@sukunettekelimeler
|
''Ellerine sarın kalbimin içini • İnsan ne garip varlıktı! Kendini kıskıvrak yakalayan acılara, çaresizliklere, kayıplara, korkulara ve daha bir çok şeye rağmen; "Ben bununla nasıl normal yaşamıma devam ederim?" demesine rağmen ediyordu işte. Okula gitmiş, dekanla görüşmüş, dersime girmiş, öğrencilerimle tanışmıştım bile. Fakat tüm bunlara rağmen aklım, çantadaki telefondaydı tüm gün. Bana yine uzun gelen bir günün sonunda dersler bitmişti. Hızlı adımlarla caddede yürüyordum. Eskiden beri çalışan kahvecinin önünden geçerken adımlarımı yavaşlattım, içeriye doğru çekinerek baktım. Zihnime bir anı tezahür etti, onu başımdan savdım ve içeriye girip oturdum. Bir kahve söyleyip çantadaki telefonu ellerimin arasına aldım. Şifreyi girip tek tek her bir uygulamayı karıştırmaya karar verdim. Notlara dün hızlıca göz atmış olsam da tekrar girdim. Hayır, cidden bu tarihlerin ne olduğuna dair fikrim yoktu. Maillere girdiğimde de işe yarar şeyler karşılamadı beni; bildirimler, ödevler, sunular... Son aramalara baktığımda hep aynı kişiler üzerinde takıldı durdu bakışlarım; "Annem, Abim, Babam, Hatice teyze, Bilge..." Abisinin numarasını kendi telefonuma kaydedip mesajlara girdim. Kendi ismimi görmek beni şaşırtmıştı. En son yıllar önce mesajlaşmıştık, bu konuşmayı neden silmemişti ve saklıyordu? ''Neden ha! Neden Ahmet Akif?!'' Benimle olan mesajlara bakmak için can atan yanımı bastırdım, kendime engel olarak ilkin Bilge'yle olan konuşmasına girdim; havadan sudan konuştukları şeyler vardı. Önüme konan kahveden bir yudum alıp titreyen parmağımı ismimin üzerine değdirdim; Ahmet Akif Ekranı en üste dek kaydırıp konuşmaları okumaya başladım. Pazar, 30.11.2014 Selamunaleyküm Ahmet Akif. Yarın babam bizi bırakacak, haber vereyim de erken kalkma boşuna dedim... Aleykümselam. Çok teşekkür ederim ama yarın okula gitmeyeceğim.
Pazartesi, 15.12.2014 Kitabını unutmuşsun, lazımsa getireyim? Sanki yarın sınavın olduğundan bahsediyordun.. Evet. Ben de onu arıyordum Sorun yok, ben getiririm. Zaten bakkala gideceğim. Tamam o zaman. Çok teşekkür ederim.
Çarşamba, 21.01.2015 Ahmet Akif, bugün için çok teşekkür ederim... Teşekkür edecek bir şey yok. Komşuluk vazifemiz :) :)
Cumartesi, 28.03.2015 Gerçekten yaptın mı bunu? Kardeşini bırakıp gittin mi? Kimseyi bırakıp gitmedim. Değerlerime laf edilmesinden sıkılıp yaşadığım evi değiştirdim. Annemle babamla değil babaannem ve dedemle yaşamayı seçtim. O ise onlarla kalmayı tercih etti. Ve benimle beraber inandıklarımdan da nefret etmeyi... Senden nefret ettiğini mi düşünüyorsun? Yanılıyorsun, Ahmet Akif. Senden nefret etmiyor bilakis seni seviyor. Kendinden dahi saklıyor bunu. Bunu nereden çıkardın? Bir yerden çıkarmadım. Senden bahsederken nasıl baktığını görseydin sen de anlardın. Hatta Berra'yı senden kıskandığına bile emin olurdun. Sanmıyorum. Bilmiyorum...
Çarşamba, 20.05.2015 Geçen seneki projeni nasıl yaptığını anlatır mısın müsait olduğunda? Diğerlerini tanımıyorum, onlardan istemeye çekindim. Aslında senden istemeye de çekindim... Tabiki. Yarın haber veririm. Çekinmene de gerek yok. Teşekkür ederim.
