@susartikbus_22
|
Oylamayı unutmayınn🙃 Bölüm şarkısı: Birindarım- Işık Berfin Keyifli okumalar 🫶🏻 Sıkıntıdan kafayı yemek üzereyim, son yarım saattir kendimi çok zor tutuyorum. Nedeni ise konağın salonunda gelen misafirlerin bitmek bilmeyen takı merasimiydi. Aslında kadınlar tek vardı burada ama bir türlü bitmiyordu, yaklaşık bit valiz dolusu altın takmışlardı, ama hâlâ devam ediyordu. Yaklaşık bir yarım saat daha geçtiğinde Roniya yanıma gelip abdest almama yardım edeceğini ve oradan da küçük oturma odasın da imam nikahının kıyılacağını söylemişti. Ayağa kalkıp Roniya'nın peşinden ilerledim. Olduğumuz katta olan bir lavaboya girdik ikimizde, takılan altınları Roniya'ya verip abdestimi aldım. Ben abdesti alırken Roniya altınları yerine koymak için gitmiş tekrar geldiğinde elinde beyaz bir yazma vardı, yazmayı bana verdi, bende yazmayı alıp saçımı ve boynumu örtecek şekilde taktım. yazmayı bağladıktan sonra küçük salonun olduğu yere gitmiştik. İçeriye geçtiğimizde odada Agit ağa, Zelal hanım ve diğer aile üyeleri bulunuyordu, tabii o da vardı burada, yerde oturmuş bekliyordu. Roniya koluma dokunduğunda ona döndüm, ona dönmemle başıyla abisinin yanını gösterdi, el mecbur bende oturdum. bir kaç dakika sonra içeriye imam efendi girip o da karşımıza oturdu. İlk başta bir kaç ayet ve hadis okundu, daha sonra ise adımız soyadımız bir kağıda yazıldı şahitlerle beraber. "Mehir olarak ne istersin?" Diye sordu imam. Daha ben cevap vermeden Zelal hanım araya girdi. "Takılan altınların hepsi hoca efendi." Dedi. Ellerimi kenetleyip sıktım. Benim böyle bir isteğim yoktu! "Ne altın isterim ne de başka bir şey, sadece talâk hakkı istiyorum." Dediğimde yanımdan onun sinirli sesini işittim tabii sessizdi sesi. "Olmayacak öyle bir şey!" Dedi açıkçası bu umurumda olmadı. "Talât hakkı olmazsa evlilik kabulüm değildir." Dedim bende ona karşılık, burnundan verdiği sinirli nefes yüzüme gelip gitti. EL mecbur kabul edildi nikah kaldığı yerden devam etti. "Sen hanım kızım Hozan Berxodan'ı zevcen olarak kabul ettin mi?" Diye sordu imam efendi bana. Yine bir kaç saniye duraklayıp cevap verdim. "Ettim." "Ettin mi?" "Ettim." "Ettin mi?" "Ettim." Benden sonra ona yönelip aynı soruyu sordu ondan da aynı cevabı aldığında artık Allah katında da evli olmuştuk. Buradan dönmek imkansızdı işte. Hâlâ bir umut diyordum ama o umudun bana uğramayacağını ise adım gibi biliyordum. 🪽 Akşam saatlerinde misafirlerin çoğu gitmiş sadece aile üyeleri kalmıştı. Odaya çıktığımda beraberimde Zelal hanım ve Roniya geldi, odaya girip ayakta dikildim Zelal hanım odada olan koltuğa oturup elini yan tarafına vurarak yanına oturmamı istedi. Elbisenin eteklerini kaldırıp gösterdiği yere oturdum. "Roniya keçam (kızım) hele sen çık ben yengenle konuşayım az." Demişti Roniya' ya, Roniya başını sallayıp odadan çıktı. Yine başlıyorduk, yine o konuşma gerçekleşecekti. "Bak kızım bilirim zorla evlendiğini, bilirim Hozan'ı da istemediğini, her şeyden haberim vardır. Helin'den de, zordur, ama bundan sonra yapacak bir şey yoktur, Hozan'ı bundan sonra bağrına basacaksın onu kocan belleyeceksin. Aksi mümkün değildir. Demem o ki daha