Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@susartikbus_22


Yazım tarihi 01/09/2023


Bölüm şarkısı- Min ji te hezkir~


Keyifli okumalar ♡


2018

Yer Şanlıurfa


"Zişan!" Başımın dibinden gelen ses ile irkilip gözlerimi araladım. "Sen daha uyuyormusun keça kerê (eşek kız). De hayde kalk akşam oldu akşam." Pikeyi kenara çekip doğruldum hemen yataktan, bir yanda saçlarımı yüzümden çekerken bir yandan kendime gelmeye çalışıyordum.


"Yok uyumuyorum gözlerimi dinlendirdim daye (anne)." Söylediğim şeyler karşısında annem yüzüme tip tip bakıp cık cıkladı.


"Birde yalan atıyor, rabe keçê rabe (kalk kız kalk). Baban birazdan çıkacak evden sen hâlâ uyuyorsun. Biz böylemiydik şafakta kalkardık şafakta."


"Bende şafakta kalkıyorum daye (anne). Bir gün geç kalktım diye söylemediğini bırakmadın." Dedim yataktan kalkarken tam banyoya doğru gidicek iken kalçamda bir sızı oluştu.


"Bir daha bana ters cevaplar ver bakayım kuran seni parçalarım Zişan. Elini yüzünü yıka çabuk aşağıya in. Terliğimi de ver." Bana attığı terliği yerden alıp yanına bıraktım. Daha sonra yüzüne bile bakmadan banyoya girdim.


Normalde sabah gün doğmadan uyanırdım, bu gün gece adet sancısı çektiğim için bir saat geç uyanmıştım. Annem buna bile karışıyordu. Hiç sormazdı bir şeyin varmı diye, sert bir yapısı vardı, babam ile annemin aklı hâlâ eski zamanda kalmıştı. Okuluma bile karışıyorlardı liseyi okumama izin vermemişlerdi. Neymiş kız kısmı okulmu okurmuş, kadın dediğin evinde oturur temizlik yaparmış, daha bir sürü şey. Nefret ediyordum onların bu zihniyetinden, resmen kızlarını bir erkeğe muhtaç etmek için her şeyi yapıyorlar. Kaç defa babamın karşısına geçip okumak istediğimi söylesemde annem ile abimin dolduruşuna gelip aynı cevabı veriyordu. Bir yerden sonra alışmıştım bu duruma. Artık yaptıkları muameleye karışmıyordum sesimi çıkarsam ellilerinde yaşlı bir adama verirlerdi. Bu yüzden susuyordum... Daha beter bir bataklığa düşmiyim diye...


İşlerimi halletikten sonra dolabımın karşısına geçip yeşil yarım kollu dizimin altında biten bir elbise alıp üstüme geçirdim, daha sonra makyaj masasının önüne gidip kalçamın altına gelen koyu kahverengi olan saçlarımı taradıktan sonra örüp ucuna lastik taktım. Aynadan kendime baktığımda gözlerimin altında şişlikler vardı muhtemelen iki, üç saat uyuduğum içindi. Daha fazla oyalanmayı bırakıp odamdan çıktım.


Oturduğumuz konak büyüktü büyük olmasına ama derdide o kadar büyüktü, temizliği asla bitmiyordu evin, bu konuda en şikayetçi olan ise ablamdı kendisi nefret ederdi temizlik yapmaktan. Genelikle bölümleşe yapardık temizliği evimizde iki yardımcımız vardı ama onlar mutfak ile sorumlu olduğundan biz yapardık genel temizliği.


Aşağıya indiğimde herkes masada oturmuş kahvaltısını yapıyordu. Masaya doğru ilerleyip " rojbaş ( günaydın )" diyip kendi sandalyemi çekip oturucaken babamın sesini duydum.


"Rojbaş rojbaş ( günaydın günaydın) Zişan xanım sen zahmet etmeseydin biz getirirdik kahvaltını odaya keça min ( kızım )." Dedi kinayeli sesi ile.


"Kusura bakma bav ( baba). Rahatsızdım biraz ondan geç kaldım." dedim sesim kısıktı sanki içime kaçmıştı. Kendimi suç işlemiş gibi hisediyordum resmen, bunu onlar hisstetiriyordu...


"Rahatsızmış xanımefendi. Ulan ben demedimi bu sofraya saatinde inilicek diye!" Bir anda bağırması ile yerimden sıçrayıp bir adım geri gittim. "Yok sana yemek falan gir odana beni çıldırtma. Bu gün odasından çıkmayacak bu Dilan ne yemek ne de su içmeyecek!" Son sözünü anneme bakarak söylemişti, annem ise emrinde bir hizmetli gibi başını sallayıp onaylamıştı. Babam hasasatı bu konularda yemek saatinde bir dakika geç kalanı sofraya oturtmazdı ama bu sefer yaptığı gücüme gitmişti. Bunun yemek yada su ile alakası yoktu ama bu yaptığı acımasızlıktı.


