Yeni Üyelik
52.
Bölüm

Kendim Ettim Kendim Buldum - 52

@sukunettekelimeler

Derman. Yiğit. Park.

İki arkadaş parkta oturmuş dertleşiyorlardı. Daha doğrusu Yiğit konuşuyor Derman dinliyordu. Merkezdeki toplantı bittiğinden ve dağıldıklarından beri başının etini yemişti arkadaşı. Toplantı boyu herkesi, hatta kendisinin üstü olan Okan başkomiseri bile Asude'yi bu işe karıştırdığı için azarlaması yetmemiş gibi bir de parka gelene dek söylenip durmuştu. Dermansa susup masum masum dinlemişti ve her seferinde başını sallayıp hak vermişti arkadaşına, korkusundan. Ee sonuçta fikri o da desteklemişti ama tabi bunu Yiğit'in bilmesine gerek yoktu. Ölmek için erkendi. Yiğit'in gazabından kaçmalıydı. Hem kötü bir niyeti de yoktu ki, onun amacı operasyonu hayırlısıyla sona erdirmekti, iyi bir şey yapmak istemişti yani, sonuçta sonrasında Özlemciğiyle tatile gideceklerdi ve bir de baba olma fırsatı elde edecekti.

Yiğit beş dakika boyunca -ki bu çok uzun bir süreydi, az önceki susmadan konuşan ve söylenen hâli göz önüne alındığında- sessiz kalıp akşam karanlığına uzun uzun bakınca Derman rahatsız hissetmişti.

"Pişt, niye sustun birden ya? Ne düşünüyorsun?"

"Ne düşüneyim, aynı. Asude'nin Şahinle olan operasyona karışması."

Bu kez saatlerdir olduğunun aksine sinirli, isyankar ve tahammülsüz değil; yılgın, yorgun ve canı sıkılmış bir halde konuşmuştu arkadaşı. Derman'ı meraklandırdı bu durum. Enerjisini sömürecek ne olmuştu ki? Bir şey mi saklıyordu bu? Yahut söylemediği bir şey mi olmuştu?

"Yiğit, tam olarak ne oldu bugün abicim?"

"Ne olacak, o Şahin denen heriften belgeyi alıp değiştirmek için uğraştı işte Asude."

"İyi de bunu bizim için yaptı."

"Olabilir! Ona gülmeden yapsaydı. Ceketini giymeden yapsaydı. Sahilde oturmadan yapsaydı."

"Bunlar kızın planının bir parçasıydı ya hani?"

"O zaman bari adamın kendisine şarkı hediye etmesine müsaade etmeden yapsaydı! Bir de sıradaki şarkı sana gelsin diyor ya! Hayır adamda suç yok, onun dibinde biten Asude'de suç! Yok yok, onu oraya yollayanlarda asıl suç! Adam kıza aşık, dibine yollamak nedir ya!"

Derman bir şeyler seziyordu, seziyordu sezmesine de, emin omak istiyordu mutlu olmadan önce. "Sen neden bu kadar takıldın Asude ve Şahin'e?"

"Çünkü o adamın Asude'nin etrafında olmasını istemiyorum abicim!"

"Neden?"

"Seven sevdiğini kıskanır da ondan!"

Derman şaşakalmıştı, dudakları O şeklini aldı, sustu kaldı. Bu kadar kolay bir itiraf beklemiyordu. Şimdi böyle afilli afilli "seven sevdiğini kıskanır" dediğine göre kendisi çoktan kabullenmişti! Allaaaah, Yiğit de Asude'yi seviyordu! Adam birden coştu ve sevinçle Yiğit'in üzerine atlayarak sarıldı. Yiğit bunu beklemediğinden dengesini kaybetmiş, birlikte çimlere serilmişlerdi.

"Ne oluyor be!"

"Vay vay, kardeşim aşık olmuş, daha ne olsun! Sonunda kabul ettin yani, oh be!"

"Ettim de ne oldu Allah aşkına ya!"

"Niye öyle diyorsun oğlum? Gider konuşursun kızla, hayırlı bir iş için kapısını çalarız Kudret amirimizin."

