Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm

@susartikbus_22

Merhabalar. Rica etsem bölümü güzel bulduğunuzda yıldıza basıp yorum yapar mısınız.

👉🏻👈🏻🥹


Keyifli okumalar✨️


Bölüm şarkısı- dilo ez bimrim~ Simurg


"Abla hayırdır yüzünden düşen bin parça. Ne oldu Selim amcanın orda?" Simay'ın kulağıma fısıldamasıyla ona döndüm.


Arabaya bindiğimden beri gözüm ha bire dalıyor kendimi bir kara delikte buluyordum. Yarım saat önce yaşadığım o durum aklımdan çıkmıyordu.


"Yok, bir şey olmadı. Başım ağrıyor sadece." Başım gerçekten de ağrıyordu asla sıkıntıya gelemezdim en ufak bir olay da bile hemen gardımı indirirdim ve bu benim hiç iyi olmayan bir huyumdu.


"Öyle diyorsan öyledir."


Konağa geldiğimizde üçümüz de avluya geçmiştik. Avluya geçmemizle annemin ve yengemin sevinç sesleri kulağımıza doldu.


"Oy keçam ser xere be. (Kızım hayırlı olsun)" Annem yengeme sarılmış yüzünde ise bir gülümseme vardı. Amcalardan yeni gelmiş olmalıydı.


"Sağ bê dayê." (sağ ol anne)


Bizim geldiğimizi fark etmiş olacaklardı ki bize döndüler.

"Daye ne oluyor neyi kutluyorsunuz?" Ablamın sorusuyla annemin gülüşü genişledi ve yengeme bakıp " hala oluyorsunuz kızım." Demişti sevinçle. Söylediği şeyler karşısında şaşırırken bir yandan da mutlu olmuştum. Abim ile yengem evleneli 5 ay oluyordu ve yengemin ne kadar çok çocuk istediğini biliyorduk.


"Ne? Gerçekten mi? Ay yenge çok mutlu oldum." Ablam direkt yengemin boynuna sarıldı ve mutluluk naraları attı. Simay'da yengeme sarılırken ben de çok mutlu olduğumu hayırlısıyla kucağına almasını söyledikten sonra odama çıkmıştım.


Kafam o kadar çok doluydu ki sanki bir rüyanın içerisindeydim. Ya da bir kabus. Bir şey düşünemiyor, yaptığım işi sorgularken buluyordum kendimi.


Kafamı biraz dağıtmak için odamı temizlemeye karar vermiştim. Odami temizledikten sonra saate baktığımda akşama geliyordu ve babamlar birazdan gelirlerdi. Hızla üstümü değiştirdim, aşağıya ineceğim sırada avluda bir bağırış koptu.


"ZİŞAN!" Babamın sesiydi bu, "NERDE LAN O? GEL LAN BURAYA SEN NASIL BİZİM ŞEREFİMİZİ İKİ PARALIK EDERSİN!" Dedi. Merdivenlerde durmuş ne olduğunu sorgularken Agir abimin yanıma gelip kolumu tutmasıyla kendime gelmiştim. Daha ne olduğunu anlayamadan babamın önüne atmıştı beni. Etrafıma baktığımda herkes avluda durmuş bize bakıyordu.


"BU FOTOĞRAFLAR NE?" Yüzüme doğru tuttuğu fotoğrafları elini salladığı için net göremiyordum yine de fotoğraflara bakmaya çalışırken babamın saçımı tutup yüzüne yaklaştırmasıyla bu eylemim boş oldu. Saçımı çektiği için acıdan yüzüm buruştu.


"Ben söyledim size bu namussuz kızınız bizi rezil edecek dedim! Gizliden evden çıkmalar, o Sozdar şerefsiziyle gizliden buluşmalar. He Zişan! Sen kimsin lan? Sen kimsin de o piçle buluşuyorsun ha!" Bunları söyleyen Agir abim di. O an her şey kafama dank etti. Beni köşeye sıkıştıran adam bir Sozdar'dı kan davalı olduğumuz aşiretten di. Adamın amacı beni aileme düşman mı etmekti? Davayı beni kullanarak mı bitirecekti? Ama benim bir suçum yoktu ki..


"B-ben bir şey yapmadım yemin ederim ki. O-o geldi yanıma baba. Baba yemin ederim bir şey yapmadım. Bu gün zorla çekti kenarıya beni-" sözümü yarıda kesen yanağıma inen tokat olmuştu. "Hûş bê, bîla denge tê dernekevî Zişan. (Sus, sesin çıkmasın Zişan)" Tokatın etkisiyle lafam yana düşerken yanağımda acı bir sızı hissetim. Daha önce iki üç kere daha yaşamıştım bu durumu. Anlamadan dinlemeden hükmü kendileri veriyorlardı. Gözlerim doldu ağlamamak için sıktım kendimi. Şu an burda ağlayamazdım


"Dilan bunu odasına çıkarın kapıyı da üstüne kitleyin aklı başına gelsin!" Anneme söylemişti, kafam önümde olduğu için annemin yüz ifadesini göremiyordum, gerçeği hiç kimsenin yüz ifadesini göremiyordum. Saçlarım yüzümü kapatmıştı çünkü. "Bundan sonra bırak dışarıya çıkmayı o camdan kafanı çıkardığın an senin o kafanı keserim!"


