Yeni Üyelik
7.
Bölüm

Felekten Bir Gece - 7

@sukunettekelimeler

Oturma odası. Televizyon. Korku filmi. Akşam. Patlamış mısır. Çay. Abur cubur. Nil. Hasret. Asude.

Televizyonun karşısındaki üçlü koltukta yan yana dizilmişti üç kız. Asude daha bugün dönmüştü dedesinden. Bir kaç gündür oradaydı. Kudret bey ve İnci hanım ise o günler içerisinde barışmış ve bir kaç günlük tatile gitmeye karar vermişti. Asude ve Nil onları uğurlamıştı bugün. Kasım bey ve Gülizar hanım da eşlik etmişti onlara. Tuna ve Hasret de uğurlamıştı yani anne babasını.

"Oh ya, anamız babamız Antalyalara tatillere gitsin, biz evde oturup boş boş oturalım!" diye hayıflanmıştı ilkin.

Sonra Hasret "Biz de kendi tatilimizi yapalım bugün be! Felekten bir gece çalalım!" diye bir fikirle atlamıştı ortaya. Fikir de kızlar tarafından tutulmuştu. Nil'in deyimiyle 'kızlar günü' idi bugün onlar için. Keyiflerince davranacak, iş yapmayacak, tadını çıkaracaklardı.

Gündüz yürüyüş yapmışlar, biraz parkta oturmuşlardı. Sonra yemeği dışarıda yemişler, eve gelip sohbetin dibine vurmuşlardı. Asude, karakol macerasını da anlatmıştı kızlara. Onların abartılı ve komik yorumları ile bölüne bölüne zor bitirmişti anlatmayı. Sonra da film izleme kararı almışlardı. Televizyonda beğendikleri bir korku filmini izliyorlardı. Küçükken de yaparlardı bunu.

Toplanırlardı, geçerlerdi TV karşısına ve korkmalarına rağmen korku filmi izlerlerdi. Hem de karanlıkta, ışığı kapatarak. Kimi zaman ruhlardan, kimi zaman cinlerden, canavarlardan, yaratıklardan, hayaletlerden, kötü adamlardan, yılanlardan, dev ve vahşi hayvanlardan korkarlardı. Filmi izlerken kalpleri heyecanla ve ürkerek atardı pat pat. Film bitince ise hemen gece lambasını yakarlar, birbirlerine sarılıp yatarlardı. Uyumaya çalışırken korkarlar, bir yerlerden her an bir şey çıkacak gibi hissederlerdi. Bazen Tuna onları gerçekte öyle şeyler olmadığına ikna etmeye çalışırdı, bazen ise Tuna da teselliye muhtaç olurdu. Tuvaletleri gelir, korktukları için yalnız gidemezlerdi. Kimi ikna edebilirlerse peşine onu takarlardı. Hatta Nil henüz çok küçükken ve bu zamanlarda yanlarında yokken yalnız üç kişi oldukları için olay daha karışık hale gelirdi. Asude'nin tuvaleti gelir, Hasret'i ikna etmeye çalışır, hasret odadan dışarıya adıma atmak istemez, Tuna'yı ikna ederdi. Tuna ve Asude el ele tuvalete doğru giderken Hasret de odada yalnız kalmaktan korkup peşlerinden giderdi. Bir alana iki bedava misali takım halindelerdi. Biri içeri girer, diğer ikisi kapıda beklerdi. Arada içerideki ''Bekliyonuz dimi?'' diye seslenirdi kapıdakilere, emin omak için. Sırayla girer çıkarlar, yataklarına dönüp yorganın altına girerlerdi.

O günleri yâd ettiler hep birlikte. Gülüştüler. O sırada Tuna gelmişti. Nil, en küçükleri olarak kapıyı açmaya gitti. Film o sırada reklama girdiği için kapı açma kavgası olmamıştı. Önden Nil, arkadan Tuna girdiler içeriye.

''Ooo iyi insan lafın üstüne gelirmiş! Hoş geldin Tuna abi.''

''Hoş buldum güzellik. Hayırdır, dedikodumu mu yapıyordunuz?''

''Tabii!'' diye yalandan yere kabullendi Asude.

''Yok be abi, küçükkenki korku filmi gecelerimizi yad ediyorduk.''

