@sukunettekelimeler
|
Çarşı. Tülin hanım. Asude. Asude ve Tülin hanım erken saatlerde buluşmuştu. Önce kucaklaşıp hasret gidermişler, ardından Asude zihninde tasarladığı elbise modelini kadına anlatmış ve sonunda anlaşabildiklerinde elbiseye uygun bir kumaş bulmak üzere işe koyulmuşlardı. Bazı kumaşların rengini beğeniyor ama türü uygun olmuyor, bazılarının dokusu güzel olsa da renk tonu hoşuna gitmiyordu. Yani aradıklarını bulana dek biraz yorulmuşlardı. Epey yorulmuşlardı. Tülin hanımla birlikte sonunda kumaştan yeteri kadar almış ve yoruldukları için iyice acıkan karınlarını doyurmak için bir yere oturmuşlardı. Burası yemekleri güzel ve fiyatı da uygun olan bir yerdi. Herkes bilmez, bilen ise kolay kolay başka yere gitmezdi. Özellikle öğrenciler için hayat kurtaran cinstendi. İkili yemeklerini ısmarlayıp gelmesini beklerken Tülin hanım sandalyesinde arkasına yaslandı. Yorgunca bir nefes verip karşısında oturan genç kıza baktı. ''Asude, valla sen de ne zor beğenen biri çıktın. Kafandaki kumaşın rengini desenini bile bulmak için kaç saattir canımız çıktı, sana nasıl uygun bir koca bulacağız kızım? İşimiz zor!'' Konunun kumaştan kocaya nasıl şimşek hızıyla geçtiğini algılayamasa da, bu duruma güldü genç kız. ''Niye öyle diyorsun ya Tülin teyze?'' ''Ee ama tecrübelerime dayanarak söylüyorum kızım. Kumaşa böyle yapan koca adayına ne yapmaz? Şunun gözünün üstünde kaşı var, onun busu var diye diye evde kalırsın, kimseyi beğenemezsin bak. Çok detaycı olma sakın.'' Asude 'Ben beğeneceğimi beğenmişim Tülin teyzem,' demek istese de kendini tuttu. Hem de hiç neresinde neyi var bakmadan, bilmeden, incelemeden, pat diye sevivermişti işte. Aklına Yiğit düşünce iç çekesi geldi ama kendini tuttu, hiç uygun kaçmazdı. Sahi, bir ara bu gönlündeki sevdayla ne yapacağını düşünmesi lazımdı. Şahine o gün ''Ama bir şeylerin belirsiz kalmasındansa netlik kazanması çok daha hayırlı olur diye düşünüyorum.'' derken kolaydı ama sıra Yiğit'e gelince duygularını belirtmek ve cesur olmak neden zordu, neden korkuyordu? Bu düşünceleri başından savmak için diline ilk geleni ortaya bırakıverdi. Bu sırada sıcak çorbaları da önlerine konmuştu. ''Merak etme sen o işi, beğenirim ben. Ama senin kızı ne yapıcaz bilmem, kimseye şans vermiyor haspam!'' Tülin hanımın ilgisini iyice çekmişti konu. Hemen tüm dikkatini bu diyaloğa verdi. ''Seveni isteyeni var da şans vermiyor?'' Asude, Tülin teyzesinin habersiz olduğunu ve Özlem bahsetmediyse bir bildiği olup kendisinin de bahsetmemesi gerektiğini unutarak bir anlık heyecanla atıldı. Zaten kadının cümlesini de sorudan ziyade yakınma olarak algılamıştı. Yoksa o zehir gibi zekasıyla hemen anlayıverirdi kadının bakışlarından, konudan haberdar olmadığını. Fakat kısmet o ki bakışları çorbasındaydı, kadının yüzünde değil. Bir yandan çorbasını içip bir yandan da kasedeki sıvıyı karıştırıyor, karıştırırken konuşuyordu. ''He valla! Yazık adama. Senin bu deli kız adamın dermansız derdi oldu. Neyini de beğenmiyor bilmem. Füüffpp. Gayet karizmatik, eğlenceli, vicdanlı, hoş bir adam. Füfffüp. Çorba da güzelmiş her zamanki gibi. Neyse... Sen ne diyorsun bu işe Tülin teyzem? Füffpp. Bence kulağını çek de bir şans versin adama.'' Kaşığındaki çorbayı bir kez daha yalnızca kendi duyacağı şekilde füffpletip içtikten sonra bakışlarını kaldırıp karşısındaki kadına baktı. ''Dimi?'' Asude, Tülin hanımın boş bakışlarından, biraz da meraklı, şüpheci, kızgın ve heyecanlı mimiklerinden anlamıştı pot kırdığını. İçinden