Yeni Üyelik
28.
Bölüm

Emrivaki - 28

@sukunettekelimeler

Ev. Salon. Orta sehpanın başında oturan üç arkadaş. Sehpanın üzerinde çeşitli abur cuburlar, atıştırmalıklar ve çay. Sessizlik. Merak. Beklenti. Heyecan. Korku.

Kızlar meraklı, heyecanlı, korkulu ve beklentiliydi. Asude'nin yaklaşık on dakika önce birden bire, yaptıkları okul sohbetini bölüp "Size çok önemli bir şey söylemem lazım!" diye haykırdığı ama hâlâ ağzındaki baklayı çıkarmadığı için.

Genç kız başını iki yana salladı, olmaz dercesine. "Yok yok, ben söyleyemeyeceğim. Henüz kendim bile hazır değilim ki!"

Hasret gözlerini devirdi istemsizce.
"Yapabilirsin bunu Asude. Hadi, söyleyebilirsin! Bize söylemeyeceksin de kime söyleyeceksin? Söyle artık!"

Asude, kuzeninin kinayeli sözlerini duymazdan geldi; küt küt atan kalbini sakinleştirmeye çalıştı ama uslanmıyordu vefasız kalbi! Adamın adı ve görüntüsü bile zihnine düşse hemen böyle hissettiriyordu kendisini. Özlemle. Daha dün gördüğü adamı özlüyordu. Yanında olmak istiyordu.

Garipti. Hasret evliliğin ucunda olan bir kız olarak belki anlardı onu. Konuşacaktı.

Arkadaşlarının gözlerine bakıp masada öne doğru eğildi. "Söylüyorum. Hazır mısınız?"

Hasret ve Sıla sabırsızlıkla başlarını salladı.

"Evet, hadi artık! Ne kıvrandın durdun ya! Söylemesi bu kadar zor ne olabilir! Adam mı öldürdün kızım! Bir suça falan mı karıştın? Korkutma bizi."

Asude derin bir iç çekti. "Daha da kötüsü!"

Sıla dayanamayarak elini masaya vurdu. Kontrolü ele alma vakti gelmişti. Yoksa bu Asude'nin adam olacağı yoktu!

"Eeeh! Uzatma da söyle kızım! Yoksa ben katil olacağım ha!"

Asude, Sıla'nın elini masaya vurup ciddiyetle kızması üzerine derin bir nefes daha aldı. Artık konuşmalıydı. Sıla gibi uslu ve sakin bir kızı bile böyle sinirlendirmek ona mahsustu. Kızcağızı delirtmeseydi bari, aralarında tek akıllı olarak bundan sonra da öyle kalsaydı. Hem delirirse Tuna abisine yâr olamazdı mazallah.

"Tamam, söylüyorum bu kez. Ben-- Şey ben--"

"Evet sen!?"

"Sanırım a--" duraksadı. Aşık olmak kavramı çok büyük geldi gözüne. Şuanlık farklı şekilde izah etmek istiyordu. "Sanırım birini seviyorum. Hoşlanıyorum. İlgileniyorum yani. Her neyse işte." diye bir çırpıda söyleyiverdi.

"Yuh! Yok artık! Ciddi misin? Hayatta inanmam!"

"Gerçekten mi? Bizimle dalga geçmiyorsun değil mi? Dandik oyunlar oynamayacaksın bizimle dimi?"

İlk cümleler Hasret'e, diğerleri de Sıla'ya aitti. Asude kaşlarını çattı. ''Haa dandik oyunlar oyanayacağım sizinle! Oynasam neden aşk oyunu oynayayım ya, manyak mıyım ben? Kendimi ve keyfimi seviyorum, rahatımı daha da çok. Hem hiç dalga geçer gibi bir halim yok yani. Gerçekten siz tanıyamamışsınız beni. Çok kırıldım şu an.''

Sıla şaşkınlığını toparlamaya çalıştı.

"Yaa ne güzel işte! Sevmek çok güzel bir şey bence."

"Nesi güzel ya! Uzaktan davulun sesi hoş gelirmiş tabi! Off! Öyle birden pat diye biri kafama ve kalbime düştü. Durmadan aklıma geliyor, onla ilgili şeyleri merak ediyorum, düşününce ve görünce kalbim salak salak atıyor, nefesim zaten kesilip beni boğacak gibi. Üzüntüsüne üzülüyorum, ağlamasına yıkılıyorum, gülümsemesini dünyamın ortasına koyuyorum. Hepsi birden bire oldu hem de. Ben emrivakileri hiç sevmem!"

Hasret, deli kuzenine gülerek baktı. "Saçmaladın yine ha! Ne bekliyordun, aşkın 'hazırlan Asude ben geliyorum' demesini falan mı?"

"Ufff! Ama bu benim planlarım dahilinde değildi ki ya!" diye ağlamaklı bir sesle konuştu genç kız. Şikâyet ediyor gibiydi şuan.

