Yeni Üyelik
25.
Bölüm

Yüzsüzce Bir Yüzleşme - 25

@sukunettekelimeler

Kafe. Slow müzik. Sohbet eden insanlar. Etrafta dolanıp sipariş götüren garsonlar. Asude. Şahin.

''Ne iyi oldu böyle buluştuğumuz.''

Asude karşısındaki adamın kurduğu cümle üzerine zoraki bir tebessüm etti. Bakışlarını sağındaki masalardan birinde oturan Ada'ya çok kısa bir süreliğine dokundurdu. Onu tanımasa, gerçekten de kendi başına kahvesini içip tatlısını yiyen, önündeki telefonla ilgilenen biri sanacaktı. Öyle rahat, doğal ve normal görünüyordu.

Kendisi ise tam tersine, çok sıkılmış ve rahatsız hissediyordu kendisini. Diken üstünde gibiydi. Bu iş yüzünden ikinci kez Şahinle buluşmuştu ve onun hislerine karşılık veriyor gibi görünmekten çok korkuyordu. En son istediği şey kalp kırmak, boşa ümit vermek ve kursakta heves bırakmaktı. Tam da bu sebeple sıradan şeylerden konuşuyor, özel hiçbir şeye girmemeye gayret ediyordu.

Telefonu masanın üzerinde titremeye başlayınca Şahin'e ''Af edersin,'' deyip kendisine gelen aramayı cevapladı. Bu aramayı biraz da ortamdaki havadan kurtulmak için fırsat bellemişti. Fakat arayanın kim olduğuna dikkat etmeden öylece açması hayrına sonuçlanmayabilirdi ve bunu hesaba katmamıştı.

''Efendim Tuna abicim?''

Bir süre boyunca kuzen kelimesine hakaret olduğunu düşündüğünü adamla şimdi hiçbir şey olmamış gibi sevgiyle konuştuğu doğruydu. Eh, insan sevince affediyordu. Asude zaten sevdiklerine kolay kolay ne küs ne kızgın kalabilirdi.

''Asude, dışarıdaymışsın. Özlemle işlerin falan varmış sanırım. Ben de dışarıdayım, amcam dönerken bizim kızı da al getir dedi. Ne zaman kalkarsın?''

Henüz bir saattir buradaydı ve Okan başkomiser toplantının bittiğine, Şahin'in de gitmediğine emin olana dek burada kalmaya devam edecekti. Bu sebeple şimdi gidemezdi eve! Alel acele atıldı, ikna edici olmaya çalışarak konuştu.

''Biz daha ancak ısındık ya, sohbetin başındayız. Sen git eve, benim işim belli olmaz. Hiç bekleme.''

''Olur mu kızım! Amcam al gel dedi. Sen ne zaman döneceksen ben o zamana dek oyalanırım dışarılarda. Hem hava da karardı, yalnız gitme.''

''Bizim daha konuşacak çoook şeyimiz var Tunacım, sen git valla bak! Üzülürüm sonra.''

''Sen bir şeyler mi karıştırıyorsun Asude? Ne bu haller?''

Genç kız gözlerini şaşkınca ve iri iri açtı. Bu adam nereden anlamıştı şimdi bir şeyler çevirdiğini! Sanki yüzünü görüyordu mübarek! ''Altı üstü sesimi duyuyorsun sesimi!''

''Yook, ne karıştıracağım canım abim? Ben seni düşündüğüm için dedim ama iyi, madem sen ısrar ettin, oyalan bakalım sokaklarda. Ben mesaj atınca gelirsin attığım konuma. Şimdi kapatıyorum. Haydi eyvallah!''

Tuna'nın cevap vermesine fırsat bırakmadan, daha fazla bir şeyler çaktırmamak için şak diye kapattı telefonu.

''Tuna ha?''

Asude başını salladı. ''Beni dönerken alacakmış da,''

''Ben bırakırdım seni eve.''

