Yeni Üyelik
14.
Bölüm

10. BÖLÜMDEN KESİT

@sultanakr

Öncelikle merhabalar efendim;

Bu bölümü olabildiğince uzun tutmak istedim ve neredeyse 30 sayfayı devirmiş bulunmaktayım. Hala bölümü bitirmediğim içinde sizlere kesiti bırakıp kaçıyorum. Koyduğum son noktada buluşmak üzere...

"^"

Zihnimin gerisinde, ruhumun derinliklerinde, göz kapaklarımın hemen arkasında hiç geçmeyen bir görüntü vardı. Gözlerim öyle bir anın şahidiydi ki her gözümü kapattığımda kendimi orada buluyordum. Yemin töreninde şehit verdiğim anne ve babamın naaşlarına bile bakamazken, yüzleri geceleri uykumdan uyandırıyordu. İçime işlemiş acının izi hiç geçmemiş aksine, yerine yenileri de eklenmeye devam ediyordu.

Biri göz kapağımı kaldırıp göz bebeğime ışık tutarken gözlerimi kaçırdım ve başımı sola doğru eğdim. Zihnime yeni eklenmiş anının kırıntıları bedenimde bir yorgunluğa sebebiyet verirken kulağıma dolan cümleler kaşlarımı çatmama neden olmuştu.

“Yüzbaşının durumu iyi fakat, diğer asker için aynısını söyleyemem Alparslan. Bomba patladığında çok yakınmış.”

Gözlerim henüz aydınlığa alışmamışken kendimi zorlayarak kişileri seçmeye çalıştım. Alparslan albay, karşısındaki doktor ve arkasındaki tanımadığım yüzlerle öylece bekliyordu.

“Mete yüzbaşı nasıl?” diye sorduğunda kaşlarımı çattım. Zihnimdeki boşlukta onun benliğini fark ederken, bedenim yeniden onun ağırlığını hissetmiştim. Beni korumak pahasına son anda çekmiş ve üzerime çullanmıştı. Kurumuş dudaklarım aralandı ve zihnimden geçen sözcüğü akıttı.

“Albayım.”

Odadaki herkesin bakışları bana çevrilirken albay, iki adımda yanıma ulaştı. Eli saçlarımda dolanırken gözlerini gözlerime sabitledi.

“Mete, Osman, Yonca ve Kubilay. Hepsi iyi değil mi?” diye mırıldandım. Sesimi kendim bile zor duyuyordum. Alparslan albayın bakışları gözlerimde dolanmaya devam etti. Dudaklarını ağırca araladı ama ne kelime döküldü ne de bir tını. Dişlerimi sıkarak yattığım yerden doğrulmak istedim ama albay, buna izin vermemişti.

"^"

Loading...
0%