@sukunettekelimeler
|
Tülin Hanım. Özlem. Şule. Ev. Asude'nin annesine anlattıklarından sonra akşam bu konunun açılacağını zaten düşünmüştü fakat kapıdan girip içeri girer girmez annesinin gel konuşalım biraz demesini de beklediği söylenmezdi. ''Bir nefes alsaydım anne,'' ''Alırsın alırsın. Otur karşıma. Bir şeyler duydum, konuşacağız.'' Özlem derin bir nefes aldı ve annesinin karşısındaki koltuğa oturup arkasına yaslandı. Şule en başından beri tekli koltukta oturmuş, sessizce annesi ve ablasını seyrediyordu. Suratında bir sırıtış vardı. Kendini tutamadı, ablasına bulaşmadan edemedi. ''Abla duyduk ki taliplerin varmış.'' Özlem'in sert bakışları genç kızı susturmaya yetmedi. ''Ne bakıyorsun öyle ya, kötü bir şey mi bu? Eninde sonunda olacak. Gerçekçi olmak lazım. Dimi anne?'' Şule topu Tülin Hanım'a atınca kadın yavaşça başını salladı ve büyük kızına ciddiyetle baktı. ''Kardeşin haklı kızım, eninde sonunda olacak böyle şeyler. Konuşmaktan kaçınmak çözüm değil. Biz aileyiz, bunları birbirimizle paylaşmalıyız.'' ''Önemli bir durum olsa söylerdim anne ama ben bu tarz şeyler düşünmüyorum. Özellikle de yakın zamanda. Asude sana ne anlattı bilmiyorum, Derman'dan bahsetmiş galiba. Kendisinden ilk başta pek hoşlanmasam da sonradan biraz önyargılı olduğumu fark ettim, iyi bir insan. Ama bu kadar. Bana verdiği değer ne derece ciddi, bilmiyorum. Ama ona aynı karşılığı verebilir miyim, işte bu sorunun cevabını biliyorum, hayır. Başkası olsa değişir miydi, yine hayır. Ben sizden ayrılmaya hazır hissetmiyorum kendimi. Bu sebeple lütfen bunları konuşmayalım anne, beni geriyor.'' ''Peki kızım, sen öyle diyorsan...'' diyen Tülin hanım, konuyu içinde tam olarak kapamış değildi fakat şimdi kızının üzerine gitmeyecekti. Şule büyük bir oflama ile şişen yanaklarındaki havayı dışarıya saldı. Yüzünde hoşnut olmadığını belirten bir ifade vardı. ''Hoouuffffhhh, ben de ne güzel artık bir eniştem olur da biraz nazım geçer, güler eğleniriz, üç beş çikolata aldırtırız diyordum... Bende bu abla varken ben bu hayalimi otuz yaşından aşağı gerçekleştiremem anne, bak sana söylüyorum.'' Tülin hanım gülerken Özlem gözlerini hafifçe devirdi. ''Vah vah, bizle gülüp eğlenemiyor, nazı geçmiyor, çikolata istiyor da almıyoruz sanki. Öyle bir konuşuyorsun ki sen de Şule!'' Şule hafifçe omuzlarını oynattı ve koltuğundan kalktı. ''Seninle bu kadar eğlenebiliyoruz işte ablacım,'' deyip başını iki yana salladı. Tabi şaka yaptığını herkes biliyordu. ''Şu güzelim konuyu bile pat diye kapattın. Ben de odama gidip ödev yapmak zorunda kalıyorum. Süper eğlence.'' Şule odadan ayrılırken hiç hoşlanmadığını bilerek ablasının yanaklarını kısaca sıkmış, sonra da karşı atak gelmeden koşarak kaçmıştı. Böylece konu derinlemesine açılmadan kapanmıştı. 👮♂️👩🎓 ''Ne ne ne?! Ne yaptım dedin?!'' ''Tülin Hanımla konuştum.'' ''Derman komiserim, şimdi ben düğündeyim ya hani, müzik sesi falan var, o yüzden galiba seni duyamadım. Yanlış duydum ya da. Çünkü duyduklarımın gerçek olmasına imkan yoktur bence dimi?.. Tekrar söylesene sen, şu an salondan uzaklaştım, dışarıya çıktım, bir ağacın altında, müzik sesinden uzakta seni dinliyorum. Evet.'' ''Tülin Hanımla konuştum, Asude.'' Ah, hayır. Basbaya doğru duymuştu işte. Gözleri kocaman açılırken bir an nefesi kesildi. Eyvah