Yeni Üyelik
18.
Bölüm

Hak Hukuk - 18

@sukunettekelimeler

Ev. Oda. Kafa içi. Karmaşa. Hayret. Hasret. Merak. Öfke. Beyinden çakan şimşekler.

"İnanmıyorum ya inanmıyorum! Adama bak, gelmiş bir de zulüm gören insanların haklarının savunulduğunu ve durumlarının anlatıldığı paylaşımın altında 'isterseniz bir de Şerif Hüseyin'in nasıl bize ihanet ettiğini hatırlayın' diyor. Ulan, şerif hüseyin ve kuyruğuna taktığı bir avuç insan yüzünden sen gidip bütün Arap dünyasını damgalayacaksan eğer; neden aynısını çok sevgili Batı'ya da yapmıyorsun? Araplar Filistin'de bize ihanet etti de Avrupa ve Amerika alnımızdan mı öptü? He? Göğe mi yükseltti? Baş tacı mı yaptı? Onların bizzat bize yaşattığı sıkıntılara girsek aylarca konuşmamız lazım! Ama biz nedense yıllardır usanmamış bir şekilde Şerif Hüseyin de Şerif Hüseyin, ihanet de ihanet diye konuşuyoruz da konuşuyoruz! Yazıklar olsun!

İyi o zaman, madem tee bilmem ne zaman Şerif Hüseyin ve yandaşları İngilizlerle işbirliği yapıp Osmanlı'yla karşı karşıya geldi; biz bırakalım da İsrail şimdi Filistin'de canı ne isterse yapsın! Bize ne canım?! Bizi mi derdi almış?! Kendileri düşünsün! Zamanında onların ataları bize ihanet etmeseydi o zaman, dimi? Belki öyle olsa şimdi bir düşünürdük destek olmayı, dimi?! Ama etmiş bir kere. O yüzden biz de şimdi gözümüzü yumup, başımızı çevirip, kendimize bunu hatırlatalım ve BUGÜN biz yaşarken İNSANLIĞIN katledilmesine ve bu kavramın yerle bir edilmesine sadece seyirci olalım. Sorumluluğu da böylece def etmiş oluruz omuzlarımızdan. Kolay kurtuluş yolu. Osmanlı zamanında ihanet ettiler deyip vicdanını rahatlat, geç otur kenarı.

Ama bunları demişken ve oturmuşken ölen çocukların, yıkılan evlerin, insan haklarının, EVRENSEL insan haklarının ve EVRENSEL yasaların çiğnenmesini de izleyin, olur mu?! Nasıl o her zaman dibine dek desteklediğiniz uluslarası hukuk kuralları ve insan hakları ve özgürlük ve yaşama hakkı ve daha fazlası çiğnenmiş, çiğneniyor, izleyin!

Gerçi şimdi yine bize ne der, o ihanetin sözünü açarsınız. Tabi siz de haklısınız, geçmişteki bu olay bugün yaşayan ve geçmişi değiştiremeyecek masum insanların hayatı hakkında konuşulurken mutlaka dikkate alınmalı! Mazallah sonra üzülürüz, sesimizi çıkarmamız gerekir, insanlığı savunmamız gerekir falan. Nasıl yaparız bunu? Yoruluruz. Arap sever, Müslüman destekler, muhafazakar görünüz falan dışarıdan, Allah korusun. Çünkü bu mesele şuan Müslüman meselesi, Arap meselesi dimi? Hiç İNSANLIK meselesi değil. Doğru.

Biz sadece canımızın istediği insanların haklarını ve özgürlüğünü savunuruz. Ön yargılı olduğumuz, hoşlanmadığınız milletlerin hakları ile işimiz olmaz. İster savaşsınlar ister ölsünler ister dirensinler ister eziyet görsünler, bize ne? Bir zulmü görenin ve zulüm edenin kim olduğu önemli bizim için. Ona göre sesimizi çıkarırız. Zulm göreni sevmiyorsak susarız. Zulm edeni seviyorsak da susarız. Çünkü adalet mu, dimi? Adalet, keyfimiz ve gönlümüzün kahyası kimi nasıl yargılamak isterse ona göre yerini bulur. Böyle de adaletiyiz. Böyle de vicdanlı!
Hey Allah'ım 'ya!"

