@sunwonn
|
İyi okumalarrr 💫 Oy ve yorumlarınızı bekliyorum 💕 Anladığım kadarıyla sorun çözüldü. Yazmaya devamke👍🏻 Her bölümde 1 karakterin fotoğrafını koyacağım. Tabii ki ilk önce Sevgi Demir. Sevgi hakkında ne düşünüyorsunuz? 🫰🏻🫰🏻
Sevgi
Odamda, yatağımın üzerinde oturmuş ağlamaktan kızaran gözlerimi karşımdaki boy aynasından izliyordum. Gözlerim hâlâ dolu doluydu. Her an bir gözyaşı intihar edecekmiş gibiydi. Neden? Neden tüm ailenin acısını çeken kişişi bendim? Neden beni kimse sevmiyor? Ege'nin dediğine göre Tolga abim beni seviyormuş. Ama o da beni sevmezse? Kararını değiştirmişse? Ya da en başından beni sevmiyorsa? Düşüncelerim, lütfen susun şuan hiç sırası değil. Hiç mi akıllanmayacaktım. Gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Neden ben acı çekiyordum? Gerçek ailem nerde? Neden şuan intihar etmiyorum? Şuan neden birşey olmamış gibi duruyordum? Ne zamandır burdaydım? Başım dönüyor, kulağım çınlıyordu. Sorularımın cevabı neredeydi? Annem neden cam şişenin kırılan parçalarını topladı kalbim dururken? Annem sandığım kadın ve kardeşim sandığım Ege bana neden kahkaha attı? Çok mu komik durumdaydım? Neden? Sorularım bir durun. Sonra tekrar gelirsiniz. Telefonumu elime aldım ve kayıtlı isimlere girdim. Telefonumdan annemi, babamı ve beni sevmeyen Ege'yi sildim. Sadece Tolga abim ailem olarak kaldı. Ama belki de o da beni sevmiyordu. O beni sevmezse ben ne yapacaktım? Ben neden şuan oturuyordum? Birşeyler yapmam gerekiyordu. Yatağımdan kalktım. Elimin tersi ile yanağımdan süzülen yaşı sildim. Ağlamayacağım... Ağlarsam yenilirim... Yenilmez kimse yoktur ki... Balkona çıktım. Temiz hava bana iyi gelebilirdi. Ama içime çektiğim hava burnumu yakıyordu. Yine düşüncelerimi durduramadım. Acaba balkondan atlasam? Olmaz. Ölmeden çıkarsam bana kızabilirdi Tolga abim. Ölmek mi istiyordum? Evet. Şuan istediğim tek şeydi. Yere çöktüm. Çünkü bu sefer gerçekten de hayata karşı yenilmiştim... Hıçkırıklarımdan ve ağlama sesimden başka ses yoktu. Ben yapayanlızdım... Gerçekten bu koskoca dünyada beni seven tek kişi Tolga abim miydi? Bunları mı düşünüyordum gerçekten, saçmalık. Evlatlık olduğunu öğrendin ama tek derdin seni sevmiyor olmaları mı gerçekten. Doğduğumdan beri yalnızmışım meğer... Bu acı gerçekle yüzleşmem gerekiyordu. Ama şuan değil... Telefonum çalmaya başladığında yanaklarımdan akan yaşları sildim. Arayana baktım, Savaş... Şuan hiç açmak istemiyordum. Açmadımda ama telefon ısrarla çalmaya devam etti. En sonunda açmak zorunda kaldım. Aramayı açtığımda birkaç saniye sessiz kaldık. Ardından "İyi misin?" Diye sordu Savaş. Sesi tanıdık geldi, çok hemde... Ama kim olduğunu çıkaramadım. "İy... İyiyim... Değilim! Ben iyi falan değilim! Oldukça kötüyüm! Hatta en kötüsüyüm, Oldu mu?" Sesim başlarda ince çıksada sona doğru tüm gücümle bağırıyordum. " Almak istediğin cevap bu ise... Değilim... Hemde hiç..." Sesimi duyması bile