eyvah. Sadece bir hafta. Bir hafta olmuştu. Ve bu deli adam sabredemeyip gitmiş, Özlem'in annesi Tülin teyzeyle konuşmuştu, öyle mi?! ''Biri beni tutsun, bayılıyorum!'' ''Neyse ki tutacak biri var,'' Bir dakika, bu ses? Hızlıca başını çevirip baktı, yanında biri dikiliyordu şimdi. Şahin mi! Bir bu eksikti! Noluyordu yahu, kabus muydu bu, her şey üst üste geliyordu. Telefondan Derman'ın sesi, yanından ise Şahin'in fısıltısı, hangisine odaklanacağını şaşırmıştı. ''Mutluluktan mı bayılacaksın korkudan mı, söyle ona göre ben de önlem alayım.'' ''Sen konuş, buradayım ben, görünce gelip bir selam vermek istedim.'' Şahin'e zoraki bir tebessüm edip başını salladıktan sonra Derman'a vermeye çalıştı dikkatini. Fakat dikkati o kadar dağılmıştı ki etrafındaki uyaranlar arasında, afallamış ve başı dönmüş hissediyordu. Akraba düğününde karşılaştığı Şahin'e mi yansın, telefonda ne düşüneceğini bilmediği bir haber veren Derman'a mı? Derman'ı ''Onu ben de bilmiyorum işte. Zaman gösterecek.'' diye cevapladı bir anlık duraksamadan sonra. ''Ne dedin peki kadına?'' Bu sırada Şahin bir kaç adım uzaklaşmış, kendi telefonuyla ilgilenmeye başlamıştı. Genç kız telefonla konuşurken diken üstünde hissetsin istemiyordu. Fakat bakışları da ara ara ona çevriliyordu. ''Kendimi tanıttım, kızınızı çok seviyorum dedim.'' ''Yok artık!'' ''He bir de şey, bir an gaza gelip Allah'ın emri peygamberin kavliyle kızınız Özlem'i kendime istiyorum da demiş olabilirim.'' Asude'nin gözleri daha da pörtledi. Bu adama inanmıyordu! Çılgınlıkta üzerine yoktu! ''E kızın da eve gelmesini bekleyip oldu olacak bunun üzerine ona evlenme teklifi de etseydin! Hatta gitmişken aileni de götürseydin onlar isteseydi.'' diye bir kinayede bulundu. Fakat Derman bunu ciddiye almıştı. ''Aa iyi bir fikirmiş! Neden bunu düşünemedim ben! Hepsi aradan çıkmış olurdu.'' ''Ama sen akşama sağ çıkamamış oldurdun.'' Adam bir an duraksadı, genç kızın ciddi olmadığını anladı. ''O niye ya?'' ''Özlem, kendisinden habersiz annesiyle konuşmana, üstüne bir de onu istemene kızabilir de ondan.'' ''İşleri hızlandırıp iyileştiriyim derken, hızlandırıp sonunu getirmiş olabilirim yani, öyle mi?'' ''Bilmiyorum inanki.'' diye başladığı cümleye ''Derman komiserim'' diye devam edecekti ki yan taraftaki adamın varlığını hatırladı. ''Dediğim gibi zaman gösterecek, ama sen---'' ''Asude,'' ''---sakin ol tamam mı, üzülme sakın, hem---'' ''Asude, o zaman uzak değil galiba,'' ''---kötü bir şey yok ki bun---'' ''Bu karşıdan gelen gerçekten Özlem galiba, hayal ürünüm değil.'' ''---da kötü bir şey yok ki. Bir dakika, ne dedin sen?'' ''O zaman diyorum, geldi bile. Özlem buraya doğru yürüyor. Şimdi kıyamet kopacak, hissediyorum. Bana dua et cehenneme değil cennete açayım gözlerimi. Hadi kapattım.'' ''Amin. Ama bir dakika--- alo? Alo?'' Dıt dıt dıt. Telefon kapanmıştı. Neler olacağını aşırı derece merak eden genç kız şaşkınca ekrana baktı. Cümlesini mırıldanarak tamamladı. ''Özlem'in fevri bir tarafı vardır, çok üstüne gelirse bile sonradan geçer aslında öfkesi, lütfen üzülme tamam mı...'' Asude'nin aklı Derman ve Özlem'de olsa bile Şahin genç kızın telefon konuşmasının sona erdiğini fark eder etmez yanında bitmişti. ''Tekrardan selam o zaman. Nasılsın?'' ''Selam,'' diye isteksizce bir giriş yaptı