Yeni Üyelik
11.
Bölüm

11 - Aşk

@sukunettekelimeler


Mervan'ın son cümlesi bitince araya giren bir kaç saniyeden sonra aynı cümleyi tekrar eden bir diğer ses doldu Nidal'in kulaklarına. "İman ettik, teslim olduk."

Henüz yeni kuruyan gözleri tekrar güz yağmuruna dönmekteydi. Derin bir nefes alıp kendini toparladı ve odanın içine doğru sakince yürümeye başladı. Göğsüne bastırdığı Kitaptan güç aldığını hissediyordu. Çünkü O'nun gücüne inanıyordu. Az evvel sevdiği adamın ruhuna gönderdiği ayetlerin yerini bulup ona huzur ve güç kattığını biliyordu.

Bakışları genç adamın bakışlarına yakalandığında içindeki tüm organların titrediğini hissetti. Yatağın ayakucunda dikilip suratında kırık bir tebessümle Mervan'a hitaben konuşmaya başladı.

"Mervan, o kadar güzel söyledin ki.. Kendimden biliyorum, insan bazen bir noktaya geliyor, boğulduğunu hissettiği bir noktaya.. Ve o noktada birilerinin çıkıp hakikatleri insana hatırlatması gerekiyor. Bizim de bildiğimiz ama kaçıp ruhumuzun kuytularına saklanan o derin gerçekleri birinin sobelemesi, tekrar gün yüzüne çıkarması gerekiyor. Ben boğulurken bana kimi zaman sen, Süreyya teyze, babam, halam hatırlattınız ; kimi zaman da Eymen Mahir."

Son cümlesini söylerken bir kaç saniyeliğine bakışlarını yatağın başlığına yaslanmış bir şekilde oturan genç adamın solgun yüzüne çevirdi. "Eymen Mahir de biliyor bize her nimetin emanet olarak verildiğini, emaneti sahibinin dilediği vakit geri alabileceğini. Bunun ondan bir şey eksiltmediğini, hâlâ kendisi olduğunu, hâlâ yüreğinin aynı çarptığını, hâlâ onu aynı sevdiğimizi. Değil mi?"

Genç adamın bakışı Nidal'in gözlerine takıldı. Yavaşça başını salladı evet dercesine. "Biliyorum." diye fısıldadı. "Özür dilerim. Sadece, birden kabul edemedim, eksik hissettim, ağır geldi.."

Mervan hafifçe tebessüm etti. "Sadece biraz konuşmaya ihtiyacı vardı."

Ortamın havasını tatlandırmak adına gülümsedi Nidal. "Biraz mı? Yarım saatten fazla oldu!"

Mervan da hafifçe gülümserken, Eymen Mahir'in dudakları da yavaş yavaş kıvrılıyordu. "Kolay ikna olmam, biliyorsun Nidal."

Gülümsemesi genişledi genç kızın. İçinde hem hüzün hem de sevinç biriktiren gülümsemesi. "Bilmem mi?" deyip elindeki Kuran'ı Mervan'a uzattı tutması için. Mervan, Kitabı besmeleyle alınca Nidal yatağın boş kısmına oturdu dikkatlice. "Şimdi pansumanınızı yapabilir miyim beyefendi?"

"Tabi, buyrun hemşire hanım."

Kırık tebessümü hâlâ dudaklarındayken yandaki tepside duran pansuman malzemelerine uzandı Nidal.

Mervan "Ben namaz kılmaya gidiyorum." deyip elindeki Kuran'a sıkıca sarıldı ve odadan çıktı.

Nidal, parmaklarıyla dikkatlice genç adamın sol gözündeki bandajı çıkartırken ellerinin titremesine engel olamadı. Elleri titredi, çünkü içi de titriyordu. Çünkü onu kaybetme korkusunu her hücresinde hissetmişti. Pansumanı yaparken her şeyi yeniden yaşıyor gibi hissetti bir an ama çok şükür ki karşısındaydı işte, göğsü inip kalkıyordu, nefesini duyuyordu.

Nidal, genç adamın sol gözüne yeni bir bandaj takıp pansumanı bitirdiğinde kendine engel olamadan bakışlarını solgun yüzünde gezdirdi ve doldu gözleri. "Sana bir şey olacak diye çok korktum..." diye fısıldarken o bahsettiği korkunun ne denli güçlü olduğunu, bunları sevdiği adama söyleyebiliyor olmasından ötürü bir kez daha anladı.

Eymen Mahir acıyla yutkundu, genç kızın göz yaşlarını silmemek için kucağında zor tuttuğu ellerini yumruk yaptı. "Benden öyle kolay kurtulabileceğinizi mi düşündün?"

Eymen Mahir yumuşatmaya çalışsa da genç kız için oldukça ağır ve yüzüne vuran sert bir gerçekti hepsi. Bu nedenle tutamıyordu içinde. "Seni kaybedeceğim sandım Eymen Mahir. Gözlerini açana dek kaç kez öldüm , dirildim!"

"Gözlerimi değil, gözümü."
Nidal, kaşlarını çattı ve sertçe genç adamın suratına baktı. Tam bir şey söylemek üzere dudaklarını aralamışken Eymen Mahir tekrar konuştu yorgun sesiyle.
"Biliyorum, tamam, özür dilerim."

