Yeni Üyelik
4.
Bölüm

Koyun Postuna Bürünmüş Kurt - 4

@sukunettekelimeler

Karakol. Telsiz sesleri. Üniformalı onlarca polis. Korku. Gürültü. Stres.

Al işte, gelmişlerdi çoktan karakola. Hayır yani severek gideceği bir yer olsa yollar bitmezdi ama hiç gelesi yoktu ya nasıl da kendini hemen binanın içinde buluvermişti! Zaman mekan devir devran hepsi düşmandı mübarek.

Üstelik o kızdan, kız da ondan şikayetçi olduğu için bir türlü anlaşamamışlardı. Kız yine Asude'yi delirtmiş, Asude de inat edip şikayetini geri çekmeyeceğini söylemişti. Eh, korkacağı bir şey de yok sayılırdı çünkü birazdan kameralara bakıp Asude'nin suçsuz olduğunu göreceklerdi. Kızın burnu biraz sürter, Asude de derin bir nefes alıp eve giderdi. Pardon, dedesine. Çünkü bugün orada kalacaktı.

Her neyse, planı buydu ama hayat her zamanki gibi onun planlarına burun bükmüştü. Dükkandaki, olayların yaşandığı yeri gören güvenlik kameraları bozuktu! Çalışıyor olsa da Asude'nin yararına şahitlik etse şaşırır kalırdı zaten!

Bu haberi ona veren genç polise gergince baktı. Her an bir yerden babası ya da amcası çıkar diye diken üstündeydi. Ortalığı kolaçan edip duruyordu. Hatta sürekli etrafa bakınmasını onunla ilgilenen polis memurunun yanlış anlayıp kaçacağını falan düşünmesine bile ihtimal vermişti. Ama neyse ki adam böyle bir düşünceye kapıldığına dair bir davranışta bulunmamıştı. Asude'nin evhamıydı.

"Şimdi ben şikayetimi geri çekmezsem, o da çekmezse, rezarethanede mi kalacağız yani?" dedi merakla adamın yeşil gözlerine bakarak.

"Siz bir suçunuz olmadığını söylediniz. İfadeniz doğruysa ve doğrulanırsa, sizin için bir sıkıntı olmayacak. Endişelenmeyin."

Nasıl endişelenmesindi yahu? Kudret ve Kasım Baymak bu koridorlarda cirit atan iki delifişekti! Onların gözüne görünürse bitmişti! Tam anlamıyla bitmişti. Ah ah! Babası hiç gelemezdi ufak da olsa böyle olaylara karışmasına.

''Ama Yiğit bey, kadı anlatışa göre fetva verirmiş. Ben de buna inanırım. Haksız kişi, kendisi şuradaki kız olur, olayı kendisini haklı gibi göstererek anlatırsa dinleyen ona hak verir. Ben bundan korkuyorum. Her şeyi beklerim ondan. O potansiyel var. Koyun postuna bürünmüş kurt gibi maşallah!''

Yiğit komiser sessiz kalırken Derman komiser kahkahayla gülmüştü. Uğraştığı evraktan başını kaldırdı ve dönüp Asude'ye baktı.

"Benim gözüm tuttu seni abicim! Merak etme sen, bırakmam seni hapishane köşelerinde!"

"Ne hapishanesi ya? Böyle olaylar yüzünden parmaklıklar ardına mı girilirmiş?! Ne dediğinizi bilmiyorsunuz herhalde komiserim."

Derman gülüşünü silmeden cevapladı kızı.

"Valla suçsuz günahsız adamlar bile çürüyor hapishane köşelerinde be abicim!"

Asude korkuyla suratını buruşturdu ve Derman komisere baktı.

"Deme ya komiserim! Benim içim zaten çürümüş dünyanın kirinde pasında, kalan sağlam tarafım da karanlık hücrelerde çürümesin! Allah korusun ya! Bakın benim de suçum günahım yok. Her şey bu çift yüzünden. Siz masumların hayatını çalan zalimlerden olmayın. Siz lütfen kurunun yanında yaşı da yakmayın memur bey."

Ah zaten siz yakmasanız babam yakacak beni, diye geçirdi içinden. Hadi bir ihtimal babasını atlattı, anası yakardı!

Yiğit komiser araya girip aynı zamanda Asude'nin imzaladığı kâğıdı da Derman'a uzattı.

"Siz Derman komiserin dediklerini dikkate almayın Asude hanım. Kendisi dünyanın en gamsız insanıdır. Ne dediğini de genelde pek bilmez."