"O iş zor."

"Niye?"

Yiğitten cevap gelmeyince kaşlarını çattı Derman. "Bir şey olmuş. Evet evet başka bir şeyler daha var sende. Anlat çabuk her şeyi!"

"Asudeyle aramız kötü Derman. Önce itiraf edecektim ki vazgeçtim yapamadım, saçmaladım, kırdım onu istemeden. Sonra üstüne bugünkü olay yüzünden de yükseldim kıza. Yanlış anladı beni."

"İtiraf mı edecektin? Ne ara bunlarla uğraşır oldun da bizim haberimiz yok?! Aşk olsun lan! Gerçi olmuş zaten!" Arkadaşına çıkışan Derman sakinleşip devam etti. "Neyse, şimdilik bunları geçiyorum. Konuya geliyorum. Madem kırdın, gider özür diler, böyle böyle seni kıskandım aptallık ettim, kırmak istemedim dersin. Hislerini açıklarsın. Tatlıya bağlanır. Öyle gideriz Kudret amirime."

"Kudret amirine falan gidemeyiz Derman!"

"O nedenmiş?!"

"Asude birini seviyormuş, tamam mı! Bunu bile bile gidip 'kusura bakma sen zaten başka birini seviyorsun ama ben yine de seni sevdiğimi söylemek istedim belki beni de seçenekler arasında değerlendirirsin' mi diyeceğim kıza!"

"Yok artık! Hayatta inanmam!"

"Kendi ağzıyla söyledi bugün."

Derman düşünceli bir şekilde uzaklara daldı. Kendi ağzıyla söyledi demese şu manyak arkadaşı, inanmazdı. Gerçi yine inanmıyordu da, Asude'nin bunu söyleme sebebini ve tam olarak neler olduğunu anlayamıyordu. Asude zaten Yiğit'ini sevmiyor muydu? O zaman neden sevdiği adama böyle bir şey söylesin?

"Kesin bu saf yanlış anlamıştır. Zaten aklı başında değil ki, sinirden idrak yetisini kaybetmiştir. Önce Asude'yle konuşayım en iyisi."

Aralarında duran Derman'ın telefonundan yeni bir müzik çalmaya başlamıştı. Evet parkta otururken sesini çok açmadan müzik de dinliyorlardı. Delikanlılıklarını özlemişlerdi iki deli adam.

Yiğit'in dikkati şarkının sözlerine taklımıştı. O da severdi bu türküyü! Suratında alaycı bir gülüş oluştu:

- "Al bak, o Şahin'in armağan ettikleri ne ki, asıl bu şarkı benden Asude'ye gelsin!"

Derman da güldü. Akşamın devamında yine Yiğit'in dertlenmelerini, mızmızlanmalarını ve acılarını dinlemişti. "Aşık ve kalbi kırık bir Yiğit hiç çekilmiyormuş be!" diye içinden geçirse de kıyamıyordu dostuna, baksana adam sevdiği başkasını seviyor sanıyordu. Hiç bu oyunu bozmadı. Kendi sevda meselelerini kendisi halletmeyi bilmeliydi. Bunun için de biraz cefasını çekmeliydi sevdasının. Tabi bir yere dek. Acımayacaktı ona.

Yapamadı ama. Çünkü dağ gibi adam yanında gözyaşı dökmüştü. Dayanamadı. Derman, Yiğitten ayrıldıktan sonra yaptığı ilk şey, Asude'ye armağan edilen şarkıyı iletmek olmuştu.

Gönderilen: Asude

"https://youtu.be/-aeztBhMXuI Bu şarkıyı Yiğit sana armağan ediyormuş."


👮‍♂️👩‍🎓


Asude eve geldiğinden beri asık suratla dolaşıyordu ortalarda. Gerçi elinden geldiğince ortada dolaşmıyordu, odasında yatıyordu daha çok. Arada bir gizlice ağlıyor, gözyaşı döküyor, sonra durmadan aklına düşen adamı unutmak için binbir türlü şey yapıyordu.

