Yeni Üyelik
14.
Bölüm

14. Bölüm

@susartikbus_22

Yeni bölüme hoş gelinizzz🤍


Lütfen bölümü oylamayı unutmayınn🩷


Bölüm şarkısı:

Mem Ararat - Hevî


"Hadi Zişan biraz daha ıkın, az kaldı."


Boynumdan akan terlerin haddi hesabı yoktu. Ellerim kilitlenmiş sadece yanımda duran demiri sıkıyordum. Bir saate yakın bu durum içerisindeydim, artık sesim kısılmış ve kendimi güçsüz hissetmeye başlıyordum. Yanımda duran hemşire karnıma destek yaparak bebeğin aşağıya inmesini sağlıyordu, önümde duran doktor ise bir saattir olduğu gibi bana ne yapmam gerektiğini söylüyordu.


"Aahh- o-olmuyor. Yapa-mıyorum"


"Oluyor, oluyor hadi yaparsın sen. Biraz daha ıkınman lazım sadece."


Son gücümle ıkındım ama yine olmadı. Çok fazla canım yanıyordu, gözlerimden yaşlar teker teker akıp boynuma ulaşıyordu. Kendimi her sıktığımda attığım çığlıklar git gide artmaya başladı.


"Zişan bak kızın için, son bir kere daha ıkın."


Elimden geldiğince kendimi sıktım. Başım öne doğru gitti, ellerim daha çok kilitlendi, attığım çığlık şiddetlendi ama çabam yine boşa çıktı.


"Güzelim, bak eğer şimdi elinden geldiğince ıkınmazsan bebeğe bir şey olabilir, kafası gözüküyor şimdi. Bebeğinin nefessiz kalmasını istemezsin değil mi?"


Doktorun söylediklerine kafa sallayıp gücümü topladım. Bir anda bastığım çığlık ve karnıma giren sancı daha çok arttı. Vijinamda hissettiğim genişlik arttıkça arttı, attığım son çığlıkla kendimi geriye attım.


Doktor bir kaç şey söyledi ama kulağım uğuldadığı için duyamadım. Muhtemelen doğurmuştum sonunda..


Kızıma bakmak için kafamı kaldırdığımda doktorun bu sefer kızımla ilgilendiğini gördüm. Girdiğim şoktan dolayı kendime gelememişken bebeğimin ağlama sesini bir türlü duyamadım.


"Ni-niye ağlamıyor? Ağlaması lazım.. doktor hanım kızım niye ağlamıyor benim?!" Yerimden doğrulmaya çalıştım ama olmadı üst bedenimi biraz kaldırabildim sadece. Bebeğimin ağlama sesi gelmediği için ellerim titrer oldu. Göz pınarlarımda duran yaşlar tekrar aktı. Gözlerim kapanmak için çabalarken onları açık tutmak için elimden gelen her şeyi yaptım ama olmadı. Gözlerim bana ihanet edercesine kapandı..


🪽


Kulağımın dibinden gelen seslerle daldığım karanlıktan çıkmaya çalışırken vücudum da olan ağrılardan dolayı bir türlü çıkamıyordum. En nihayetinde gözlerimi açtığımda beyaz bir ışık aldı gözümü. İlk başta bundan rahatsız olsamda bir kaç saniye sonra alıştım ve odağımı başka yere yönlendirdim.


Odanın içine göz gezdirdirirken Zelal hanım, Roniya koltukta otururken Hazar abi ise ayakta durmuş telefonundan birilerini arıyordu.


Uyandığımı fark eden Roniya olmuş ve yanıma gelmişti. "Ay yenge uyandın sonunda. Nasılsın? Ağrın sızın var mı?" Sorduğu sorulara cevap vermek için boğazımı temizlemiştim ki ben konuşmadan Zelal hanım araya girdi.


"İyidir iyi, bir şeyi yoktur." Demişti. Zelal hanımın söylediklerine aldırmadım.


Elim karnıma gittiği sırada her şey bir bir zihnime düştü. Doğum yapmıştım ben..


Kafamı yatağın iki yanına çevirdiğimde bebeğime dair bir şey görmedim. Panikle yerimden doğruluğumda kasıklarıma giren ağrıya aldırmadım. "Roniya bebeğim nerde? Yanımda olması gerekmiyor mu? Kontrole mi götürdüler, nerde ki?" Peş peşe sorduğum sorulara cevap vermeden kapı açılmış ve içeriye doktor girmişti.


"Uyanmışsınız, öncelikle oldukça zor bir doğum gerçekleşti diyebilirim. Çok fazla zorlandınız, dikişleriniz atıldı, ama hemen panik yapmayın fazla değiller-" Doktor konuşmaya devam ederken araya girdim.


"Doktor hanım bebeğim nasıl? Ağlamamıştı.. doğduğu zaman ağlamadı. Nerde kızım?"


"Merak etmeyin bebeğiniz iyi, sadece erken doğum olduğu için kuvöze aldık. Doğduğu sırada ağlamaması gayet normal, endişe etmenize gerek yok."


Doktorun söyledikleriyle yüzümde istemsizce bir gülümseme oluştu. Bırakmamıştı.. kızım hayata tutunmuş beni bir başıma bırakmamıştı..


"Peki yanına gidebilir miyim?"


"Elbette. Siz isterseniz hemşireyi çağırın serum ve tekerlekli sandalye ile ilgilensinler." Roniya başını sallayarak odadan çıkmıştı. Doktor bir kaç şey daha söyledikten sonra o da odadan çıkmış ve bu defa içeriye Hozan girmişti.


