salladı. Derman ısrar etmeye devam ederdi, biliyordu. ''Peki o zaman.''

Derman gülümseyerek Hayri amcaya iki çay daha söyledikten sonra önüne döndü. Bir konuşma yapacağını belli ederek boğazını temizleyip Özlem'e baktı.

''Geçenlerde seninle öyle avdır, avcıdır, hayvanlar alemidir falan konuşuyorduk ya hani Özlem? Ben merak edip bir kaç belgesel izledim. Epey ilginç ve önemli bilgiler öğrendim.''

Derman'ın niyeti güya Asude anlamasın diye belgesellerden ve hayvanlardan bahsedip Özlem'e şifreli bir şekilde bir şeyler anlatmaya çalışmaktı. Bunu ilkin anlamayan Özlem garip garip adamın suratına baktı. Çünkü onun hiçbir konuda konuştukları falan yoktu. Asude de bir süre ne alaka olduğunu sorgulamıştı. Derman'ın garipliklerinden biri olabileceğini düşünüp dikkatini vermedi.

Hayri bey iki çayı da getirip Yiğit'in önüne doğru bıraktı ve afiyet olsun deyip gitti. Yiğit, önüne konan bardaklardan birini yanında oturan Özlem'in önüne bıraktı. Diğer bardağı da karşı çaprazında oturan Asude'nin önüne koyduğunda kızla göz göze gelmişti.

Asude ''Teşekkür ederim.'' deyip bardağı önüne çekerken Yiğit başını önemli olmadığı anlamında sallamıştı. Genç kızın içi bir hoş olmuştu göz göze geldiklerinde. Yiğit'in insanları etkileyen bir aurası vardı kesinlikle, buna inanıyordu. Herkesin ondan aynı şekilde etkileneceğinden emindi. Bu sebeple üzerinde durmadı. Bir şeyler anlatmaya devam eden Derman'ı dinlemeye koyuldu. Dinlerken, bazı yerlerin özellikle üzerinde durduğunu, tabiri caizse 'üzerine basa basa' anlattığını fark etmişti. Bu durumun tekrarı dikkatini çekti. Acaba Derman komiser bir şey mi anlatmaya çalışıyor diye düşündü. Bu düşüncesinden emin olmak için adamın dediklerini takip etti.

''...Karıncalar, vücutlarının 50 katı ağırlığında yük taşıyabilme özelliğine sahiplermiş. Son derece güçlü çeneleri sayesinde büyük yaprakları uzun mesafeler boyunca taşıyabilirlermiş.''

Derman alt yazı: Uzun mesafeye yani yurt dışına yük taşıma yani mal kaçırma ihtimalleri var yakın zamanda.

Asude bilerek araya girdi ve ''İlginçmiş.'' dedi.

Derman başını salladı. ''Normal bir karıncadan bahsediyoruz. Bir de Atom karıncaları düşün!''

Derman alt yazı: Atom karınca benim kod adım, havalanayım bari

''Allah'ın hikmetini görüyor musun!?'' diye başını salladı genç kız.

Özlem, Yiğit'e doğru dönüp onunla göz göze geldiğinde, Derman'ın da Asude ile konuşmasını fırsat bilerek genç adama fısıldadı. ''Derman ne anlatıyor Allah aşkına?''

''Öğrendiğimiz bilgileri sana şifreli bir şekilde anlatmaya çalışıyor. Arkadaşın burada ya.''

Özlem artık ne olduğunu anladığından ötürü meslektaşının söylediklerini dikkatle dinleyip anlam vermeye çalışmaya başladı.

''Filler de dünya üzerindeki yaşayan en büyük kara hayvanıymış. Bu filler, yaklaşık 130 yetişkin insana denk olan 9.000 kg'a kadar yük taşıyabilirlermiş. Aynı zamanda 40.000 kadar kasa sahip olan gövdeleri tek başına 200 kg'a kadar kaldırma gücüne sahipmiş. Bu güç neredeyse bir ağacı yerinden koparmak anlamına geliyormuş. Ne kaldırma gücü ama, bu kaldırma kuvveti suda yok suda!''

Derman alt yazı: Bu mal taşıma işi karadan da, su yani deniz yoluyla da olabilirmiş

Özlem kendince bir şeyler anlamaya çalışsa da o kadar bunalmıştı ki, kafası allak bullak oluyordu. Böyle saçmalamak yerine yarım saat sonra Asude gittiğinde adam akıllı anlatsa olmuyor muydu? Takip etmekte zorlanıyordu şahsen.