Derman, "Aşk olsun Yiğidim ya! Hassas kalbimi çıt diye kırdın şuan!" dedi sahte bir hüzne bürünerek.

"Çıt ne ya çekirdek çitler gibi. Çat olmasın o?"

"Ha çıt ha çat ha pat! Kırıldı sonuçta ulan! Sadede bak! Nasıl onarılır onu düşün!"

Yiğit hafifçe gülerek başını iki yana salladı. Bu adam güya otuz küsür yaşındaydı. Nerdee! Çocuk gibiydi mübarek! Ama kalbi de saftı işte, kötülük bilmezdi. Abi gibiydi, kıyamıyordu genelde. Didişmek de yegane hobileri olduğu için onu öylece bırakıp Asude'ye döndü.

"Buyrun lütfen, şurada bekleteceğim sizi biraz."

Asude başını sallayıp Yiğit'i takip etmeye başladı. Gösterdiği yerde diken üstünde oturup kadının fetvasını bekliyordu resmen. Kafasından bin bir şey geçiyordu. Özellikle de bir söz pat diye geldi zihnine: Merhametten maraz doğar. Öyle olmuştu vallahi!

Asude hep iyiliğe ve iyiliğin gücüne inanmıştı ama ne yazık ki tıpkı bugün olduğu gibi kötülükler ve marazlarla da karşılaşmıştı yeterince. Hayatı yaşayarak öğrenmeyi seviyordu. Tecrübeler ediniyordu iyi de olsa kötü de olsa. Başkalarını dinlemeyi ve kitap okumayı da seviyordu tam bu sebeple. Her şeyi deneyimlemek mümkün değildi sonuçta. Ama başkalarının deneyimlerini dinleyip ders alınabiliyordu. Aynı zamanda yeni hikayelere ve hayatlara tanık olmak ona dünyanın dönmeye devam ettiğini, hayatın herkes için nasıl başka olduğunu gösteriyordu. Bazen şükrediyordu bazen imreniyordu. Çeşit çeşit duyguya ev sahibi oluyordu insanların hikayeleri sayesinde. Gerçek yahut hayal ürünü fark etmiyordu. Hikaye hikâyeydi. Her kurgunun da bir gerçeğe temel olduğuna inanıyordu.

"Ayhh! Artık karakollara da düşmedik demem!" diye söylendi kendi kendine. Bu da yeni tecrübesi ve hikayesiydi iyi mi!

Biraz sonra Yiğit komiser yeniden yanına gelmişti.

"Asude hanım, ne yazık ki şuan diğer hanımefendi ile ifadeleriniz uyuşmuyor ve hangisinin gerçek olduğuna dair bir delil de yok. Eğer iki taraf da şikayetini geri çekmez ise sizi aşağıda bekletmek zorunda kalacağız."

"Nasıl yani!? Peki sevgilisi olan çocuk? O ne diyor? Yâr uğruna yalana mı baş koymuş?"

Yanlarında aniden belirip kollarını birbirine bağlayan Derman devlet sırrı ifşa eder gibi fısıldadı.

"Aramızda kalsın ama o çocuk kızın baskısı altında bence."

Şu haliyle polis memurundan çok dedikoducu teyzelere benziyordu adam. Asude istemsizce gülümsedi adamın haline. Şu halde onu güldürmüştü adam ya helal olsundu vallahi!

"Ne yapmamız lazım şimdi? Benim acilen gitmem gerek. Lütfen, yardımcı olursanız çok sevinirim."

"Bence sizi görüştürelim. Aranızda anlaşın. Karşılıklı geri adım atın ki hepiniz gidebilesiniz."

Yiğitten hemen sonra devam etti Derman.

"Amirim de sinirlenmeye başladı, madem çok istiyorlar atın üçünü de rezalete bir gece kalsınlar da akılları başlarına gelsin diyebilir her an. Daha önemli işlerimiz var diyebilir. Ona göre."

Asude içinden of çekip çaresizce başını salladı. Hâlâ babasına ya da amcasına rastlamaması mucizeyken bir an evvel kurtulmalıydı bu işten.

"Ne gerekiyorsa yapalım. Ben geri çekiyorum şikayetimi."

"Güzel. Buyrun öyleyse."

Derman çoktan yanlarından aceleyle gitmişti. Hep telaş içinde gibiydi adam. Bir anda belirip bir anda kayboluyordu. Asude ve Yiğit komiser de masaların arasında yürürken genç kız aniden aşinası olduğu o sesi duydu.

"Kolay gelsin Derman! Hayırdır, devriyede değil miydin?"

