Yeni Üyelik
40.
Bölüm

Kadının Gücünü Hafife Alma - 40

@sukunettekelimeler

Savaş. Gözler. Asude. Yiğit. Fırtınalar. Alevler. İnatlar. Soğuklar. Sıcaklar.

Bakışmakla savaşın son bulmayacağını anlayan ikili sonunda aynı anda kendi ellerine çevirmişti hârelerini.

Yiğit bu kez kararlılığı ve ciddiliğini sözleriyle yansıtmaya çalıştı. ''Karışmıyorsun bu işe, son derece netim, tartışmaya kapalı.''

"Sana katılmıyorum. O mekanın nerede olduğunu sen anca uğraşıp da saatler sonra bulursun ama ben iki dakikada öğrenebilirim Yiğit bey."

Yiğit yarı alayla güldü ve tek kaşını havaya kaldırdı. "Hadi ya, o nasıl oluyormuş? Adamın üzerine çip falan taktın herhalde."

"Hahaha çok komik, güleyim bari!" deyip cebinden telefonunu çıkarttı genç kız. Mesajlar kısmına girip Şahin abi yazan ismin üzerine dokundu.

Yiğit de ekrana yan gözle bakıyordu. Adamdan bir sürü mesaj geldiğini fakat kızın kısa kısa şeyler yazıp geçiştirdiğini, zaman zaman onu dahi yapmadığını fark etti. Yoksa bu adam musallat mı oluyordu bu kıza? Aman, ona neydi, babası da polisti sonuçta. Hem hallederdi bu kız eğer öyle bir şey varsa. Cin gibiydi maşallah!

Asude mesaj yazmaya başladı.
"Şahin abi, ne zaman ihtiyacın olursa yanıma gelebilirsin demiştin, hem yeni mekâna da davet etmiştin, müsaitsen bu akşam gelebilir miyim?"

Asude mesajı yolladıktan saniyeler sonra telefonu titremişti.
"Dediğim gibi, senin için her zaman müsaitim Asude. Şu an bahsettiğim mekândayım. Sana konum atıyorum."

Hemen peşine cihaz yeniden titredi.
"İstersen seni biriyle aldırayım."

Asude hemen yanıt yazdı.
"Gerek yok, kendim geleyim. Hem gelirken biraz hava almış olurum. Sen adresi yollasan yeterli. Teşekkür ederim."

Adresin gönderildiği mesajı görür görmez kocaman bir zafer gülümsemesi yerleşti kızın yüzüne. Ekranı Yiğit'e doğru çevirip telefonu iki yana hafifçe salladı. "İşte bu kadar sevgili amber."

Yiğit memnuniyetle gülümseyip aniden telefona uzandı ve kızın elinden aldı. Asude bu hareketi beklemediği için şaşırmıştı. Kaşlarını çatıp kötü kötü baktı genç adama. Ama sinirlenen tatlı bir çocuktan farksız olduğu için Yiğit dikkate dahi almamıştı.

"Ne yapıyorsun ya? İzinsiz telefonumu alıyor resmen, adama bak!"

Yiğit "Polisim ben, polis. Adresi kendime mesaj atacağım sadece. Yemedim telefonunu." derken bakışları ekrandaydı. Söylediği gibi adresi kendi telefonuna mesaj atmıştı. Hemen ardından telefonu kıza geri uzattı. "Şimdi taksi çağırıyorum. Doğruca eve gidiyorsun."

Asude şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı. Operasyona büyük faydalar sağlayan o, eve gönderilen o! Oh be! Oldu canım! Meraklıydı o bikere, hayatta gitmezdi! Onu geç, Şahin'in beklediği kişi Yiğit değildi ya! Sıkıntı çıksa ne olacaktı? Kendisinin de Yiğitle birlikte olması daha garanti olurdu.

"Oldu canım! Şahin abi de beni değil seni bekliyordu zaten."

"Kimi beklediği fark etmez. Sen yolda ona gelemeyeceğine dair bir mesaj atarsın, olur biter. Oyun oynamıyoruz burada. Ciddi bir işin peşindeyiz."

Asude, "Ve o ciddi işte benim katkılarım olmaksızın başarıya ulaşamazsınız Yiğit bey." dedi imayla.

Yiğit derin bir nefes aldı. Bu kızdan kurtulmak da amma zordu ha! Ne bilmişti mübarek!

"Haklısın, yardımın olmadan Şahin'in nerede olduğunu bulmam zor olur yahut zaman alırdı. Çok teşekkür ederim. Ama şimdi sıra bende. Sen evine gidiyorsun ben de işime. Böylece herkes görevini yerine getirmiş sayılır. Amirim de senin bu işlere bulaştığını öğrenmez. Anlaştık sanırım?"

Asude, babasının bahsinin geçmesinin tehditten ve göz dağından başka bir şey olmadığını biliyordu. Güya Yiğit tatlı tatlı teşekkür ediyordu, hah, o da kanmıştı sanki!

"Seninle geleyim her ihtimale karşı ama arabada falan bekleyeyim. Dünyanın bin bir türlü hâli var. Arabadan inmem, söz, dışarıda beklerim. Destek ekip misali. Bir aksilik olursa yardım edebilirim. Hem gecenin bu vakti beni hiç bilmediğim bir adamın arabasıyla mı yollayacaksın? Bir de polis olacaksın! Bu devirde taksicilere bile güven olmaz, bilmiyor musun? Daha geçen gün bir taksici bir kadına saldırmaya kalkmış da son anda kadın kurtulmuş şükür ki. Ya benim de başıma bir şey gelirse? Vicdan azabı çekersin bak! Babama da hesap veremezsin sonra. Hem daha geçenlerde benim hayatımı kurtardın boğulurken, şimdi böyle yaban ellere emanet etmen hiç tutarlı bir davranış olmaz."

