Yeni Üyelik
50.
Bölüm

Huysuz Ve Çatlak - 50

@sukunettekelimeler

Bahçe. Kahve keyfi planı. Baymak ailesi.

"Ay valla ancak bitti işler de oturduk şimdi, çok yorulduk Safiye anne. Yok yok, bir ihtiyacımız yok. Siz gelin yeter."

İnci hanım telefonda Safiye hanımla konuşuyordu. Nil'e talip olan misafirleri gelecekti ve sabah erkenden kalkıp hazırlıklara başlamışlardı. Dolayısıyla çok yorulmuşlardı. Şimdi bahçede dinleniyorlardı.

"Asude kızım, bir kahve yap da içelim hadi."

Asude dün gece aldığı karar sebebiyle pek oralı olmadı. Çaprazında oturan Tuna'ya baktı. "Tuna abim yapsın."

"Allah Allah, kala kala Tuna abin mi kaldı eğişmediğin? Kız olacaksınız bir de, kalk iki kahve yap işte."

"Tuna, erkek olacaksın bir de! Utanmıyor musun kadınlar burada kahve beklerken orada öylece oturmaya? Cıkcık! Bir erkeğin sekiz köye faydası olur! Ama bizimkilerde nerdeee! Kalk çabuk kahveleri yap. Yengem seni az dövmüş herhalde, işte, oğlunu dövmeyen dizini döver diye boşuna dememişler, hiç laf dinliyor mu bak?!"

Tuna yandan yandan gülerken Asude hiç istifini bozmadan girdiği role devam ediyor, kendince eylem yapıyordu.

"Oğlum ne oturuyorsun hâlâ, ayıp bekletme yengenle anneni. Hatta bana da yap bir tane. Erkek dediğinin eli çabuk olur, canavar gibi olmalısın. Rüzgar gibi. Kalk hadi. Aman dikkat et taşırma kahveleri. Anneminki bol köpüklü olsun bak. Benimki de bol şekerli."

Tuna mesajı çok iyi alabiliyordu ama hayretle Asude'ye bakan iki kadının alıp almadığı hakkında bir fikri yoktu. Asude'nin kesinlikle kalkıp o kahveyi yapmayacağını bildiğinden ötürü "E hadi yapayım bari," deyip kalktı sonunda. İçeriye girip mutfağa geçti. Cezveyi biraz arayıştan sonra bulsa da kahveyi bulamamıştı. Camdan dışarıya seslendi.

"Asudee! Kahve nerede, bulamadım?"

"Bir işi de bizsiz yapamıyorsunuz ki, erkek olacaksınız bir de! İyice ara da bulursun! Aygazın üstündeki dolaplara bak!"

Tuna'ya cevap verdikten sonra yengesine döndü genç kız. "Yenge valla bu oğlun bu gidişle evde kalacak bak, daha ne kahve yapmasından haberi var ne de yemek. Tembel de bir şey zaten. Erkekkurusu olup başınıza kalacak, benden demesi."

Tuna kahveleri yapıp getirirken Asude bu anı fotoğraflamak istedi. Kendi telefonu içeride olduğundan masanın üstündeki Tuna'ya ait telefonu aldı. Kamerayı açtı ve kahve getirip ikram eden genç adamı çekmeye başladı. Az sonra fotoğrafları kendisine yollamak için whatsappa girdiğinde isminin Asude Baymak şeklinde kayıtlı olduğunu gördü ve hayretle Tuna'ya baktı.

"Tuna bu ne! Çok ayıp ya çok! Asude Baymak nedir, bin kat el yabancısıyız sanki! Adım soyadımla kaydetmiş resmen ya, yazıklar olsun! Bu mu verdiğin değer? İnsan şuraya en kötü sadece 'Asude' yazar. Ya da ne biliyim 'canım kuzenim Asude' yazabilir. 'Asude kuzenim' yahut 'Asude kardeşim' yahut 'Asudecim' yani seçenek çok!"

"Başka Asude de vardı, karışmasın diye öyle kaydetmiştim işte."

