Yeni Üyelik
12.
Bölüm

12. Bölüm

@susartikbus_22

Yeni bölüme hoş geldinizzz


Oylamayı unutmayın😊


Bölüm şarkısı: 

Erol Berxwedan- Pore delala mın sore


2 ay sonra.


Bir ağırlık vardı, kalbimin tam üstünde kocaman ama görünmeyen bir ağırlık. Her nefes aldığımda git gide çoğalıyordu, kendimi kaybediyordum. Ne deniliyorsa onu yapıyor, baş kaldırmıyordum artık. Kısacası kabulleniyordum...


Bu iki ay ne zor gelmişti bana. Sevmediğim bir adamla aynı ortamda kalmak, onun yakınlaşmalarını engellemek, söylediklerini yutmak.


Bu günde o günlerden biriydi, dolaptan aldığım örtüyü yatağa serecekken arkamdan yaklaşmasıyla hızla ona döndüm.


"Sana kaç kere söyledim, burada yatmayacaksın! Benim sözümü çiğnemeyeceksin, o beynine sok bunu." Dedi elimde duran çarşafı yere atarak.


"Bende sana kaç kere o yatakta yatmayacağımı söyledim. Senin de bunu anlaman gerekmiyor mu?" Dedim bende, burnumdan soluyordum resmen. Hemen hemen her akşam bu olay yaşanıyordu, ama en sonunda benim dediğim oluyordu.


"Şimdiye kadar geçiştirdim seni. Siktir olup geç şu yatağa beni delirtme!" Dedi bağırarak.


"Geçmi-" Geçmiyorum dememe kalmadan yüzüme sert bir tokat indi. Bu ilk değildi, son da olmayacak gibiydi.


"Benim sabrımı sınama." Dişlerinin arasından konuştu. Kolumdan tutarak yatağa fırlatmış gömleğinin düğmelerini açıyordu. Toparlanıp ayağa kalkmaya çalıştım, ama olmadı önüme gelip ayağa kalmama engel oldu.


"Yeter artık! Duydun mu beni?! Yeter artık, bıktım senden, ailenden, herkesten bıktım. Eğer bana dokunmaya kalkışırsan seni öldürürüm. Hiç acımam, benim kaybedecek hiçbir şeyim yok anla artık bunu." Dedim bir nefeste, çok bile dayanmıştım, fazlasıyla sabretmiştim ama artık buraya kadardı. Ben susmaya devam ettikçe o daha fazla üstüme gelecek, güçsüzlüğümden yararlanarak beni ezecekti.


Duyduğu cümleler onu bir bir dumura uğrattı, yüzünün şekli değişti ama yerinden kımıldamadı. Yatakta kayarak diğer tarafa gidip yataktan indim, amacım lavaboya gitmekken bir kaç adım attığım sırada ellerini boynuma geçirip yan tarafımda olan duvara yaslaması bir oldu.


"Bana bak! Bana sökmez bu baş kaldırmaların, yok güçlü kadın rolü oynamaların falan. Senin canına kıymana izin vermem, bu saatten sonra değil ölmek yaşamana da izin vermem Zişan." Dedi sessizce. Yapardı, hem de öyle bir yapardı ki ölmek için ona yalvarırdım da umurunda olmazdı. Ama benim pes etmek gibi bir niyetim yoktu açıkçası, ona boyun eğmeyi ilk günden beri düşünmüyordum.


"Daha ne yapacaksın ki? Bir canım var. Senin zulümlerine katlanmaya çalışan bir canım var. Bunca zaman sustuğuma bakma, ağzımı açarsam yer yerinden oynar. Şimdi çekil önümden, o doymayan nefsini de başka bir yerde tatmin et." Deyip bir şey demesine izin vermeden hızla lavaboya girdim. Arkamdan kudurduğuna yemin edebilirim. Çünkü o kendinden başka birisinin sesinin çıkmasına deli olan birisiydi.


Lavaboya girdiğim gibi kapıyı kilitlemiş sırtımı kapıya yaslamıştım, deri nefesler almaya çalışırken kapının ardından yine onun sesi geldi. "Sanma ki böyle yaparak benden kurtuldun, cehennemin asıl şimdi başlıyor hazırlıklı ol! Tamam?!" Son tehditlerini savurarak uzaklaştı. odanın kapısından da çıktığına dair ses gelirken bir kaç dakika sonra kendimi odaya attım.


Yerde duran çarşafı kirli sepetine atıp başka bir çarşaf çıkardım. Koltuğa güzelce serip yastığı da yerleştirdikten sonra üstümü de değiştirip koltuğa uzandım.


Ellerim başımın altında vücudum ise cenin pozisyonundaydı, bu eve geldiğimden beri hep böyle uyurdum, tetikteymiş gibi. Düşünüyorum da, ben evlendiğimden beri hiç rahat uyuyamamışım, hiç düzgün yemek yiyememişim, hiç kendim gibi davranamamışım. Tahmin ettiğim gibi, ben git gide kendimi kaybediyordum.