Asude ise içten içten gülüyordu Derman'ın bu çabasına. Fakat bunu çaktırmamaya çalışıp bir şeyler kaçırmamak için dikkatle dinliyordu. Yiğit de kollarını birbirine bağlamış, sıkıntılı sıkıntılı oturuyordu. Arkadaşının anlamsız çabası sinirlerini bozmuştu. Burada bu halde olmaları çok saçmaydı. Asude gitse de rahat rahat konuşsak, diye bekliyordu. Ama kız da inadına gitmiyordu sanki. Görmüyor muydu işte, işleri vardı. Çay içip belgesel sohbeti etmeye gelmemişlerdi buraya sonuçta. Kız da bunu anlayacak kadar akıllı olmalıydı.

''Bu yük taşıma konusunda Akbabalar ve Kartallar da sorumlu mudur acaba? Olabileceğini düşünüyor hatta eminim. Ama Şahinler daha az yırtıcı gibi, belki de çakmak çakmak gözleriyle öylece süzülüyorlardır gökte, ne yaptıklarından habersiz.''

Derman alt yazı: Bu yurt dışına mal kaçırma işinden sorumlu olanların asıl Leon Kartal isimli Türk-Yunan tüccar ve Cevher Akbaba isimli iş adamının sorumlu olduğunu düşünüyorum. Şahin Çakmak olanlardan ve içine girdiği şeylerden habersiz, yalnızca yanlarında bir çalışan olabilir.

''En uzun süre susuz kalabilen hayvan da, deveymiş. Meşhur hörgüçleri sayesinde pek çok negatif çöl şartıyla baş etmeyi başarabilirlermiş. Hele de Ukrayna ve Rusya çöllerindeki develer! En dayanıklı onlarmış, orada toplanmış hepsi valla.''

Derman alt yazı: Bu mallar muhtemelen Ukrayna ve Rusya'ya gidiyor ve alıcılar da orada toplanmış vaziyette. Oradakilerin de dokunuşlarıyla bu kaçakçılık işi hayatta kalıyor olmalı.

Özlem şaşkınlıkla atıldı. Bu ismi geçen ülkelerde deve yaşayabileceğini hiç düşünmemişti. Acaba gerçek miydi yoksa Derman'ın belgesel masalının bir parçası mıydı? ''Ne ?! Rusya ve Ukrayna mı? Orada devenin ne işi var, yaşayamaz ki? Yaşayabiliyor mu yoksa?''

''Tabi Özlem, ne sandın sen develeri! Kutuplarda bile yaşayabilirler!''

Derman'ın saçmalaması üzerine Asude ''Yok deve!'' diye inanmadığını belirtti. Sonradan bunun kaba bir tabir olduğunu düşünse de iş işten geçmişti.

Derman başını sallayıp ''Evet deve işte!'' dedi Asude'nin cümlesinin içerdiği manayı es geçerek.

Asude gülerken, Yiğit ve Özlem ellerini kendi suratlarına vuran emoji halindelerdi şuan. (🤦‍♀️🤦‍♂) Hele Yiğit epey bunalmıştı. Ama Derman'ın umrunda mıydı, hayır. O kadar kaptırmıştı ki kendini, etraftakilerin tepkilerini de anlayıp anlamadıklarını da anlamıyordu.

''Neyse, dinleyin, devam ediyorum. En derine dalabilen balık, amber balığıdır. Amber balığı bir nefes alışla 3000 metre derine dalış yapabilir. Ne diyorsun, sence denizin çok derininde iyi kamufle olup girdikleri yeni ortamlara hatta vahşi ortamlara bile adapte olur mu bu amber balıkları? Bence olur. En iyi onlar olur hatta. Bu amberlerin duruşları da baya ağır, oturaklı ve soğuk kanlı zaten.''

Derman alt yazı: Amber kod adlı arkadaşımızı bunların arasına sokmayı düşünüyoruz. En uygunu o. Ağır başlı, oturaklı ve soğuk kanlı, bu işi iyi yapar.

''Jaguarlar genel olarak yalnız dolaşan, avını izleyip pusuya düşüren bir avcıymış ve avını seçerken fırsatçı davranırmış. Aynı zamanda ekosistemi dengelemek ve av türlerinin nüfuslarını kontrol altında tutmak konusunda önemli rol oynuyormuş. Hem süper hem de kilit taşı olan bir avcıymış.''

