Yeni Üyelik
39.
Bölüm

Tekrar Deneyiniz - 39

@sukunettekelimeler

Asude. Salonun dışı. İkindi vakti akşama çalmışken. Cırcır böcekleri.

Dıt dıt dıt. Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.

Yiğit açmıyordu. Yeniden denedi. Tekrar deneyiniz. Açmıyordu işte. Mecburen Derman'ı aradı. Konuşmalarını bölmek istemese, adam şu an kendi hayatına dair önemli bir anın içinde bulunsa da, bu konu da kritikti sonuçta.

Dıt dıt. Meşgule atmıştı. Özlem'i aradı. Çalıyor çalıyor ama açan olmuyordu. Yeniden Yiğit'i aradı. Yeniden Özlem'i ve yeniden Derman'ı. Hiçbir şey değişmiyordu.

Derince ofladı. ''Hepsi aynı anda nasıl ortadan kaybolabilir acaba?! Bir tanesi bile açmıyor! Ya şurada ölüm döşeğinde olsak, acilen ulaşmamız gerekse, ecelle baş başa bırakacaklar beni demek! Vay be! İyi dostlar biriktirdim, hepsi ailem oldu!''

Bakışları sürekli ekrana çevrile çevrile içeriye girdi, babasını buldu ve yanına doğru yürüdü.

''Baba?''

Kudret bey başını çevirip kızına baktı. ''Efendim kızım?''

''Şey diyecektim ya...''

Demeli miydi? Söylerse faydalı bir iş başarmış olabilir ama babası bu konulara dahil olduğunu öğrenir ve bir kaç ayını ona zehir edebilirdi. İlişkilerine hasar vermek istemiyordu. Huzurlarını bozmak istemiyordu. Peki ya duydukları?

''Söylesene kızım? Ne oldu?''

Ekrana üzgün bir bakış attı. Kendini feda edecekti artık ülkesi uğruna... ''Gazi olmak senin için şeref olacak Asude, hadi bismillah, söyle.'' Bir bismillah çekip içinden bildiği en koruyucu duaları okumaya başladı. Korkuyordu. Tehlikeye yürüyordu. Stres her zerresini sarmıştı.

''Baba şey...''

Tam söyleyecekken telefonun ekranı aniden aydınlandı. Yiğitten mesaj geldiğini görünce göz bebekleri de aydınlanmıştı. Büyük bir rahatlamışlıkla derin bir nefes verdi, gülümsedi.

''Ben sıkıldım da. Şuradan dolmuşa binip gitsem, arkadaşımla buluşsak diyorum.''

''Bu muydu kızım iki saattir söyleyemediğin? Tamam git. Ama çok geçe kalma bak, haberdar et bizi.''

''Tamamdır. Görüşürüz.''

Babasının yanaklarını öpüp ayrıldı ondan. Salondan çıkıp uzaklaşırken bir yandan da mesajı okudu.

Yiğit komiserim: Şeyda'yı hastaneye götürdük, şimdi onları eve bırakıyorum. Telefonu açamadım, doktorun yanındaydık. Müsait değilim bir süre, on beş dakikaya sana döneceğim Asude.

Cevap olarak ''tamam, bekliyorum'' yazıp yolladığında durağın önüne varmıştı. Başını ekrandan kaldırıp baktığında dolmuşun da hemen geldiğini gördü. Şanslı günündeydi. Gerçi şanslı gününde olmasını dolmuşun tak diye gelmesi belirleyemeyecekti ya! Başına neler gelmişti son on beş dakikada, ve daha da neler gelecekti...

Araca binip yol parasını uzattıktan sonra oturdu ve Yiğit'in kendisine dönmesini bekledi. Düğünde oldukları salon merkeze yakın olduğundan üç durak sonra inmişti bile araçtan. Şimdilik bir kafede oturup pasta yemek istedi. Böyle uyaranlar ve heyecanlarla dolu bir günde pasta yemek belki iyi gelirdi. Evet evet, pasta candı. Rahatlatırdı. Şöyle çikolatalı ve meyvelisinden.

Bildiği bir pastaneye doğru yürürken telefonu çalmıştı. Yiğit'in aradığını görüp hemen açtı. Kalbi de hoplayıp zıplamaya başlamıştı tabi ama bunu görmezden geldi. Yokmuş gibi davrandı. Genç adamın sesini duyunca bir hoş olmuştu. Selamlaşmalarının ardından Yiğit genç kızın ne diyeceğini söylemesini bekliyordu. Asude ilkin nasıl başlayacağını bilemese de bir kaç saniye içinde gelişine anlatmasının en iyi fikir olduğuna karar verdi.

