Yeni Üyelik
3.
Bölüm

•Postacının Uzattığı Zarf• 3

@sukunettekelimeler

~ 4 Temmuz 2017 Salı


Kapıdaki postacının uzattığı zarfı elleri arasına alan Ekrem bey gereken imzayı atıp oturma odasına geçti ve koltuğa oturup arkasına yaslandı. Gözleri yakını iyi görmediği için gözlüklerini takıp zarfın arkasına baktı.


Gönderen : Yasin Kılıç


Gönderilen : Yasin Kılıç


Okuduğu isim gözlerinin dolmasına sebep olurken, elindeki zarfa anlam veremedi. Zarfı dikkatlice yırtıp içindeki dörde katlanmış kağıdı açtı ve en üstündeki tarihe baktı : 19/12/2013 . Ve oğlunun karışık el yazısı.


19.12.2013


Selam, gelecekteki ben!


Dört yıl daha büyüdün hadi hayırlı olsun. Ne değişti bu dört yılda? Çok şey değişmemiştir herhalde. Mesela annem hâlâ beni çocuk sanıp "sıkı giyin" , "yemeğini yedin mi" , "aman şimdiki kızlara dikkat et doğru dürüst kimsede edep kalmamış" diyor mu?


Ya da babam "bu yaz kaçış yok çalışacaksın adam gibi" diye söyleniyor mu?


Nazlı hâlâ "abi gelirken bana çikolata al" diye kesintisiz her gün arıyor mu? Sen de ona almayacağım deyip, akşam alıp da geliyor musun?


Bana kalırsa bunlar asla değişmeyecek şeyler. Nazlıyı sinir etmeyi sevmek. Yine de isteklerini geri çevirememek. Babamı anlamak ve aslında dediklerini yapacak olmak fakat hitabetinden dolayı inat edip ters cevap vermek. Annemin kızlar hakkında uyarılarına sonuna dek katılmak ve kendine göre edepli bir kız bulamayacağını düşünmek. Bu fikirden vazgeçeceğimi hiç sanmıyorum. Bence şuan bunu okurken hâlâ böyle düşünüyorsun. Fakat halamlar olsun, anneannemler olsun sürekli bir evlenemedin diye takılıyorlardır sana. Yani bana. Boş ver be, bekarlık sultanlıktır Yasin!


Kendi kendinle konuşmak çok ilginçmiş.


Ee söyle bakalım, kazanabildin mi istediğim bölümü? Mühendis olabildin mi? Olamadıysan da canın -yani canım- sağ olsun diyeceğim ama ol bir zahmet! O kadar çalıştım be!


Neyse, yeter bu kadar geleceğe seslenmek. Saçma geldi bana bu fikir. N'apacaksın, Betül hocanın işleri işte. Kıramıyorum da kadını, bize çok iyi davranıyor.


Kendine -kendime- iyi bak ve asla ağır başlı, eline el değmemiş, gerektiği yerde eğlenceli olmayan bir kız uğruna sultanlığımdan vazgeçme.


Yasin, Kendin


Elindeki kağıdı seyretti, seyretti Ekrem bey. Demek oğlu öğretmeninin isteğiyle gelecekteki kendine yazmıştı bu mektubu. Gözlerindeki yaşı sildi. İçindeki pişmanlık boğazına düğüm oldu.


Hitabet...Keşke biraz daha yumuşak konuşsaydı oğluna. Sözcüklerini güzel seçseydi. Yoksa biliyordu, yüreği güzeldi oğlunun. Burada olsaydı da Nazlıyı sinir etseydi. "Uğraşma kardeşinle" demezdi. Burada olsaydı da annesinin nasihatlerine "Biliyorum anne" deseydi. "Olsun bir kere daha duymuş ol, unutmazsın" demezdi. Ama yoktu.


Gitmişti, o hayallerindeki değil, gönlündeki kıza kavuşmasına bir kaç gün kala. Çarşıda karşıdan karşıya geçerken, bir kız çocuğuna araba çarpmasına engel olmaya çalışırken! Nazlı'ya çikolata, sevdiği kıza çiçek alamadan dönmüştü eve.


Annesi. Onu ise bu mektubu yazdıktan iki yıl sonra kaybetmişti.


"Nasihat etseydi de gitmeseydi" diye geceleri gözyaşı dökerken oğlunu duyardı hep. Evet, olmuştu mühendis. Çalışan elbet karşılığını alırdı. Evlense de sultanlığını korumaya devam edeceği, annesinin beğeneceği kızı bulmuş, fakat yine bekar sultan kalmıştı. Gitmişti. Sonsuzluğa. Oğlu bunu 4 yıl sonraki kendisine yazarken, üç yıl sonra hayatta olmayacağını bilmiyordu.


Hayat , getirisi belli olmayan büyük bir yolculuktu.


Loading...
0%