Yeni Üyelik
10.
Bölüm

10. Bölüm

@susartikbus_22

Yeni bölüme hoş geldinizzz🤭


Oylamayı unutmayın🧡


Şimdiden teşekkürler


Bölüm şarkısı:

Dendar- Ali Haydar Can 


Bir hafta, yüzükler takıldığından bu yana tamı tamına bir hafta geçti.


Bu süre zarfında aklımdan zibiliyon tane kurtulma düşüncesi geçti. Hiç biri faaliyet bulmadı ama, sadece düşünce olarak kaldı beynimde.


Nikah vardı bu gün, nikah adı altında olan benim esir edilişim vardı bu gün. Dolabımın kapağında asılı duran beyaz bir elbise, uyandığım dakikadan beri bakışıyorduk kendisi ile.


İki gün önce çarşıya götürmüşler di beni Zelal hanımlar, onlar benim tek gelmemi istemede ben annemin gelmesinide istemiştim. Hiç bir şeye el sürmemiş onlara bırakmıştım her şeyi, elbiseyi bile onlar seçmişti, onlar dediğimde annem kendisi seçmişti.


Neden bu kadar çabalıyordum evlenmemek için? Diye sordum kendime, eninde sonunda evlenecektim, sadece erken oldu dedi içimdeki bir ses.


Aklıma bir bir düştü her şey, kocalarından şiddet gören kadınlar, hakaret işiten, küçük düşürülen, sanki onlara muhtaçmış gibi yaşayan kadınlar geldi aklıma. Etrafımda bir sürü vardı, hepsi benim için bir dersti hepsinden ayrı bit ders çıkarmıştım.


Kalbi kötü bir adamla aynı hayatı sürdürecek olmamdı bu istemeyişim. Ama mecburiyet diye bir faktör var, söz konusu olan bir hayat var, ucunda o hayatın ölümü.


Odanın kapısının açılmasıyla oraya döndüm, gelen annemdi, muhtemelen hazırlanmamı söyleyecekti. Önümde durup yüzüme baktı bir kaç saniye yüzümün ifadesi onu tatmin etmemişti, yüz ifadesinden bu anlaşılıyor du.


"Hazırlan gelecekler bir saate, nasıl hazırlanacaksan artık!" Dedi, kendisi bu nir hafta boyunca başımın etini yemiş, sadece nikah olmasına baya bir sinirlenmişti.


Bir şey demeden oturduğum sedirden kalkıp makyaj masasının önünde duran sandalyeye oturdum. Annem de yanımda durup konuşmaya başladı.


"Bu gün sondu burada ki günün, bundan böyle orada kalacaksın, onlardan birisi olacaksın. Sanma ki oraya gittiğinde Xêlat olmayacaksın, her bir yanlışında unutma ki bize leke sürülecek, artık çocuk değilsin yarın bir kadın olacaksın. Hozan senin kocan olacak, ona karılık yap, ilgilen, ilgilen ki gözü dışarıya kaymasın! Saygıda kusur etmeyeceksin onlara karşı, her denileni yapacaksın." Dedi soğuk kanlılıkla.


Her bir cümlesinde kanım dondu, bunları söyleyen benim annemdi yıllarca beni büyüten kadındı. Onca şeye rağmen hâlâ kendi itibarlarını düşünüyordu.

Gözümden bir damla yaş süzüldü, o an anladım ki benim kaçış yolum yokmuş, hiç bir zaman da olmamış zaten.


"Adınıza leke sürülmesin diye beni bir cehenneme attığınızı hiç bir zaman unutmayacağım, unutturmayacağım bundan şüphen olmasın. Şimdi izninizle Dilan hanım bir saat sonra nikahım varmış ona hazırlanmam gerekiyormuş." Dedim, unutmayacaktım! Bana yapılan onca haksızlığı unutmayacaktım!


Yine o sert ifadesini takındı, son kere yüzüme ters ters bakıp odadan çıktı.


Hazırlanıp yatağın üstüne oturduğumda aradan yarım saatten fazla bir süre geçti, birazdan aşağıya inecektim, abim kuşağımı bağlayıp kırmızı duvağı örtecekti başıma. Son saatimdi bu evdeki, buradan çıktıktan sonra hiç bir şey aynı olmayacaktı. Benimle beraber.


Odaya Ruken yengem girdiğinde düşüncelerime son verdim. Yanıma gelip oturduğunda taktığı altınların sesi kulağım da çınlama oluşturdu, bir insan neden bu kadar çok altın takardı ki?