''Şimdi şöyle Yiğit komiserim, biliyorum siz en başından beri bir sivil olduğum için benim bu işlere dahil olmama şiddetle karşısınız ama az önce işinize yarayabilecek çok önemli bir bilgiye rastlamış olabileceğimi düşünerek sizi aradım ve bunu paylaşmamın iyi olabileceğini düşündüm. Derman komiserim ve Özlem şu an özel hayatları hakkında mühim mevzular üzerine konuşuyor olabileceklerinden ben de seni aradım. Aslında onları da aradım ama açmadılar ve geri de dönmediler.''

Yiğit dikkatle dinliyordu. Mevzunun ne olduğunu maşallahlık olan üç satırlık ilk cümle sayesinde anlamıştı zaten. Kayde değer bir şey olacağından emin olmasa bile kızın söyleyeceğinin ne olduğunu öğrenmekte fayda vardı.

''Tamam, dinliyorum. Ne bilgisiymiş bu?''

''Telefonda olmaz Yiğit komiserim! Ya dinleniyorsak? En iyisi ben size yüz yüze söyleyeyim.''

Genç kız aniden söylediği cümleler karşısında kendisi de şoka uğramıştı. Alt dudağını ısırıp eyvahlandı. '

+ 'Allah seni hayırlı etsin Asude, adamı bir haftadır görmedin özledin diye bir bahane aramadığına emin misin şu an gerçekten? Sana inanmıyorum.''

- ''Evet ben de bana inanmıyorum ama ne var yani karşılıklı anlatsam. Hem yüz yüze iletişim her zaman daha sağlıklıdır.''

Yiğit'in sesi biraz yorgun biraz da şaşkındı. ''Yok artık, kim neden dinlesin bizim telefon görüşmemizi? Söyle işte Asude.''

- ''Başladık bir şeye, sonunu görelim bari. Batmışken tam batalım.''

''Olur mu canım! Bu önemli bir mevzu. Böyle şeyler yüz yüze anlatılmalı, en sağlıklısı bu. Hem sizin eviniz çok yakın değil mi merkeze? Beş dakikalık yol, gelin işte Yiğit komiserim.''

Yiğit içinden bir sabır çekti ve hiç zorlamak istemedi daha fazla. Uğraşmaya mecali yoktu bu deli kızla. ''Tamam, tamam geliyorum. Konum yolla bana.''

Asude'nin suratında çabucak heyecanlı ve aşık bir sırıtış yer edinmişti. Ee sonuçta Yiğit'i görecekti. Nasıl heyecanlanmasındı. Üstelik onu buraya getirtmek de epey kolay olmuştu. Sevmişti bunu. ''Atıyorum şimdi. Görüşürüz o zaman!''

''Görüşürüz.''

Genç kız pasta siparişini verip heyecanla ve iki dakikada bir yüzüne konan tebessümle beklemeye başladı. Yiğit ise evdekileri haberdar etmiş, minik yeğenini usulca öpmüş ve yola çıkmıştı. Araba sürerken bir ara durup dururken aklından geçenlere seslice güldü. Kendi haline gülüyordu. Kızın bir lafıyla resmen şu an yanına gidiyordu. ''Korkulur bu kızdan,'' diye mırıldandı ve sinyal verip ileriden sağa döndü.


👮‍♂️👩‍🎓


Yiğit karşısındaki sandalyeye oturduğunda hoş geldin demişti genç kız. Öncelikle Şeyda'ya ne olduğunu ve şimdi nasıl olduğunu sormuş, geçmiş olsun dileklerinde bulunmuş ve miniğin hasta olmasına üzüldüğünü söylemişti. Gerçekten de üzülmüştü. Kim olursa olsun küçük bir bebeğin veya çocuğun canının yandığını düşünmek Asude'nin hassas ve duyarlı kalbini acıtan bir şeydi. Bunu onun gözlerinde Yiğit de görmüştü. Laf olsun veya kibarlık olsun diye değil, gerçekten ilgilendiği için sormuştu genç kız. Buna müteşekkir olmuştu. Hatta Asude'nin içinde bir yerlerde ördüğü bir takım duvarları yıktığını hissetmişti. Fakat şimdi asıl konuya dönmeleri lazımdı. Kendini anlama ve tanıma zamanı değildi. Asude'den neler olduğunu anlatmasını rica etti. Genç kız olanları bu kez sade bir şekilde anlatmıştı. Yorumlarını kendine saklamış, konuşurken duyguları yüzünden galeyana gelip taramalıya bağlamamıştı.

''... İşte böyle. Bu bahsedilen diğer yerden haberiniz var mıydı bilmiyorum, ya da orada önemli toplantı yapılacağından. Bu sebeple bilgilendirmem iyi olur diye düşündüm.''