Odaya girdiği sırada bir şey demeden Zelal hanımın yanına oturmuş bacak bacak üstüne atmıştı. "Hoş gelmişsin oğlum." Zelal hanımın söylediklerine kafa sallamış telefonunu çıkararak onunla ilgilenmişti. Bu sergilediği tavır asla umurumda değildi. Açıkçası canı cehenneme.


Bir kaç dakika sonra önde Roniya arkada da hemşire elinde tekerlekli sandalye ile içeriye girmişti. Onları gördüğüm an üstümdeki pikeyi kenara çekip zorda olsa ayaklarımı yere sarkıttım. Roniya ve hemşire yanıma gelmiş tekerlekli sandalyeye binmeme yardım etmişti.


Odadan çıkacağımız sırada arkadan Hazar abinin konuşmasını duydum. "Abi sende mi gitsen? Hani seninde kızın ya."


"Giderim bir ara." Demişti Hozan, Hazar abiye karşılık.


Kızımın böyle bir babası olmasından hiç olmamasını yeğlerdim. Ama taktir ilahi, kimin ne olacağı hiç belli olmuyordu.


Asansöre geçtiğimizde bir kat yukarıya çıktık. Koridoru geçip sola döndük ve camdan oluşan bir pencerenin önünde durduk. Pencere aşağıda olduğu için içeriyi görebiliyordum. Nefesimi tutup kızım hangisi diye düşündüm, düşüncelerime son veren şey hemşirenin konuşması oldu.


"İsterseniz şu yan odaya geçin, ben bebeği getireceğim."


Hemşirenin gösterdiği odaya geçtiğimizde kuvöz odasıyla arsında bir sensörlü kapısı vardı. İçeriyi mavi bir ışık kaplıyordu. Heyecandan ellerimi kollarımı nereye koyacağımı bilmezken sensörlü kapı açıldı, kuvöz ile hemşire yanımıza adımladı. Tam önümde durduğunda Roniyadan destek alarak ayağa kalktım.


Onu gördüğümde tüm acılarım birer birer yok oldu... Hem fiziksel olarak hemde ruhsal olarak. Şimdiye kadar yaşadıklarımı unuttum.


Bedeni çok küçüktü, elleri bir parmağım kadardı. Zayıf olduğu için tedirginleştim, ama kızım bu zayıf bedenine rağmen hayata tutunmaya devam etmişti... Saçları kapkaraydı, ve biraz gürdü, teni pembeydi, ağzı, burnu bir birinden küçüktü.


"A-annem.." 


Gözümden akan yaşları henüz yeni fark ediyordum.


Ben dünyalar güzeli kızımın annesi olmuştum...


İçimden binlerce kez dua ettim, binlerce kez şükrettim..


"Ona dokunabilir miyim?"


Hemşireye sorduğum soruya kafasını sallayarak onayladı. Elimi yuvarlak olan bölmeden geçirip tüy kadar bir hafiflikte eline dokundum. Benim dokunmamla eli hareket etmiş küçücük avucuyla parmağıma tutunmuştu.


Bu görüntü kalbimde derin bir ışık yanmasına sebep oldu..


"Bebeğin beslenmesi için süt sağmanız gerekecek. Henüz küçük olduğu için emzirmek için erken. Sütü sağıp bana teslim edersiniz. Şimdi küçük hanımı götürmem gerekiyor."


Son bir kez kızıma bakmıştım, ve odadan çıkışını izledim.


"Ay Zişan, saçları maşallah ne kadar da gürdü. Küçücük bir şey gördün mü?"


Söylediklerine istemsizce güldüm. "Yok Roniya görmedim, anlatsana biraz."


O da söylediklerime gülmüştü.

Odadan çıkmış ve kaldığım odaya girmiştik. Koltukta uykuya dalan Zelal hanım tek vardı odada, yatağa geçtiğimde Roniya çantadan çıkardığı süt sağma makinesini vermişti.


İlk sütümü bebeğimin kendisinin emmesini isterdim, ama nasip olmamıştı. İsyan etmeye lüzum yoktu, bu halimize de şükürdü..


Roniya sütü alıp hemşireye teslim etmiş tekar annesinin yanına gelip oturmuştu.


Bu ailede en iyi kalpli Roniya'ydı, şimdiye kadar benim için yaptığı onca şeye hiç sızlanmadan yapmış, bir gün olsun kötü söz söylememişti. O gerçekten iyi bir insandı.


Akşam saatleri olduğunda hayret ki Hozan yine gelmişti, şaşırmıştım açıkçası.


Zelal hanım akşama kadar söylenip durmuştu tabii ki de, bir süreden sonra pek takmamaştım onu. Sessiz sessiz otururken sessizliği bozan Zelal hanım olmuştu.


"Bebeğin adı Nûjîn olacak!" Dediğinde sinirli bir şekilde baktım.


Gülizar abla Miraç'ın adını koyduğunda Zelal hanım sesini dahi çıkarmamıştı, ki bu en doğrusuydu, ama gelin de görün ki sanki kendi bebeğiymiş gibi kararlar veriyordu.


"Hayırdır Zelal hanım? Kızımı siz mi dogurdunuz da böyle kararlar veriyorsunuz." Dememle Zelal hanımın, ve yanında oturan Hozan'ın yüzü gerildi.


"Edepsiz." Sessizce dile getirdiği kelimeyi elbette odada bulunan herkes duymuştu. Ama hiç umursamadan nemrut yüzüyle bana bakmaya devam ediyordu.


"Senin var mı aklında bir isim yenge?" Dedi Roniya.


"Var. Hevî olacak kızımın adı."


Hevî umut demekti, kızım benim için bir umuttu..


Onun için dünyayı karşıma alacağım bir umut...


BÖLÜM SONU


Loading...
0%