@sukunettekelimeler
|
Karakol önü. Bahçe. Masa. Bulutların arasında parıldayan güneş. Özlem bahçede bir masaya oturmuş, elinde telefonu kardeşi Şule ile yazışıyordu. Sevgili kardeşi daha geçen gün Asudelerle sohbet ederken ''problem'' diye bahsettiği çocuktan artık her ne olduysa fikri değişiyormuş gibi farklı bahsetmişti. Onun adına biraz tedirgindi çünkü delinin tekiydi, ne yapacağı bellli olmazdı. Kıza ayrı dert, ısınsa ayrı dertti insanlara. Şule: Devrim'i pek sevmem biliyorsun ama geçen otobüste bir kadın gelince hemen kalkıp yerini verdi. İlk o zaman ısındım biraz Özlem: Ne var şimdi bunda ısınılacak? Şule: Allah Allah abla ya, ben o cümledeki söyleyiş tarzını hayal ettim merak etme sen. Aşık oldum demiyorum, normalde sevmem ama hareketini takdir ettim ve ısındım diyorum Özlem: Olsun, hemen yerini verdi diye niye birilerine ısınacağız Şule: Sen de var ya biri senin için canını verse, yine n'olcak ki ne var bunda, dersin . Erkekleri tanımıyorsunuz kim bilir ne sebebi vardı canını vermesinin, dersin. Hahahaha Özlem: Evet. Aynen öyle. Al birini vur ötekine : erkekler hep aynı Özlem, kardeşinin kendisini nasıl da tanıdığına gülmüştü. Cidden, aralarında böyle bir diyalog geçse tam olarak bunu bile diyebilirdi. Şule'den yeni bir mesaj daha gelmesini beklerken beklemediği bir şekilde biri aniden kolunu tutup dirseğine sarıldı. Bu ani temas karşısında irkilmişti genç kadın. Derin bir nefes alıp aceleyle bakışlarını telefondan ayırdı ve koluna tutunan beyefendiye çevirdi. Görmeyi beklemediği biri vardı yanında. Gözleri düdüğünden ötürü kısılmış, yanakları kırışmış, dudakları iki yana kıvrılmış, tatlı tatlı kendisine bakıyordu. Bu erkek muhabbetinin üzerine bu sıfatı görmek kendi düşüncelerine karşı cephe almasına sebep olacaktı. Çünkü mutlu hissetmişti görünce. Bir erkeği, evet; çokça yakışıklı ve karizmatik bir küçük beyi. ''Fuat?!'' ''Özlem abla!'' Küçük çocuk, Özlem'e gülümseyip yanına oturuvermişti. Özlem bu karşılaşmadan memnun da olsa Fuat'ın nasıl ve kiminle burada olduğunun merakı ve telaşı da söz konusuydu. ''Sen yalnız değilsin, dimi?'' deyip kaşlarını hafifçe kaldırarak, doğru bir cevap vermesini isteyerek çocuğa baktı. ''Yok yok, annem geliyor işte.'' deyip rahat bir tavırla, büyük adam edasıyla elini salladı Fuat. Özlem başını çevirdiğinde yanlarına varmasına bir kaç adım kalmış olan kadını fark etti. Tebessüm etti. ''Ayhan Hanım... Merhabalar.'' ''Merhaba. Kusura bakmayın, biz Derman'ın yanına uğramıştık ama Fuat sizi burada fark edince elimi bırakıp yanınıza koştu. Rahatsız etmedi inşallah.'' ''Estağfirullah, ne rahatsızlığı. İyi ki gelmiş.'' Son kısmı söylerken küçük çocuğa bakıp gülümsemişti Özlem. Fuat da mutlu görünüyordu. Her zamanki gibi enerjikti. İki kadın nasılsınız faslına girdikten sonra Fuat'ın yoğun soruları üzerine Özlem ve Fuat arasında koyu bir sohbet başlamıştı. Ayhan hanım, az önce aradığında ''Geldik, kapıdayız.'' demesine rağmen ablası ve yeğeninin hâlâ neden yanına varamadığını merak edip arayan Derman'a kısaca bahçede olduklarını söylemişti bu sırada. Derman da bahçeye çıkmış, selam verip yanlarına oturmuştu. Yeğenini sevmiş, ardından Özlem'in karşısı çaprazına, ablası Ayhan'ın yanındaydı. Bir ara Özlem geçen seferki komik konuşmaları aklına gelince Fuat'a o mevzuyu soruverdi. Göz kırpıp, sır verir gibi sessizce konuştu. ''Senin