Derman alt yazı: Jaguar kod adlı arkadaşımız avını izleyecek yani bu adamların takip etmekle görevli olacak. Bu kişi süper biri ve operasyonda da kilit taşlarından biri.

''Gergedanlar da kolay av olmamak ve ailelerinin güvenliğini sağlayıp onları güvenli yollara yönlendirmekte çok iyiymiş. Avcıları uzaktan izlerken dikkatle de etrafı dinlerlermiş. Kobralar da Jaguarlar gibi avlarına sessiz yaklaşıp, uzaktan takip edip tuzak kurmakta iyiymiş, tıpkı Jaguarlar gibi. Yuvalarına götürürlermiş sonra avlarını, oradaki aileleriyle paylaşırlarmış.''

Derman alt yazı: Gergedan kod adlı arkadaşımız bizim güvenliğimizi sağlayacak ve bizi güvenli hedeflere yönlendirecek. Operasyonu uzaktan takipte olacak, iletişimin ana merkezi olup bizi merkezden dinleyecek. Kobra kod adlı arkadaşımız da Jaguar kod adlı arkadaşmız gibi uzaktan takipte görevli olacak. Sonrasında öğrendikleri bilgileri ve avcıların kiminle ne yaptıklarını adım adım yuvaya yani merkeze iletip paylaşacak.

Yiğit sıkıntıdan dördüncü bardak çayını bitirmişti. Derin bir of çekti. O kadar bunalmıştı ki artık bu saçmalığa dayanamayıp hazır Derman bir bardak su içmek için durmuşken araya girdi. Arkasına yaslandığı sandalyede ileriye doğru eğilip kollarını masaya dayadı. Bakışlarını karşı çaprazında oturan genç kıza çevirdi.

''Asude hanım, siz bize, yani üçümüze biraz müsaade eder misiniz lütfen?''

Asude zihninde onca şeyin birikimi olduğu için kafası dolu hissediyordu. Ama diğer yanı oldukça heyecanlı, enerjik, mutlu ve deliydi. Derman'ın anlattıklarını o kadar dinleyip şifreleri çözdükten sonra hayatta gitmezdi! Beklediği top ayağına gelmişti, gol atmasa mıydı?

''Neden ki?'' dedi saf ayağına yatarak. ''Terazi var, tartı var, her şeyin bir vakti var. Ben daha gitme zamanımın geldiğini düşünmüyorum.'' Oysa Yiğit'in, Derman'ın anlatmaya çalıştığı ayrıntıları adam akıllı, açık açık ve rahatça konuşabilmek için müsaade istediğini çok iyi biliyordu.

Yiğit biraz sinir olmuştu genç kızın bu tavrına. İçinden ya sabır çekse de sakinliğini korudu. ''İş konuşacağız izninizle, önemli. Hem Derman'ın saçmalıklarından ben bile bir şey anlamadım, Özlem nasıl anlasın? Müsaade edin biraz yalnız konuşalım.''

Eh, Özlem bir şeyler anlamıştı elbette, zeki kadındı. Ama tam anlamıyla bir şeyler anladığına emin değildi. Rahat ve açıkça konuşmaları onun da işine gelirdi fakat Asude'den gitmesini de isteyemezdi çünkü buraya onunla buluşup zaman geçirmek için gelmişti. Üstelik şuan mesai saati bile değildi, tatildeydi. Sürpriz yumurtadan çıkıp emrivaki yapan da bu iki genç adamın ta kendisiydi. Bu sebeple, arkadaşına git diyemezdi. Dese bile gideceğinden de şüpheliydi gerçi. Muhtemelen anlamıştı Derman'ın neyden ve hangi operasyondan bahsetmeye çalıştığını. Asude zekiydi. Ve nedense kafayı takmıştı bu avcı operasyonuna, ve Şahin'e. Hayır yani, adamdan hoşlanıyor diyecekti ama öyle olsa anlardı herhalde. Merak ve ilginin kaynağı neydi, anlamamış gitmişti!

Asude sakin bir şekilde gülümseyerek Yiğit'e baktı. Az evvel onu sinir ettiğinin farkındaydı ve bu nedense hoşuna gitmişti. Gülümsemesinin altında biraz özgüven, bilmişlik ve zafer edası yatıyordu. ''E anlamadıysanız ben size özet geçerim, hiç sorun yok.'' dedikten sonra Yiğit'in anlamsız, soru işaretli bakışları eşliğinde konuşmasını sürdürdü. Konuşurken ara ara üçüne de bakıyor, özellikle Yiğit'in tepkisini ölçüyordu.