''Yok,'' diye atıldı genç kız. Bir bu eksikti. Bir şeyler sakladıkça olayı idare etmekte zorlanıyordu. Hareket etmesini kısıtlayan bir bataklığın içinde gibi hissediyordu. Bu sebeple, en azından olabileceği konularda dürüst olmaya karar verdi.
''Aslında seninle buluştuğumu bilmiyorlar. Bir kız arkadaşımlayım sanıyorlar.''

Şahin anladığını belirtircesine başını salladı. ''Nedenini sorabilir miyim?''

''Sorabilirsin tabi de...'' diye mırıldandı Asude. ''Ben doğruyu söyleyemem.'' diye devam etti içinden. ''En azından bazı konularda.''

''Sordum farzedelim o zaman?''

Kendisinden beklenen bir cevap vardı ve herkes gibi karşısında oturan adamın da dürüstçe söylenmiş sözler duymayı hak ettiğini biliyordu. Bunu beklediğini de.

''Peki,'' deyip oturuşunu dikleştirdi ve ellerini masanın üzerinde birleştirdi genç kız. Şimdi dürüstçe bir konuşma gerçekleştirecekti. Aniden topladığı cesaret buna katkı sağlıyordu, şanslıydı.
''Şahin abi, sana söylemem gereken şeyler var aslında. Nasıl söyleneceğini bilmediğim için şimdiye dek sessiz kaldım. Ama bir şeylerin belirsiz kalmasındansa netlik kazanması çok daha hayırlı olur diye düşünüyorum. Tam da bu yüzden bu buluşma gerekliydi belki de.''

''Dinliyorum. Abiyi kaldırabilirsin bu arada, biliyorsun.''

Şahin'in canını yakabileceğini bildiği için çekinse de bir celsede söyleyip kurtulmanın en mantıklısı olduğunu kendine hatırlatıp derin bir nefes aldı ve sakince hissettiklerini açıkladı.

''Ben sana seslenirken abi kelimesini kaldıramam çünkü benim için kötü niyetli olmadığını düşündüğüm bir abiden farksızsın. Bana bakışlarını da görebiliyorum, Nil'e yahut başka bir kıza baktığın gibi değil. Mesajların, ilgin, alakan, hepsinin farkındayım ama ben sana aynı karşılığı verebilecek durumda değilim. Benzer şeyler hissetmiyorum, düşünmüyorum sana karşı. Seni kırmak istemediğim için açıkça konuşmadım belki, bu şekilde yüzüne karşı anlatmadım bir şeyleri. Bunda benim de hatam vardır, bilemem. Ama daha fazla seni ihtimal, heves ve hayallerle cebelleşmek zorunda bırakmak istemiyorum. Olmayacağını bil istiyorum. Özür dilerim.''

Şahin'in dudakları hoşnutsuz ve kırık bir tebessümle kıvrılmıştı. Elini uzun saçlarının arasına götürdü ve kaşır gibi hafifçe oynattı. Önünde duran bakışlarını kaldırıp karşısındaki kızın yüzüne baktı. Mahçup gibi duruyordu. Söyleyeceklerini de özür dilerim diye bitirmişti üstelik.

''Özür dilenecek bir şey yok.'' dedi soğuk kanlı kalmaya çalışarak. Bunları Asude'den duymadan önce de gerçekleri biliyor, tahmin ediyordu. Hissettiklerinin karşılığı olsa şimdiye dek böyle uzak kalmazlar, beraber sürüklenirlerdi bu denizin dalgalarında. Fakat aşık bir adam olarak olmasını istediklerini düşünmüş ve düşlemişti hep. İhtimaller bırakmıştı kendisine, sonucunu seveceği ihtimaller. Onlara tutunmuştu. Şimdi ise bizzat Asude'den bunları duymak o ihtimallerin üzerini, bembeyaz bir tuvali siyaha boyar gibi boyamıştı.

Zor da olsa yutkunup kızın gözlerine baktı. ''Cevap vermek zorunda değilsin ama sormadan edemeyeceğim, kalbinde bir başkası olduğu için mi?''