"Gözün, kolun, bacağın neyin eksikse fark etmez; karşımda nefes alıyorsun Eymen Mahir. Karşımda beni dinliyorsun, bu yeter inan ki bana."

"Nidal.." deyip genç kızı durdurmak istedi Eymen Mahir. Daha fazla konuşmasın, daha fazla içini açmasın istedi. O cesur davranıyordu, ama genç adam şuan cesur davranacak denli güçlü değildi. İçini açabilecek denli kuvveti yoktu, korkuyordu.

Yine de devam etti Nidal, susmadı. "Seni hâlâ aynı seviyorum Eymen Mahir. Hep de aynı seveceğim. Hatta kaybetme korkusunu yaşadım ya, daha da çok seveceğim. Bunu unutma olur mu?"

Nidal, parmaklarıyla gözlerinin altındaki ıslaklığı silip derin bir nefes aldı kendini toparlamak adına. Şuan ondan bir beklentisi yoktu, susuyordu genç adam ve susabilirdi dilediğince. Tek isteği iyi olmasıydı.

"Biraz dinlen şimdi sen. Benim evi aramam gerek, herkes meraklanmıştır." deyip oturduğu yerden kalktı, ince pikeyi genç adamın üzerine doğru çekip arkasına döndü ve hızla odadan ayrıldı.

Personel odasına girdi, oda boştu. Çantasını aradı etrafta, sonunda askıda olduğunu fark etti. Telefonunu çıkarıp bir koltuğa oturdu ve rehberden babasını bularak arama tuşuna bastı. Süleyman beyi durumdan haberdar ettikten sonra telofonu koltuğun üzerine bıraktı. Arkasına yaslanıp derin bir nefes alıp verdi. İçi rahattı artık.

Ameliyathane kapısında kimseyi bulamadığı ân yaşadığı o dehşeti hatırladı. Tam ameliyathanenin kapısından uzaklaşacakken kapı açılmış, bakışları Muaz'ın yorgun bakışlarını bulmuştu.
"Nidal, ameliyat bitti. Eymen Mahir'i boş bir yatağa sevk ettik." demişti Muaz.

"Hangi odada? Nasıl geçti ameliyat? O iyi mi?"

Genç kızın telaşla peş peşe sorduğu soruları tek tek cevaplamıştı Muaz. "İkinci kat, bizim personel odasının yanındaki oda. Ameliyat zor geçti ama şanslıydık çok şükür. Kurşun beyne ve diğer sinirlere zarar vermemiş. Ama.."

"Ama?"

"Sol gözünü kaybetti maalesef."

Anladığını belirtircesine başını sallamıştı Nidal. Arkasını dönüp hızla ikinci kata doğru giderken içinden Allah'a dualarını kabul ettiği, onu kendine bağışladığı için şükrediyordu. Sol gözünü kaybetmesi kızın canını yaksa da yaşıyor olmasının ferahlığı her şeye üstün basıyordu o an.

Eymen Mahir uyanana dek yanında kalmıştı. Yalnızca Meryem evden onun için teniz kıyafet getirdiğinde personel odasına gidip üzerini değiştirmişti ve namaz vakitlerinde namaz kılmıştı. Diğer zamanlarda Mervanla birlikte genç adamın başında beklemiş, dua etmiş, Kuran okumuştu. Eymen Mahir uyandığında Nidal ve Mervan sevinirken, genç adam eksikliğini derinden hissettiği sol gözü sebebiyle gerilmiş, korkmuş, şaşırmıştı. İlkin kimseyi görmek istememişti. Onunla konuşmak isteseler de tek başına olmakta ısrar ediyordu Eymen Mahir. Mervan, Nidal'den yalnız kalmaları için müsaade isteyince dışarıya çıkmıştı genç kız. Hastanenin bahçesinde ayetler fısıldamıştı Eymen Mahir'in ruhuna, yüreğine. O sırada Mervan dostuyla konuşmuştu. Nidal, kapıda durup dinlerken yalnızca sonunu yakalamıştı bu konuşmanın. Ama başarmıştı Mervan, tutmuştu elinden arkadaşının, çekmişti kuyudan.

Nidal'in göz yaşları tekrar akmaya başladı. Bu kez sebebi, dualarını kabul eden Rabbi idi. Onu işiten, onu gözeten Rabbi. Milyarlarca varlığın içinde onunla ilgilenen, sesini dinleyen, yüreğini bilen Rabbi. Rabbi olan Allah'a hamd etti. Bu büyük acıyı hafiflettiği için, her gün ve her saniye fark etmediği nice nimetlerle kendisini nimetlendirdiği için, kaybetmekle karşı karşıya kalmadan yeterince değer bilmeyen ve şükür etmeyen kendisine ve insanlığa her şeye rağmen her zaman nimetlerini sunduğu için şükretti.


💐

Sevmek gönle düşmekle olur, ruha değmekle büyür. İnsan eksikken de sevebilir, yarımken de kabul edebilir yüreğine karşısındakini. Değer vermek bir insanın varlığına da yokluğuna da değer vermekten geçer çünkü. Fazlasına da, eksiğine de. Gecesine de, gündüzüne de ve sevincine de, hüznüne de.

💐


12.05.2020Salı


Loading...
0%