Yeni Üyelik
14.
Bölüm

•Tekerrür• 14

@sukunettekelimeler

~ 4 Temmuz 2017 Salı


Hüsna Beyza aynada kendine baktı. Okula gitmek için hazırdı. Henüz zamanı olduğu için, bugün kursu öğleden sonra olduğu için acele etmesine gerek yoktu. Son sınıf öğrencilerine üniversite hazırlık kursu veriyordu. Bundandı yazın ortasında okula gitmesi.


Sabah gelen zarfı heyecanla eline aldı ve bir süre gülümseyip zarfa baktı. Lise zamanını çok seviyordu ve arkadaşlarını özlüyordu. Gül ve Yasin'i kaybetmek onun üzerinde büyük etki bırakmıştı. Tüm arkadaşlarını çok seviyordu çünkü. Hayalinde hep bu zarfları 4 yıl sonra alınca sınıftaki arkadaşlarını toparlayıp beraber bir şeyler yapmaya davet etmek vardı lakin şimdi böyle bir şey yaparsa, Gül ve Yasin olamayacaktı! Zarfı buğulu gözleriyle açtı. Katlanmış kağıdı da düzeltip dört yıl evvel yazdığı satırları okumaya başladı.


19.12.2013


Sevgili gelecekteki ben,


Şimdi son sınıf olarak bunu yazıyoruz ve ben dört yılda kardeşim gibi bağlandığım bu insanlardan ayrılmanın hüznünü şimdiden duyuyorum.


Bazı insanlar hayatınızda olmazsa olmaz olurlar. En saçma esprileri, en kötü şakaları dahi sizi güldürebilir. Mutsuzken sana sundukları bir tebessüm ve iki sohbet seni neşelendirebilir. İşte böyle benim için bu sınıf. İyi ki bu okulda ve bu sınıftayım diyorum kendime. Çok şey öğretti bana sınıf arkadaşlarım. Sabrı, şükrü, birlik olmayı, güveni, merhameti, tevazuyu... Her biri ayrı bir ders verdi bana hayatlarıyla, eylemleriyle ve halleriyle. Beraber o kadar güzel zamanlar geçirdik ki. Kimi zaman kötü bir haber aldık, hep beraber hüzünlendik. Kimi zaman hatalar yaptık, hep beraber korktuk, heyecanlandık. Kimi zaman çok bunaldık, hep beraber eğlendik. Çoğu zaman da güldük. En ufak şeylere bile. O bir anda tüm problemlerimizi unutup, içtenlikle güldük.


Hatırımda kalan bazı eğlenceli anıları da yazmak istiyorum buraya. Ya dört yılda unutursam diye. Sonuçta benim hafızam pek de iyi değil..


¤ Havalar serindi. Bahçede oturuyorduk kızlarla. İlk sene. Sonra Hanife bir çamurdan kaçıyordu, bir "içeri girelim, üşüdüm" diye tutturuyordu. Ben de ona "Hanife, canım arkadaşım biraz doğayla iç içe ol!" dediğim esnada ayağa kalkarken ayağım takılmış ve yere yapışmadan evvel banka tutunup oturmuştum. Gül de "Az önce sen doğayla iç içe oluyordun yalnız." diye lafı gediğine oturtmuştu.


¤ Fehime'nin kardeşi okula gelmişti. Henüz iki yaşındaydı ufaklık. Arzu hoca da onu görünce hafiften vurarak sevmeye başlamıştı.


Talha Aytaç : Arzu hoca çocuğu dövüyor.


Sonra Fehime kardeşini annesine verip geri geldi.


Arzu hoca : Kaç kardeşsiniz?


Fehime : Üç, hocam.


Abdussamet : En küçüğü sen misin?


Az önce iki yaşındaki kardeşi görüp de bunu sorunca bizim ateş eden bakışlarımıza maruz kalmıştı Abdussamet.


Arzu hoca : Oğlum, kardeşi ondan büyük gibi mi gözüküyordu?


¤ Almanca dersi, edatları öğreniyoruz. Kandemir hoca iki tanesini yazmamış tahtaya, unutmuş. Bilal Yasin söyledi ve hoca yazdı. Sonra Kandemir hoca bir iki tanesini de karıştırdı.


İsmail Servet : Hocam biz bilmiyoruz diye siz kafadan atıyonuz mu bunları? !


¤ İngilizce dersinde


Abdussamet : Hocam! Erkekler ikiye ayrılır.... Ve maç yaparlar


¤ İkinci sene Almanca dersi. Kandemir hoca bazılarımızın isimlerini yazın unutmuş.


Talha Aytaç : Hocam benim adımı hatırlıyor musunuz! ?


Abdussamet : Hocam onun adı Abdussamet! Abdussamet!


Kandemir hoca : Ya biliyorum ben zaten. Abdussamet o. (Aslında Talha)


Talha Aytaç : Hocam ne Abdussamet'i ya ben Talha Aytaç, Aytaç!