Sıla, tebessüm ederek Asude'nin elini okşadı. Destek olmak istiyordu. Ve güven vermek. Belki her şey güzel olacak diyemezdi ama en azından kendi adına hep yanında olacağını hissettirebilirdi. Bunu tam olarak elini tutarak yaptı. Şayet söylediklerinin düşündüğü bu durumla çok da alakası yoktu. Yani destek olmakla.

"Eee planın üstünde bir plan vardır demiş şair, Asudeciğim. Hayat planlarımıza göre yaşanmıyor ayrıca."

Asude kaşlarını çatıp ona baktı. "Kaderin üstünde bir kader vardır, onun doğrusu bikere. Şaire saygın olsun."

Sıla omuz silkti. Doğrusunu o da biliyordu ama böyle demek istemişti. "Aman canım, iki dizeyi çevirip söyledik diye saygısız mı olduk? Benim edebiyata ve edebiyatçıya saygım sonsuz. Sen kendi meselene takıl."

''Sen de kendi mesele takıl!'' diye aniden yükseldi genç kız.

''Benim gönül işleriyle alakalı bir meselem yok, olsa takılırdım belki Asudeciğim.''

''Ama olacak!''

Sıla anlamsızca arkadaşına baktı. ''Gökten zembille indirip kalbime birini mi koyacaksın? Allah'ım ya, haha.''

''Aynen öyle yapacağım! Madem Hasret sevdi, evleniyor. Ben sevdim, tökezliyorum. Sen de seveceksin! Anca beraber kanca beraber!''

''Sen istedin diye hemen oldu zaten!''

''Olacak, inanıyorum ben! Görürsün!''

Sıla, arkadaşının yükselişini ciddiye almadı. Dalgaya vurarak ''Eee kimle olacak peki, onu da ayarladın mı canım?'' dedi.

''Ayarladım tabi. Uzun zaman önce hem de. Çalışmalarımı yürütüyorum. Tuna ve Sıla fan club başkanıyım.''

Sıla bir anda ciddileşip arkadaşına baktı. Dalga geçiyor sanıyordu ama yüzüne bakınca onun da ciddi olduğunu anladı. ''Yok artık!'' diye cırladı aniden. ''Sakın! Sakın aklından öyle şeyler geçirme!''

''Ohoo, ben o yola çoktan çıktım, geri dönüş yok. Düğününüzün hayalini kuruyorum.''

''Asude, saçmalama lütfen.''

''Hiç de saçmalamıyorum. En yakın arkadaşım ve canım ciğerim kıymetlim abim. Daha ne kadar mükemmel bir çift olabilir?''

Sıla birden aydınlanma yaşamıştı. Şaşkınlıkla ve idrak edişinin verdiği hislerle Asude'ye baktı. ''Sen o yüzden geçen gün davetiye yazarken öyle saçmaladın değil mi?!''

''Hıı aynen, günaydın çiçeğim.''

Hasret, ortamın karışacağını hissedince konuyu değiştirmek istedi. Yüksek sesle boğazını temizledi ve dikkatleri kendinde toplamaya çalıştı.

''Şimdi onu bunu bırakın da soruma cevap verin. Daha doğrusu Asudecim, soruma cevap ver. Kim bu şanslı eniştemiz?''

Asude konudan konuya atlamaya alışık olduğu için ''Yiğit. Polis olan.'' diye cevapladı bir çırpıda. Adamın ismini söylerken derin bir nefes almış, yavaşça vermişti.

''Sen bu yüzden mi o cenazeye gitmiştin?''

Asude yavaşça başını salladı. ''Hıhı,''

''Valla orada hem baban, hem benim babam, hem dedem, hem Tuna abim olacağını bildiğin halde cesaret edip gittiğine göre gerçekten seviyorsun sen bu adamı. Ya biri sorarsa, nereden tanıyorsun da geldin derlerse diye hiç düşünmedin mi?''

''Düşünmedim tabiki, aklıma bile gelmedi ki. Tek bildiğim orada olmak istediğimdi, yanında, etrafında, civarında."
Bir an durgunlaşıp devam etti. "Kim bilir nasıl hissediyordu ve benim bunu azaltmak yahut önlemek için yapabilecek bir şeyim yoktu. Sevdiklerine karşı duyulan çaresizlik kendinle alakalı karşılaştığın çaresizliklerden çok daha betermiş.''

Hasret ''Ayy,'' diye romantik romantik bir iç çekişte bulundu. ''İnşallah sonu hayra ulaşır. Ben bu ilişkiden sıcacık bir elektrik aldım bile. Baksana sen ne hâle gelmişsin.''

''Senin aldığın elektrik değil mesele yalnız, Yiğit beyin alacağı elektrik.'' diye mırıldandı Sıla. Biraz huysuzca konuşuyordu, az önceki diyaloğun etkisi üzerindeydi. Asude'ye tavırlıydı.

''Benim Asude'm karşısında kim durabilir ki? Adam çarpılmışa döner valla.''

Hasret'in yükselişi üzerine hepsi birden kahkahayı bastı.

''Doğru, çarpılmışa döner. Ama sevip de mi delirip de mi orasını bilemem işte.''