"Başka Asudeler beni ilgilendirmiyor! O başkalarını adı soyadıyla kaydetsen geriye bir tek ben kalıyorum zaten, beni ne diye soyadımla kaydediyorsun. Bahane üretme bana. Düştün gözümden Tuna abi, düştün. Bak başkalarını ne güzel kaydetmişsin ama! Yazıklar olsun, kıskandım."

"Kızım abartma be. En fazla bir kaç arkadaşımı lakaplarıyla, bir de annemi falan farklı kaydettim."

"Ben anlamam. Bana da lakap koyup güzel bir şey yazabilirdin. Şimdi ceza olarak ben kendimi nasıl istersem öyle kaydedeceğim sen de asla değiştirmeyeceksin!"

Tuna, yengesiyle annesinin sohbete daldığını fark edip Asude'ye doğru eğildi ve fısıltıyla konuştu. "Seni dün kim sinirlendirdiyse Allah cezasını vermesin emi! Huysuz! Triple döşenmişsin baştan aşağı! Git nazını niyazını seni delirtenlere yap ya, benden ne istiyorsun?!"

Asude, Tuna'yı duysa da bir tepki vermedi ve isminin kayıtlı olduğu şekli değiştirdi. Ne yazacağını bulması çok kolay olmuştu. Gülerek kaydetti.

"Dedemin en sevdiği torunu olan çok değerli Asudeciğim"

Tuna ekrandaki ismi görünce hafiften gülse de asıl tepkisi dertli dertli başını iki yana sallamak oldu. Oturup kollarını masaya dayadığında tüm ciddiyetiyle kahvesine uzandı.

''Ben şunu anladım, hepimizin zihninde bir manyak var. Hepimiz potansiyel ruh hastasıyız. Kim kendini saklayabiliyorsa o kurtuluyor tımarhaneden."

👮‍♂️👩‍🎓


"Tuğçee! Abisinin çiçeği, nasılsın?"

Tuğçe ne olduğuna anlam veremedi ve odasına giren Yiğit'e suratını buruşturarak baktı.

"İyiyim de - Hayırdır abi?"

Yiğit, yatağın başlığına sırtını dayamış oturan ve elindeki telefonda video izleyen kardeşine yaklaştı. Onu duvar tarafına doğru ittirip kendisi de yanına oturdu ve tek kişilik yatağa sığıştı.

"Şu abine bir akıl fikir tavsiye öneri falan bir şeyler versene?"

"Ne konuda?"

"Biliyorsun işte ne konuda olduğunu."

Tuğçe'nin kaşları heyecan, şaşkınlık ve gururla havaya kalktı. Kendisini ağırdan satacaktı. O kadar itiraz edip canına okumuştu abisi, şimdi hak ediyordu kapısında sürünmeyi.

"Bilmiyorum. Ne konusuymuş?"

Yiğit "Asude konusunda işte," dedi adeta itiraf ederek. Fakat kolay olacak gibi değildi bu iş.

"Ne olmuş ki Asude'ye?"

"Tuğçe! Anlamamazlıktan gelme, hadi abicim şimdi süründürme zamanı değil."

"E cevap ver abi sen de! Ne olmuş Asude'ye? Yoksa kızın başına bir şey mi geldi, vahvah. Yoksa evleniyor mu? Sevdiği mi varmış? Davetiye mi gönderdi bana? Düğününde ne hediye etsek diye sormaya mı geldin?"

"Bu gidişle öyle olacak!"

Yiğit'in canı sıkkın ve isyankar halde söylediği cümleden sonra Tuğçe kıyamadı abisine. "Ha o kadar vahim yani durum?"

"Evet."

"Hımm, sen önce bi neler oldu anlat bakalım."

Yiğit, kardeşine kısa bir özet geçti. Ardından onun ne söyleyeceğini dinlemek için sustu.

"Kıskanıyor musun ne ya, abi sen manyak mısın, of! Hazır çağırmışsın kızı, söyleseydin ya işte hislerini!"

"Kızım daha yeni kabul ettim hislerimi, çok heyecanlıydım, napayım! Biraz kendime zaman vereyim dedim, öyle söylerim dedim. Ama bir şeyleri de mahvettim galiba. Çok kızdı, kalktı gitti."

"Dua et gitmeden önce masayı sandalyeyi kafana geçirmemiş!"