''Haa, tuvalete bile gitmeye korkup üçüzler gibi gezindiğimiz geceleri mi?'' derken güldü Tuna. Kızlar da gülmüştü. Tuna, eskilere dalıp gider gibi uzaklara çevirdi gözlerini bilerek. ''Ah ah, o zamanlar kıymetim daha çok bilinirdi. Biriniz bir yanımda biriniz bir yanımda yatardınız. Korkudan bana sarılırdınız. Sizin yüzünüzden sağa sola dönemez, öyle uyumak zorunda kalırdım. Hakkımı nasıl ödeyeceksiniz bilemiyorum?''

Asude başını salladı. ''Haklısın vallahi Tuna abi. Hakkını ödeyemeyiz.''

''Hele bu Asude hiç öyle kolay ödeyemez! Az mı uyandırırdı seni geceleri? Yok tuvalete gidelim Tuna, yok su içmeye gidelim Tuna, yok kabus gördüm Tuna, korktum Tuna... Kaç kere uyandırırdı seni uykundan. Ben de hayal meyal duyar ama umursamaz geri uyurdum.''

Hasret'in dedikleri üzerine Asude kaşlarını yukarı kaldırıp ona baktı. ''Allah Allah, sana ne oluyor? Onlar Tuna abimle bizim aramızda. Hem bir de utanmadan duyduğun halde umursamadığını söylüyorsun. Nasıl kuzensin, nasıl kardeşsin kızım sen? Ayıp ayıp. Ben sana öyle mi yapardım? Yazıklar olsuun!''

''Ben hepinizden küçüktüm bir kere. En az sorumlu benim.'' dedi Hasret. Bulmuştu bahanesini.

''Bu da senin klasik bahanen oldu hee! Altı üstü bir kaç ay küçüksün kızım. İşine gelince büyük olmayı biliyorsun ama!''

''Olsun o kadar.'' dedi Hasret. ''Ha bu arada çok şükür Tuna'dan Tuna abi dediğin günlere gelebildik. Askerlik arkadaşı sanki. Ahahah!''

Asude, yanına oturan genç adama döndü. ''Ne kıskanç kardeşin var senin ya. Allah sabır versin. Bunalırsan falan kalk gel, ben sana kardeş olurum Tuna abi.''

Tuna, boğazını temizleyip önemli bir konuşma yapacak gibi dikkatle üç kıza da baktı.

''Üçünüz de benim için çok önemlisiniz. Hepiniz canımsınız. Hepinizin bende benim de sizde hakkım var elbet. Şimdi, madem çok dert ettiniz, bu adamın karnı çok aç. İşten yeni geldi. Kimse aç mısın susuz musun diye sormuyor. Biri kalksa da önüme iki lokma bir şey koysa?''

Kızlar birbirlerine aynı anda bakıp az evvelki çatışmaları bir kenarı bıraktılar ve aynı anda başlarını iki yana salladılar. Hasret ilk konuşan oldu.

''Biz bugünü kızlar günü ilan ettik. Hiçbir şey yapmamaya karar verdik. Yani maalesef şöyle yavaştan mutfağa gidip orada sana aldığımız pizzayı ısıtarak yiyebilirsin abi. Kendin.''

Tuna tek kaşını kaldırıp şaşkınca onlara baktı. ''Vaaay! Peki! Yazdım bir kenara bunu.''

''Üzgünüm Tuna abiciğim. Sözleşmemizi bozamam.'' diye ellerini iki yana açarak ona baktı Nil de. İşine de geliyordu hem. Biraz tembeldi Nil.

Tuna kendi işini görmeyen, en ufak şeyi annesine veya kardeşine yaptıran bir adam değildi. Yemek yapmayı da biliyordu. Bir ara bir restoranda aşçı olarak çalışmıştı. Taksici de olmuştu. Tesisatçı da. Marangozun yanında çıraklık da yapmıştı. Çalışmayı, çeşitli şeyler denemeyi ve öğrenmeyi severdi. Başkalarına yük olmayı da sevmezdi zaten. Yazları farklı farklı işlerde çalışmıştı. Okullar varken ise bazen derslerine ağırlık vermesi gerektiği için çalışmamış, bazen ek işler yapmıştı. Kendi parasını kazanmayı, başkasının eline bakmamayı seviyordu. Kendi parasını kazanalı beri babasından para istemek de zaten ona zor geliyor olmuştu. Neyse ki çok şükür mezun olmuş, bir süre sonra işe girmiş, düzenli bir şekilde çalışıyordu. Bilgisayar mühendisiydi. Bilişim üzerine okumuştu. Bir şirkette çalışıyordu şimdi. Çok şükür maaşı iyiydi. Kendine de, bakımını üstlendiği bir aileye de, isteyince sevdiklerine hediye almaya da yetiyordu.

