@sukunettekelimeler
|
O ağrılarımdan biri beni bulmuştu yine ve zar zor uyuyakalmıştım gece. Sabah da geç kalkınca bana, babaanneme iletilmesi için bırakılan bir çift söz kalmıştı. ''Hakkını helal etsin.'' Yine baş ağrımla boğuştuğumu duyunca uyandırmayın demiş. Zaten uyansam ne olacaktı ki? Arkasından el mi sallayacaktım? Öyle değil işte, yine de uyanmalıydım. Uyandırmalıydılar. Giden Özkan olsa bile sırf yılların hatrına uyandırmalıydılar beni. Son bir şey söylemeden olur muydu hiç? 'Bir açıklama yapmayacak, veda etmeyecek, gidiyorum demeyecek, gittiğinin haberini başkaları aracılığıyla bana gösterecek kadar değer vermiş demek ki!' diyordum içimden fakat öyle olmadığını biliyordum. Gi-gitmişti. Ayaklarımdaki enerjinin tükendiğini hissedebiliyorum. Sızlıyordu. Okulda çantasını unuttuğunda ona yetişmek için soğuk havada arkasından koştuğum gün, kulaklarım nasıl sızlamıştı da sonra hasta olmuştum, işte öyle sızlıyordu bacaklarım. Daha önce hiç bu kadar yorgun düşmemişlerdi. Yatağıma doğru bir adım atmaya çalışsam da başaramadan yığıldım yere. Ellerimi saçlarımın arasına geçirdim, içimden fışkırmak isteyen ağlama hissini bastırdım. Yıllardır bir gidiş için mi zamanımızı harcamıştık? Nereye olduğu belirsiz bir gidiş için. Suratımdaki ıslaklıklar, kendimi tutamadığımı ve ağladığımı işaret ediyordu. Gittiğine göre, ağlamaya değecek biri değilmiş o! Aklım bunu söylüyor, ağlama diyordu. Yine saçmalıyordu işte, nasıl ağlamayacaktım? Nasıl ağlanacağını çok iyi öğrenmiştim de, nasıl ağlanmayacağını öğretmemişlerdi bana. Aslında öğretmişti Selim küçükken. Fakat biri gidince olanını değil. Onu öğretmemişti. Hani filmlerde gidenin ardından su dökerler ya? Gidenin ardını zaten gözyaşları suluyormuş, gerek yokmuş başka suya... Hıçkırıklarımı bastırmaya çalıştım. İçimdeki gürültüleri susturmaya çalıştım. Başaramadım. ''Gittin, bittim Selim.'' ''Şimdiye dek hep affettim seni. Çünkü sevdim. Bazen kızdığım, kırıldığım halde güldüm! Sen ne yaptın Doktor! Gittin-- Hayır hayır! Sen kaçtın. Sen kaçtın be adam! Gitmedin sen, kaçtın. Korkaksın çünkü.'' Şimdi burada olsa ''Sevdiğim birine zarar gelmesini istememek korkaklıksa, korkağım.'' diyeceğini biliyordum. Allah'ım! İçimde tarifi olmayan bir sızı vardı. Bir insanın kalbi bu denli sızlarken hâlâ hayatta kalır mıydı? İçimin pencereleri açık kalmış, üşümüşüm babaanne. Hayallere yenik düşmüşüm babaanne ben. Kim kurtarabilir insanı kaybolan hayallerinin elinden? Hiç bu kadar boşlukta hissetmemiştim. Odamın kapısı açıldı. Başıma dek çektiğim battaniyenin altında sımsıkı yumdum gözlerimi. Kapı kapandı. Keşke uyuyor olsam, ve uyandığımda geçse. Her şey bir kabus olsa. Belki de her şey bir kabus ve ben uyuyorum. Az sonra uyanacağım. -⏰⏳⌛⏰- Artık faydasızdı bunu düşünmek. Yoktu ve gitmişti. Hayır yani nasıl gitmişti? Ben olsam vazgeçer dönerdim. Erkekler daha mı çok duygularını bastırabiliyordu acaba? Yine bunlar nereden aklıma gelecek, Perihan teyzeyi gördükçe geliyor. Onlar da bize çaya sık sık gelince, bana da sık sık bunlar geliyor işte. ''Bizim oğlan yerleşmiş neyse ki. Küçük bir ev tutmuş. İki oda bir mutfak varmış ama tek kişi ya, yeter zaten. Bu hafta da gelecek, kalan eşyalarını alacak inşAllah. Hem o zamana dek tamamen oradaki hastaneye de geçmiş olur.'' Bakışlarımı hızla babaaneme çevirdim. O da duymuştu, gelecekmiş işte tekrar. Yoksa niye bi 'Allah'a emanet ol' demesin dimi? Bana tebessüm eden babaanneme tebessüm ettim. ''Ne zaman gelecekmiş Selim, ne zaman?'' Babaannem duymuş da olsa sormuştu. ''Bu hafta gelecek Nuriye teyze. İki gün sonra.'' ''Hee. Söyleyun ona gelince bana uğrasun.'' ''Tamam söylerim.'' diyen Perihan teyze tekrar anneme dönüp sohbete devam etti. Ezberlediğim bir şiirin son mısrası geldi hatrıma. Ne acı, günlerle ölçülüyor ayrılıklar. Değil mi, ne acı? Günler... Bizi bir sona sürükleyen günler. Zamandan bir parçanın kıstırılmış adı. Ben de günlerle ölçmeyi bırakmıştım günler haftaya döndüğünden beri. |
0% |