cümleye genç kız. ''İyiyim Şahin abi, sen?'' ''Seni gördüm daha iyi oldum.'' ''Eheh,'' yapmacık bir gülümseme. ''Nasıl gidiyor?'' ''İyi, aynı, bildiğin gibi. Senin?'' ''İyi benim de. Bak ne diyeceğim---'' Şahin'in cümlesini çalan telefonunun zil sesi bölmüştü. ''Pardon,'' dedikten sonra ceketinin cebinden telefonunu çıkarttı ve kapatmak üzere kenarındaki düğmeye basacaktı ki önemli birinin aradığını fark etti. Ekrandaki 'patron' yazısı genç kızın da gözüne takılmıştı. Bir an aklı operasyona gitti. En son Özlem ve Derman, onu Şahin'in çalıştığı yerde görüp azar çektiğinden beri bu işten uzak duruyor, ne olup bittiğini bilmiyordu. Yiğit aralarına sızmış, çalışmaya başlamıştı o mekanda. Tek bildiği buydu. ''Şey, önemli de, hemen açmam lazım müsaadenle.'' ''Sorun yok, aç tabi.'' deyip başını salladı genç kız. Odağı telefon görüşmesi olmasına rağmen hiç dinlemiyormuş gibi etrafa bakınıp durdu. ''Efendim patron? Evet. Bu akşam mı? Hani şu çok önemli misafirlerimiz gelecek dediğin toplantı mı? Tamam o zaman, o iş bende patron, gözün arkada kalmasın. İthal olanlar mı? Tamam. Baş üstüne. '' Şahin telefonu kapattıktan sonra genç kıza baktı. Asude ''İşlerle alakalı sanırım, ha?'' diye sordu sakince. Şahin de onaylamıştı. ''Evet, bu akşama önemli bir toplantı ayarlamışlar da. Yurt dışından ve içinden konuklar gelecekmiş. Düğünden erken ayrılmam gerekecek.'' ''Sizin mekana mı, çalıştığın hani?'' ''Aynen. Neden sordun?'' ''Ha, orası böyle daha gayriresmi bir yer gibi görünmüştü de bana. Böyle önemli toplantılar yapılmasına şaşırdım, ondan.'' ''Hee sen çay içmeye geldiğin mekanı diyorsun?'' ''Evet. Başka da mı var?'' Şahin başını salladı. ''Evet. Daha resmi ve önemli işlerin yapıldığı bir yer daha var bizim. Ben de sonradan gidip gelmeye başladım. Az ama öz müşterisi var, biraz seçkin bir yer. Aslında ben de seni az önce oraya davet etmeyi düşünmüştüm. Ortamını beğeneceğini düşünüyordum.'' Az önceki telefon konuşmasına şahit olmamış olsa, hemen reddeceği bir teklifti bu. Fakat duyduklarının önemli olabileceği ve bu teklifin de işe yarar olabileceğine dair bir his vardı içinde. ''Çok teşekkür ederim. Ben bir düşünüp ona göre sana haber versem olur mu?'' ''Tabiki. Senden haber bekliyorum o zaman. Şimdilik benim toplantıyla alakalı bir kaç şeyi halletmem için gitmem lazım. Ama merak etme, bu akşam da gelsen sana ayıracak zamanım hep var.'' ''Teşekkürler Şahin abi... Görüşürüz o zaman.'' ''Görüşürüz Asude.'' Şahin uzaklaşırken Asude çabucak telefonuna sarıldı. Ekrandaki son aramalara bakarken önce az evvel konuştuğu Derman'ın sonra da dün konuştuğu Özlem'in ismi çarptı gözüne. Ama onlar şu an çok önemli bir konuşmanın ortasında olabilirlerdi. Peki beklese zaman kaybeder miydi? Kimi aramalıydı? Yiğit. Tabi ya, Yiğit'i arasa mıydı ki? O akşamdan beri görmemiş, konuşmamış, haber almamıştı ondan. Hatta en son uzak durmaya karar vermişti kendince. Ama bu kadar olmuştu ancak, bir hafta! Babasına söylese? Yok, kesin çok kızardı! Nereden bildiğini sorgulamakla başlar, Okan komiserle yürüttükleri planı bile öğrenir, sonra da ondan gizlediği için bir güzel azar çekerdi. Babasıyla arasını bozmak istemiyordu. Hızlıca en sona gelip Y harfinde durdu. Parmağı ismin üzerine uzanırken kalbi heyecanla çarpmaya başlamıştı bile. |
0% |