Yeni Üyelik
3.
Bölüm

2. Bölüm

@superisipnr

Annemin en son ki hali hep gözlerime geliyordu. Hep ölüyordu. Anne ölme lütfen. dediğim halde hep ölüyordu. Birden düşüyor hissine kapıldım.

Gözlerim karanlık bir geceye açılmıştı. Nerde olduğuma i.izni. Bir mağaranın içinde yerde uzanıyordum. Omzumdan sarılıydı kimin yaptığını merak ettim. Bir yerden Demir ile demirin carpismasinadan gelen ses ve dayanılmaz idi . Yavaş bir şekilde doğruldum. Kıpırdamamla ağzımdan küçük bir inilti çıktı.

 

" Yaran iyileşmesini istiyorsan uzan. "

 

Sesin geldiği tarafa baktım. İlk dikkat ettiğim gece gibi gözleri idi . Oturduğu halde uzun yapılı ve en fazla 30 yaşlarında bir adamdı. Elinde kılıç vardı ve onu parlatıyordu.

 

"Kimsiniz ?" ...

 

Yüzüme hiç bakmadan " bu mağaranın sahibiyim"

 

Kendini tam olarak tanıtmadığı gibi ayağa kalktı ve bana küçük bir bakış atarak " dinlen iyileştikten sonra beni tanırsın" dedi ve gitti.

 

Ben hala onun kim olduğunu sorguluyorum . Ağrımın giderek artması sonucu tekrar uzandım. ....

 

Bir hafta sonra...

Yine o gündeydim. Annemin kalbine yine kılıç saplıyordu adi barbar.

 

Nefez nefese uyandım. Sonra gerçekten annemi kaybettiğimi hatırladım. Özlem "özledim seni anne"

 

Dışardan kaosun sesini duyup mağaradan çıktım. Uyandığımda başımda duran adamı gördüm kaosun yanında. Kaos halinden gayet memnun gibi duyuyor.

 

Adamanın etrafında koşturup duruyordu.

 

-Kaos diye bağırdım.

 

Kaos'un bi koşuşu vardı. Göz yaşlarıma mani olamadım.

Öyle sıkı sarıldım ki ona bırakmak istemiyorumdum.

 

-Kaos, dostum, biz tek kaldık. Anne gitti. Anne cennete gitt. Anneyi barbarlar öldürdü. Annenin kanı yerde kalmıyacak değil mi?!

 

Öyle bir havladı ki Kalmıyacak! dediğini anladım.

 

Biz hala sarılırken ateşin önündeki adamın sesini işittim.

 

*Yüreğinde taşıdığın İNTİKAM YEMİNİ seni ya güçlendirecek ya da yok edecek. Yüreğindeki yangını söndürmeye gücün yeterse hayatta kalırsın.

 

Adamı yeni fark ettiğim için kendimi onun tarafına döndüm.

 

-Yüreğimdeki İntikam Yemini sönmiyecek. Ateşi harladıkça hayrılacağım.

 

Adam sadece başını sallayıp elindeki işine odaklanmıştı.

 

-Şey.. Kusura bakmayın en son o barbarlar dan kaçıyordum. Siz beni nasıl buldunuz.

 

Sarılı olan sırtındaki bezler bakarak

 

-Ve yaralarıma baktığınız için teşekkür ederim.

 

*Bir derenin önünde buldum seni atın da zaten dereden su içiyordu. Yaralıydın bende seni iyileştirdim. Yani teşekkür etmene gerek yok.

 

-İyileştim. Ben size rahatsızlık vermeyeyim. Gitsem daha iyi.

 

*Sen bilirsin küçük savaşçı. Ama kalacak bir yerin var mı?

 

Gidecek bir yerim yoktu. Evimi yakmıştılar. Annemi almışlardı benden. Ne yapıcağımı bilmiyorum. Sadece ok atmayı biliyorum. Bununla intikamımı ağlamazdım.

 

-Yok.

 

*İstersen burda kalabilirsin. Kısa bir süre sonra yola çıkacağım. Bir kasabaya gelince seni oraya bırakırım.

 

Genç kızın bu sözden sonra öyle mutlu oldu ki. Bu seferde mutluluktan gözlerinden yaş akmıştı.

 

*Ağlamayı kes küçük. Ağlıyanlardan hiç hazetmem. Güçlü olmak istiyorsan duygularını saklamasını biliceksin. Yoksa düşmanların seni zayıflığından vurur.

 

-Efendim bana düşmanlarımla nasıl savaşacağımı öğretirmisiniz. Ben sizin öğrenciniz olabilirim. Lütfen kabul edin söz veriyorum çok iyi bir savaşçı olucağım. İntikamım için size ihtiyacım var.

 

*İntikam insanı güçlendirdi gibi yokuşa bile isteğe sürüklüyor. Dikkat etmen gerek. İntikam insanı köreltir. Ben kimseye birşey öğretemem ama sende bir ışık var ufaklık umarım beni yanıltmasın.

 

Genç kız, adamın kabul ettiğini söylediğinde hemen koşup adama sarıldı. Öyle ki adam sarılmanın şaşkınlığını yaşıyordu. Uzun zaman olmuştu birinin sarılmasına.

 

Genç kız ne yaptığını yeni anlamıştı. Hemen geri çekilerek

 

-Kusura bakmayın. Şeyy ben ben sevincimden şey etmiştim.

 

Utanmıştım adamı tanımıyorum.

 

*Temas etme küçük duygularını kontrol etmekle başlıyalım önce derslerine. Yaran tam iyileştiğinde her konuda seni eğiteceğim. Git dinlen bu günü çok arıyacaksın.