Asude, kendi kendine sayıp söverken (gerçi sövmek denemezdi buna, millet zulüm gören mazluma masuma ciddi anlamda söverken Asude'nin dediklerine sövmek demek ayıptı şimdi, hakkını yememek lazım, biz adaletli insanız) çok hızlı bir şekilde konuştuğu için yorulmuş ve nefessiz kalmıştı. Masasının üzerindeki suya uzanıp bir kaç yudum aldı ve kuruyan dili damağı ferahladı. Bardağı yerine koyduğunda hâlâ hayreti üzerindeydi.

"Kardeşim biz size Arap/Müslüman savunucusu olun mu diyoruz? Biz size muhafazakar olun mu diyoruz? Biz size İNSAN olun diyoruz. İnsan olun da bırakın şu lagalugayı, adam gibi haklıyı savunun! Dünyanın gözünün önünde, yirmi birinci yüzyılda çocuklar her gün ölüyor, insanlar haksız yere evlerinden çıkarılıp kovuluyor, hapse atılıyor, tutuklanıyor, yıllarca ailesine hasret kalıyor, kendi şehrinde rahat dolaşamıyor, ambargo ve kısıtlamalara mâruz kalıyor, saldırı ve hakarete uğruyor, kendi öz vatanında parya durumuna düşüyor ise burada bir sıkıntı yok mu cidden? Bu sıkıntıyı göremeyecek kadar mı körsünüz? Ya da görmezsen gelecek kadar mı vicdansız? Yazık yazık... Asıl ölen insanlardan evvel insanlık.

Hem bakın, o çok sevdiğiniz batıda bile nice İNSANA VE HAKLARINA değer veren insanlar var, zulme karşı durup ses çıkarıyor. Çok görmüyorlar bir paylaşımı. Bir haykırışı. Çok görmüyorlar sizin gibi, sosyal medyada mazlum ve zalim hakkında paylaşılan postları/gerçekleri görmeyi! Keşke bu konuda da örnek alsanız!

Ama yok, işinize gelen neyse o, haklısınız. Ama benim de en çok katlanamadığım bu, biliyor musunuz? Kötülük yapan hadi zaten kötü, zulm eden zaten zalim, onca masum insan ve bebek öldüren zaten katil; ya siz? Siz buna seyirci kalmakla kalmayıp, ses çıkarılmasını bile çok görüyorsanız sizi hangi kefeye koymak lazım, anlam veremiyorum. Yani her şeyi geçtim, tamam savunmayacaksan yine savunma kimseyi! Ama en azından savunana da bulaşma, karışma, sataşma! Sustun tamam, ama sonra neden konuşacağın zaman hakikati haykırana karşı konuşuyorsun? O sesin madem çıkacak, neden zalime karşı çıkmıyor da zulmü kınayana karşı çıkıyor? Demek mesele sizin konuşmanızda yahut ses çıkarmanızda değil, siz MAALESEF ki hakkı ve haklıyı savunan adaletli insanlar görmeye tahammül edemiyorsunuz. Çünkü CAHİLİ en çok korkutan BİLGİ SAHİBİ OLANdır. Bilgi sahibi olduğunu iddia eden değil!"

Huh... Bir nefes daha verdi ve pencereyi açtı. Derin bir nefes çekti ciğerlerine. İçindeki o bam teline, haktan yana olan hassas bölgesine biri dokunduğunda içini dökmesi gerekiyordu, kendini tutamıyordu, sinirleniyor, parlıyordu. Hatta en çok kızdığı şey bu cahil bulduğu ırkçı ayrımcı kişilerdi. Kim ona ne yaparsa yapsın, dövsün sövsün, bağırsın kırsın, yine de bu kadar sinirlenmezdi. Bu bambaşka bir parlamaydı Asude için. Bu hisler bambaşka coşuyordu içinde. Tutması ve bastırması imkansızdı.