Sonunda evdeki herkes erkenden uyumuş, kendisi kalmıştı yatağında dönüp duran. Uyuyamıyordu. Genç adamın da aynı şekilde olduğundan habersizdi tabi.

Telefonu titreşince önce umursamadı, bir süre sonra zaten uyuyamadığı için bıkkınlıkla bari mesaja bakayım diyerek telefonuna uzandı. Ekranın parlaklığı gözlerini acıttı. Hemen en düşük seviyeye indirip mesajlara girdi. Derman'dan gelmesine şaşırmıştı. Bu saatte niye ona mesaj atsındı ki Derman?

"https://youtu.be/-aeztBhMXuI Bu şarkıyı Yiğit sana armağan ediyormuş."


Şaka mıydı bu? Anlamsızca ekrana baktı bir süre. Neler oluyordu?

Çekmeceyi açıp karanlıkta eli yordamıyla kulaklığını buldu ve kablonun ucunu telefona taktı. Kulaklarına da diğer iki ucu yerleştirip linke tıkladı.

Karadır bu bahtım kara
Sözüm kâr etmiyor yare
Yüreğimi yaktı nara
Eyvah eyvah eyvah eyy

Kendim ettim kendim buldum
Gül gibi sararıp soldum
Eyvah eyvah eyy
Bilmez yar gönülden bilmez
Akar göz yaşlarım dinmez
Bir kere yüzüme gülmez
Eyvah eyvah eyvah eyy

Kendim ettim kendim buldum
Gül gibi sararıp soldum
Eyvah eyvah eyy

Söylerim sözüm almıyor
O yar yüzüme gülmüyor
Garip gönlümü bilmiyor
Eyvah eyvah eyvah eyy

Kendim ettim kendim buldum
Gül gibi sararıp soldum
Eyvah eyvah eyy
Kendim ettim kendim buldum
Gül gibi sararıp soldum
Eyvah eyvah eyy

Asude değişik duygular içerisindeydi. Bir yanı şarkının sözleri sebebiyle hüzünlenip acı içinde sürüklenirken, diğer yanı Yiğit'in bu şarkıyı neden kendisine armağan edeceği konusunu sorgulamaya çalışıyordu. Cevap bu mesajı atan adamda olmalıydı.

Gönderilen: Derman komiserim

"Gidip şarkıda bahsedilen yar mıdır yareni midir kimse ona armağan etsin!"

Kısa sürede cevap gelmişti.

- "Ona etti ya zaten. Bizde şarkıların adresi şaşmaz."

Gelen mesajın doğruluğunu idrak etmek isteyerek sekiz kere okudu genç kız. Doğru mu anlıyordu? Gözleri yorgunluğuna tezat açılıvermişti bu cümlelerle. Ama nasıl...

Ne yazsa bilemedi. Ne anlasa emin olamadı. Anladığından emindi de, kabullenmesi zordu, şaşkındı. Derman'dan yeniden mesajlar geldi. Onun cevap yazmayacağını anlayınca ipleri ele almıştı adamcağız.

- "Yanımda Asude başka birini seviyormuş, Asude'nin kalbini kırdım, beni yanlış anladı diye ağlamadan on dakika önce falan dinliyorduk bak. Eminim."

- "Şişşt kız düşüp bayılmadın dimi? Bir cevap yazsana?"

Okuduklarına inanamaz haldeydi Asude. Acıyla çırpınan kalbi heyecanla çarpmaya başlamıştı. Bu gerçek olabilir miydi? Yoksa uyuyakalmıştı da rüya mı görüyordu? Kesin rüyaydı ya, zaten bazen çok gerçekçi rüyalar görürdü. Suratı asıldı ve bulunduğu ânın gerçekliğini kontrol etmek isteyerek yataktan kalktı. Nil'in başına gidip kardeşini dürttü.

"Nil?"

"Hıı?"

"Nil uyan!"

Uykulu kız kardeşi yorganı başından çekti. Gözleri hafifçe aralandı. "Ne var abla yaa?"

