Bana ayarladıkları odaya geçmiştim bir şey diyememiştim çünkü hem yılan tarafından ısırılmış hemde ayağımı burkmuştum ,davul gibi şişmişti bileğim, ve canım çok kötü acıyordu annemede haber verememiştim. Allah'tan çantamı getirmişlerdi.
Çantamdan telefonu çıkardım ve annemi aradım,bir kaç kez çaldı telefon açılınca öksürerek boğazımı temizledim " alo kızım" dedi annem
" Annem " dedim sesim titriyordu ağlamak istiyordum " nasılsın kuzum vardınmı,iyi uyudunmu yemek yedinmi yavrum" dedi annem, " yedim güzel annem merak etme iyiyim ben ama işler uzayabilirmiş geç gelebilirim dikkat et kendine olurmu?" dedim gözlerimden yanağıma sesiz bir göz yaşı döküldü
" Tamam kuzum sen kendine dikkat et tamamı hadi öptüm " dedi ve kapattı.
Annemi çok seviyordum ,kendimi bildim bileli en sevdiğim insandı
Baba yoktu vardı ama benim için yoktu, sarhoşun tekiydi baba hergün döverdi annemi,ben büyüdükten sonra benide dövmeye başlamıştı.
Bir gün yine beni dövüyordu karşı çıkamıyordum ,sadece ağlıyordum yapabileceğim bir şey yoktu on yaşında küçük bir kız çocuğuydum
Üzerime kızgın yağ dökmeye çalışmıştı ama son anda araya annem girmişti yağın yarısı annemin sırtına yarısı koluma dökülmüştü, dirseğimden bileğime kadar yanmıştı, o an o acıyı hissetmemiştim lakin annemin o acı çığlığı hala kulaklarımdaydı.
Ben babayı affetmedim Allah'ta affetmesin.
****
Üzerime siyah bir tişört ve altıma mavi bir kot giymiştim ve tişörtün üzerimden yine bir ceket giymiştim.. .
Havale sıcıyordu ama ben hala uzun kolu giyiyordum kolumdaki çirkin izi görmek istemiyordum babaya karşı hiç birşey görmek istemiyordum.
Ev iki katlı ahşaptandı , merdivenlerden ağır adımlarla indim içerisi çok sıcaktı, "günaydın uykucu" dedi o adam hala ismini bilmiyordum salonda duran yuvarlak masada oturmuş bir şeyler tıkınıyordu
"Günaydın isimsiz" dedim soğuk bir sesle kaşlarını kaldırdı "bir ismim var küçük kızıl" dedi göz devirdim ve masaya oturdum , ondan korkmuyor veya çekinmiyordum ,yıllar önce bırakmıştım bunu "adım pars ,pasr demir hangisi ile seslenmek istersen karar senin" dedi tuaf bir isimdi ama emindim artık adam türktü.
Maviydi gözleri yanılmamıştım ama sol gözü hafif beyaz gibiydi kaşında başlayıp yanağında bitten bir kesik izi vardı bıçak yarasıydı bu biliyordum çünkü bende bu özden çok vardı.
"Efsun Kurtoğlu" dedim kaşlarını çattı " doğru bilmişim türksün değilmi ?
nerelisin?" diye sordu sohbetmi etmeye çalışıyordu "Ankara"dedim sesimde duygu kırıntısı bile yoktu
"Bende türküm vanlıyım" dedi kaşlarım usulca havalandı ben sadece Van'da kedilerin gözleri böyle sanıyordum " niye baktın öyle?" diye sordu sonunda toparlandım " nasıl bakmışım?" diye sordum "ufa görmüş masum köylüler gibi baktın bidaha bakma kimseye öyle kendini uzaylı sanar" dedi çayından içti aça şu masayı kafasına geçirsem ne olur
"Senin benimle derdin ne öldüreceksen öldür " diye yükseldim
elindeki bardağı serçe masaya koyunca irkilerek yerimden sıçradım
kaşları sorgular gibi kavislendi
"Anlaşma yapacağız ayrıca şu sesini kıs küçük kızıl " dedi sesinde adeta iğneler vardı"benimle Türkiyeye geliyorsun" dedi kendinden emin bir şekilde"ne sen ne dediğinin farkındamısın?!" diye soludum ve hızla ayağa kalktım" dediğim gibi benimle geliyorsun para işini sonra konuşuruz " dedi bende sinir son noktaya gelmişti masadan aldığım bıçağı boynuna dayadım Allah'tan salonda bizden başka kimse yoktu
"Yemin ederim seni öldürürüm yapmadığım bi şey değil " dedim Allah beni kahretsin,yer yarılsında içine giriyim" pardon?" dedi sorgularca bıçağı daha çok bastırdım bastırdığım yerden kan akmıştı "bana bak küçük asi yaran var diye bişey yapamıyorum bana lazımsın insan gibi konuşamazmısın sen !" diye yükseldi
"İnsan olanla insan gibi konuşulur sen insanmısın " dedim sinirle bıçağı daha çok sarıldım " öylemi " dedi
ne olduğunu anlamamıştım birden ayağa kalktı ve elimdeki bıçağı aldı sırtımı masaya yaslamak zorunda kalmıştım.
Bıçağı boynuma dayadı "bana bak küçük kızıl cesursun gördüm ve öğrendim şimdi uslu bir kız ol tamamı ve dediklerimi yap , yoksa en zayıf noktanı bulursam acımam" dedi ve kulağıma doğru eğildi nefesi boynuma çarpıyordu " ayrıca emin ol benim de ilk cinayetim olmaz tamamı güzelim şimdi git ve hazırlan yarım saate çıkarız" dedi ve geri çekildi, kapıdan ağır ağır çıkışını izledim.