Bakışlarını göğe çevirdi. Mavi gök, beyaz bulutlar, güneş. İyiydi hava iyi. Kuş sesleri duyuluyorsa hele, iyiydi işte.

"Bak işte, penceresinden bakınca kuş sesleri duyan, araba sesleri, gülüş sesleri, sohbet sesleri duyan insan ne anlasın bomba sesleri duyanın halinden! Bu vicdanı sağır olanları Gazze'ye bırakmak lazım, iki dakika bombardıman sesini dinleyip o hissi tatsınlar bakalım, o zaman vicdanlarının kulağı nasıl duymaya başlıyor! Nasıl açılıyor!"

Dırırırım Dırırırım Dırırırım🎶

Pencerenin önünden uzaklaşıp masasının önünde durakladı. Telefonunun ekranına baktı. Özlemciği arıyordu. Sakinleşip açtı.

"Efendim?"

Özlemle selamlaşma ve hal hatır faslını tamamlayıp esas arama konusuna geldiler. Arkadaşı onları kendi evlerine davet ediyordu. Akşam yemeğine. Yarın. Memnuniyetle kabul etti. Sonra aklına annesine babasına müsait olup olmadıklarını sormak gelince sorduktan sonra ona mesaj atacağını belirtti.

Az sonra dayanamayıp şu hayvanat bahçesi operasyonunun nasıl gittiğini sordu. Özlem onu "Avcı operasyonu, hayvanat bahçesi değil." diye düzeltse de omuz silkti. Adı değildi mühim olan.

Tabi Özlem çalışıyoruz işte demekten başka bir şey yapmamıştı. Bu kez de Yiğit'in aralarına sızıp sızmadığını sordu. Yine cevapsız kaldı. Özlem'in takipte olup olmadığını sordu. Yine boşa.

Sonunda pes edip soru sormayı bıraktı. Biraz oradan buradan konuşup kapattılar.

"Ben de öğrenmesini bilirim. Hem Yiğit beye benim de gayet katkıda bulunabileceğimi göstereceğim. Beni küçümsemek neymiş görsün."

Yiğit aklına gelince insanı kendine çeken o aurası ve duruşunu anımsadı. Bir an midesinde kıpraşmalar oldu ama önemsemedi. Demin sinirlenince de içinde kıpraşmalar olmuştu zaten. Onun etkisine verdi.

"Hoş adam, beğendin, inkar etme."

Al işte. İçinde yine başlamıştı ikilik.

"Hee beğendim. Neden inkar edeyim. Etmiyorum. Ama o beğeni adam ağzını açıp beni sinir edene ve bilmişlik yapana dek sürüyor." diye pışpışladı ilk sesi.

Ama ilk ses durur mu hiç?
"Adam bilmişlik yapmadı ki, sadece kendi doğrularını söyledi. Bir polis olarak tabi bir sivili uzak tutacak işinden.''

İkinci ses, ki kendisi Asude'nin destek verdiği taraftı şuan, hemen atıldı. ''Hiçte bile, peki o 'sen bunları nereden biliyorsun, nereden anladın tavrı' neydi? Babamın evraklarını araştırmışım karıştırmışım gibi...''

''Adamın öyle bir kastı yoktu bence. Sen alınganlık yapıyorsun. Hatta şuan adamla uğraşmanı gerektirecekbir şey de yok. Otur oturduğun yere.''

''Oturmayacağım. Bak gör.''

Oturmadı. Eline telefounu alıp mesaj kısmına girdi. Ve yazdı.

Şahin Abi

Bugün senin bahsettiğin şu yeni mekanında bir çay mı içsem diyorum ben, Şahin abi?

Ve gönderdi.


Loading...
0%