''Eh, iş başa düştü o zaman. Yorgun yorgun kalkıp kendime yemek hazırlayayım.'' deyip kalktı ve mutfağa doğru yürümeye başladı. Asude'nin vicdanı epey sızlasa da kalkıp peşinden gitmedi Tuna'nın. Tuna pizzayı buldu, fırına attı, ısıttı, kesip tabağa koydu. Bir bardağa da çay doldurup hepsini tepsiye koydu. Elinde tepsiyle içeriye girdiğinde kızların TV'deki filme pür dikkat odaklandığını gördü. İkili koltuğun boş omlasından faydalanarak sırtını koltuğun başlığına dayadı ve bacaklarını uzatıp tepsiyi kucağına koydu. Bir yandan önündekini yerken bir yandan da filme baktı.

''Aa ben bu filmi biliyorum. İzlemiştim.'' dedi bir süre sonra sahneler tanıdık gelince. ''Güzel filmdi.''

''Tamam abi, ya yeniden izle ya da sus.''

Hasret'e inat sinsice güldü genç adam. Ekranda orta yaşlı bir karakter belirince araladı dudaklarını. Keyifle sırıttı. ''Bu adam aslında bu çocuğun öz babası.''

Asude ''Tahmin etmiştim!'' diye gururla cevap verip bakışlarını bir anlığına genç adama götürüp filme geri çevirdi. Fakat Hasret için durum bu kadar basit değildi.

''Abi sussana ya! Söyleme! Hiç sevmem, biliyorsun!''

Tuna sessiz kaldı, kızlar da filme döndü. Fakat yaklaşık on dakika sonra genç adamın sesi yeniden işitilmişti.

''Bu kızcağız da rahmetli oluyor yaa! Hem de aşkı uğruna.''

Bu kez üç kız birden gözlerini belertip Tuna'ya dönmüştü. İki kelime koro halinde söylendi. Ses evde yankılandı. ''Tuna abi!''

Nil, ''Bu epey büyük spoiydi yalnız! Niye söylüyorsun Tuna bi ya!'' diye küskünce konuştu.

''Uyuz işte, ne olacak! Gıcık herif!''

''Abinle doğru konuş kız!'' derken Tuna'nın sesinde öfke değil alay ve gülümseme vardı.

''E yani bu da söylenmez ama Tuna abi! Bir de gülüyorsun! Cidden bunu insan düşmanına yapmaz! Biz ne güzel hayaller kurmuştuk. Mutlu mutlu yaşayacaklardı sonunda aşklarını. Bütün o canavarlardan belalardan kurtulacaklardı.''

''Siz de korku filminde bile aşka meşke odaklanıyorsunuz, benim suçum ne? Siz bu yaratık yok olacak mı, bu yaratık doğal mı yoksa biri mi bilerek yapmış, yaptıysa neden yapmış, acaba yaratığın ruhu acılı bir kadının ruhu olabilir mi diye sorgulayın bence.''

Tuna keyifle sırıtırken en büyük spoiyi vermiş bulunuyordu. Kızlar ise artık filmi izlemeye gerek bile kalmadığı, Tuna sağ olsun boşlukların hemen bir bir dolduğu için filmi bir kenarı bırakıp büyük zevkle oturdukları yerden kalktılar. Genç adamın üzerine doğru yürüyorlardı.

Tuna durumu çakınca kucağındaki tepsiyi orta sehpanın üzerine bıraktığı gibi fırladı yerinden.

''Yavaş gelin uleen! Ordu gibi dizilmişler bir de!''

''Bu savaşı sen başlattın Tuna abi!''

''İyi be Nil, gelin hadi! Yakalayabilirseniz savaşırız! Savaşırsak hepinizi tek tek deviririm evelallah!''

''Bu kadar emin olma bence abi!''

''Nadir anlardan birini yaşıyoruz ama Hasret ile aynı fikirdeyim! Bu kadar emin olma Tuna abi!''