Asude bu konuyu açıklığa kavuşturabildikleri için oldukça rahatlamış hissediyordu. Tabi Şahin'in gizlemeye çalışsa da bazı mimiklerinden anlaşılabilen hayal kırıklığını gördükçe onun adına üzülüyordu. Bu iki his arasında gidip geliyordu, ta ki Şahin'in sorusuna dek. Afallamıştı.

''Başkası mı? Yoo. Yok başkası.'' derken zihninden geçen ve onu daha çok afallatan adamın görüntüsü, gerilmesine sebep oldu.
''Neden aklıma geliyorsun!''

Şahin yavaşça başını öne arkaya oynattı. ''İnandım farz et.''

''Gerçekten!''

''Haa,'' diye mırıldandı Şahin. Arkasına yaslanıp bu kez başını 'bu durum pek iyi değil' dercesine iki yana salladı. ''Öyleyse sen kendinin de inandığını farz et.''

Asude, az önceki biraz yüksek sesli 'gerçekten' atılımına kıyasla, bu kez oldukça sessiz ve durgun şekilde konuştu. ''Neden öyle söyledin?''

''Dilinin söyledikleri ile gözlerinin ve mimiklerininki birbirini tutmuyor gibi de, ondan. Bence tam anlamış değilsin ama bu sorunun cevabı senin verdiğinden farklı. Söylemek seni seven biri olarak zor da olsa, kalbinde birisi var diyebilirim. Bahse girerim aşıksın, ama yolun başındasın.''

Sustu Asude, sustu Şahin. İkisi de yüzleşmesi zor şeyler yaşamıştı. Bir süre kendi içlerinde gürültülü olup, içeceklerini yudumladılar.

Şahin haklı olabilir miydi?

- ''Haklı zaten canım. Yoksa 'kalbinde başkası mı var 'deyince Yiğit aklına neden gelsin?''

+ ''Belki öylesine geçerken uğramıştır.''

- ''Haha çok komiksin, böyle devam et. Filler de uçabiliyor.''

+ ''Yiğit'e mi aşığım ben şimdi?''

- ''Yok bana. Durmadan aklına gelen o. Merak ettiğin o. Kafanda sorular biriktirdiğin o. Etrafında olmak istediğin o. Abisi ve ailesinin başına gelenlerden ötürü kendi ailenin başına gelmiş gibi dünden beri üzülüp canını sıkma sebebin yine o. Arada saçma hayallere daldığını da unutma. İçlerinde yine o!''

+ ''Tamam anladık, sus sus! Off, ben şimdi napacağım peki? Başka adam mı yoktu da Yiğit'i seçtin be kalbim! Aşık olunca nasıl davranılır, ne olur ki hem? Ben şu an hiçbir şey bilmediğimi hissediyorum. AĞLAMAK İSTİYORUM.''

- ''Şşştt, tamam, çok da üzerine gitme kendinin. Şimdi yeri zamanı değil. Nerede, neden, kiminle olduğunu unutma. Yiğit'i sonra düşünürsün.''

+ ''Bu epey yüzsüzce bir yüzleşme oldu. Bu akşam olmak zorunda mıydı gerçekten. Tam birini bir nevi reddetmişken?''

Sessizliği bozan yaklaşık on dakika sonra Şahin oldu.

''Asude,'' dedi sakince. Genç kız ona doğru bakınca da dikkatini verdiğine emin olup konuşmaya devam etti. ''Bunlara rağmen ben sana değer vermeye devam edeceğim. Bir gün hissettiklerim değişir mi bilmiyorum ama her zaman bir problem olduğunda gerek arkadaş gerek abi olarak da yanında olacağımı bil. Bir sıkıntın olunca paylaşmaktan çekinme. Senin için elimden geleni yaparım.''

Asude samimi bir tebessümde bulundu. ''Teşekkür ederim.''

Yaklaşık on beş dakika daha oturduktan sonra Asude'nin telefonuna Okan başkomiserden mesaj gelmişti.

Okan başkomiserim: ''Görev tamam. Toplantı bitti. Şahin'le vedalaştıktan sonra haber ver, seni arayıp bizzat teşekkür edeceğim.''