sevdiğin kıza ne oldu?'' Fuat umursamazca kaşlarını oynatıp dudaklarını gerdi. ''Bıraktım bıraktım.'' Çocuğun tepkisine karşın kahkaha atmak istese de kendisini tuttu Özlem. ''E şu arkadaşın aliye ne noldu peki, o da mı bıraktı? Aynı kızı mı seviyordunuz ne?'' Derman da bu gizemli sohbete dahil olup adeta çocuk heyecanı ile lafa atıldı ve yeğeninden önce cevap verdi. ''Yok, Ali iki kızı kızı birden seviyordu.'' dedikten sonra durumun vehametini yeniden hatırlayıp suratını buruşturdu, ''Pek geniş mezhepliymiş maşallah!'' diye hoşlanmadığını belli dercesine söylenip yeğenine döndü ve hafifçe kaşlarını çattı. ''Yanlış arkadaş seçimi yapma oğlum, ben sana böyle mi öğrettim?'' Fuat dayısının yalnızca hatasına odaklanarak Özlem'e gözlerini irice açıp baktı ve olayın doğrusunu söyledi. ''Ali'nin üç tane sevgilisi var, üç!'' Özlem ,''Kızların bundan haberi var mı?'' deyip güldüğünde Derman hiç oralı olmayıp yine yakınmaya devam etti. ''Ulan bir de üç diyor! Tövbe tövbe! O Aliyle artık görüşmeNi yasaklıyorum. Velede bak, geniş mezhepte çığır aşmış resmen. Biz daha bu yaşa geldik bir kere aşık olduk, çocuk beş yaşında üç tane sevgili yapmışmış. Tövbe estağfirullahh!!'' Özlem içinden gülecekti ama istemsizce dışından da gülüvermişti. Kendini tutamamıştı. Güldüğü için kısılan gözleriyle karşı tarafındaki hayıflanan adama baktığıda bir iki saniyeliğine göz göze gelmişlerdi. Derman bunu fark edince çok şaşırmıştı. İlk kez ona gülüyordu Özlem! O an dünyalar onun olmuştu sanki! Heyt be, içine dolan şu enerji bundan ötürü müydü? Yaşama isteği, önüne gelen her varlığa sarılma, sürekli gülmek isteme isteği; hepsi bir kadının gülüşünden ötürüydü. Fuat yine dayısını görmezden gelip Özlem ablasının ''Kızların bundan haberi var mı?'' diye aslında dalga geçtiği soruya cevap verdi. ''Hayır haberi yok Özlem abla, ama olsun. Dayım da sana aşık, ama senin de dayımın yâri olduğundan haberin yok. N'olcak ki?'' Küçük çocuğun kurduğu cümle masaya bomba gibi düşerken Ayhan hanım oğlu adına utanıp onu susturmak için kaş göz yapmaya, usulca mırıldanmaya başlamıştı. Özlem gözlerini kocaman açıp şaşkınca bakmıştı önce Fuat'a, ardından da Derman'a. Fakat adam da kendinden pek farklı görünmüyordu, o da da aynı şekilde şaşkındı. İkisi de dumura uğramıştı. Derman'ın az evvelki sevinci ve enerjisi puf diye derinlere gömülürken, Özlem ne yapacağını bilemeyerek bakışlarıyla önündeki masayı delercesine seyre durdu. Sessizlik olmuştu. Derman biraz kendini toparlayıp yeğenine 'sonra görüşeceğiz seninle' bakışlarını attıktan sonra hemen lafa girdi. Fakat bu kez her zamanki gibi kendinden emin değil, biraz takılan ve duraksayan bir şekilde konuşmuştu. ''Çocuk işte, sen şeyetme Özlem...'' diye mırın kırın etti ve daha fazla burada kalamayacağını düşünüp ayağa kalktı birden. ''Hadi artık seni götüreyim ben Fuat!'' Derman, ablası ve yeğenini peşine katıp kaçarcasına giderken Özlem öylece donuk donuk durdu şaşkınlıkla. Derman'ın derdi hislerinin böyle ortaya dökülmesinden çok, kendisi daha uygun şekilde sevdiği kadınla konuşamadan pat diye bu durumu yaşamış olmaktı. Özlem dakikalar sonra şaşkınlığı, donukluğu ve ne yapacağını bilememezliğini bir kenarı koyup Derman'ın az evvelki suratını hatırladı. Adamın o halini düşündüğünde fark etmeden güldü. Nadir rastlanılacak bir yüz ifadesiydi, ömür boyu unutmazdı artık. |
0% |