''Benim anladığım kadarıyla şöyle olmuş. Avcı operasyonu hakkında yeni bilgiler var. Bu adamların yurt dışına yük taşıma yani mal kaçırma ihtimalleri var yakın zamanda. Atom karınca diye adı geçen Derman komiserim. Bahsederken kendisiyle biraz övündü çünkü, oradan bu çıkarıma vardım. Bu mal taşıma işi karadan da olabilir, su yani deniz yoluyla da olabilir. Bu yurt dışına mal kaçırma işinden sorumlu olanların asıl Leon Kartal isimli Türk-Yunan tüccar ve Cevher Akbaba isimli iş adamının sorumlu olduğunu düşünüyorsunuz. Şahin Çakmak olanlardan ve içine girdiği şeylerden habersiz, yalnızca yanlarında bir çalışan olabilir. Emin değilsiniz rolünden, neye ne kadar hakim olduğundan.''

Özlem'in kaşları hafifçe havaya kalkmış, gözlerinin içi hayretle parlıyordu. Dudaklarında da şaşkınlığına eşlik eden ufak bir tebessüm vardı. Gururlu bir tebessüm. Özlemle göz göz geldiğinde gülümsedi genç kız. Arkadaşının, şuan zekasıyla gurur duyduğunu biliyordu. O tebessümlü-hayretli-şaşkın yüz ifadesinden anlamıştı. Devam etti konuşmaya.

''Bu mallar muhtemelen Ukrayna ve Rusya'ya gidiyor. Alıcılar da oradan. Onların sayesinde bu kaçakçılık işini sürdürüyorlar. Amber kod adlı arkadaşınızı bunların arasına sokmayı düşünüyorsunuz. Casus gibi. En uygunu o. Ağır başlı, oturaklı ve soğuk kanlı, bu işi iyi yapacağını düşünüyorsunuz. Amber de Yiğit bey diye düşünüyorum. Yanılıyor da olabilirim tabi. O kısmı siz daha iyi bilirsiniz, ney kimin kod adı diye.''

Bu kez Yiğitle göz göze geldi. Genç adam şaşkındı, bunu beklemediği belliydi. Fakat Asude ile göz göze gelince hemen perdeledi bu hayretli ifadesini. Bakışlarını yanına çevirdiğinde Derman'ın başını lise sırasında oturan öğrenciler gibi avcuna yasladığını ve diğer iki meslektaşı gibi şaşkınlıkla, ama duygularını gizleme gereği duymadan gözlerini irice açmış, onu dinlediğini gördü. Biraz da hayranlık mı vardı bakışlarında sanki? Asude, bunu bir gurur sayıp anlatmayı sürdürdü.

''Jaguar kod adlı arkadaşınız avını izleyecek yani bu adamların takip etmekle görevli olacak. Bu kişi süper biri. Derman komiserim süper biri dediğine göre bu da Özlem olmalı. Yani yanlış anlamayın, arkadaşım süper biridir diye diyorum. Derman komiserim ona süper dedi diye değil. Neyse... Gergedan kod adlı arkadaşınız güvenliğinizi sağlayacak ve sizi güvenli hedeflere yönlendirecek. Uzaktan komuta edecek bir nevi. Operasyonu uzaktan takipte olacak, iletişimin ana merkezi olup sizi merkezden dinleyecek. Kobra kod adlı arkadaşınız da Jaguar kod adlı arkadaşınız gibi uzaktan takipte görevli olacak. Sonrasında öğrendikleri bilgileri ve adamların kiminle ne yaptıklarını adım adım merkeze iletip paylaşacaksınız. Yuvaya yani sanıyorum ki babamlara. Ve son.''

Asude arkasına yaslandığında bir el çırpma sesi işitti. Sesin kaynağına baktığında yanında oturan adamın dik ve gururlu bir duruşla onu alkışladığını gördü. Güldü.

''Bu kız harbi çok iyi! Vay be! Zeka işte, yüce Rabbim vermiş! Helal olsun Asude! Seni bizim şubeye mi alsak, ne yapsak?''

Asude tebessümünü silmeden minnetle konuştu. Gururu okşanmamış değildi hani. ''Teşekkür ederim Derman komiserim.''