''Kendini tanıman ne güzel Asudecim.''

''Teşekkürler Hasretcim, herkese tavsiyem. Kendinizi tanıyın.''

Kapı tıklatılıp ''Gelebilir miyim?'' diye seslenen genç adamı duyunca kızlar susmuştu. Asude ve Hasret için zaten sorun yoktu, Sıla da başörtüsünü düzeltti çabucak, önüne aldı.

''Gel abi gel.''

Asude'nin seslenişi üzerine Tuna kapıyı aralayıp içeriye girdi. Kızlardan tarafa yine de bakmayıp doğruca televizon ünitesinin olduğu tarafa gitti. Bir yandan da ''Çekmeceden bir şey almam lazımdı da, devam edin siz sohbetinize.'' diye açıklamada bulundu. Çekmeceyi açıp biraz karıştırdıktan sonra aradığını bulmuştu. Kapıya doğru yürürken kazasız belasız bunu da atlattığını düşünüp seviniyordu kii, iyilerin dostu Asude'nin seslenişini işitip durmak zorunda kaldı. Erken sevinmişti.

''Tuna aabii?''

Sırtı dönük olduğu için rahatça gözlerini yumup sabır diledikten sonra, yapmacık bir tebessüm kondurdu dudaklarına. Arkasına döndü.

''Efendim Asude?''

''Bir şey diyecektim de,''

''Heh, söyle.'' dedi başını hafifçe oynatıp. ''Söyle başımın belası.''

''Saat geç oldu, hava sıcak, biz çok yorgun. Yeniyurt'a otobüslerle gidersen çok uzak, Sıla'nın babası mesaiye kalmış, burada kalmasına da izin vermediler. Diyorum ki, sen mi eve bıraksan? Ben de size eşlik ederim, hiç üşenmem.''

Kimseyi evine bırakmak zor gelmezdi, seve seve yapardı genç adam. Yardımcı olmak problem değildi. Fakat kuzeninin bu isteğinin arkasında yatan sebepleri biliyor olmak onu delirtiyordu. Bir şekilde baş etmesi lazımdı bu kızla. Eline bir koz geçirmesi lazımdı en kısa zamanda.

Sıla araya girdi. Artık o da ortada dönen oyunları bildiği için diken üstündeydi.
''Hiç gerek yok, ben kendim gidebilirim. Zahmet etmeyin lütfen.''

''Aaa olur mu hiç! Daha demin çok yorgunum, nasıl otobüslerle gideceğim diye ağlanmıyor muydun sen?! Tuna abim bırakır. O varken otobüslerde mi sürüneceksin? Zahmet de olmaz ayrıca. Dimi Tuna abi?''

Tuna yavaşça başını salladı. ''Götürürüm ben, sorun yok. İstediğiniz kadar takılın siz. Kalkacağınız zaman bana haber verirsiniz.''

Asude zafer edasıyla gülümsedi. ''Sağ ol canım, tamamdır.''

Tuna odadan çıktıktan sonra Sıla kendini tutamayıp arkadaşının koluna bir tane geçirdi. ''Kes şunu!''

''Ne var yaa! Vuslat gününü yakınlaştırıyorum. Hiç kadir bilmiyorsunuz siz! Akrabanın akrabaya ettiğini akrep etmez diye boşuna dememişler. İyilik yaptım koluma tokat yedim. Bak kızardı, yazık değil mi."

Asude biraz durup sustu, bir kaç dakika düşündükten sonra üzülerek iç çekti. ''Şu an aşırı önemli bir şeyin farkına vardım!''

Sıla ve Hasret aynı anda merakla sordu. ''Neyin?''

Ağlamaklı bir sesle cevap verdi genç kız. ''Acıların ve ayrılıkların çocuğuyum ben!''

''O nereden çıktı?''

''Hasret. Sıla. Özlem. En yakın arkadaşlarım var. Var da aklıma takılan çok önemli bir şey de var. İsimlerinize baksanıza! Hasret. Sıla. Özlem.''

''Eee yani?''

"İsimlerimizi mı öğrenmeye caliaitpesun Asude? Yoksa sevginden sayıklıyor musun anlamadım?"

"Uleyn ben acılara mahkum bir kızmışım ya resmen! Arkadaşlarımın isimlerine bak, kader mesajını açıkça vermiş! Hasret! Özlem! Sıla! Bir tanenizin ismi bari Vuslat falan olsaydı! Kesin benim aşkım da bu hasretlere sılalara özlemlere gebe olur! Allah'ım sen koru. Ağlamak istiyorum...''

''Bunun kafası iyice gitti.'' diye mırıldandı Hasret.

''Ama haksız da sayılmaz ha,'' diye cevapladı Sıla. Güldü.

''Şşş, duymasın. İyice çıldırır. Tersine ikna edelim şu kızı. Hadi, gün birlik günü.''

''Peki.''

Gecenin devamında Hasret ve Sıla, Asude'yi olumlu şeyler düşünmeye itelemeye çalıştı. Tabii onun kafasında dönüp duran senaryolar elverdiğince.


Loading...
0%