Hiç kimse bir şey dememişti sanki onlar bir kukla babam ise onları oynatan bir insandı. Yüzlerine bile bakmadan merdivenlerden çıkıp odama girdim. Odaya girdiğim gibi gözlerimdeki yaşlar kendini serbest bırakmıştı. Odamda ki sedire oturup bacaklarımı kendime çekip sesizce ağladım.


Ağladım. Ağladım, ağladım akşama kadar ağladım bu ağlamam üzüntüden değildi bu sefer karnıma ve belime saplanan sancılardandı,kimse gelmedi. Bir kaç saat önce kapının arkasından sesler geldi ' kız ağrıdan ölecek Sevda gizliden bir şeylermi versek?' Diyordu evimizin çalışanı Hatice abla otuzlu yaşlarının sonundaydı kendisi iki kızı vardı sırf onalrı okutabilmek için bizim eziyetimizi çekiyordu.' Saçmalama abla canına mı susadın sen ağam görse, duysa yemin ederim barındırmaz bizi burada.' Dedi bu sefer Sevda daha yirmi bir yaşındaydı felçli annesine bakabilmek için çalışıyordu burda.' Haklısın haydi aşağıya inelim görmesinler bizi burda.'


Bu kadardı başka kimse gelmemişti. Ne ablam Helin, ne kız kardeşim Simay, ne abimin karısı Ruken. En önemlisi annem... Hiç gelmemişti. Korku ne aciz bir duyguydu meğersem... Konuşacaksın ama sesini korkun ile susturuyorlar. Gitmek istiyorsun bu diyarlardan ama yine seni korkunla sınıyorlar...


Akşama kadar aynı pozisyonda acı çekmiştim yerimden milim dahi kalkmamıştım. Ağzım kurumuştu susuzluktan ve bunu daha yeni fark ediyordum. Oturduğum yerden kalkmaya çalıştım, çalıştım çünkü bacaklarım tutmuyodu resmen. Yinede ayağa kalkıp banyoya girdim. Musluğun karşına geçip musluğu açıp elim ile biraz su içtim elimi yüzümü yıkadıktan sonra havlu ile kuruladım. Banyodan çıktığımda annem ayakta dikilmiş bana bakıyordu bir şey demeden tekrar sedire oturup karşımdaki yatağı izledim bu sırda annem dolabıma yönelmiş içinden elbise seçiyordu.


"Bunu giy aşağıya in Berxodan' ların düğünü var oraya gideceğiz." Elbiseyi yatğın üstüne bırakıp karşıma geçti." Orda sakın yanlış bir şey yapayım deme Sozdar'lar da orda olacak. Yade Şehriban'dan başka kimseyle göz göze bile gelme heleki Sozdar erkekleriyle asla." Diyip odadan çıktı. Sozdar'lar ile kan davamız varmış öyle diyorlar ama henüz bu kan davasının neden çıktığını bilmiyordum. Sozdar'lar doğunun en büyük aşiretiydi doğuda sözü geçen kişi ise yade Şehriban'dı o da bir Sozdar'dı ama aramızda olan kan davasına rağmen evimize gelmişliği bile vardı. Berxodanlar ise burda Şanlıurfa'da ki aşiretlerden birisiydi. Berxodan'lar ile babamın şirketi ile ortaklığı vardı bu yüzden babamlar baya bir yakındı onlar ile.


Ayağa kalkıp elbiseyi elime aldıp giydim. Kırık beyaz çiçekli, boyundan ayak bileğine kadar kapalıydı. Makyaj masama gidip sabah ördüğüm saçlarımı serbest bıraktım. Saçlarım gür ve çok uzundu bazen baş edemiyordum ama kesmeyede kıyamazdım. Çekmeceden çıkardığım kapatıcıyı alıp göz altlarıma sürürüp süngere ihtiyaç duymayıp elim ile dağıtım. Ablamın bana kulanmam için verdiği rimeli alıp kendiliğinden uzun olan kirpiklerime sürüp rimeli geri yerine koydum. Daha sonra dudak nemlendiricisini de dudaklarıma sürdükten sonra hazırdım.


Aşağıya indiğimde konağın kadınları hazır bir şekilde babamları bekliyorlardı. Kimseye bakmadan avludaki sedire geçip beklemeye başladım. Yer odaklanmışken yanıma ablam oturmuştu.