''Bana abi diyebilirsin Asude, hele bugünden sonra! Komiserim çok resmi. Ben seni kardeşim ilan ettim.''

Asude yeniden güldü. Bu adam gerçekten çok cana yakındı. ''Elbette, seve seve.'' dedikten sonra şaka uğruna devam etti. ''Ama zaten beş tane kız kardeşiniz varmış, bir tane dahayı kaldırabilecek misiniz? Hele benim gibisini?''

Özlem gözlerini bu kez yine şaşkınca fakat aynı zamanda öfkeyle açarak arkadaşına baktı. Resmen pot kırmıştı! Asude kırdığı potu fark ettiğinde istemsizce dudağını ısırdı. Olamaz, yakmıştı kendi kendisini! Derman, Özlem ve Asude arasında onun ve ailesinin hakkında bir konuşma geçtiğini anlamıştı. Yoksa Asude bunu nereden bilecekti!

Anlamıştı gerçekten de, bir an donakaldı adamcağız. Şaşkındı. Özlem onun ve kardeşleri hakkında konuşmuştu demek? Asude'ye bir şeyler anlatmıştı demek? Onu hepten önemsemez, görmezden gelir değildi demek! Bu içini kıpır kıpır ederken Asude'nin sorusuna biraz geç de olsa cevap verdi. ''Sorun yok, sen bizimkileri bir görsen, hepsi ayrı deli. Alışkın bu bünye; bir ne, kim bilir kaç kardeş daha kaldırır. Yeter ki kardeşim diyebileceğim güzel insanlar olsun.''

Asude utanmıştı, tebessüm etti. Aynı zamanda bu adamın bu düşüncesine de hayran olmuştu hani. Sevgi doluydu gerçekten. Tabi Özlem'den yiyeceği azarın yükü de vardı şimdi omuzlarında. ''Sağ olun Derman komiserim.'' deyip bir yudum su içti. Dağıttığını biraz toparlamak, uğrayacağı gazabı hafifletmek için bir açıklamaya girişti. ''Şey, bu arada, yeğeninizle tanışmış sanırım Özlem. Biz çocuklardan bahsediyorduk da sohbet ederken, Derman komiserimin yeğeniyle tanıştım, o da çok tatlı bir çocuk dedi. Oradan şey oldu yani. Öyle. Yoksa başka bir şey yok.''

Asude Özlemle göz göze geldiğince 'Uzat uzat konuyu! Biraz daha uzat! Bağdat'a yol olsun!' diye uyarırcasına baktığını fark etti. Sanırım gazabı hafifleteyim derken artırmıştı.

Derman bu kısmını kafasına takmadı. Özlemciğini de utandırmak istemezdi zaten. ''Öyledir eşşek sıpası, tatlıdır.'' deyip konuyu geçiştirdi. ''Biz gelelim deminki konuya.''

Yiğit, hazır konu eski başlığına dönmüşken araya girdi. ''Bence de. Pardon ama siz nasıl anladınız tüm bunları?''

Asude, Yiğit'in bu duruma şaşırdığı kadar hoşlanmadığını da seziyordu. Ama ne diyecekti, ne yapsaydı canım? Anlamamazlığa mı vursaydı? ''Değirmende ağartmadık biz bu saçları Yigit komiserim.'' deyiverdi hiç düşünmeden.

Sonrasında verilebilecek en mantıklı cevabın bu olmadığını kendsine söylese de iş işten geçmişti. Hem ilk kez birinden etkilenmiş, hem gidip ona karşı nasıl davranıyor, yanında nasıl konuşuyordu?! Allah'ım, kendine anlam veremiyordu. Ama ne yapsındı, farklı davranmak, olmadığı gibi olmak doğasında yoktu. ''Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol.'' insanıydı Asude. Yiğiti azcık beğendi diye kibariye olup her hareketini inceleyecek hale gelemezdi ki. Sıkılırdı bikere!

''Orası belli!''

Genç kız, Yiğit'in gülerek verdiği cevabı işitince düşüncelerinden sıyrılmıştı saniyeler içinde. Yiğit bunu söylerken kaşlarıyla kızın saçlarını işaret etmişti. Çünkü zaten daha gencecikti ve saçında beyaz yoktu.

Asude, kendisiyle bir nevi alay eden adama sitemli bir bakış attı. Anlaşılan bu efendi duruşun ardında gıcık bir taraf da vardı.