"Rüyada mıyım diye kontrol etmek istiyordum da. Hâlâ emin olamadım gerçi."

"Abla şimdi senin kabusun olurum, anlarsın! Bunun için mi uyandırdın beni! Git başımdan."

Asude yatağına geri gidip uzandı ve ekrana biraz daha baktı. Cevap yazdı.

+ "Bayılmadım."

- "İyi bari. Aranızda ne geçti bilmiyorum ama senin onu onun da seni sevdiğini biliyorum. Baktım sizde iş yok, bir el atayım dedim, sevaptır. Eh sen Özlemciğim konusunda bana çok destek olmuştun. Borcumdur. Şimdi sen onu sevdiğine o da seni sevdiğine göre ve sen bunu bildiğine göre, bir şeyler yaparsın artık. İşe neyle başla biliyor musun, Yiğit'in kafasındaki 'Asude birini seviyormuş' mottosundaki o birinin kendisi olduğunu fark ettirmekle."

+ "Ben ona küsüm. Hayatıma hiç sokmayacaktım seni en başından dedi, nasıl sevmek bu?"

- "Ha naza geçtin şimdi? Haydaa sırası mı kızım? Hem öyle değil. İş konusunu kast etmiş o. Polisiye meseleleri. Genel normal bildiğimiz hayatını değil. Sana bir şey olur diye endişeleniyor ayrıca. Şahin'i de baya kıskanıyor. Gerginliğinin sebebi de bu."

+ "Yiğit'in ağzından bunları duymadan ona asla yüz vermem!"

- "Ah be kızım ne diyeyim ki, sen de haklısın. Ama asla asla deme. / O zaman ben Yiğit'ime söylüyorum senin başkasını falan sevmediğini, onu sevdiğini. Yoksa senin başkasını sevdiğini düşünürken hayatta gelip bir şey demez."

+ "Hayır söyleme."

- "Onu yapma bunu etmem, nasıl olacak bu iş? Ne istiyorsunuz daha canımı mı?"

+ "Senden hiçbir şey istemiyorum Derman abi, Yiğit kendisi karşıma çıkana dek bekleyeceğim ben. O zaman geldiğinde de ona bir çift lafım olacak."

- "İyi, sen bilirsin cadı. Hadi hayırlı geceler. Ben görevimi eda ettim."

+ "Teşekkür ederim."

Sevdiğinin de kendisini sevdiğini öğrenmek tahmin edemeyeceği denli mutlu etmişti genç kızı. Heyecanla, aşkla, sevinçle yanıyordu yüreği. Ama bu yangın biraz da kırgınlıklarının ve tribinin odunlarını alevlendirmişti işte. Öyle hemen gidip 'Ay Yiğitciğim sen de beni seviyormuşsun madem, ben seni seviyorum, bil istedim' diyecek hali yoktu ya!

"Benim şükür namazı kılmam lazım! Nazım Yiğit'e kalsın, niyazım da Rabbime!"

Yataktan hızlıca kalktı. Birden enerji dolmuştu bedenine. Abdest alıp giyindi, seccadesini serdi, binlerce teşekkür etti ve bu kez mutluluktan gözyaşı döktü. Duasını son anda eklediği şu sözlerle bitirdi:

"Allah'ım, tamam gıcık olan naz yapmak isteyen bir yanım var ama olsun. Şimdi empati yapınca kıyamıyorum ona. Kalbi acıyordur, canı yanıyordur. Yiğit'imin yükünü hafiflet, içine ferahlık ver, yüreğine güç ver. Bizi de tez vakitte kavuştur, amin."


👮‍♂️👩‍🎓


"Madem Yiğit'i de davet ettiniz, beni neden çağırıyorsunuz ya!"

Asude, Özlemciğine sitem faslındaydı.

"Çocuğun halini gör de acı diye! Saçı sakalı almış başını gitmiş, yüzünden düşen bin parça, gözlerinde fer kalmamış."

"Ne yapayım! Karşısına geçip seni seviyorum diyemem ya!"