"Dilan anne gönderdi beni, sen şimdi ilk geçeni yaşayacaksın nasıl davranacağını öğren diye.

Bak şimdi Zişan'cım akşam oldumu Hozan odaya girdiğinde onu hoş karşıla böyle fazla da hevesli olma ki-" Diye konuşmaya başladığında kaşlarımı derinden çatıldı. Ne gecesi? neyden bahsediyordu?


"Yenge böyle şeyleri konuşmaya gerek yok, anneme de söylersin tamam mı?" Dedim sözünü keserek.


"Ay sen bilirsin, vallah sonra oran buran ağrıdığında söylenme ama." Dedi.


"Tamam yenge söylenmem merak etme sen." Dedim, sabrımın sınırındaydım her an patlayabilirdim.


Yengem odadan çıktığında on dakika sonra bende çıktım. Bizimkiler salonda toplanmış benim gelmemi bekliyorlardı. Baran abimin elinde duran kurdaleye baktığımda ağlamamak için zor tuttum kendimi.


Baran abim önüme geldiğinde başını öne eğip kurdaleyi belimden bir kere geçirdi, evlenmek istemiyorum! Kurdale bir kere daha geçti, beni obje gibi gören bir adamla evlenmek istemiyorum! Son kere geçti bir düğüm attı, canım yanıyor..


Bunlar hepsi içimde kaldı, söylesem de kim duyacaktı ki, hepsi bana kör, sağır dilsiz olmuştu. İçimden geçenler orda kaldı.


Baran abim bana sarıldığında tutamadım kendimi, göz yaşlarımı serbest bıraktım, ağzımdan bir kaç hıçkırık firar etti.


"Affet beni Zişan koruyamadım seni.. Canını sıkan bir şey oldumu alo de yeter tamam mı xwişka min (kız kardeşim)?" Dedi, sesi titriyordu onun da. Bu evde bana sahip çıkan tek kişiydi o, küçükken düştüğümde o kaldırırdı ayağa, benim için babama karşı gelirdi, savunurdu. Baran abim başkaydı benim için. Ona neden karşı çıkmadın diye sormadım hiç, nedeninini biliyorum çünkü, karşı çıkmış ama sözünü geçirmemişti.


Ağlamamı durdurup sarılmayı sonlandırdım, ellerimle gözlerimi silip duvağı örtmesini bekledim. O sırada ablam takıldı gözüme, en arkada durmuş ağlıyordu, ağlamasının sebebi ben miydim bilmiyordum ama bu gün yüzünden olduğunu biliyordum. Onun için hiç kolay değildi bu durum farkındayım, elimden hiç bir şey gelmiyordu, en çokta bu sıkıyordu canımı.


Abim Simay'dan aldığı kırmızı duvağı başıma örttü alnımı öpüp geri çekildi. Her şeye rağmen babamın önüne gidip elini öptüm sarılacakken geri çekildim ve annemin de elini öpüp Agir abimin önüne gittim soğuk bir sarılma yaşandı aramızda, kendi seçimiydi bu, her zaman olduğu gibi mesafe vardı.


Ondan ayrılıp Simay'a sarıldım, o da göz yaşlarını serbest bırakmış ağlıyordu, tekrar ağlamamak için tuttum kendimi.


"Dikkat et kendine tamam mı? Kimsenin seni ezmesine izin verme, kendini koru hakkına sahip çık. Elbiseler de hep sana kaldı yaşadın valla." Dedim, sonda ki cümleme gülüş sesi kulaklarımı doldurdu, burukça gülümsedim.


"Tamam, sende kendine dikkat et." Deyip ayrılmıştı benden. Ruken yengemede sarılıp ablamın yanına gittim. Babamlar odadan çıkmış aşağıda gelen misafirlerle ilgileniyorlardı.


Ablama sarıldım sadece, bir şey diyemedim, o da konuşmadı. Kalbinin acısını hissetim, bu duyguyu yaşamadan iliklerime kadar hissettim. Ayrılmadan önce özür diledim, bunu söyleme ihtiyacı duydum kendimde.


Geriye çekildiğimde hâlâ ağladığını gördüm, ellerimle yanaklarında duran yaşları sildim, son bir kez ona bir gülümseme gönderip salondan çıktım.


Merdivenlerin başına geldiğimde erkek tarafının da geldiğini gördüm, ayaklarım geri geri gitmek istese de aşağıya indim, yüzümde duran kırmızı duvak yüzümü biraz olsada saklıyordu onlara karşı, iyi ki de gizliyordu.


