@sura0007
|
Pencereden vuran ışık ve soğuk havayla gözlerimi araladım. Telefonumu elime aldığımda saatin 6 olduğunu görmemle yatakdan fırladım. Alarm kurmuştum ama ben, off unuttum mu acaba? hızlı bir şekilde yüzümü yıkadım, hızlı olmam lazımdı çünkü uçağım saat 8'deydi nereye mi gidiyorum. Mardin'e çünkü oraya atanmıştım. Ben bir öğretmendim ve şimdi abimlerin yanına Mardin'e gidiyordum. Abimler ise askerdi Buğra ve Tuğra abilerim onları çok özlemiştim.Çok uzun zamandır görmüyorum onları. Banyodaki işlerim bitince hızlı bir şekilde dolabımın başına geldim dünden hazırladığım kıyafetlerimi çıkardım siyah dar ve biraz mini bir elbise üstüne beyaz bir gömlek giyecektim. Fakat oranın nasıl bir havası olduğunu bilmiyordum ama yinede giyeceğim çünkü valizimi açıp kıyafet seçmeye kalkışırsam geç kalırdım. Hızlı bir şekilde kıyafetlerimi giyip masamın başına geçtim saçlarımı düzleştirip az ve belli olmayan bir makyaj yaptım. Ardından boy aynamın karşısına geçip kendime baktım güzel olmuştum tek eksik çizmelerimdi onlarıda dışarıda giyecektim zaten. Daha fazla geç kalmamak adına hızlı bir şekilde valizimi elime almıştım son kez odama bakmak üzereydim ki masamın üzerinde ki kırmızı, üzerinde ay ve yıldızın olduğu fularımı gördüm. Onu unutmamalıydım fularımıda aldıktan sonra son bir kez odama baktım özleyeceğim kesindi ama gitmem gerekliydi eğer biraz daha kalırsam hiç gidemezdim. O yüzden odama bakmayı bırakıp arkamı döndüm ve çıktım geç kalmamak adına hemen dış kapının önüne geldim ve diz altımda biten siyah topuklu botlarımı giydim. Hızlıca asansöre girdim ve aşşağıya indim annem beni aşşağıda bekliyordu. Annemin yanına doğru ilerledim gözleri dolu doluydu, anneme biraz daha yaklaşıp sıkı sıkı sarıldım üzülmesi beni hep üzerdi. Annem yumuşak bir insan olduğu için böyle şeylere çok üzülürdü "kendine dikkat et yaramaz kızım, kimseye inanma, abilerinden başka kimseyle gitme hep abilerinin yanında ol onlar seni korur" demişti annem. Titrek sesiyle annem bana ne zaman yaramaz kızım dese gözlerim dolardı çünkü annem bunu dediği zaman ya bana kırgın yada benim için üzgün olurdu "anne ben artık büyük bir kızım 25 yaşımdayım" dedim üzgün bir sesle. Annem dolu gözleriyle bana baktı ve tekrardan sarıldı. Gitmek istemiyordum ama gitmek zorundaydım, yoksa geç kalacaktım beklediğim taksi de gelince "kendine iyi bak annem seni çok seviyorum" dedim. Annem de gözlerime bakıp ellerimi tuttu "sende kendine iyi bak Asu'm bende seni çok seviyorum" arkamdaki arabanın korna sesiyle annemden güç bela ayrılmıştım. Taksideki adam arabadan inip bagajı açtı bende o sırada arabaya biniyordum adamda arabaya bindikten sonra "nereye gideceksiniz hanımefendi" diye bir soru yöneltti "hava alanına gideceğim" dememle araba çalışmıştı telefonumu açıp baktığımda saatin 7:00 olduğunu gördüm. Ne bir saatim mi kalmıştı hızlı bir şekilde taksici adama dönerek "uçağım kalkmak üzere lütfen biraz daha hızlı gidebilir miyiz? " soruma başını sallayarak cevap vermişti. Beni ciddiye almadığını düşünerek sinirlenmiştim ama 5 dakika içinde havaalanının önünde durunca şaşkınlıktan dilimi yutacaktım, önümdeki kapının açılıp kapanmasıyla şaşkınlığım silinmişti ve arabadan indim. Valizimi alıp hızlı bir şekilde ücreti ödeyip havalimanından içeriye girdim gerekli işlemlerden geçtikten sonra kafetaryaya gittim çünkü yarım saatim vardı daha, geç kalma korkusu yüzünden hızlı gelmiştim. Telefonumu elime aldım ve instegram'a girdim ne kadar zaman geçtiğini bilmiyorum ama duyduğum anons sesiyle on beş dakikamın kaldığını anladım valizimi de elime alarak uçağa gitmek için ilerledim uçağa binmiştim. Oturacağım koltuğu bulmuştum ön yedi numaralı koltuktu ama ne yazık ki cam kenarı değildi