"Ay Zişan Hozan'ın kardeşinin düğünü ya o da orda olurmu acaba? O nun ne yapacağı belli değil kardeşinin düğününe de gelmeye bilir." Ablamın sorduğu soru ile tepkisiz kaldım. Hozan Berxodan ablamın gizliden görüştüğü Berxodan aşiretnin ağasının büyük oğluydu. Yaklaşık bir senedir ablam ile görüşüyorlardı ama Hozan Berxodan hiç bir şekilde ümit verici davranmıyordu. Ablam ona olan aşkından bu davranışından bile bir haberdi.


"Bilmiyorum." Diyip kestirip attım o da bir şey demedi önüne dönüp beklemeye başladı. Beş dakika sonra araba sesleri geldiğinde konağın dışına çıktık. Yengem büyük abim Baran'ın arabasına geçip gittiler. Annem ablam ve Simay ile Agir abimin arabasına binmiştik. Babam ön koltukta oturmuş tesbihinin taşlarıyla sabır çekiyordu.


Kafamı cama çevirip Urfa'nın sokaklarını izledim sesizce." Bana bakın sakın diyim ordaki hiç bir Sozdar ile muhatap olmayacaksınız ona göre." Söylediği şeyler artık bana bıkkınlık vermişti derin nefes alıp kafamı milim oynatmadan dışarıyı izlemeye devam ettim. "Duydun mu beni ha Zişan?" Dedi.


"Duydum baba." 


Düğün alanına geldiğimizde herkes arbadan inmiş Berxodan'ların konağının yanındaki açık alanda olan düğün alanına doğru yürüdük. Geldiğimizi gören Berxodan'ların ağası Agit ağa yanımıza gelip babamla tokalaştılar." Vay un bi xêr hatî( siz hoş geldiniz)."


"Hoş bulduk sağ olasın Agit."


"Geçin şöyle. Jinên rastê diçin wir yenge ( kadınlar sağ tarfta oraya geçin yenge)."


Annem kafasını salayıp sağ tarafa kadınların olduğu yere doğru yürümeye başladı. Biz de arkasından onu takip ediyorduk kadınlar ile erkekler aynı yerdeydi ama sadece kadınlar ayrı halay çekiyor erkekler ise eyrı halay çekiyordu. Masalara doğru yaklaşırken yade Şehriban'ı gördük ve o tarafa yönlendik. Yanında üç gelini iki kızı ile ortadaki masada otumuş yanına gelen kadınların selamını alıyordu. Yanına vardığımızda herkes selam vermiş en son ben kalmıştım.


"Silav yade tu çawa yî? ( merhaba yade nasılsın? )" diyip elini öpüp alnıma koymuştum.


"Sağ bê keça min ez başım Xwedê te bihêle ( Sağ ol kızım iyiyim Allah razı olsun). Diyip saçımı okşamıştı. Masadaki diğer kadınlarada selam verip annemlerin geçtiği masaya gidip oturmuştum.


"Görüyorsun nasılda geçmiş kaynanasının hemen dibine bir havalar bir havalar." Annem amcamın karısının yanına oturmuş çoktan birilerini çekiştirmeye başlamışlardı bile.


"He birde takmış takıştırmış altınlarını, senin havan kime daha düne kadar köyde inek otlatıyordun Rojda xanım." Bahsetikleri kişi yade Şehriban'ın en büyük gelini Rojda hanımdı. Annemler ile aralarında bitmeyen hasetlik ve kıskançlıklar vardı. Aslında Rojda hanım annemler ile uğraşmayı sevmezdi ne yapıyorsa annemler yapıyordu.


"Un bi xer hatini kâ un çavâni? ( hoş geldiniz nasılsınız?)" Yanımıza Agit beyin karısı Zelal hanım gelmişti yanında ise kızı Roniya vardı.


"Hoş bulduk Zelal xayırlı olsun inşallah bir yastıkta kocasınlar." Diyip ayağa kalkıp Zelal hanıma sarılmıştı. Ardından amcamın karısı Delal yengem ile sarılıp bize yönlendi.


"Sizde hoş gelmişsiniz kızlar maşallah maşallah." İlk önce yengem Ruken ile selamlaşıp sırayla ablama, bana ve Simay'a sarılıp ayrılmıştı.


"Hoş bulduk Zelal teyze." Diyip gülümsemişti ablam Zelal hanıma. Daha sonra yanımıza Roniya gelip o da sarılıp yanımıza oturmuştu.


"E haydi ben gideyimde diğer misafirlere hoş geldiniz diyeyim." Dedi ve yanımdaki masalara yönelmişti.


"Ee nasılsınız Helin xanım görüşmeyeli ha?" Dedi Roniya ablama doğru. Ablam ile abisinin arasındaki ilişkiden haberdardı ve her yan yana geldiğimizde ablama gelinimiz diye seslenirdi tabi yanımızda kimse yoken yapardı bunu.