Mesajı okuduktan sonra üzerinden bir yük daha kalktığını hisseden genç kız. Şahin'den müsaade isteyip artık Tuna'nın onu almaya geleceğini söyledi. Şahin'i önden gitmesi için, Tuna'nın onu hemen buradan alacağını söyleyip ikna etti. Şahin'in gittiğinden emin olduktan sonra Ada oturduğu masadan kalkıp Asude'nin yanına gelmişti. Az önce Şahin'in oturduğu sandalyeyi çekip oturdu ve arkasına yaslandı.

''İyi iş çıkarttın deniz yıldızı.''

Asude ''Sağ ol.'' derken sesinden yorgunluğu sezilebiliyordu.

''Yalnız bir ara epey ciddi bir şeyler konuştunuz sanırım. İkiniz de pek rahat görünmüyordunuz. Sustunuz, derinlere daldınız falan. Sen de ona karşı bir şeyler hissediyor musun yoksa?''
Ada sorusunu sorduktan sonra bir an düşündü. ''Pardon, beni ilgilendirmez tabi. Öyle meraktan soruverdim.''

Asude, sorun olmadığını belirtircesine elini havada sağa sola salladı. Aslında Ada dışarıdan bakınca oldukça mesafeli, kolay çözülmeyen, çok konuşmayan, ağır başlı ve her şeyi umursayan bir tipe benziyordu ama konuşurken tersine, rahattı. Bu durum Asude'yi şaşırtmıştı. Ondan 'başkalarından bana ne' mottosunda bir kadın davranışı bekliyordu. Hatta belki gıcık, sinir bozucu. Ama kadının dış görünüşü kesinlikle bazı noktalarda yanıltıyordu.

''Şahin abiye karşı bir şey hissetmiyorum. Ona da bunu açıkladım.''

''Hıı anladım, adam için zor olmalı. Neyse ki asıl zor olanı atlattı. Başını büyük dertlere sokmaması iyi. Tabi şimdiden sonra kurunun yanında yaş olarak yanma ihtimalini görmezden gelirsek.''

''Ne demek istiyorsun? Neden yansın ki, bütün akşam benimleydi, toplantı bitti, demek ki alakası yok bunlarla.''

''Farkında olmadan onu kullanabilirler, bunu demek istiyorum.''

Genç kız ''off'' çekip dertlice yanağını avucuna yasladı. ''Biri bitiyor biri geliyor. Ve ben kendimi yorgun hissetmeye başladım bile.''

Ada masanın üzerindeki dokunulmamış suya uzandı ve kapağını açtı. ''Herkesi kollayamazsın. Kendinden başla işe.'' deyip bir kaç yudum su içti. Suyu masaya bırakırken bakışları dışarıya doğru kaydı. Bir adam doğruca onlara bakıyordu.

''Iıım şey, sanırım şuradaki yakışıklı beyefendi sana bakıyor. Tanıyor musun?''

Asude arkasına dönüp Ada'nın baktığı yere baktı. Gülümsedi. ''Tanıyorum.'' deyip önüne döndü. Ada'nın hayran bakışlarını fark edince de hafifçe öksürdü. ''Öhöm, o yakışıklının bekleyeni var, beklediği var. Şöyle bakmazsan sevinirim.''

Eh sonuçta en yakın arkadaşıyla Tuna'yı evlendirme planları vardı kızın. Sıla & Tuna taraftarıydı o. Bu bir hayal değildi, gerçek olacaktı, emindi. Tek yapması gereken uygun ortam ve koşulları sağlamaktı. Sağlayacaktı.

Ada ''Pardon.'' deyip adamın üzerinde bıraktığı etkiyi görmezden gelmeye çalıştı.

Asude ise Ada ile vedalaşıp Tuna'nın yanına gitti. Genç adamın koluna girip arabaya doğru yürümeye başladıkları andan itibaren birbirleri ile de didişip gülüşmeye başlamışlardı çoktan. Geriye sadece müsait vakitte Okan başkomiseri aramak kalıyordu.


Loading...
0%