Cuma, 30.10.2015 Daha iyi misin? Evet. Ama, keşke bana engel olmasaydın diye düşünüyorum. Bilmiyorum, bence engel olmalıydım. Ve oldum da. Önemli olan bu değil şu durumda. Sensin. Ve Berra tabi. O nasıl? İyi. Küçücük çocuk işte, iki gülümsemeye kanıyor. İyi olun.. Hem sen? Sen kanmıyor musun sanki? Hayır. Sadece kanmış gibi yapıyorum. İnsanlar bu rolü çok sever, "Karşındaki aptal sana tekrar inandı!" rolü! Haklısın. Çarşamba, 20.01.2016 Abin dönüyor muymuş? Babaannem soruyor. Kusura bakma bu saatte de rahatsız ettik. Sorun değil. Evet, dönecekmiş ama birdahaki seneye temelli olarak gelecek. Hatice teyzeye selamlar... Aleykûmselam. Cumartesi, 02.04.2016 Darılmadın değil mi? Tabiki hayır! Perşembe, 30.06.2016 Gerçekten dönmeyecek misin? Hayır, dönmeyeceğim. Ama neden? Böylesi daha iyi gibi geliyor bana. Öyle olsun istiyorum. Peki... Peki bir şey soracağım? Hani demiştin ya bana, öykülerimde kendi dünyamı başkasının dünyası gibi göstermeyi seviyorum diye? O dünyada bana da yer var mı, Ahmet Akif? Bizden de bir öykü çıkar mı? Allah'a emanet ol Ahmet Akif... Sen de Allah'a emanet ol Dilruba Kızaran gözlerimi dışarıya doğru çevirdim ve derin bir nefes aldım. En başından beri hiçbir mesajı silmeyecek denli eskiydi yani yüreğindeki yerim, öyle mi? En basit bir mesajı bile! Zihnimde o sözcük dönüp duruyordu : ''Mesaj gönderimi iptal edildi'' ''Keşke,'' dedim içimden. ''Keşke o mesaj gönderimi iptal edilmeseydi. Ya da keşke ben daha erken dönseydim...'' Dayanamadım, ağırlaştıkça ağırlaşıyordu yüküm. Masaya bir miktar para bırakıp kalktım ve kendimi dışarıya attım; yağmur başladığı için kendilerini dükkanlara ve kafelere atan insanlara zıt bir şekilde. Islandım, ıslandım. Sonra, ıslanmamın dahi bana onu hatırlattığını fark ettim. Gözlerimi yumup bir İnşirah okudum. Kendimi eve zor attım. Berra ile vakit geçirmek biraz olsun iyi gelmişti. Saat on gibi küçük hanım çizgi film izlerken uyuyakaldı dizlerimde. Uyandırmamaya dikkat ederek onu kucakladım ve babaannemin çoktan hazırladığı yatağa yavaşça yatırdım. Üzerini örtüp bir kaç dakika onu seyredaldıktan sonra odadan çıktım. ''Oğlum, ben de yatıyorum. Hadi hayırlı geceler.'' diyen babaanneme hayırlı geceler dileyip ben de yatağıma attım kendimi. Yastığın altındaki telefonu alıp şifresini girdim ve istemsizce o mesajı seyrettim bir süre. ''Peki bir şey soracağım? Hani demiştin ya bana, öykülerimde kendi dünyamı başkasının dünyası gibi göstermeyi seviyorum diye? O dünyada bana da yer var mı, Ahmet Akif? Bizden de bir öykü çıkar mı?'' Gözlerimi bir yanma hissi işgal etti. Mesajlardan çıkıp babaanneme kontrol ettirdiğim ve kurcalayabileceğimi söylediği galeriye girdim. Hızlıca aşağı doğru kaydırdım fotoğrafları, çoğunluğu Berra'dan oluşuyordu zaten. Altlara geldiğimde içinde benim de olduğum bir kaç fotoğraf dikkatimi çekti. Berra ile oynarken çekmişti belli ki. Çektiğinden haberdar olsam da bakmadığım için görmemiştim bunları o zamanlar. Şimdilere göre fazla mutlu bir poz yakalamıştı... Ekran görüntüsü aldığı klasöre girdiğimde bir çoğunun şiirlerden veya şarkı sözlerinden oluştuğunu gördüm. Yine ve yine beni şaşırtansa, bu klasöre taşımış olduğu belli olan bir kaç fotoğraftı. Dört sene önce defterimde yer alan bir öykünün fotoğrafı... ''Demek izinsiz defterimi karıştırmakla kalmayıp bir de fotoğrafını çektin hanım efendi? Hayır hayır kızmıyorum, yeter ki sen yine defterimi karıştıracak denli etrafta ol, defterlerimi bile sana hediye edebilirim. Öykülerimi bile sana hediye edebilirim. Senle benden bir hikaye çıkar mı bilmem ama kalemimden dökülen tüm hikayeleri senin ömrüne hediye edebilirim, Dilruba.'' Galeriden çıkıp bakışlarımı telefondan ayırdım ve tavana çevirdim. Onun dünyasına adım atmanın verdiği tatlı ama canımı yakan bir duygunun yanı sıra, ona yardımcı olabilecek bir şey bulamamanın da sıkıntısı vardı üzerimde. Takvime girdiğimde geri doğru kaydırmaya başladım ayları. Bazı günlere notlar alınmıştı. Geri doğru giderek notlara göz gezdirdiğimde kendimi şiirdeki merhametsiz karanlıklar içinde buldum. •Bugün Berra'nın doğum günüydü. Uzun zaman sonra gerçekten mutlu olduk ve güzel zaman geçirdik. Hatice teyzem sağ olsun. •Geçen sene bugün babam vardı, artık yok. Babamın gölgesi koruyamıyor beni! •Bugün bir şey fark ettim. Alışmışım. •Ruh emici gitti! •Polise şikayet edeceğim. •Çocukları ziyarete gittik. •Sunum ödevini unutma. •En saygı duyduğum ve hayran olduğum dava adamlarından biriyle tanıştım. Cihat abiyle! Elhamdülillah. •Bosna konferansı •Bugün onun doğum günü. İyi ki doğmuş... Tarihe baktım ve yutkundum. O gün, benim doğum günümdü...
|
0% |