Avluda durmamla Hozan abi babamın elini öpmüş yanıma gelmişti, yanıma geldiğinde ister istemez tedirginleştim, kolunu uzattı ellerim zorda olsa o kola tutundu. Avludan çıkıp kapının önüne geldiğimizde kapının önünde duran davulcu ve zurnacıyı yeni fark ettim, düğün istemiyorum demiştim ama umursayan kimdi ki? Öylede böylede oynayıp kutlayacaklardı.


Önümüzde duran arabanın kapısını korumalardan biri açıp geçmemi belkedi, gelinliğin eteklerini tutup arabaya bindiğimde o da diğer taraftan geçmiş arabanın arkasına yani yanıma oturmuştu. Başım önümde duruyordu, camdan dışarıya baktım açık kapıdan içerisi gözüktüğü için ablamı gördüm içeride hayal kırıklığı ile bakıyordu..


Arabanın hareket etmesiyle görüş açımdan çıktı, yine ağladım, sessizce ağladım ama bu sefer.


Araba bundan sonra yaşayacağım konağın önüne geldiğinde kapım yine bir koruma tarafından açıldı, kapının açılmasıyla görüş acıma bir sürü insan girdi, çoğu kadındı, ellerinde mendiller yanlarında duran davulcu eşliğinde bur oraya bir buraya sallıyorlar dı. Arabadan inmemle zılgıtlar havada uçuştu, yanımda bir hareketlilik hissettim o yöne döndüm ve onun yanıma geldiğini gördüm, kolunu yine uzattı koluna girip kapının önüne geldik.


Zelal hanım elinde tuttuğu testiyi elime verip yere atmamı bekledi, bir an önce bu saçmalıktan kurtulmak için testiyi sertçe yere attım, yere attığım sırada içinden çıkan şekerler ve paralarda yere saçıldı, çocuklar da bir birlerini ittirerek onları topladı.

İçeriye geçtiğimizde kalabalık daha fazlaydı, avlu büyük olduğu için masalar kurulmuş bir tane de gelin masası duruyordu, kırmızı cübbeli bir adam masanın kenarında bizim gelmemizi bekliyordu, masaya oturdum yanıma da o oturdu, şimdiye kadar yüzüne bakmamıştım, bakma ihtiyacı da duymadım açıkçası.


Etrafa baktığımda annelerinde bizden sonra geldiğini gördüm, onlarda bir masaya geçip oturdu.


Oturduğumuz masaya iki kişi daha geldiğinde nikah memuru da yerine oturmuş önünde duran defteri ayarlıyordu. Nikah memurunun işi bittiğinde boğazını temizleyip konuşmaya başladı.


"Evet bu gün burada iki gencimizi evlendirmek için bulunuyoruz. Siz Agit oğlu Hozan Berxodan, hiç kimsenin baskısı ve tesiri altında kalmadan Zişan Xêlat'ı eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?" Dedi.


"Evet!" Diye cevap verdi Hozan abi.


İçimde ki abi deme isteği bir türlü gitmiyordu onu hiç bir zaman başka sıfata koyamıyacak gibiydim ya hayırlısı.


"Siz Diyar kızı Zişan Xêlat, hiç kimsenin baskısı ve tesiri altında kalmadan Hozan Berxodan'ı eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?" Dedi bu sefer nikah memuru.


Şu an burada 'hayır' deseydim ne olacağını düşündüm, ilk başta yanımda duran adam, korumalara haber salıp Selim amcayı bulup kafasına sıkacak daha sonra babam saçımdan sürükleyerek avlunun ortasında hiç kimseye aldırmadan dövecekti. Ondan sonra ise ağalar toplanıp hakkımda kendi hayatlarımış gibi kararlar alıp beni ölmekten beter edeceklerdi.


Buydu işte, burada bulunan herkesin baskısı vardı üstümde.


Biraz fazla düşündüğüm için yanımda duran bir kaç dakika sonra kocam olacak adam boğazını temizleyip bana ters ters baktı. Babamlar, herkes durmuş ağzımdan çıkacak o kelimeyi bekliyordu.


"Evet." Dediğimde herkesin derin bir nefes aldığını hissettim. Onların aldığı nefes benim boğazımdan geçmedi.


BÖLÜM SONU 


Helüü

Umarım bölümü beğenirsiniz🥰


Kendinize çok iyi bakınn.

Oylar için de teşekkür ederim.


Oylamayı unutmayınnn


Loading...
0%