"O kadar mı kötü ya?"

"Tabiki! Siz erkekler çok ince düşünceli varlıklar sayılmadığınız için anlamazsın belki ama o kadar kötü. Valla ne yap ne et kendini affettir, gönlünü al önce kızın. En kısa zamanda da duygularını açıkla, karşılık bulursan ki bulacaksın bence, evlenme teklif et!"

"Kime evlenme teklifi ediyor benim oğlum!"

Aniden odaya dalan Başak hanım hayatında hiç olmadığı kadar heyecanlanmıştı. Duyduklarının doğruluğuna emin olmak istercesine çocuklarına baktı. İkisi de şaşkındı, basılmayı beklemiyorlardı.

"Ay kalbim heyecandan kütküt atıyor! Benim Yiğit'im birini mi beğenmiş sevmiş? Kim? Hemen söyle annene yavrum! Hemen isteriz gidip! Canım gelinim!"

Yiğit mutluluktan dört köşe olmuş anasına baktı. Hayretlik bir şeydi doğrusu! Oğlunun birini sevdiğine nasıl bu kadar mutlu olabilirdi insan! Aklı almıyordu. "Yahu anne bir sakin ol önce,"

Başak hanım hemen yatağın kıyısına ilişip oğlunun gözlerinin içine baktı. "Bugün en mutlu günüm oğlum, nasıl sakin olayım! Söyle bakayım kimmiş gönlündeki?"

Genç adam söylemekten çekinse de uzatmanın bir anlamı olmadığını düşündü. Sonuçta seviyorsa seviyordu, saklamaya da gerek yoktu. "Bak hiçbir şey yapmayacağına söz ver, o zaman derim ismini!"

"Allah Allah, ne yapacağım oğlum?"

"Valla bilmem anne, şuan öyle bir havan var ki anında beni kolumdan tutup kız istemeye sürükleyebilecek gibisin. Kendimi yarın sabah evli bulma ihtimalimden korkuyorum."

"Oyy oğlum, tamam. Söz söz, hadi söyle bakayım kimmiş müstakbel gelinim."

Büyük ve çok özel bir sırrı dünyaya ifşa ediyormuş hissiyle, garip bir şekilde "Asude," dedi Yiğit. Annesine söylemesi sanki hislerini daha da ciddi kılmıştı.

"Ayy, çok şükür! Aklıma gelen başıma geldi, çok şükür!"

Başak hanım sevinç ve dua faslının ardından aniden susup kaşlarını çattı ve oğluna baktı. Elini beline koyup kızgın anne modunu aldı.

"Ula eşşek sıpası, ben söyleyince 'yok biz salamla çilek gibiyiz de, asla olmaz da, bilmemne de' diye tutturmuştun! Ne uğraştırdın madem bizi, gönlün Asude'deydi!"

Tuğçe gülerek araya girdi. "O zamanlar farkında değilmiş anneciğim, içinde filizlenen aşkının!"

"Tuğçe!"

"Yiğit!"

"Anne?"

"Sen sus da anlat çabuk nasıl anladın? Söyledin mi Asude kızıma, haberi var mı onu sevdiğinden?"

Genç adam derin bir nefes aldı. İşte bir imtihanı daha başlamıştı şimdi annesi sayesinde. Kim bilir ne kadar sürecek olan soru cevap faslına girmişlerdi. Sonunda dayanamayan Yiğit aniden ayağa kalktı.

"Anne yeter da! Ben polisim, hayatımda kimseyi bu kadar böyle sorgulamadım vallaha! Bunaldım! Gidiyorum ben. İşim gücüm var. Hadi akşama görüşürüz."

"İyi be, çatlak şey! Git hadi. Görüşürüz evladım. Kendine dikkat et."

"Siz de. Allah'a emanet!"

Yiğit evden kaçarcasına ayrılırken üzerinde biraz olsun rahatlamışlık hissi vardı. Kabullenmek güzel şeydi vesselam. Tabi şimdi bir de kabul edilip edilmemek vardı sırada.