mucize olabilirdi. Boğazımdaki ağrı artı, artı ve artmaya devam etti. Yutkunmakta bile zorlanıyordum. Savaş'tan ses seda yoktu. Sadece nefes alışverişini duyuyordum. Duymasam kapattığını bile düşünebilirdim. Boğazım düğümlenmişti sanki. Gözyaşlarım hunharca akarken aramayı kapatmam için telefonumu kulağımdan uzaklaştırdım. Ama onun sesini duyduğumda öylece kalakaldım. "Tamam, öncelikle sakin ol. Derin nefesler al." Sesi dünyadaki tüm seslerden bile sıcak gibiydi. Savaş'a güvenmem gerek, diye düşündüm çünkü sesinden anladığım duygu bana güven vermişti. Sesindeki duyguda bariz korkuydu... Telefonu tekrar kulağıma yaklaştırdım. Derin nefesler aldım. Ama sanki kalbimde büyük bir ağrı vardı. Belkide sevgisiszlikten böyle olmuştu. Belkide gerçek ailemin beni terk etmesinden... Savaş'a ilk kez güvenmek istedim. "Ben evlatlık alınmışım..." Sesim ağlamaklı çıkmıştı. Bir süre ne o konuştu ne de ben. Sessizlik etrafımızı sarmıştı. Duyulan tek ses benim ağlayışımdı... Dakikalar sonra Savaş sessizliği bozdu. Ama keşke bozmasaydı. "İlk önce bir valiz hazırla." Ne valizi demek isterdim. Sebebini sorabilirdim. Sövebilidim. Ama kendimi bile şaşırtacak bir şey dedim. "Tamam, bide... Sana güveniyorum..." Ne diyordum? Ne dedim lan ben? Bunu demek istememişimdir yaaağğğ... Di mi hı? Hıığğ? Hııığğğğ? "Tamam. İçerisine sana lazım olabilecek herşeyi al. Artık o evde kalmak zorunda değilsin..." Sesinde hangi duygu belliydi? Bilmiyorum. Ama güven veren bir sesi vardı. Ne? Artık o evde kalmak zorunda değilsin mi dedi? Nerede kalıcammm? Düşüncelerimi susturup ayağa kalktım, ve kendimi valiz hazırlarken buldum.
~~~
Ağlamaktan gözlerim resmen kan ağlıyordu. Şaka değil cidden kan akmıştı ama umursamadım. Zaten kendiliğinden geçer diye bekledim. Şuan parkta, bankımda oturmuş valizimle Savaş'ı bekliyordum. Sonunda Savaş ile yüz yüze konuşacaktım. Görende sanır 20 yıldır tanışıyoruz, yüz yüze konuşacağız. Neyse. Savaş bana valizini hazırla derken son derece ciddiydi ama ben tamam derken ciddi değildim... Küçük boy valizimi tercih ederek büyük bir iyilik yaptım kendime. Buraya gelirken bile zar zor getirmiştim. Valizimin içerisine resmen tüm eşyalarımı koymuştum. Nasıl sığdırdım bilmiyorum ama umrumda mı? Değil. Gözlerim beyaz spor ayakkabılarıma kaydı. Kanın rengini almaya başlamıştı. Ayaklarımın acısından koptu sandım ama kopmamış! Evlatlıksın, ne düşünüyorsun. Sen akıllanmayacaksın. Mal! İç sesimle kendime geldim. Ben evlatlık biriydim, evet. Bunu bana hattırlattığın için sana çok teşekkür ederim iç sesim. Sayende her dakka ağlıyorum. Çıt kırıldım değildim ama bu bana bile ağırdı. Gözlerimden yaşlar akmaya devam ediyorken bir ses duydum... Savaş'ın sesini... Sıcak sesini...
Nasıldı...? Sevgi ve Savaş? Savaş neden Sevgi'ye iyi davranıyor? Savaş'ın aklında ne var? Neden valiz hazırlandı? Diğer bölüme kadar görüşürüz💞 Oy ve yorumlarınızı bekliyorum 💕 ☺️
|
0% |