Yiğit derin bir nefes aldı. ''İyi yapmışsın, teşekkürler.'' dedikten sonra çok önemli bir şey hatırlamış gibi hızlıca lafa girdi. ''Yalnız, söylemem gereken bir şey var. Daha önce de dediğim gibi, ne senin ne de başkasının bu operasyona veya operasyonu ilgilendiren herhangi bir ortama-kişiye yakın olması taraftarı değilim. Bu çok yanlış ve tehlikeli. Bir daha o adamla görüşme Asude. Bu işlerden de uzak dur.''

Asude, Yiğit'in bu tutumunu artık ezberlemişti, hatta kendisini düşünüyor gibi hissedip bir an yumuşamıştı ama sondaki ciddi uyarısı bir an sinirlerini bozdu. ''Ne yapayım ya, adam yanımda belirdi birden. Benim suçum yok. Görünce arkamı dönüp kaçayım mı?''

Yiğit çok normal bir davranıştan söz ediyormuş gibi başını salladı ve onayladı. ''Evet, aynen öyle yap.''

Asude şaşkınlıkla genç adamı alaya aldı. ''Ha tabi, hatta ne oluyor falan diye sorarsa da kusura bakma Şahin abi, seninle görüşmem yasaklandı, Yiğit bey kızıyor da, gitmem lazım acilen, derim. Nasıl?''

''Harika. Aynen öyle yap.''

''Bir de ciddi ciddi aynen öyle yap diyorsun?''

''Evet çünkü gayet ciddiyim. O adam bir suç örgütünün içinde.''

Genç kız sessizce başını salladı, eh haklıydı adam kendince. Üzerine gitmedi. Yiğit de aralarındaki sessizlikten faydalanıp bazı detayları düşünmeye başladı. Az sonra ''Bir dakikanı rica edeceğim.'' deyip masadan kalktı ve dışarıya çıkıp Okan başkomiserini aradı. Asude'nin verdiği bilgi önemli olabilirdi çünkü bahsi geçen mekanda olup bitenler hakkında bilgileri yoktu. Operasyonun ayağını bir mekana daha kaydırmaları gerekebilirdi. Yaptıkları telefon görüşmesinde Okan başkomiser genç adama hiçbir ayrıntıyı göz ardı etmemeleri gerektiği, bu şebekeyi artık çökertmek üzere olduklarını hatırlatmış ve oraya gidip toplantının yapılacağı yere bir şekilde bir dinleme cihazı yerleştirmesini söylemişti. ''Sana güveniyorum Yiğit, bu iş sende. Destek gerekirse Derman'ı ara.'' demeyi de ihmal etmemişti.

''Tamamdır başkomiserim.''

Genç adam telefonu kapatıp yeniden içeriye girdi ve sandalyesine oturdu. Karşısındaki genç kıza baktı. ''Bu bahsettiğin yere girip toplantının yapılacağı kısma bir dinleme cihazı yerleştirmem lazım.''

Asude kendisini birden macera-gizem filminde gibi hissetmişti. ''Yaa, çok heyecanlı! Hadi gidelim o zaman!''

Yiğit istemsizce küçük bir kahkaha attı genç kızın söylediklerine. Çok tatlı görünmüştü gözüne bu heyecanlı hâli. Şaka falan yapıyordu herhalde ama epey iyi oyunculuğu vardı. Resmen birlikte göreve giden iki ortaklarmış gibi gaza gelip hadi diyordu.

''Çok içten bir şekilde güldüm, teşekkür ederim. Ama şimdi şakayı kenarı bırakalım. Adresi bulmam lazım benim. Ada nöbette olacaktı, merkezi arayayım da adresi bulmaya çalışalım.''

Az evvel Yiğit öyle güzel gülmüştü ki genç kız yalnızca durup ona bakakalmıştı. Onu böyle güldürebildiği için mutlu olmuş, kendisiyle gurur duymuştu. Ama şimdi! Kaşları çatılmıştı.

''Ben şaka yapmıyordum.'' diye mırıldandı huysuzca.

Yiğit'in gözleri iri iri açıldı ve genç kıza baktı. Yanlış duymuştu değil mi?

''Ha yani gerçekten seni de götürüp bu işe dahil edeceğimi düşündün? Az evvel söylediklerime rağmen?''

Asude başını yavaşça salladı. Yiğit ya sabır çekti. Evet evet şu an Allah ona imtihan olarak bu kızı yollamıştı. Yalnızca sabrını sınayan bir testti bu. Asude huysuz ve inatçı bakışlarıyla genç adama bakarken Yiğit de ciddi ve kararlı bir şekilde karşılık verdi bu bakışlara. Resmen bakışlarıyla savaşa girmişlerdi. Hiçbiri de kaybedecek gibi durmuyordu.


Loading...
0%