Evde gülmeli ve gürlemeli bir koşuşturma başladığında olaylar ileriye gitmiş, yastık savaşına dönmüştü iş. Kızlar Tuna'yı sıkıştırıp yere yığmaya çalışmış, Tuna hiç acımayıp arkasından saldıran Hasret'i pat diye koltuğa fırlatmıştı. Sonra üzerine yastıkla vurmuştu bir tane. Hasret bu şoku yaşarken Nil'in zaafından yararlanıp iki gıdıklamıştı, kız hemen yere yığılmıştı. Geriye Asude kalmıştı. Asude ile birbirlerine kovboy filmlerindeki gibi bakışlar atarlarken kız dayanamayıp ellerini havaya kaldırdı.

''Off, ben teslim oluyorum.''

Tuna zafer gülümsemesi ile omuzlarını dikleştirdi ve böbürlendi. Şaheserine şöyle bir baktı. Hasret koltuktan ona öldürücü bakışlar atıyor, Nil yerden gözleri gülmekten yaşlı bir şekilde küskünce ve çaresizce bakıyor, Asude de kollarını göğsünde bağlamış karşısında duruyordu öylece. ''İşte böyle, yola gelin! Şimdi, sen!'' deyip Nil'i işaret etti. ''Bana çay koy. Çayım bitmişti. Ve sen!'' deyip Hasret'i işaret etti. ''Yukarıdan pijamalarımı getir. Anlaşılan bu gece burada kalıyoruz. Ve de sen!'' Bu kez parmağı Asude'ye doğrultulmuştu. ''Sen de, ne yapsan, ııımmm, buldum! Yatağımı serebilirsin.''

Hepsi Tuna'ya kötü bakışlar atarken genç adam kimsenin kıpırdamaması üzerine ''E ne bekliyorsunuz!? Kalksanıza!'' diye bağırdı. Ellerini birbirine vurdu. ''Haydi herkes iş başına!''

Kızlar isteksizce kalkıp yan yana kapıya doğru yürürken Hasret, ''Asude'nin serdiği o yatakta sen uyurken gece seni boğmayan ne olsun!'' diye mırıldandı. Kızlar gülse de Tuna ''Duydum seni pikaçu!'' diye seslendi arkasından.

Asude bilerek yavaş hareket ediyordu. Dönüp baktığında Tuna'nın rahatlayarak koltuğuna doğru gittiğini fark etti ve aniden ona doğru koşup sırtına atladı. Bir kolunu genç adamın boynuna doladı. Tuna ne olduğunu şaşırmıştı. Boş bulunduğu âna denk gelmişti bu saldırı.

Asude zaferle gülümsedi. ''Düşmanın en zayıf olduğu an zafer kazandığını sandığı andır.''

Kızlar gülmeye başladı, Tuna'nın etrafını sardı. Hasret, hiç sevmediğini bildiği için yanaklarını sıkmaya başlamıştı. Nil de saçlarını dağıttı. Asude zaten adamın sırtındaydı, daha ne olsundu.

''Benden polis olabilirmiş ha!'' deyip güldü. ''Babamın kızıyım.''

''Aynen, tebrikler Asudee! Bağlayalım şu adamı, hadi.''

Nil, koltuğun üzerinde duran tülbentleri aldı hemen. Namaz kılınca ortalıkta bırakmışlardı yatsı için. Onlar ellerini bağlarken, Asude de zafer marşını söylemeye başladı.

''Düştüm mapus damlarına öğüt veren bol olur
Toplasam o öğütleri burdan köye yol olur''

Hasret ve Nil de gülerek eşlik ettiler.

''Ana baba bacı kardaş dar günümde el olur
Namus belasına kardaş döktüğümüz kan bizim!''

Tuna ''Yaa saçmalamayın, bırakın şu tülbentleri de!'' dedi huysuzca. Fakat kızlar asla dinlemiyordu genç adamı.

''At bizim avrat bizim silah bizim şan bizim
Namus belasına kardaş yatarız zindan bizim''

''Kızımm, bırakın ulan!''

''Ağam kurban beyim kurban hallarımı neyledim
Ne bir eksik ne bir fazla hepsi tamam söyledim''

''Tamam be! Kadının gücünü hafife almışım! Kabul! Bırakın benii!''

''Kır kalemi kes cezamı yaşamayı neyledim
Namus belasına kardaş verdiğimiz can bizim!''


Loading...
0%