"En azından bir konuş, yüzüne gül de, iki arkadaş olarak kırgınlığınız kalmasın. Bu rahatlatsın adamın içini. Sevda defteri kısmını sonra düşünürsünüz."

Asude bu kez inat etmeyip başını salladı fakat hâlâ içeriye girmeye cesaret edemiyordu.

"Kaç haftadır görmedim Özlem ya,"

"İyi ya özlemişsindir işte. Kavuşturduk biz de sizi."

Doğru, hem de nasıl özlemişti. Ne zormuş şu ayrılık denen şey, beklemek, hasret... Ama şimdi nasıl davranması gerektiğini bilmiyordu ki. Hem hayatında ilk defa utanıyordu. Karşısında sevdiği ve sevildiği adam olarak ilk kez bulunacaktı Yiğit, nasıl utanmasındı? "Hadi bismillah," deyip içeriye doğru giden arkadaşının peşine düştü.

Oturma odasına girdiğinde ısrarla önceliği Derman'a verdi ve her şey kendi başının altından çıkmasına rağmen bilmezlikten gelip "Aaa Asude mi geldi, hoş geldin!" diye kendisini selamlayan adama tebessüm ederek "Hoş buldum," dedi. Sıra ondaydı. Kaçırdığı bakışlarını kısa süreliğine yüreğini hoplatan genç adama dokundurdu. İlk adımı attı.

"Selamün aleyküm Yiğit,"

Gerçekten de saçları ve sakalları uzamış, gözlerindeki canlılık sönmüştü sevdiceğinin. Aşırı uzun olmadıkça sakal ve saçı severdi erkeklerde, Yiğit'e de bu kadar yakışacağını hiç tahmin etmemişti.

Karşısında sevdiğini görmeyi beklemeyen ve hazırlıksız yakalanan Yiğit yutkunuşunu gizlemeye çalışarak cevap vermişti. "Aleykümselam."

Yiğit tekli koltukta, Derman karşısındaki ikili kanepede oturuyordu. Özlem eşinin yanına geçince Asude diğer ikili kanepeye oturdu. Yiğit'in çaprazında kalmıştı.

Odada nasılsın faslı ve gündelik konuşmalar dönerken iki aşık birbirleriyle değil evli çiftle muhattaplardı daha çok. Özlem az sonra kalkıp mutfağa geçti, bir kaç dakikanın ardından da bilinçli olarak kocasına seslendi. Derman hanımının yanına giderken Asude'ye kaş göz yapmayı da ihmal etmedi.

Odada yalnız kalınca gerilmişti ikisi de. Bir sessizlik çöktü aralarına. Birbirlerinden kaçınıp etrafa bakınan Asude ve Yiğit aniden göz göze gelince en derinlerinde hissetmişlerdi özlemek ne demek, kavuşmak istemek ne demek...

Dayanamadı genç adam ve sevdiceğinden önce girdi lafa. "Asude, uzun zaman oldu biliyorum ama en son yaşananlar hakkında söylemek istediklerim var, müsaade edersen."

"Yanlış anladığımı biliyorum. Sana kızgın değilim."

"Ya kırgınlık? Amacım seni kırmak veya üzmek değildi. Özür dilerim."

"Biliyorum. Ben de hep tersine gidip zorladım seni, ben de özür dilerim."

Yavaşça başını salladı genç adam, mühim değil anlamında. Ardından konuyu açma sebebini açıklamak istercesine devam etti. "Böyle gergin ve küs gibi kalmayalım istedim. Yüz yüze bakıyoruz sonuçta."

"Haklısın."

"Sana değer de veriyorum hem,"

"Ben de,"

"Öyle..."

"Öyle..."

Yeniden göz göze geldiklerinde Yiğit hafifçe tebessüm etmişti. Onun tebessümüne rastlayınca Asude de gülümsedi. Bu tebessümler eriyen buzların işaretiydi, eminlerdi.

Derman odaya girince derin bir nefes verdi genç kız, o ana dek soluğunu tuttuğunun farkında değildi. Hiç bu kadar ciddi bir diyalogları olmamıştı galiba, çünkü hiç böyle hissettiğini hatırlamıyordu Yiğit'in karşısında.