bir eyvah nidası yükseldi. Belli ki annesinin, Özlem'in alnının yazısı olmak isteyen adamdan haberi yoktu. Ama ipin ucunu kadına uzatmıştı bile! Ne yapacaktı şimdi?! Nasıl kurtaracaktı? İlk taktik olarak konuyu hemen başka yere evirdi. ''Eheh, ee Tülin teyze, Şule nasıl?'' ''Sakın! Konuyu çevirmeye çalışma. Kimmiş bu adam, neciymiş, neler oldu, anlat çabuk hepsini.'' ''Olmaz, yapamam Tülin teyze! Valla keser beni senin kızın!'' ''Hiçbir şey yapamaz! Önce benden sakladığı için ben onu keserim, kendi derdine düşer. Anlat çabuk.'' ''Iııh, yapma bunu bana.'' ''Bak kızım, ben anneyim anne. Bunları bilmek en doğal hakkım. Bizim kız sır küpü mübarek! Her şeyi içinde yaşıyor. Hayırlı kısmet çıkıyor haberimiz yok! Suyun çağlamazından insanın söylemezinden kork demişler kızım. Sen bari söyle de bileyim yavrum nelerle karşı karşıya.'' ''Haklısın, sonuna dek haklısın! Haklılığını toplasak buradan Van'a yol olur. Senin kızın ser verip sır vermiyor duygularına dair. Niye böyle bu kız? Acaba çocukluk travması falan mı var? Psikoloğa mı götürsek? Benim bir arkadaşım var geçen sene klinik açtı ama şimd—-'' ''Asude! Konuyu dağıtma çabalarının hepsi başarısız sonuçlanacak. Boşuna kendini yorma. Her şeyi anlatmadan şuradan şuraya gidemezsin, müsaade etmem.'' Tülin hanımın kendinden emin ve otoriter, buna rağmen yumuşak çıkmayı başaran ses tonu ve tavrı karşısında genç kız ne yapacağını şaşırdı. Sırada kendini acındırma taktiği vardı. Bu son şansıydı. Hemen küçük emrah moduna girdi. ''Eğer söylersem öldürür beni! Hem ya konuşmazsa benimle, ya küserse? Nasıl dayanırım onun soğuk tavırlarına, aramıza bir şey girmesine? Zor affeder. Arkadaşsız, dostsuz, acılar içinde kalırım.'' ''Bir şey olmaz yavrum, sen büyük sözü dinle! Atalarımız ne demiş, kardeş kardeşi bıçaklamış, dönmüş yine kucaklamış!'' ''Ama Tülin teyzem sen de hep atalarımızın dedikleri üzerinden gidip bana başka seçenek sunmuyorsun sanki, yazık günah değil mi bana da? Bana bana, Asudene?'' ''Ne güzel işte, ata sözü dinle. Hem iki kişinin bildiği sır değildir.'' Asude kararsızca baktı kadının gözlerine. İkna olmak üzereydi, daha doğrusu gardını indirmek üzere. Kaçışı-çaresi kalmamıştı. ''Arkadaşın evde kalsın, turşusunu kuralım mı istiyorsun? Kızmaya başladım bak! Ne sıkı ağzın varmış senin de! Dediğim dedik çaldığım düdük! Konuş çabuk kız! Kimmiş bu adam?'' Asude bir anne azarı işitince biraz tırsmıştı. Eh, kadının sabrı bu kadardı. Milletin ortasında bir de anne terliğine sıra gelmeden dökülmeye karar verdi. ''Derman Koca. Komiser, Özlemlerin büroda. İş arkadaşılar yani.'' ''Eee, nasıl beğendi, ne dedi bizim kıza, neler oldu?'' ''Tamam dur anlatıyorum her şeyi. Şimdi şöyle oldu galiba...'' 👮♂️👩🎓 Tülin teyzesinden iyi sorgucu olurdu. Konuşturamayacağı adam yoktu! Emin olmuştu. Her ayrıntıyı da merak ediyordu bir de, eksiksiz bilgi almakta ustaydı. Karakolda sorgulara girmeye başlasa epey fayda sağlardı. Babasına dese de kadını işe falan mı alsalardı, ahah. Zaten Derman'ı anlatayım derken nasıl olmuşsa bir ara Yiğit'in de bulunduğu bir kısımdan bahsederken duygularını ele vermiş, Tülin hanım kendi kızını seven adamın yanı sıra Asude'nin sevdiği adamı da öğrenivermişti. Onun gözünden kaçmazdı! Kemküm edip, 'Derman beyle yetin sen' deyip kendini pas geçmiş, apar topar hesabı ödeyip artık gidelim diye kaldırmıştı kadını. Yoksa ne var ne yok anlattıracaktı. Vedalaştıktan sonra soluğu veterinerde almıştı. Tolga eniştesinin yanında Hasret de vardı bugün. Üst katında