fazla baş kaldırma, baş kaldıracak bir şey yoktur ortada. Son sözüm; odaya geldiği zaman o ne diyorsa onu yap! Diyeceklerim bu kadardır, haydi selametle." Demiş başka bir şey demeden çıkıp gitmişti. Beni anlıyorlardı ancak ilgilenmiyorlardı, umurlarında değildi. Alışmaya çalışıyordum artık yavaş yavaş. Bir süre daha oturduğum yerde kaldım, tam karşımda duvarda duran saate baktığımda saatin geç olduğunu gördüm, bacaklarımı kendime çekip oturmaya devam ettim. Uyumak ile uyumamak arasında gidip gelirken kapının açılma sesini duyup ayıldım. Sessiz bir giriş değildi bu baya paldır küldür bir girişti. Toparlanıp ayağa kalktığımda onun geldiğini gördüm. Yürürken yalpaladığını gördüm, başı dönüyor gibiydi, biraz daha yaklaştığında ondan gelen ağır koku sardı etrafımı, bu alkol kokusuydu. Ve şu anda sarhoştu. Git gide yaklaşırken bende uzaklaşıyordum ondan. "Şşt kaçma yav, nereye kaçıyorsun Zişan? Senin benden başka yolun yok, bir tek ben varım," deyip kolumu tutarak yüzünü yaklaştırdı bana doğru, nefesi yüzüme değdiğinde tiksinme ifadesi oluştu. "ben tek varım! Anladın?! Şimdi zorluk çıkartma, geç şu yatağa!" Hayır! Hayır, hayır. Şimdi olmazdı, istemiyordum, olmazdı şimdi. "H-hayır şimdi olmaz lütfen, istemiyorum." Dediğimde gözünün seğirdiğini gördüm. Ellerim ve sesim paniklediğim için titriyordu, o olaydan sonra her hangi bir yakınlaşma mide bulantısından başka bir etki vermiyordu. "Demek hayır he? Eğer bu gece o iş olmasın bak bakayım seni nasıl rezil ediyorum cümle aleme, gerisini sen düşün Zişan xanım." Dedi. Yapardı hem de hiç acımadan, yalan yanlış şeyler söyleyip herkesi üstüme salardı. Buna hazır değildim, evet ama söylediği şeye de asla ve kata hazır değildim. "Hayır, ne olursun. Bak belli ki sarhoşsun kafan yerinde değil, bir duş alıp ya-" dememe kalmadan boynumdan tutup yüzünü iyice yaklaştırdı. "O sesini kes, beni de delirtme. Olacak diyorsam olacak." Dedi. Göz yaşlarım birer birer yine akmaya başladı, kimin ahını aldım da bunları yaşıyorum diye sordum kendi kendime. İsyan etmek değildi amacım, sadece dayanacak gücüm kalmamıştı. Henüz omuzlarımda ablamın yükü varken değil onunla beraber olmak, aynı yatakta yatmak bile bir ölümdü benim için. Boynumda ki elinin yerine bu sefer dudakları geldi. Bir hafta öncesine gittim, o çırpınışlarım, bağırmalarım, çaresiz kalışım, hepsini yine yaşamak istemiyordum. Ellerimi koluna götürüp onu biraz olsun kendimden uzaklaştırmak istiyordum, ama buna izin vermedi. Boğazımda olan yumru git gide büyürken daha fazla kendimi tutamadan bir hıçkırık firar etti. 🪽 Boynumda baş gösteren ağrı artık dayanılmaz olmaya başladı, tek ağrıyan yerim orası olsaydı keşke dedim içimden, gözlerimin uykusuzluktan kan çanağına döndüğünü hissedebiliyorum, göz yaşlarım geceden beri dinmedi. Kendimi bir pislik gibi görüyorum artık, tiksiniyorum kendimden. Oturduğum mermer zemin artık rahatsız etmiyordu beni, bacaklarıma yasladığım başımı kaldırıp elimi boynumun arkasına götürerek ovdum. İçeriden gelen tıkırtılar onun uyandığının göstergesiydi. Kapının ardından bir kaç konuşma sesi geldiğinde ister istemez panikledim. Bir kaç saniye sonra içinde olduğum