 

Ben tam birşey söliyecekken arkasına dönüp gitmişti.

 

-Nereye?

 

*Avlanacağım sen git dinlen.

 

-tamam

 

Kaos ile birlikte mağaraya girdik. Çıkarken hiç fark etmemişim. İki yer yatağı benim kalktığım yatağın önünde sönmekte olan ateş,diğer yatağın yanında bir kılıç, kalkan, bıçak ve orta boy hançer vardı.

 

Acaba asker mi? Ama neden burda olsun ki. Zamanla öğrenirim.

 

Acaba... Boşver saçma saçma şeyler düşünme...

 

Yer yatağına uzanıp bundan sonra nasıl hareket edeceğimi uzun uzun düşündüm. Ta ki Kurtarıcım gelene kadar. Avladığı hayvanları yeni harcadığı ateşin yanına koyup silahların olduğu taraftan küçük bıçağı almıştı. İşi ile ilgilenirken bende pür dikkat hareketini izliyordum.

 

Aaa ben onun ismini bilmiyorum. Dur sorim hemen

 

Efendim kendimi tanımadım ben Mia Dokhen sizin isminiz nedir?

 

Başını kaldırıp yüzüme bakarak

 

*İsmimi bilmene gerek yok. Kendinle ilgilensen yeterlidir. Ben senin sadece eğitmeninim. Eğer ki başarılı bir savaşçı olursan kim olduğumu öğrenirsin. Şimdi gel yanıma derilerini soy.

 

Tamam diyip hemen elindeki bıçağı alarak elimdeki işe odaklandım. Alışkın olduğum için hemen soyup parçalanması ve pişirmesi için kurtarıcım verdim.

 

Yemeğimizi yedikten sonra kurtarıcım uzanıp yatmıştır. Bende kendimi yorgun hissedip kendi yerime uzanıp yattım.

 

Rüyalarımda annemle buluşuyordum. Ona sarılıyorum. Onu öpüp ona gülümsüyordum. En son o barbarın annemin kalbine kılıç sapladığını gördüm. Ve karanlık...

 

Korkunç kabustan kan ter içerisinde kalktım.

Güneş yeni doğuyordu. Yan tarafıma baktığımda orda kimseyi göremedim. Büyük ihtimalle dışarı çıkmıştır.

 

Üstümdeki örtüyü katlayıp yatağı düzeltirken sonra bende dışarı çıktım.

 

Demirin tahtaya temasının sesi kulaklarkma geldiğinde o tarafa döndüm.

 

Kurtarıcım, elindeki kılıç ile ince kütük ile idman yaptığını gördüm.

 

Öyle bir hızla saldırıyordu ki sanki karşısında kendisi ile savaşan biri var. Çok atikti. En son vuruşu ile kütüğü ikiye ayırmıştı.

 

Öyle sevinmiştim ki böyle bir eğitmeni arasam bile bulamazdım. Tanrının bana göndermiş olduğu bir armağan olduğunu düşünmeden edemiyorum.

 

Kurtarıcım elindeki kılıcı kılıfına koyup yerdeki su matarasından su içtiktiğinde sonunda bei fark edebilmişti.

 

Erkencisin. Umarım hazırsın ilk dersine başlıyalım o zaman.

 

Evet efendim iyileştim. İlk dersimiz nedir. Bende kılıç mı kullanacağım?

 

Hayır daha erken yanındaki kovalarım alıp dereden su getir. Hadi

 

Hemen elime kovaları alıp dereye gidecekken

 

Unutma güç elinde değil bedenindedir.

 

Tam anlıyamamıştım. Galiba desi sonraya almıştı. Yani kova ile su taşımak ders değildir yani. Boşverip yoluma devam ettim. Sonra pişman olmamam için her sözünü iki üç defe dikkatle anlayıp ne dediğini çözmem gerektiğini yakın zamanda öğrenecektim.

 

İki kovayı da doldurduktan sonra hızlı bir şekilde geri döndüm. Yolda giderken sular çalkalanıp dökülüyordu. Kovalarım Kurtarıcım İn önüme bıraktığımda

 

Dök. Tekrar getir.

 

Ben şaşkın neden dökeceğimi söyliyecekken.

 

Soru sormak yok. Elin değil bedenin çalışmalı. Hadi acele et.

 

İtiraz etmeden getirdiğim suları döküp tekrar dereye gidip su doldurdum. Sonra ne mi oldu

 

Dök

 

Tamam sakin ol tekrar döküp getirdim.

 

Dök

 

Döktüm tekrar su doldurdum onun yanına gittim.

 

Dök

 

dediği an dökü getiriyorum. Bu taa güneşin batışı s kadar sürmüştü.

 

Ne mi oldu öldüm dirildim resmen. Pestilim çıkmıştı. Kollarımı hissedemiyorum.

 

Sonunda bana acıyıp beni rahat bırakmıştı. Ava çıkmıştı. Bir saat gibi sonra iki tavşan yakalamıştı. Bugün çok yorulduğumu bildiği için postlarını kendisi soymuştu. Pişirdikten sonra bana uzatmıştı. Yedikten sonra direk uyudum.

 

Ahh nasıl bu kadar acımasız olabilir ki. Galiba bu gün diğerlerinden bile daha iyi. Korkuyla gözlerimi kapattı.

 

İntikamım için bunları aşmam gerekse bile aşıcağım.

 

Her şey senin için Anne Herşeyy.

 

Gözlerim karanlığa kavuşunca annemin kollarına atılmıştı bile...

 

Loading...
0%