Daha fazla düşünmemeye karar vererek yarının ne getireceğini bilmeden kendimi uykuya teslim ettim.


🪽


"Hazırsanız çıkalım, akşam olmadan evde olmamız lazım." Diyen Roniya ile oraya döndüm.


Yarın Gülizar ablanın hamileliği için verilecek olan mevlüd vardı, ve bu günde yarın için evin eksiklerini gidermek için üçümüz çarşıya gidecektik. Hozan benim gitmeme katiyen izin vermemişti ama Zelal hanım ısrar edince fazla göze batmamak için el mecbur kabul etmişti. Aslında korumaları da gönderebilirdik de biraz hava almak için biz gidiyorduk.


Kapalı çarşıya geldiğimizde Gülizar abla misafirlere hediyelik eşyalar seçiyor Roniya'da onunla beraber dolaşıyordu bende onların peşinden bir o yana bir bu yana gidiyordum.


Elimde duran saate baktığımda akşam üstüne yaklaştığını gördüm, buraya gelme sebebimi hatırlayınca içime bir sıkıntı çöktü. işimi hemen halletmeliydim yoksa gideceğim yer kapanabilirdi.


"Roniya benim eczaneye gitmem lazım ağrı kesici alacağım kendime, siz dolaşın hemen geleceğim ben." Dedim yanımda duran Roniya'ya.


"Bizde gelelim istersen, tek gitme." Dediğinde daha çok stres yaptım.


"Ay biz niye gidiyoruz Roniya çocuk mudur sanki gitsin gelsin işte." Dedi Gülizar abla önünde duran eşarpları seçerken. Tabii bunu demesiyle içimden derin bir nefes aldım.


"Hadi ben gidiyorum beş dakikaya gelirim zaten." Dedim. Roniya başını 'tamam' anlamında salladığında yanlarından ayrıldım.


Kapalı çarşıdan çıkıp en son gittiğim eczaneye doğru hızla yürümeye başladım. Eczane buradan bir kaç sokak ötedeydi, aslında burada da vardı ama beni tanıyor olabileceklerinden gidemiyordum.


Eczaneye girdiğimde derin bir soluk verdim, şükürler olsun ki kimse yoktu içeride. Eczacının yanına gittiğimde küçük bir gülümseme gönderdi.


"Hoş geldiniz, nasıl yardımcı olabilirim size." Dedi.


Yine geçen seferki gibi bir yumru yer aldı boğazımda, ama buna rağmen amacımdan şaşmadım.


"Şey ben doğum kontrol hapı alacaktım." Dedim.


Kadın başını sallayıp arkasında duran raflara yöneldi, eline aldığı ilaç kutusunu verdiğinde çantamdan çıkardığım parayı uzatıp ilacı çantamın en altına koydum.


Çarşıya girdiğimde Roniyaları aradı gözüm, biraz daha yürüdüğümde onları bir dükkandan elleri kolları dolu çıkarken gördüm. Yanlarına gittiğimde Gülizar ablanın bana odaklandığını fark ettim, buna fazla takılmadım.


"Valla Zişan biz alacaklarımızı aldık eğer senin bir ihtiyacın varsa hemen alda eve gidelim geç olacak saat." Dedi Roniya.


"Yok bir ihtiyacım, eve gidelim geç olmadan." Dediğimde yan tarafımda duran Gülizar ablanın kısık sesini işittim.


"Tabii halletmiştir o işini." Dediğinde kaşlarım çatıldı, son zamanlarda fazlaca bana laf söyler olmuştu, sanki bir açığımı arıyor gibiydi ya hayırlısı.


~


Eve geldiğimizde henüz erkekler işten gelmemişti bu duruma sevinip odaya çıktım. İlk başta duş aldım daha sonra üzerime iç çamaşırlarımı geçirip havalar biraz olsun serinlediği için uzun kollu bir elbise giydim. Odaya girdiğimde çantamda duran hapı hemen saklayıp öyle duş almıştım.


Aşağıya inip sofranın kurulmasına yardım ettim. Avluda duran masaya elimde ki tabakları götürürken merdivenlerin başından Gülizar ablanın bağırması gelirken oraya döndüm.


"ANA, ANA ZELAL ANA," diyerek bağırıyordu. Elinde duran şeyleri öfkeyle sıkıyor bir yandan aşağıya iniyor bir yandan Zelal hanımın gelmesini bekliyordu. Zelal hanım salondan çıktığında Gülizar abla rahat bir nefes almış konuşmaya devam etmişti. "Gel de gör gelininin ne yaptığını, çocuğu olmasın diye hap içiyormuş." Demiş elinde duran ilaçları ayaklarımın dibine atmıştı.


Söyledikleriyle başımdan aşağıya kaynar sular döküldü. Yutkunamadım, aldığım nefesler boğazıma dizildi. Evet o hapları kullanıyordum çünkü beni hor gören bir adamdan çocuğumun olmasını istemiyordum, çünkü henüz ben rahat bir nefes alamamışken canımdan bir parçanın böyle bir durumda doğmasını istemiyordum.