''Sonuçta babam da polis ve operasyonunuzu o da yönetiyor.'' dedi bu kez mantıklı olmaya çalışarak.

''Amirim işlerini gizli tutar.''

Yiğit'in ciddiyetle ve net bir şekilde söylediği cümle üzerine genç kız kaşlarını çattı. Hoşmuş, beğenmişmiş, hah! Bu adamı mı hoş bulmuştu o! Şu an itibariyle o ilk kez birini azcık beğenmesi de son bulmuştu.

''Ne ima ediyorsunuz, gizlice babamın dosyalarını falan mı karıştırıyorum?''

''Ben öyle bir şey demedim.''

İki gencin arasındaki gerginlik elle tutulur cinstendi. Yiğit'in içindeki negatif duygular kısa sürede kaybolurken, Asude'nin sitemi, öfkesi ve anlam veremediği kırgınlığı hâlâ yerli yerindeydi. Muhattap olarak Derman'ı alarak yanına çevirdi bakışlarını.

''Tek bir sorum var, Derman abiciğim. Şahin dediğiniz Şahin Çakmak dimi? Doğru mu tahmin ettim?''

''Bunu seninle paylaşmamızı bekleyemezsin.''

Soruyu Derman'a sormuş ama cevabı diğer genç adamdan almıştı. Buna sinir olsa da üzerinde durmayıp bu kez ona baktı. Madem Yiğit muhatap olarak kendisini görüyordu, Asude de onunla mücadele etmeliydi. Sakince konuştu, suyuna gitmeliydi bu adamın.

''Lütfen. Ya bakın, eğer oysa gerçekten bilmem lazım.''

''Neden?''

Yiğit'in gerçek bir cevap istediği ses tonundan ve bakışlarından belliydi. Bir geçiştirme sorusu değildi bu. Ama Asude ona gerçek bir cevap veremezdi. Ne diyecekti, kendisi akrabam ve belalım olur da, ona göre davranacağım mı?

''O kısmı beni ilgilendirir. Ama unutmayın, kötülük her kişinin kârı, iyilik er kişinin kârı. Söyleyin işte, evet ya da hayır. Zor değil, hı?''

''Seni buna karıştırmayarak zaten sana iyilik ediyoruz.''

''Size yardım edebilirim eğer oysa.''

Derman bu kez Yiğitten önce davrandı. ''Nasıl yardım edecekmişsin?''

Fakat Yiğit, Asude'nin cevap vermesine fırsat tanımadan arkadaşı Derman'a manalı bir bakış atarak konuştu. ''Nasılı önemli değil çünkü böyle bir şey söz konusu bile olamaz. Operasyona bir sivili karıştıracak değiliz. Konuyu kapatırsak sevinirim.''

Bu adamda katır inadı vardı belli ki. Prensiplerinin dışına çıkmamakta diretiyordu. Asude yine bir şey elde edemeyecekti. Bu tavrı başka bir konuda ona hoşluk katacak olsa da şuan Asude'ye istediğini vermediği için kızı gıcık etmişti. Kollarını birbirine bağlayıp arkasına küskünce yaslandı.

Özlemle göz göze geldiğinde ona da 'alacağın olsun' der gibi baktı. O kadar şeyi biliyordu, bunu da bilse ne olurdu? Ama içinden bir ses doğru bir noktaya ayak bastığını söylüyordu çünkü onun tanıdığı Şahin olmasa basitçe hayır derlerdi. Böylece onun merakını gidermiş, konudan da uzaklaştırmış olurlardı. Kimse bir şey demediğine, dememekte ısrarcı olduğuna göre bu basbaya onun aşığı Şahindi. Zaten Derman komiser de 'çakmak çakmak' demişti bahsederken, kesin oydu! Soyadına ima yapmıştı işte.

Kafasına olanlar dönüp dururken genç adama karşı bıçak bilemişti. Yiğit'in tavrını ona ödettirecek, kızı küçük görüp kabul etmediği yardımına muhtaç bırakacaktı. Hesap burada kapanmamıştı. Hodri meydandı. Hem yapacak daha iyi ne işi vardı ki? Şöyle bir düşündü kafasının içindeki yapılacaklar listesini, hiçbir şey! Yaşasın!

Tabiki de dersleri hiçbir şeyden sayıyordu!

Saatine baktı. Tuna az sonra burada olurdu. Birazdan gidecekti, rahat rahat konuşsunlardı bakalım o yokken!


Loading...
0%