@sukunettekelimeler
|
~ 4 Temmuz 2017 Salı Şenol kravatını düzeltmişti son kez aynaya bakıp. Evde herkes bir koşuşturma içindeydi. Kendisi de çok önemli bir iş görüşmesi için hazırlanıyordu. Gerçekten iyi bir yardım kuruluşunda avukatlığına devam edebilirdi eğer her şey güzel giderse. Evdekilerle vedalaşıp dualarını aldıktan sonra dış kapıya çıktı ve yeni ayakkabılarını giydi. Bu sırada karşısında bir postacı belirmişti. "Şenol Bilir'in evi burası mı?" "Evet, benim." dedi ve telaşla saatine baktı. Aslında erken çıkıyordu evden fakat yine de içi rahat etmeliydi. "Bir zarfınız var. Şurayı imzalarsanız." Şenol hızlıca imzaladı ve adama iyi günler dileyip zarfı elindeki çantaya sokuşturdu. Çağırdığı taksi kapıda görününce arkaya oturup şoföre selam verdi ve adresi tarif etti. Yolda heyecanını bastırmak için az önce gelen zarfla ilgilenmeye karar verdi ve çantadan çıkarıp arkasını çevirdi. Gönderen de alıcı da kendisiydi. Önce anlam veremedi. Sonra dört yıl öncesindeki bir rehberlik dersinin içinde buldu kendini. "Ne yapacağız hocam kendimize mektup yazıp? Herhalde hepimizin dört yıl sonra evde oturmaktan ve yalnızlıktan canı sıkılacak diye düşünüyorsunuz ki bu mektuplar hayatımıza biraz heyecan katsın." diye takılışı geldi aklına, Betül hocasına. Ve sınıf arkadaşı Gül'ün "Ne kadar ruhsuzsunuz siz erkekler!" diye göz devirmesi. Ne yazmış olduğunu merak ederek zarfı açtı. 19.12.2013 Kendime "Merhabaalaarr" demek çok saçma geldiği için Abdussamet'in de önerisini dikkate alarak Selamünaleyküm diyorum. Bu iş pek bana göre değil. Belki de Gül'ün dediği gibi ruhsuzum, bilmiyorum. Bence hayatımın sıradanlığından ötürü böyle. Ne ahım şahım bir başarım var buraya kendimi övebileceğim, ne bir derdim, ne bir heyecanım, ne de bir hasretim. Ama belki de çocukluğuma hasretim? Dünyayı keşfeden, yeni şeyler öğrendikçe haz duyan, bir topun peşinde koşturup oyunlar oynamaktan sıkılmayan ve mahalledeki kızları sinir etmekten zevk alan bir çocukluğa. Bu sabah edebiyat dersinde bizim kızlar konu açtı da şu savaşın ve zulmün ortasında kalan çocuklardan bahsettiler. Onlar büyüdüklerinde özleyecekleri bir çocuklukları da olmayacak diye düşünüyorum. Kim acı dolu yıllarına özlem duyar ki? Tüm bunlar adaletsizlik. Aslında birileri bu adaletsizliklerin önüne geçmeye çalışmalı. Belki de ben de o birilerinden olmalıyım. Tabi bu notlarla orası biraz zor görünüyor. Sahi, olabilir miyim ki, neden olmasın?! Şimdi ben en iyisi hem kızlara hem Betül hocaya teşekkür edeyim. Saçma bulup yazacak bir şey yok dedim lakin bak nerelere geldim. Resmen kendime yıllardır belirleyemediğim hedefi bu mektupta belirledim. Aferin be! O zaman artık çimlere yatıp gökyüzünü izlemek yerine biraz da ders çalışalım ki betonlar arasından dumanlı ve isli bir karaltıyı seyretmek zorunda kalmasın birileri. Eğer bunu okuyorsan, kal sağlıcakla. Biraz matrak bir gençtim fakat pek de sesim çıkmadığı için belli olmuyordu o zamanlar. Mektubu bitirişim ve başlayışımdan biraz belliydi. Gülümseyerek mektuba baktım. Gerçekten de bu mektupla bu hedefi koymuştum kendime. Betül hocamla da hâlâ görüşüyorduk. Bayramda seyranda arar sorardım. Kim derdi benim ders çalışacağımı ve avukat olacağımı? Bu kararı iyi ki vermiştim. Olmuştum işte. Artık gökyüzünü maviye boyama vaktiydi. Salıncakta çocuk sallama vaktiydi. Çocukluğunu özleyen nesiller vaktiydi. İyi ki de bu mektubu yazmıştık. Avukat Şenol Bilir! Hamd olsun. |
0% |