👮‍♂️👩‍🎓


Derman, Yiğit ve merkezden bir kaç arkadaşları birlikte toplanmışlardı. Ara sıra böyle toplanırlar, maç izlerler ve sohbet ederlerdi. Okan bu kez eşi biraz dinlenmeye ihtiyaç duyduğundan küçük oğluşunu da alıp getirmişti yanında. Koca adamların yanında küçücük çocuk ilk başlarda ne yaşadığını şaşırsa da keyfi şimdi yerindeydi. İlgi odağı olduğundan ortam hoşuna gitmişti. Biri sıkılıp yorulsa diğeri kucağına alıp oynuyordu.

Şimdiyse ufaklık, Derman'ın kucağındaydı. Tahmin edilebileceği üzere aralarında en ruhu çocuk insan olarak Derman çok sevmişti bu ufaklığı ve iyi anlaşmışlardı. Çoğunlukla da onun kucağındaydı.

"Okan abi, senin bu kereta çok tatlı bir şey ya la! Ben de istiyorum bundan."

Okan güldü. "Oğlum bunu bana değil Özlem yengeye söyle!"

Derman "Aa çok iyi fikir ha!" derken aydınlanmışçasına gözleri parıldadı. Telefonunu çıkartıp Özlemciğine mesaj atmak üzere whatsapa girdi. Kucağındaki ufaklığın bir kaç fotoğrafını çekti, ardından onunla birlikte fotoğraf çekildi ve hepsini değerli karısına yolladı.

Fotoğraflar gönderildi


- Özlemcim tahminen ne zaman tatile gider geliriz? Ben bebek sevmek istiyorum da. İçimde dinmeyen bir arzu oluştu.

Özlemciğim: İyi ki evet dedim hemen gevşedin yine Derman

- Aa! Ne münasebet! Ben gayet hadli hududlu, hayâlı bir adamım. Ama sen fesatsın demek ki, hemen aklın başka şeylere çalıştığına göre. Ben sadece artık tatile ne zaman gideceğimizi ayarlayalım, gidip gelelim, ona göre yurt dışında yaşayan kardeşim de bize-buraya ne zaman geleceğine karar versin ve gelsin ve onun daha dokuz aylık olan bebeğini, yeğenimi bol bol sevip bebek hasretimi giderebileyim, bundan bahsediyorum. Kendin yanlış anlamışsın. Aşk olsun özlemcim

Özlemciğim: Allahım yanlış bir karar mı verdim ben bu Derman kuluna evet demekle?...

- 🤭☺️🥰🤓 O nasıl soru öyle, aşk olsun biricik hanımcığım. Sen bana evet demekle hayatındaki en doğru kararı verdin. Ben senin dertlerinin dermanı olacağım. Dermansız derdin olmayacak hiç. Her derdinde yanında Derman olacak, ki o derde beraber derman bulalım. Bir de sen çok şanslısın, hiç "Dermanım yok" demeyeceksin bu hayatta. Çünkü ben hep seninle olacağım, 😁 insan yorulunca bile ayakta durmak için Dermanı varsa çok şanslı değil midir yani? 😏

Özlem bu mesajı okurken evdeki koltuğunda uzanmış, gülüyordu. Her seye rağmen değil her şeyiyle seviyor bu adamı.

Özlemciğim: Şanslıdır tabi. Şanslıyım 🥰

Derman hemen coşmuştu bu iki kelimeyle. Karşısındaki oturan Yiğit nasıl sırıttığını görebiliyordu.

- 😍🥰🤭 benim kadar değil

Özlemciğim: Neyse.. konuyu dağıtmayalım. Şu operasyonun sonuna yaklaştık, bir bitsin, hepimiz rahatlayalım, o zaman gideriz inşallah

- O zaman bizim de bundanımız olabilir mi karıcığım?

Özlemciğim: Neden olmasın :)

"Allaaah!" diye mırıldandı Derman. Ortam müsait olsa kalkıp göbek atacaktı ama dikkatleri bu konuda üzerine çekmemesi gerektiğinin farkındaydı. İçi kıpır kıpır olmuştu Özlemciğine ve kendisine benzeyen bir bebek hayal ettiğinde. "O zaman ben de bu operasyonun en erken zamanda bitmesi için elimden geleni yapmazsam ne olayım be!"


Loading...
0%