oturduğu için her gün görmeye alıştığı kuzeni evlenince daha seyrek görüşür olmuşlardı. Bu sebeple onu gördüğü vakitler kıymetliydi. Tabi iş yüzleşmeye gelince dalgaya vurup ''Evlendiğin iyi oldu, artık yüksek desibel sesini duyup sabahları ağlayarak uyanmak zorunda kalmıyoruz,'' gibi şeyler söylediği de oluyordu Hasretciğine. Tabi onu sinirlendirdiğinde. Karşılıklı söyleşiyorlardı böyle, eğlenceleri buydu. Dün hayatını kurtardıkları köpek şimdi önünde yatıyordu usulca. Tolga, ismini ne koymaya karar verdiğini sordu. ''Talihli.'' ''Güzel isim olmuş bence.'' ''Evet. Ve anlamlı da oldu onun için.'' derken bir yandan Tolga'yla konuşup bir yandan ismini Talihli koyduğu köpeği yavaşça okşamaya devam etti genç kız. Talihli'nin titrek nefes alış verişi, bitkin hâli ve hüzünlü bakışları canını yaksa da iyileşeceğine dair umudu vardı ve bu onu güçlü kılıyordu. ''Ben de beğendim ismini. Tam cuk diye uymuş. Talihsiz kızın talihlisi.'' dedi Hasret. Gülümsedi Asude. Araya bir kaç dakika sessizlik girdi. Bu sessizliği yine Hasret bozdu. ''Biz de isim düşünüyoruz,'' deyiverdi bir solukta. ''Aa kime? Yoksa kedi mi alıyorsunuz eve? Kuş mu? Gerçi senin alerjin var, kapalı ortamda hayvan bakamazsın. Kendine ikinci bir isim falan mı düşünüyorsun?'' ''Yok, hiçbiri,'' dedikten sonra elini karnına götürdü genç kadın. ''Ailemizin yeni ferdine, yeğenine yani Asude teyzesi.'' Asude yaşadığı aydınlanma ile heyecanlanarak gözlerini belertti. Suratına kocaman ve şaşkın bir tebessüm kondu. ''Nasıl yaaniii? Ben teyze mi oluyorum?!'' ''Evet!'' ''Aaayyyy!'' Sevinç nidasının ardından iki kız birbirlerine sarılmıştı. ''Hayırlı olsun Hasret! Bundan sonra seninle uğraşma, dalga geçme, şakalaşma gibi yetkilerimi sınırlıyorum güzel yeğenim hatrına. Ama o doğunca fabrika ayarlarıma geri dönerim, şimdiden söylemesi.'' Hasret ve Tolga aynı anda gülüp başlarını iki yana salladılar. Tolganın böyle çılgın ilişkileri olmadığı için bu ailenin huyu suyu hem farklı hem hoş ve eğlenceli geliyordu. Onun etrafındaki insanlar genelde ketum, mesafeli, ciddi kişilerdi. Uzun süre çekilir yanları yoktu yani. ''Seni de tebrik ederim Tolga enişte. Hayırlı olsun. Allah analı babalı büyütsün, kucağınıza mutululuk gözyaşlarıyla alın inşallahh!'' ''Amin, sağ olasın Asude.'' ''Amcamlara söylediniz mi?'' ''Biz de bugün öğrendik. Akşam söylemeyi düşünüyoruz.'' ''Hıı ilk ben mi öğrendim yani?'' ''Yok,'' diye başını iki yana salladı Tolga. ''İlk dayısı öğrendi.'' ''Off Tuna abim yine benden bir sıfır önde! At olsa yarışta üzerine oynanacak adam resmen. Neyse, ben de başka ilkine imza atarım güzel yeğenimin.'' Hasret istemsizce bir kahkaha attı. ''Abim o benzetmeni duymasın.'' ''Aman canım, atları çok sever o. Bir şey olmaz, mutlu bile olur onu ata benzettim diye. Elinde olsa evde at besler. Hayallerinde de vardı zaten bu, biliyorsun. Bahçeye at getirecekti de babamla amcam son anda vazgeçirdi bir keresinde...'' ''Ciddi misiniz?'' diye araya girdi Tolga. ''Ciddiyiz.'' Tolga bir kez daha hayret içinde kalsa da ön tarafa gelen bir ziyaretçi sebebiyle hızlıca hayretini üzerinden attı ve yanlarından ayrıldı. Az sonra Asude de vedalaşmış, merkeze gitmek üzere çıkmıştı klinikten. Özlem'e gidip kendisi söylemeliydi bugün kırdığı potu, annesine anlattıklarını. Başkasından duyması daha kötü olurdu. Hem belki Tülin teyzesi karşısında nasıl çaresi kaldığını anlatabilir, vicdanına oynayıp olası cinayet teşebbüslerinden kurtulabilirdi. ''Hadi inşallah Allah'ım. Kurtar beni.'' |
0% |