"Ben Özlem'e yardım edeyim," deyip kalktı ve kaçarcasına çıktı odadan.

Akşamın devamında ayrı odalarda oturmuşlardı beyler ve hanımlar. Eh, amaçlarına ulaşmışlardı ya gerisi mühim değildi. Yiğit'in gitmesine yakın Asude içeriye girmek durumunda kalmıştı. Özlemciği biraz rahatsızdı, yediği çerezlerin dokunduğunu düşünüyordu. Çekmeceden ilaç alacaktı arkadaşına. Beklemediği bir şekilde Yiğit ona seslenmişti.

"Asude?"

"Hı? Efendim?" diye ona döndü ani bir refleksle.

"Ben birazdan kalkacağım, istersen seni de evine bırakayım?"

Otuz iki diş sırıtmamak için kendisini zor tuttu genç kız. Ciddiyetini korudu. "Teşekkür ederim, amcam zaten buralardaydı, o geçerken alacak beni."

"Tamam o zaman."

Odadan çıkmadan önce Derman'ın suratındaki kocaman gülüşü gördü genç kız. Hiç çekinmeden gülüyordu bir de adam yahu! Koridoru adımlarken o da kendisini tutamayıp güldü çünkü Yiğit'in bu teklifi eski hallerine dönmek, hayır hayır aralarında hiç olmayan yeni bir hal oluşturmak için bir adımdı.

Özlem'e ilaçla birlikte suyu uzattığında arkadaşı ona "Hayırdır, bu gülüş ne?" demiş, kaşlarını havaya kaldırıp sorgular gibi bakmıştı.

"Hiiç. Uğraşma benimle, nasıl hastasın sen? İlacını iç ilacını."

Özlem tebessüm ederek hapı suyla beraber yuttu.

Bir süre sonra Yiğit gitmiş, Asude de amcasının aramasını bekliyordu. Derman elinde telefonla bir şeyler karıştırıyordu.

"Hıh, buldum!"

"Neyi?"

"Türküyü. Asude, bak iyi dinle şimdi. Bu şarkı senden Yiğit'e gelsin!"

Asude türküyü dinlerken yüzünde yine bir tebessüm ve hasret rüzgarı esiyordu.

Bir yiğide bir sözüm var
Nasıl deyem ben turnalar.

Güremedim aylar oldi
Güzlerim hep aglar oldi
Aramızda koca daglar
Manimiz oldi
Üremedim saclarimi
Belimi buldi.


Pelister'e çıkamadım
Vardar'a atlayamadım
Dündum durdum yar yolunda
Sana doymadım
Turnalari güğe saldim
Sana yolladim.


Bir güzele bir sözüm var
Nasıl deyem ben turnalar.

Saçlarının tellerinden
İnce beline dolaşam
İstey misın daglar aşam
Sana ulaşam
Alam seni yarim yapam
De bana paşam.


Pelister'e çıkamadım
Vardar'a atlayamadım
Dündum durdum yar yolunda
Sana doymadım
Turnalari güğe saldim
Sana yolladim.

Türkünün bitmesine yakın genç kızın telefonu çalmıştı. Amcasıydı, gitme vaktiydi.

"Bu türküyü bana yollar mısın!" deyip çabucak ayaklandı ve vedalaştılar. Derman bilinçli olarak Asude'nin gitmesinin ardından yirmi dakika kadar bekledi, sonra suratındaki hain gülüşle önce Yiğit'e sonra da Asude'ye birer mesaj yolladı.

Gönderilen: Yiğit

"https://youtu.be/h-QNtZaTgVU Bu şarkıyı Asude sana armağan ediyormuş"


Gönderilen: Asude

"https://youtu.be/h-QNtZaTgVUAz önce bu linki Yiğit'e de gönderdim ve altına 'Bu şarkıyı Asude sana armağan ediyormuş' yazdım. Hayırlı olsun. Kardeşime artık eziyet etmene göz yumamam, başkasını sevmediğini söyleyeceğim, hayırlı geceler"


Loading...
0%