"Bav (baba) belki Zişan'ın bir suçu yoktur o şerefsizin ne yapacağı belli değil." Bunları söyleyen Baran abimdi. "Bunun kuyruk sallamadığı ne belli ha?" Kafamı önümden kaldırdığımda Agit abim Baran abime sinirli bir şekilde bakıyor burnundan soluyordu adeta.


"Hûş bîn! Hayde Dilan hayde." Babamın bağırmasıyla annem harekete geçti yanıma yaklaşıp beni ayağa kaldıracaktı ki ondan önce davranıp kendimi toparladım ve ayağa kalktım. Ayağa kalkmala babamla yüz yüze gelmiştim. Yüzümde sinirden başka bir duygu yoktu, acıyan yanağımı umursamadan şunları söyledim ona, " senin yaptığın babalık yerin dibine batsın!" sesim fısıltı halinde çıkmıştı. Söylediğim cümle babamı dumura uğrattı.


Bir şey demesine fırsat vermeden merdivenlere yürüdüm. Arkamdan bağırışmaları duyuyordum ama zerre umurumda değildi. Odama girdiğimde kapıyı sertçe kapattım. Orda tuttuğum göz yaşlarımı burda serbest bıraktım, ellerimi yuzume götürüp sesim çıkmasın diye çabaladım. Bu acıdan değildi sinirden ağlıyordum. Nasıl bana böyle bir şey yakıştırabiliyorlar dı aklım hafsam almıyordu resmen iftira atmışlardı bana. Ama benim de suçum vardı ilk karşıma çıktığı zaman söylemem lazım dı, salak gibi sunmuştum, aptaldım ben tam bir aptal.


Elimi yüzümden çektim ve yatağıma doğru ilerledim, tam bu sırada kapı açıldı ve içeriye annem girdi, suratı beş karış bir halde tabii ki de.


"Sen ne yatın Zişan. Sen bizi elaleme rezil ettin. Biz şimdi nasıl bakacağız insanların yüzüne ha? O soysuzla görüşürken hiç mi düşünmedin bunları. Yav daha sevinçli haberi vermeden senin bu soytarılıklarınla uğraşacağız." Dedi. Yatağa geçip ayaklarımı kendime doğru çektim, hareketlerim kadar sakin di ki sanki az önce sinirden ağlayan ben değilmişim gibi.


"Ne söylesem boş olacak. Hiç biriniz bana inanmayacaksınız, nefesimi boşuna tüketmeye gerek yok daye."


"Her şeyi geçtim, babana söylediklerin neydi keçê (kız) sen canına susadın ne yaptın? Bana bak Zişan o aklını başına topla, kendine gel. Seni bir daha babana öyle baş kaldırdığını göreyim babana kalmaz ben alırım ayağımın altına." Son sözlerini söyleyip çıkmıştı odadan. Tabii çıkmakla kalmamış kapıyı kitleyip öyle gitmişti.


Zindan hayatı yaşıyordum resmen. Her olayda bir kez olsun dinlemek varken kendi bildiklerini okumaktan başka bir şey yapmıyorlardı.


Bu olaydan eğer aşiretlerin haberi olmuşsa beni o adamla evlendireceklerdi zaten iki aşiret arası barış sağlanması yer arıyorlardı. O adamla evlenirsem başıma neler gelecekti hiç bilmiyordum ama istemiyordum evlenmek falan. Hem daha yeni girmiştim on sekizime.


Öyle böyle derken akşamı gece ettim odamın ışığı sönüktü yatakta uzanmış uyumayı bekliyordum, kafamda ki düşüncelerden dolayı bir türlü başarılı olamıyordum.


Biraz daha zaman geçtikten sonra göz kapaklarım agir agir kapanırken odamın kapısında bir hareketlilik sezdim. Yataktan kalktım ve kapıya doğru ilerledim bir iki adım varken kapı açıldı. Bir çift ayakkabı sesi geldi ve içeriye birisi girdi yüzünü seçemiyorum ama erkekti bunu anlamıştım. Ağzımı açacağım sırada benden önce davrandı ve elini ağzıma kapattı. Korkudan gözlerim irileşmişti. Ellerim ellerinin üzerine gittiğinde ağzımda çekmeye çalıştım, olmadı. Bir adım daha yaklaştığında yüzünü görebiliyodum. Bu yeni korumamız dı. İyi de burda ne işi vardı?


Ben çırpınmaya başlarken duvarın dibine götürüp boşta kalan elini cebine götürdü daha ne olduğunu anlayamadan cebinden çıkardığı pamuğu burnuma bastırdı. Ben nefes almamak için direnirken bir süre sonra bu direncim boş oldu ve istemesemde nefes aldım ve gözlerim kayarak kendimi karanlığa bıraktım.


BÖLÜM SONU 🪽


Loading...
0%