Asude susup soluklanırken Yiğit bir kez daha şaşkınlık yaşıyordu. Tam 'daha fazlası olamaz' derken kız bir iki nefeste daha fazla konuşmayı becerebiliyordu. Hayır yani her şeye bir cevabı da vardı resmen! Acıtasyon yapmayı da becerebilseydi keşke! Ama Yiğit yemezdi! Hem gece diyordu güya ama akşam olalı ne kadar olmuştu ki şurada? Tamam belki mevsim kışa dayanmış, gündüzler kısalmış, geceler uzamış, hava erken kararıyordu ama olsundu!

"Öncelikle, asıl seni oraya götürmem tehlikeli ve tutarsız olur. Hem merak etme, benim dayım taksici. Canımı bile emanet edebilirim ona, delikanlı adamdır. Korkmana gerek yok yani, onu çağırırım. Sağ salim gideceğine emin olabilirsin."

Ah ya, işte şimdi bahanesi kalmamıştı kızın. Derin bir iç çekip başını salladı ve Yiğit'in taksi çağırmasını izledi. Bu sırada hesabı ödemişti ve dışarıya çıkmışlardı. Az sonra sarı araç, Yiğit'in siyah arabasının az önünde durmuştu. Yiğit, dayısıyla selâmlaşıp kızı ona emanet ettikten sonra Asude'ye "İyi akşamlar." deyip başıyla selam verdi ve arabasına doğru yürümeye başladı.

"Ee nereye gidiyoruz hanım kızım?"

Asude direksiyon başındaki adama baktı. Adam saçı sakalı yer yer ağarmış, tatlı, sevimli yüzlü bir amca gibiydi. Evinin adresini tarif edip hüzünlü bakışlarını pencereden dışarıya çevirdi. Gidemediği için üzgündü. İçinde kalmıştı vallahi. Merak ediyordu bu işleri. Babası da hiç anlatmazdı ki!

"Sen Yiğit'i nereden tanıyorsun bakalım hanım kızım?"

Adamın sesini yeniden işitince başını ona doğru çevirdi. Normalde sohbet etmeyi ve konuşmayı o da çok severdi ama şimdi kursağında kalan hevesleri sebebiyle pek havasında değildi. Yoksa bu amcayla iyi anlaşırlardı. Adamın ses tonunu ve konuşma şeklini bile sevmişti. Sevecendi.

"Benim babam polis. Yiğit'in amiri. Oradan tanışıyoruz."

Adam anladığını belirterek başını salladı. O sırada genç kızın telefonu yeniden titredi. Şahinden mesaj geldiğini görünce hemen açtı. Önemli bir şey olabilirdi.

"Asude, bu akşam burada özel bir organizasyon var, biliyorsun. Davetiyesiz içeriye alım kesinlikle yapılmıyor. Şimdi aklıma geldi. Sana davetiyeyi fotoğraf olarak iletiyorum. Kapıdaki adamlara göster, ismimi ver, sıkıntı çıkmaz. Ben de onlara geleceğini haber vereceğim zaten."

Genç kızın suratına bir sırıtış yayıldı. İstediği fırsat eline geçmişti işte! Yiğit kapıdan kovardı ama bu kız bacadan girmeyi bilirdi. Hem şimdi top ayağına gelmişti, gol atmasa mıydı yani? Neyse şakayı-inadı bir kenarı bırak, Yiğit'in içeri girmesi için ve operasyonun sebatı için şu an oraya gitmeliydi. Ciddiye alıyordu bu işi, oyun olmadığını biliyordu.

"Hayri Amca dur! Diğer yola gir şu ileriden! Rotamız değişti!" dedi heyecanla.

"Ama Yiğit seni eve götürmem için özellikle tembihledi beni kızım."

"Amca eğer dediğim yere gitmezsek Yiğit'in başı derde girecek. Valla senin yeğenin, sen bilirsin."

Adam bir an tereddüt etse de kızın sözünü dinlemişti. Fakat ne olduğunu sormaktan da geri durmamıştı. Öylece dediğini yapacak değildi. Asude de kısaca gerektiği kadar şeyi anlatmıştı adama: Yani eğer davetiye olmazsa içeriye giremeyecek ve hem başını hem işini belaya sokacaktı Yiğit. Ama bilin bakalım kimde davetiye ve içeriye giriş bileti vardı? Tabiki Asudede!

Neşesi yerine gelmişken çenesi de açılıverdi. Adamla ahbap olmuşlardı on beş yirmi dakikalık yolda. En son arabadan inmeden önce "Sen bekleme, git Hayri amca." dedi adama. "Yeğenin diye demiyorum, Yiğit bey iyi çocuk, bırakır o beni eve. Ha beni burada görünce çok kızıp öylece ortada da bırakabilir ama neyse. Biz hallederiz. Haydi Allah'a emanet ol! Kartını da aldım. Bundan sonra taksiye ihtiyacım olursa sendeyim!"

Adam arkasından "Deli kız!" diye gülüp aklına gelen şey üzerine seslendi. ''Kızım ben ne olur ne olmaz on dakika daha burada bekliyorum! Hemen gitmiyorum dönersen diye, ona göre!''

''Tamam Hayri amca!''diye seslenen Asude koşarak ön kapıya doğru gidiyordu.


Loading...
0%