"İyi diyelim iyi olalım Roniya xanım siz nasılsınız?"


"Vallahi ne yalan söyliyeyim vıcıkım çıkmış bu bir haftadır sanki ben evleniyorum yok Roniya şunu yap yok Roniya bunu yap, kaçıcaktım en son dedim biraz daha dayan Roniya. Bu nedir ya." Dedi haklı bir isyan olarak burda düğün hazırlıkları baya uğraştırdı ve bunu yapmak tabi ki de kızlara düşerdi ailedeki tek kız Roniya olduğu için malum çoğu iş ona kalmış olmalıydı.


Ablamlar yanımda sohpet ederken o kadar sese rağmen karnımın gurultusunu işittim. Belki yiyecek bir şey bulurum diye masaya göz gezdirirken masada sadece meyve ve çerezler vardı. Karnımı meyve ile doyumak istemiyordum eğer meyve yersem biliyordum ki yolda giderken gerisin geri çıkartıcaktım onlarıda. Tekrar ablamlar döndüğümde ablam bana bakıyordu.


"Kız Roniya sizde öğlenden kalma pilav et yokmu? Bu dine(deli) temizlik yapmaktan yemek yiyemedi tam yiyecekti o da babamlar geldi." Söylediği şeyler karşısında ağzım açık kalmıştı resmen. Utancımdan kafamı öne eğmiştim hemen.


"Ay niye söylemiyorsun Zişan. Var var de hayde kalk ta bizim eve gidelim." Roniya ayağa kalkmış beni de kolumdan tutup kendisiyle beraberinde kaldırmıştı. Ablama baktığımda o da ayağa kalkmış bana kaş göz yapıyordu gitmem için.


"Nereye gidiyorsunuz?" Ruken yengemin sorusunu ablam cavaplayıp önden gitmişti bile. Bizde arkadan yürürken konağa girmiştik.


"Siz mutfağa geçin bende bir tuvalete gideyim." Dedi ve yanımızdan ayrıldı. Roniya beni kolumdan tutup mutfağa soktuktan sonra sandayeye de oturtup dolaba yöneldi. Dolabın içinden aldığı eti ve pilavı alıp mikrodalya koymuştu.


"Sen zahmet etme ben yaparım." Diyip ayağa kalkıyordum ki omuzlarımda tutup tekrar oturtu.


"Ne zahmeti kız ne olmuş sanki-" diyordu ki içeriye küçük bir kız girip lafını bölmüştü.


"Roniya abla seni çağırıyorlar." Dadiğinde Roniya'nın cevap vermesini beklemeden koşarak çıkıp gitmişti mutfakta.


"Ay bitmiyor bunların derdi ya Rab. Neyse ben gideyim sen ayarlarsın gerisini Zişan."dedi kafamı salayıp onayldıktan sonra o da çıkmıştı mutfaktan.


Mikrodalgada ki yemeği alıp masaya koyduktan sonra çekmeceden bir kaşık alıp masaya geçip oturmuştum. Tam bir kaşık alıp ağzıma götürüyordum ki içeriye Hozan abi girmişti.


"Roniya nerde?" Demişti sert sesi ile bir yandan ise bana bakıp elbisemi süzüyordu. Ve açıkçası rahatsız olmuştum bu durumdan.


"Düğün alanına gitti Hozan abi."dedim kısık ses tonu ile.


"İyi." Demiş ve son kez bana bakarak çıkıp gitmişti.


Yine tam kaşığı ağzıma götürmüştüm ki mutfağa bu sefer tanımadığım bir adam girmişti.


"Şey kusura bakmayın lavabo nerde acaba ?" Dedi düzgün olan türkçesi ile, boyu uzun saçları kumraldı ama tam bir kürt gibiydi. Sozdar'lar ile bağlantısı olabilir diye fazla bakmayıp hemen cevapladım. "Soldaki koridordaki ikinci kapı."


"Teşekkür ederim. Kusura bakmayın tekrardan. Afiyet olsun." Dedi mutfaktan çıkmadan önce. Elimde kaşığım boş boş mutfak kapısına bakıyordum resmen, kendime gelip kaşığı tekrar ve tekrar ağzıma götürken bu sefer ablam girmişti içeri.


"Ay o kimdi be Sultan Köse gibi?"


Resmen evren yemeği yemiyim diye işaret gönderiyordu.


Nedir bu çektiğim!


BÖLÜM SONU


Okuduğunuz için teşekkürler♡


Birinci bölüm hakkındaki yorumlarınız nelerdir?


Eğer bir yanlışım olursa mazur görün.


Loading...
0%