6. Bölüm

Nazlı sevgilim

Sultan Şendoğan
sultane_sendogan

Seni anlatmaya kelimeler yetmez...

 

" Hiç makarnaya bukadar tuzmu attılır ya " diye homurdandım önümdeki makarnayı yer ken "sevmediysen yeme o zaman "diyerek önümdeki tabağa atıldı ve birden tabağı önümden aldı kaşlarımı çattım "Sen de güzel yapsaydın o zaman" o da kaşlarını çattı" kalkıp kendin yapsaydın o zaman gecenin körüne makarna pişirmişim daha ne istiyorsun" dedi tip bir bakış attıp tabağa uzandım ve aldım.

 

Söylene söylene yemiştim makarnayı

" doydumu karnın ayıcık " dedi bir türlü insan olamıyordum ki bir ördek oluyom bir ayı " bana birdaha ayıcık dersen seni ısırırım " dedim bunu gerçekten yapardım "kızma hemen tatlı ayıcıksın sen ayrıca o ısırma işini benim odamda haledebiliriz ha" dedi ve göz kırptı.

 

Sinirle ayağa kalktım ve ona doğru ilerleyince hemen odaya girdi

onun arkasından bende girdim

kapıyı örtüm kapı gıcırdamıştı hızla kapatsam kırılırdı, pars yatağın öbür tarafına gitti ve yattı eliyle boş olan tarafa vurdu gel işareti yaptı.

 

Pıtı pıtı adımlarla yanına gittim vu yattım üzerime yorganı örtü ve beni kendine doğru çekip sarıldı

"Kokun çok güzel be yavrum" dedi kalbimin tetiklemişti bu sözünü burnunu saçlarımın arasında dolaştırıp derin nefesler aldı.

Ona doğru döndüm ve elerimi iri vücutuna sardım " seninkide çok güzel" dedim burnumu geniş göğsünde gezdirerek derin nefesler aldım,

 

Eğildi ve burnumun ucuna hafif bir öpücük bıraktı " burnu fındık ağzı kahve " diye mırıldandı, kıkırdadım

kafamı boynuna gömerek uyumaya çalıştım,eli saçlarımdaydı "nazlı sevgilim benim " dedi " sevgilinmiyim ?" diye sordum" hıhı hemde en iyisinden"

 

****

 

"Sana seni sevdiğimi söylüyemem ama gözlerine bakarım

sana erken değil geç kaldım

Affet beni nazlı sevgilim

Bir çift göze mahkum kaldım"

 

Dön pars'ın sesi geldi kulağıma gözlerimi açmadan konuştum " ne bu" diye nazikçe sordum " 23 Nisan açılış konuşması .... sence ne olabilir şiir"

dedi güzel bir şiirdi " kim yazmış bu şiiri " dedim yataktan doğrulurken

"Ben sana yazdım " dedi " desene aşkından şair oldum" dedim ve güzldüm ,bana tuaf bir bakış attı

" Hadi kalk artık şu yataktan yoksa ben giriyimi?" diye sordu yorganın ucunu açtım" gell" dedim cilveyle

hemen yanıma geldi ve yatağa girdi.

 

Ne olduğunu anlamadan üzerime çıktı,boynuma doğru eğildi derin bir nefes aldı,adam gerçekten kokumu seviyordu " bin tane canım olsun hepsini sana feda ederim" dedi güldüm" bu pozisyondamı?" diye sordum, güldü kendini ileri doğru itince ağzımdan ufak bir inilti döküldü,"neyi varmış pozisyonun" dedi ve dudaklarını bonuma gömdü tam dudakları dudaklarıma değecektiki çalan kapıyla geri çekildi

yataktan atladı kapı alacaklı gibi çalınıyordu " kim bu ceddini siktiğim"

diye söylene söylene gitti bende odadan çıktım ve arkasın ilerledim

kapıdaki Robert'ı.

 

" Ooo günaydın patron günaydın yenge " diyerek bize selam verdi

" Ne işin var lan sabahın köründe burda ?" diyerek nazikçe sordu pars

robert elindeki poşeti gösterdi

" Sıcak simit getirdim ağbey beraber kahvaltı yaparız diye, tek başına olunca insanın iştahı kapanıyor" dedi başka sabah gelebilirsin be yengesinin gülü "iştahını sikeyim senin geç içeri"

diyerek Robert'ı içeri aldım.