...


Bir süre sonra hoca derse başladı. Soru için de Talha Aytaç'a "Talha bunu da sen söyle." dedi.


Talha Aytaç : Hocam ne Talha'sı, ben Abdussamet , Abdussamet! Talha o, o yapsın soruyu. (diye Abdussamet'i işaret etti)


¤ Ingilizce dersinde hoca herkesi görevlendirdi. Herkes çıkıp konu anlatıyordu ve o derslik öğretmen o kişi oluyordu.


Bilal Yasin öğretmenken ,


Binnur : Sen nasıl İngilizce öğretmenisin?! Hep Türkçe konuşuyorsun!


Bilal Yasin : Çünkü İngilizce konuşursam sen anlamazsın.


¤ Biyoloji dersinde hoca mide yıkanmasını anlatıyor :


"...burnundan borular sokuyorlar..."


Zülal : ayy canlıyken mi!!?


hoca : Yok, önce kafaya bi'tane sıkarlar, ondan sonra!


¤ Matematik dersinde ders kaynatma yöntemi. Nagihan hocaya,


İsmail Servet : Hocam! Hırkanızın düğmeleri çok güzelmiş!


¤ Rehberlik dersinde anket doldururken.


Ben : Hocam peki siz kendinizi yirmi yıl sonra nerede görüyorsunuz?


Lale Cemre ve Şenol aynı anda bağırdı : "Mezarda!"


¤ Derste hayaller üzerine konuşurken :


Şenol : Hocam hayaller Paris dedik, orayı da bombaladılar.


(Aynı hafta Paris bombalanmıştı)


¤ Anıl hoca : Biraz önce güldüm. Saksıya koydular beni.


¤ Anıl hoca : Kızlar bak yüz verince hemen şımarmayın.


Abdussamet : Hocam 100 mü verdiniz!!?


¤ İsmail Servet : Hocam kum sıvı mıdır?


¤ Matematik dersinde.


Yasin : Hocam voleybol oynayalım mı?


Nagihan hoca : Hayır, voleybol oynayana kadar işim gücüm var, e-okula notlarınızı gireceğim daha.


Abdussamet : Hocam, Yasin'in bilgisayarı var, isterseniz verelim. Siz söyleyin biz girelim e-okula.


Hoca : Hayır.


Abdussamet : O zaman biz söyleyelim siz girin.


¤ Biyoloji dersi


Barış hoca : Proje ödevlerini teslim eden var mı daha?


Şenol : Hocam yaptım, kardeşim mahvetti. Tekrar yapmam lazım.


Barış hoca : Güzel, kardeşin sağ mı hâlâ?


Şenol : Evet evet.


¤ Üçüncü sene Almanca dersi. Hoca mavi takım elbise giymiş.


Kandemir hoca: Konuşmayın tahtayı dinleyin.


Hanife : Hocam çok yakışıklı olmuşsunuz dikkatim dağılıyor.


(Hemen zaten düzgün olan üzerini düzeltiyor hoca. Biz gülüyoruz.)


Şenol : Hocam mavi size çok yakışmış.


Abdussamet : Arkadaşlar hocaya yürümeyin not vermiyor.


Ayy neyse herkes kağıdını veriyor ben de bitireyim hemen. Aklıma bunlar geldi ama bir sürü eğlenceli anımız var daha.


Hepsinin ömürleri boyu huzurlu olması dileği ile.


Sevgiler,


Hüsna Beyza Çavuşoğlu


Kağıdı dikkatlice katlayıp tekrar zarfa koydu ve zarfı da dolabına yerleştirdi. Bunu saklayacaktı hep. Okula gidene dek dostluk kavramını düşündü. Gerçekten de çok önemliydi insan için bu kavram. İyi bir dost insana her türlü destek olur ve sorunlarında yardımcı olurdu. Sadece derdini dinlese bile yeterdi. Ve dostlar yıldızlar gibiydi. Uzakta da olsalar, görünseler de görünmeseler de hep vardılar.


Okula varıp sınıfa girdiğinde herkes önündeki kitapları kaldırdı ve sınav kağıtlarını bekledi. Önce selamlaştılar. Deneme sınavı yapmayı planlamışlardı bugün için. Herkes ne seviyede, hangi konulara ağırlık vermeli görmek için. Hüsna Beyza elindeki boş kağıtları herkese dağıttı. Öğrenciler boş kağıttan daha fazla korkmuştu.


"Evet arkadaşlar, nasılsınız?" deyip sohbet açtığında "Hocam zaman geçecek ama, soruları söyleyin." diye atıldı bir öğrenci. Besbelli stresliydi.


"Sakin olun arkadaşlar. Biraz sohbet edelim. Nasılsınız?"


"Hocam sınav yok mu?"


Hüsna Beyza tebessüm etti. "İşte sınavınız. Dört yıl sonraki kendinize bir mektup yazın."


Loading...
0%