bu yüzden uyumak için gözlerimi kapattım. ... Omuzumda hissettiğim sarsıntıyla gözlerimi açtım. Hostes gülen yüzüyle "hanımefendi Mardin'e iniş yaptık, buyurun" dedi. Uykumun bu kadar ağır olduğunu tahmin etmemiştim doğrusu ayağa kalkacağım sırada yanımda bir haraketlilik hissettim bir adam benimle birlikte oda kalkıyordu üst taraftan çantamı almak için uzanacağın sırada oda benimle birlikte uzandı ve çantamı alıp bana uzattı. Ben şaşkınlıktan yüzüne baka kalmıştım kara kaşlı, kara gözlü bir adamdı oda kendi çantasını aldıktan sonra bana doğru döndü ve göz kırptı "tekrar görüşeceğiz anka" ne?, bu neydi şimdi? bu adam benim soyadımı nerden biliyordu? ben şaşkınlığımı bir kenara bırakana kadar adam arkasını dönüp gitmişti bile. Kendime gelip hızlı bir şekilde adamın peşinden koşar adım uçağın merdivenlerinde indim iner inmez soğuk hava tenimi ısırmıştı işte bu kadar şanssız bir insandım ne diye uzun giyinmiyorsam daha fazla soğukta durmadan havalimanına girdim. Gözlerim o adamı aradı ama bulamadım neydi bu şimdi ya? o adamda kimdi? bavulların alındığı yere giderek bavulumu aldım sonrasında ise telefonumu uçak modundan çıkardım çünkü abilerimi arayacaktım. Havalimanından tam anlamıyla çıkmış bavulumla beraber ilerliyordum bir yandan da abilerime ulaşmaya çalışıyordum ama telefonlarına ulaşılamıyordu. Hem bilmediğim bir şehirde tek başımaydım hemde çok üşüyordum ne yapacağımı bilemez bir halde üstümdeki gömleğe daha çok sarıldım. En sonunda donma raddesine gelmiştim bu böyle olmaz diyerek taksi aramaya başladım ama gene şansım yerinde olmadığı için taksi bulamadım havalimanında neden taksi olmaz ki? tam umudumu kesmişken bir taksiden elinde bir valizle sarışın bir kadın iniyordu. O taksiye doğru ilerledim taksi gitmeden adamın durması için elimi kaldırdım. Adam beni gördükten sonra arabadan indi ve valizimi aldı o bagaja ilerlerken ben daha fazla donmamak adına arabaya bindim ardından adamda bindi ve kapıyı kapatırken sordu "neyere hanımefendi" dedi biraz aksayan bir türkçeyle. "Mardin dış karakoluna gideceğim" adam dikiz aynasından bana bakıp sordu "asker misin?" başımı olumsuz anlamda salladım. Adamda fazla üstünde durmadan arabayı çalıştırdı neyseki arabanın ısıtıcısı vardı. Nedendir bilinmez içime bir şüphe oturdu, sanki bir sorun vardı pek üstelemedim adam yol boyunca sürekli bana aynadan bakıp bakıp durdu. Arabayı dış karakolun önünde durdurdu ve ilk önce o indi ne kadar inmek istemesemde ardından bende indim barajdan valizimi çıkardı ve arabanın önünde beklemeye başladı. Üşüdüğüm için hızlı bir şekilde karakolun kapısının önüne gelip nöbetçi askere kimliğimi gösterdim ve içeriye girdim arkama baktığımda adam daha yeni arabaya biniyordu, beni mi beklemişti o adam? diye düşünmeye başladım o sırada dış kapının kapanmasıyla adam görüş alanımdan çıktı, o sırada soğuk bir rüzgar beni kendime getirdi ve büşüncelerimden sıyrılıp karakola doğru döndüm. Hâlâ abimlerden bir haberdim acaba neredelerdi?. Ya karakolda değillerse ama eğer göreve gitselerdi haber verirlerdi, valizimi oradaki nöbetçi askere emanet ettim ve karakolun arkasından gelen seslerle oraya doğru yürüdüm, sol tarafımda elma ağaçları ve yeşillik bir bahçe vardı, sağ tarafımda ise kocaman bir karakol. Karakolu geçip biraz daha ilerledikten sonra askerlerin sert ve sesli adımları şimdi daha net ve daha seçilirdi o tarafa doğru ilerlediğimde gördüğüm abilerimle duraksadım çardak gibi bir yerde oturmuş askerleri izliyorlardı. "Tuğra Abi! Buğra Abi!" diye bağırdım sesli bir şekilde ama beni duymamışlardı askerlere bu kadar mı odaklanmışlardı geçekten?. Yanlarına gitmek için bir adım attığım esnada tanıdık yeşil gözlerle kesişti gözlerim bu oydu ve o burdaydı.
|
0% |