banyo kapısının zorlanmasıyla üstümde olan kanlı çarşafı daha çok doladım kendime, kapıdan sesler kesilince rahat bir nefes vereceğim sırada bu defa kilit yerinden ses gelmeye başladı. Bacaklarımı iyice kendime çekip korku dolu gözlerle oraya baktım, içeriye girmesiyle nefesimi tutup yönümü başka bir yere çevirdim. "Kapıyı ne diye kilitledin lan sen!? Kalk ayağa! Ver şu çarşafı, anam kapıda bekliyor." Dediğinde başımdan aşağıya kaynar sular döküldü. "S-sen nasıl böyle bir şeyi düşünüyorsun ya. Vermiyorum çarşafı falan." Dedim toparlanarak, ayağa kalkacak mecalim yoktu, o ayakta ben yerdeydim. "Ver şunu beni delirtme." Deyip elini kendime doladığım çarşafa atıp çekiştirdi. Ben vermemek için direniyordum o ise almak için. En sonunda elini hızlıca atıp bir ucunu çekiştirip kolumdan tutarak ayağa kaldırdı. Hızla çarşafı üstümden alıp dışarıya çıktı. Şimdi üstümde beni koruyabilecek hiç bir şey yoktu. Yine ağladım, kapıya yönelip diğer tarafta olan kilidi alıp kapıyı kilitledim. Kendimi duşa kabine attım suyu açıp soğukluğuna aldırmadan altına girdim. Ayakta durmayacağımı anlayınca cama yaslanıp yere çöktüm. Hıçkıra hıçkıra, nefessizce ağladım. Allah'ım sen bana dayanma gücü ver. Bunlar hepsi bir imtihandı, hepsi bir sınav. Yaşanması ağır olan bir sınav, uğruna gençliğimin heba olacağı bir sınav.. 🤍 "Zişan gel hele şu odayı da bir temizleyin yarın misafirler gelecek." Diyen Zelal hanıma dönüp başımla onayladım. Kahvaltıdan sonra Zelal hanımın bize söyledikleriyle konağı temizliyorduk daha doğrusu ben ve Roniya tek yaklaşık iki saattir. Gülizar abla hasta olduğunu söyleyip odasına çekilmişti, ikimize tek kalmıştı bu koca konak. Kasıklarımda, başımda, hemen hemen her yerimde hatırı sayılır bir ağrı vardı. Artık üzülmeyi bıraktım bu günden sonra, duygularım bir, bir yok oldu. Böylesi daha iyiydi belki de. Roniya ile küçük salona gidip temizliğe başladık. "Zişan," Roniya'nın beni çağırmasıyla ona döndüm. "Efendim." "Şimdi kimse yokken bir şey soracağım sana." Dedi içinde ki merakı daha fazla tutmadan. "Helin ile aranıza bur soğukluk girdi mi?" Dedi. "Hayır olmadı öyle bir şey, ona karşı kendimi mahcup hissettim, elimde olmayan bir şey için hem de. Elimden gelen tek şey mutlu olması için dua etmek oldu. Onun ne düşündüğünü bilmiyorum ama umarım hep mutlu olur." Dedim. Gizli saklım yoktu artık kimseden. "Benim başıma böyle bir şey gelse yaşayamazdım, kıyardım canıma." Dedi. Burukça gülümsedim, Allah gerçekten kullarına kaldırabileceği yükler veriyordu. Akşam saatlerinde yemekler yenmiş herkes odasına çekilmişti. Ben ise mutfakta oturmuş o odaya gitmemek için direniyordum. Bir kolumu masaya yaslamış başımı da koluma dayamıştım. Gözlerim artık isyan ediyordu, iki gündür gram uyku uyumamıştım gayet normaldi bu durum. Daha fazla direnmeden ayağa kalkıp odaya gittim. Aslında o henüz evde değildi ama dünden sonra cehennem olmuştu burası bana. Dolaptan çıkardığım örtü ile yastığı alıp odada bulunan koltuğa serdim. Banyoya girip üstümü değiştirip işlerimi halletikten sonra koltuğa uzandım. Başımı koymamla uyumam bir olmuştu. BÖLÜM SONU Helüü herkeseee Umarım bölümü beğenirsiniz🥰 |
0% |