Ah be, şom ağızlıydı resmen! Daha şimdi mucizevi bir şekilde aile fertlerine görünmediğini düşünmüşken amcası çıkmıştı ya ortaya? Of offf! Gözleri etrafta sesin kaynağını aradı ve saniyeler içinde buldu. Karşıdaydı amcası, ve bu tarafa doğru yürüyordu. Derman komisere baktığı için onu görmüyordu, o daha ötedeydi. Ama dönüp görmesi an meselesiydi. Ve işte, bir anda o yana doğru çevirmişti bakışlarını.

"Ayyhh! Allah'ım sen yardım et!" deyip aniden Yiğit komiserin arkasına gizlendi. Görmüş müydü acaba amcası onu? "Allah'ım ne olur görmemiş olsun."

Amcasının sesini duymadı ama Yiğit ne olduğuna anlam veremeyip arkasına doğru dönmeye kalkınca onunla beraber Asude de hareket etmiş, kedinin kuyruğunu kovalaması gibi adamın arkasına saklanıp döndürmüştü etrafında.

"Hanımefendi iyi misiniz?"

Yiğit'in şaşkın sesi ve kızın davranışına anlam veremediğini belli eden yüz ifadesi üzerine Asude hızlıca etrafa baktı. Amcası yoktu. İçinden samimî bir "Allah'ım çok şükür!" diye geçirip kendisine anlamsızca bakan genç adama döndü. Hafifçe eğilmişti saklandığı için, dikleştirdi bedenini ve genç adama baktı.

''Acılı başta akıl olmazmış memur bey. Beni suçlamayın garip hareketlerimden ötürü. Acım büyük, görmüyor musunuz? Korktum bir an kendimi parmaklıklar ardında hayal edince. Reflekse saklandım işte. Reflekser, komik olabiliyor. Neyse, kusuruma bakmayın siz. Buyrun, gidelim, peşinizdeyim.''

Yiğit komiser anlam veremese de konunun üzerinde durmadı çünkü kız zaten sıradan değildi, belliydi. Kafasını yormadı.

Sonunda çift ile aralarında anlaşıp karşılıklı şikayetçi olmamaya karar vermişlerdi. Asude sevinçle son imzalarını atıp, dükkan sahipleri de şikayet ettiği için hemen işten kurtulamayan çifte imalı bir geçmiş olsun deyip ayrıldı yanlarından.

Artık rahatlamıştı. Omuzlarından bir yük kalkmıştı. Derin bir nefes aldı. Kendine güvenen ve rahatlamış adımlarla yürümeye başladı koridorda.

Karşısında amcasını görünce bu kez deminki gibi gerilmedi. Derin bir nefes alıp gülümsedi.

"Asude! Napıyorsun kız burada?"

"Amcacığıım!" deyip çabucak adamın kollarına attı kendini. Sarılıp geri çekildikten sonra gülerek adama baktı. "Ne yapayım canım, senin kız beni yine delirtti, Hasret Baymak'ı yaralamaktan göz altına alındım. Genç yaşımda karakollara düştüm onun yüzünden."

Kasım bey, yeğeninin dediklerine güldü. Asude de gülümsüyordu.

"Şaka şaka. Kızın iyi. Ben yakınlardaydım, babamla amcamı bir göreyim dedim."

''Hem de ne yakınlardaydım be amca! Ahanda şurada ifade veriyordum! Geceyi nezarethane köşelerinde geçirmekten son anda yırttım. Can çekiştim can!''

"İyi ettin kızım. Hoş geldin o zaman. Gel bir çay içelim."

"Oluur!"

Amcasının kolunun altına girerken şükretti içinden. Tam zamanında bitmişti işlemleri! Eve gidince şükür namazı kılacaktı. Bu işten de sıyrıldığına seviniyordu. Güzel Allah'ı vefa da cefa da veriyordu, imtihan dünyasıydı işte. Şükredip suratına bir zafer gülümsemesi yerleştirdi.

Tam iki adım atmıştılar ki koridorda yankılanan ses ile durdular amca yeğen.

"Asude hanım! Kimliğiniz!"

Eyvah, dedi içinden. Yüzüne gülmeyecek miydi bugün kader? İlle pazara dökülecek miydi bütün iplikleri? Acaba Yiğit komiseri tanımıyor gibi mi yapsaydı? Ne yapsaydı? Şey ya siz kimdiniz, nereden tanışıyorduk, çıkaramadım?.. Bi düşüneyim bakalım nereden tanışıyoruz..


Loading...
0%