 

Yağmur başlamıştı İstanbul'a gelmiştik o gün Ordu'da durmamıştık

" Yengee çay varmı?" diye sordu Robert" zıkkım var yengecim nasıl" diye sordum robertın yüzü düştü pars güldü" yengecim sevdim ben bu yengeyii" dedi gözlerimi devirerek mutfağa ilerledim " aaa makarnamı yaptınız çok severim dedi ve Ocaktaki tencereyi alıp salona geçti bende solana geçtim ,robert makarnadan bir kaşık aldı yüzünü ekşiti " ay yenge bune beceriksizmisin sen" dedi kaşlarımı çattım tam o sırada odadan pars çıktı saçları ıslaktı su damlaları yüzüne geliyordu üzerinde beyaz bir tişört ve altında gri bir eşofman vardı

" Ağbey ben bu baldızı gelin olarak istemiyorum " dedi Robert, pars'ın kardeşimiydi?.

 

" Niye lan" dedi pars sesi keyifliydi

" Yaptığı makarnaya baksana insan mide felci geçirir" dedi ,pars'ın gülüşü soldu " ben yaptım onu," dedi robertın ağzına giden kaşık durdu " zehirlenmem demi" diye sordu masumca , kaşlarını çattı pars " lan madem iyi değil zehirlenen niye yiyon puşt" dedi pars sinirle

Robert bir kaşık daha attı ağzına

ağzındakilerle konuşmaya çalıştı

" Acom ağbey" dedi bu haline ufak bir kahkaha attım," gül gül akşam çıkarırım acısını " dedi gülüşüm kesildi derin bir göz kontağı kurduk ama sağ olsun Robert böldü" oooo ağbey hayırdır " dedi imayla,hala önü tencereyi çekmiş makarnayı yiyordu

Pars , Robert'ın ensesine bir sille çaktı

" Kes lan yavşak önündekini ye" dedi güldüm tekrar bunların abi kardeş iletişimleri çok iyiydi " Van'da Robert isimli olan birisini de ilk defa tanıyorum" dedim " adı Robert değil aslında fransadaki takma ismi o asıl adı Yusuf ışıldayan" dedi Yusuf ışıldayanve pars demir ışıldayan,güzel isimlerdi doğrusu " başka kardeşin varmı " diye sordum başını salladı " malesef 19 yaşında,dişi bir baş belam var "dedi ne güzel benim hiç kardeşim olmamıştı" sen kaç yaşındasın?" diye sordum meraktı ben yirmi beş yaşına Ocak 13 de girmiştim" 27 " dedi içimden bir ses

"18lik çıtır gibi maşallah "dedi içimdeki seslerde susa hayatım daha iyi olabilirdi.

*****

 

Kahvaltıyı sesiz bir şekilde yapmıştık ben ve pars dışarı çıkmıştık,parkta yürüyordukki aklıma gelen şeyle durdum "FINDIK!" diye bağırdım

pars'ın tuaf ve sorgulayı bakışları bana döndü "fındık alırmısın bana" dedim fındıka tık gibi bir şeyim vardı yemeden duramıyordum birkaç gündür aklıma gelmemişti " şimdimi?" diye sordu bir kaşını kaldırarak "evett şimdi"dedim elini alnıma bastırdı " ateşinde yok hasta değilsin daha bir şeyde yapmadım hamile değilsin aşerecek" dedi göz devirdim"fındıkkk," dedim tekrar pars telefonunu çıkardı ve birisini aradı " Yusuf git fındık bul bana" dedi

" Sorgulama işte git al" dedi ve telefonu kapattı " beş dakikaya geliyor fındığın" dedi gülümsedim ama parsı fındık olarak gördüğüm için.

 

Yaklaşık on dakika sonra Yusuf gelmişti " nerde kaldın sen" diye sordu pars ,bir kafeye gelmiştik

"Girdiğim yerde bulamadım iki dükkan gezdim ağbey" defi ve ellindeki fındıkları masaya bıraktı.

Hemen fındık poşetine uzanarak açtım ve fındıkları yemeye başladım

"Yavaş ye yavrum kaçmıyor fındıklar" dedi pars sadece başımı salladım ama yavaş yemedim

 

En sonunda dört bardak çay iki paket fındık bitirmiştim " sen nerelisin yenge" diye sordu Yusuf "baba Ankara annem ordu bende orduluyum " dedim "belli oluyo Karadenizli olduğun" dedi yusuf " çayı birdaha burda içmeyek kaçak bunların çayı Karadeniz çayı değil" dedim masaya eğilerek sesizce , Yusuf hesabı ödemeye gittmiş " birazdaha böyle konuşursan kalabalık demem dudağına yapışırım" de pars gözlerimi kasarak ona baktım " ne yaptım ki" dedim masum masum " dudaklarını oynatman yetiyor kızıl peri...

 

 

 

Bölm bu kadar oy vermeyi unutmayın 🤎 💙

 

Bölüm : 21.12.2024 18:05 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...