"Zişan, doğru mu Gülizar'ın söyledikleri?! Sen nasıl böyle bir şey yaparsın, ne haddinedir senin he?!" Dedi Zelal hanım. Dudağımın kenarı alay edermişçesine yukarıya kıvrıldı, benim ne haddimeydi değil mi. Sanki çocuğu ben değil de onlar doğuracaktı, gerçekten saçmalık.


"Daye (anne) söylediklerin doğru mudur?" Arkamdan gelen Hozan'ın sesiyle sıkıntıyla bir nefes aldım. İşte şimdi başlıyorduk.


"Doğrudur Ağam, bize bu gün ağrı kesici alacağım diyerek eczaneye gitti. Bende şüphelendim sonra bu ilaçları yakaladım onda." Bunları söyleyen Gülizar ablaydı. Anlayamıyordum, ne yapmıştım da bana bu denli düşman olmuştu bu kadın.


Hozan'ın önüme geçip yüzüme bir tokat atması bir oldu. Söylemiştim o tokat son değildi hiçbir zamanda olmayacaktı.


Ben bitti sanırken saçlarıma asılmış elinden geldiğince çekiştiriyordu. Canımın acımasını önceden bırakmıştım, canım yanıyordu evet ama alışmıştım. Yine de saçlarımda duran elini tutup bırakmasını istedim. Umursamadı..


"Senin derdini anladım. Sen benden bela istiyorsun, HE ZİŞAN SEN BENDEN BELANI MI İSTİYORSUN LAN KAHPE." Bir tokat daha. Tokat yetmedi elini çeneme koyup var gücüyle sıktı.


"Abi bir dur hele, kızı dinle önce." Hazar abinin söylediklerine daha çok sinirlendi, ateş saçan gözlerini kardeşine yöneltti.


"Sana mı soracağım lan. Denge xe dernex (kes sesini)." Deyip tekrar bana yöneldi. "Son kez soracağım neden böyle bir şey yaptın?" dedi.


"Senin gibi bir adamdan çocuğum olmasın istedim, oldu mu?" Dedim tüm cesaretimi toplayıp söyledim bu cümleyi yüzüne. Öyle de böyle de olan bana olacaktı, olacaksa en azından bundan olsundu.


"Benim gibi bir adamdan çocuğun olmasın istedin ha." Tek tek indi yüzüme darbeler, kendimi korumaya çalışıyordum tabii ki de ama nafile. "BENİM GİBİ BİR ADAMDAN ÇOCUĞUN OLMASIN DİYE." Gözü dönmüştü her vurduğunda hırsını alıyor gibiydi. Başına gelen bir kaç kişiyi geriye itmişti ta ki Agit ağanın sesini duyana kadar durmadı.


"Hozan bırak, ölecek gidecek başına iş alacaksın." Zar zor duymuştum söylediklerini. Buydu işte, insanlardan duyduğum muamele tamda buydu. Başına iş almak.. başıma nelerin geleceği değildi de benim yüzümden onlara ne olacağıydı..


Kolumdan sürüklemesiyle kendime geldim, sürükleye sürükleye bodrumun olduğu kata getirmiş demir kapıyı açmış beni adeta fırlatırcasına içeriye atmıştı.


"Aklın başına gelene kadar buradasın, gerekirse bir hafta, gerekirse bir ay. Sana söyledim cehennemin başlıyor dedim, beni dinlemedin. Burada gebersen de kimse gelmeyecek yanına." Demiş arkasına bakmadan çıkmıştı, tabii kapıyı ütüme kilitlemeyi unutmamıştı.


Yerde biraz kayıp duvar dibine ilerledim. Dizlerimi kendime çektim, başımı dizlerime koyup kollarımı etrafımda doladım. Bir şarkı yer aldı dudaklarımda.


"Pore xwe hine nâkim, Pore xwe hine nâkim,

Pâşiyâ gulîyê şe nâkim, şûştinâ dâyêkê ji bîr nâkim,


Porê hevâlâ min sore, porê xezâlâ min sore

Pâşîyâ gulîyâ bi lore, şûştinâ xelkê çi zore

Porê hevâlâ min sore, porê delâlâ min sore

Pâşîyâ gulîyâ bi lore, şûştinâ xelkê çi zore."


(Saçlarımı kınalamam, saçlarını kınalamam

Zülüflerimin sonunu açmam, anamın saçlarımı yıkayışını unutmam.


Vay Delila’m gelmez, vah Delila’m gelmez

Taşlıktır, koruluktur yolcumdan bir ses gelmez.

Arkadaşımın saçları kızıldır, değerlimin saçları kızıldır

Zülüflerinin sonu boncukludur, başkasının yıkaması ne kadar da zordur.)


Ne çektin be Zişan..


Kimin ahını aldın da bunlar başına geldi..


Dedim kendi kendime.


BÖLÜM SONU 


Umarım bölümü beğenirsiniz🧡


Loading...
0%