Üzerime eflatun, çiçekli bir elbise giymiştim , saçlarımı ensemde topuz yapmıştım ,elbisem kısa kollu bir elbiseydi üzerine siyah deri ceketimi giymiştim,yüzme makyaj yapmamıstım sadece rimel ve gül kurusu bir ruj sürmüştüm, odadan çıktım ve merdivenlere doğru ilerledim artık herşeyi kabullenmiştim ,bende bu planın bir parçasıydım artık .
Aşağı indiğimde pars koltuğa oturmuş saate bakıyordu,benim geldiğimi görünce mavi gözlerini bana çevirdi
Ayağa kalktı bu adam niye bu kadar uzundu,kısa değildim 1. 75 boyundayım ama bu adam fazla uzundu dayanamadım sordum " boyun kaç senin ağrı dağı gibisin" dedim bunu galiba beklemiyordu afalayan bir ifadeyle bana baktığında
"1.95 " dedi içimde Acun Ilıcalı'nın "hoyy maşallah"sesi geçti beyaz bir tişört, altına lacivert kumaş pantolon giymişti ,elinde çeketini tutuyordu hafif sarı saçları şekilendirilmişti ,iyi görünüyordu bayaaa iyi hemde
"Bu seferde kilomumu sorcan yürü hadi " dedi kapıya doğru ilerlerken
Havaalanına gelmiştik duyduğum en tuaf şeyse kendi uçağı olmasıydı.
Uçağa binmiştik uçağın içide çok sıcaktı pars'la karşılıklı oturmuştuk
" Sen yanmadınmı o ceketle " dedi tek kaşınını kaldırarak " yok yanmadım"
dedim yalandı ,kuru iftiraydı birazdan kızarmış tavuk olacaktım oysa. Pars birden öne doğru atıldı ve elini bana doğru kaldırınca elimle vücudumu ve yüzümü sardım " şey korkma sadece ateşin varmı diye bakacaktım malum yeni yılan ısırdı,üstündeki ceketide çıkarmıyorsun" dedi elimi yüzümden çektim " sorun yok iyiyim ben" dedim sol taraftaki melek bayram ediyordu
****
Artık İstanbul'a gelmiştik küçük bir eve gelmiştik ,ev yine iki katlıydı ama diğerinden daha büyüktü , yağmur yağmayı başlamıştı yemek yiyorduk "bahçeye çıkabilirmiyim lütfen" dedim bir çocuk gibi nazlanarak , önce bana tuaf bir bakış attı " çık hadi " dedi çocuk avutur gibi , çocuk gibi sırıtarak bahçeye çıkmaya hazırlandım ama arkamdan onun sesini duyunca durdum " çocuk ya " diyerek güldüğünü duydum ama aldırış etmemiştim her şeyi boş vermiştim Bülent Ersoy havasıyla
"Birelim de cımbız bir elimde ayna
Umrumdamı ki bu dünyaaa"
Yağmurun altında ordan oraya koşuyordum en sonunda bir ağacın altına oturdum dizlerimi karnıma çektim ve oturdum, güzel bir Karadeniz türküsü mırıldandım
"Yağarsa yağmur yağar yağarsa yağmur yağar"
"Ben zate islanmişum ,ben zate islanmişum"
"Gelurse yarım gelur gelirsa yarım gelur " diye devam ediyordum ki gelen sesle sustum " içeri gel artık hasta olursan bakmam " diye bağırdı içerden pars ,pasr çenen tutulsun.
Ona inat içeri gitmemiştim en sonunda zorla götürmüştü içeri , şöminenin yanında yavru köpek gibi büzülmüş ,tir tır titriyordum,
"Şu hale bak ıslak yavru köpekten farkın yok ,don şimdi umrumda değilsin ben sana dedim ama demi gel içeri diye dinleyenmi var beni" diye kendi kendine yarım saatir koca karılar gibi homurdanıyordu." Ben uyumaya gidiyom biraz ısın odana git " dedi başımı salladım.
Pars gitmişti ben hala şöminenin dibindeydim imkanı olsa içine girerdim hala çok soğuktu ev karanlıktı. Ayağa kalktım ve pars' ın odasına doğru ilerledim kapısı hafif aralıktı ve uyuyordu, içeri girdim zifiri karanlıktı , yatağının yanına doğru geldim, parmağımla kolunu dürtüm "pars,pars" dedim kolunu dürterken "bağırma kulağımın dibinde" dedi sesi uykuluydu, tekrar dürtüm kolunu "pars ,pars" dedim
" Ne var" dedi aşırı komik görünüyordu ama gülmedim
"Ben çok üşüdüm " dedim kolunu hala dürterken " ben sana dedim ama büyük sözü dinleyeceksin şu hayata" dedi kelimeleri sündürerek " ben çok üşüdüm donuyorum" dedim tekrar
"Gel yanıma" dedi bu teklifini beklemiyordum daha ne olduğunu anlamdan kendimi yanında buldum üzerimi yorganla sımsıkı örtü . Bunu gerçekten beklemiyordum ama bir süre sonra sıcaklığıyla ve kokusuyla uyuya kalmıştım .
Ölüm buysa hiç yaşamak istemiyorum....
Helü bölüm bu kadar bu sefer uzun oldu🎉diğer bölümlerde görüşürüz
Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın 🤎💙
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
1.39k Okunma |
297 Oy |
51 Takip |
33 Bölümlü Kitap |