Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8. Bölüm

@susartikbus_22

Bölüm şarkısı: 

Elqajiye- Mikail Aslan 


Keyifli okumalar🧡


Ufak bir hatırlatma hikaye şu anda 2018' de geçiyor😊


Sabret.. 

Dayan.. 

Dayan Zişan, sabret. Elbet bu kötü günlerin çiçek açacak, tekrar yaşamak isteyeceksin.


Kendime gün içinde hep bunları tekrarladım. Az kalmıştı her şey bitecekti, ya da ben.


Odamın içinde ki sedire oturmuş dün geceyi beynimden silmeye çalışıyordum. Arada sırada boynumda iğrenç nefesler hissediyordum. Her hissettiğim nefeste boynumu ovuyordum, o pis his benden gitsin diye.


Elimde duran telefona gelen bildirimle hızlıca ekranı açıp bildirimin kimden geldiğine baktım. Düşündüğüm gibi Selim amcadan gelmişti bildirim.


Selim amca:

Kızım ben her şeyi hazırladım. Allah'ın izniyle gece yarısı 00.45' de evden çık, arka sokakta seni bekliyor olacağım.


Siz:

Çok teşekkür ederim Selim amca senin hakkını ödeyemem, çok sağ ol.


Selim amca: 

Rica ederim. Sen iyi ol da gerisi mühim değil.


Bir kez daha teşekkür edip telefonu kapattım. Uzun zaman sonra yüzümde içten bir gülümseme peyda oldu. İçim içime sığmıyor du, sonunda kurtulacaktım buradan, törelerden, acılarımdan her şeyden..


Öğlen saatlerinde Selim amca öylesine aramıştı beni, ona beni evlendirmek istediklerini tek söylemiştim, dün geceden bahsetmemiştim. Evleneceğimi öğrendiği zaman daha yaşımın küçük olduğunu ailemin nasıl böyle bir şey yaptıklarını söyleyip durmuştu. Daha sonra ise ona kaçacağımı söylediğim zaman bunun tehlikeli olacağını ve kendisinde yardım edeceğini söylemişti. Selim amcadan yardım beklemiyordum çünkü eğer yakalanırsam o da zarar görebilirdi. Ona bunları söylediğimde kendisinin halledeceğini söyleyip bana söz hakkı tanımadan kapatmıştı telefonu.


Saate baktığımda gece yarısı olduğunu fark ettim, heyecanlandım. Odanın kapısı açıldı içeriye annem girdi, onun gelmesiyle telefonumu arkama sakladım. Telefonumun olduğunu elbette biliyordu ama telefona gelen bildirim onu kuşkulandıra bilirdi. Kafama takılan bir soru vardı sadece, annemin bu saate benim odamda ne işi olduğu.


"Daye(anne) bir şey mi oldu?" Dedim içimdeki merakımı dile getirerek.


"Yoktur bir şey, seninle konuşmaya geldim." Dedi ve yanıma oturdu.

"Bak Zişan, dün bir şeyler oldu ve bitti. El alemin diline düştük, arkamızdan Allah bilir neler diyorlardır. Baban dedi git konuş diye Hozan' la evlenmek istemiyormuşsun, neden istemiyorsun de hele bana? Bende bileyim." Dedi.


"Daye sen ablamı neden evlendirmedin? Küçük olduğunu düşündüğün için, ablam yirmi yaşında ondan iki yaş küçüğüm. Gelmiş karşıma Hozan abiyle evlen diyorsun. Neden daye? Ben neden kendimden dokuz yaş büyük birisiyle evleneyim? El alem diyorsun, millet için kızını istemediği birisiyle evlendiriyorsun ama. Sırf arkamızdan konuşmasınlar diye. Bir gün ya, bir gün, arkamda dursanız, bana destek olsanız ne olurdu ya?" Dedim, kalbimden geçen her şeyi dilime döktüm.


"Bu yaşta mecbursun diye evleneceksin! Eğer mecbur olmasaydın meraklanma evlendirmezdik senide. He bir de dokuz yaş falan demeyesin, babanla aramızda on iki yaş var, ben senin gibi isyanda etmedim baş da kaldırmadım, her kes kaderinde ne varsa onu yaşar. Senin de kaderinde bu varmış." Dedi, derin bir nefes alıp konuşmaya devam etti, "Sakın ola ki aklından başka şeyler geçmesin, toysun daha neyin yanlış, neyin doğru olduğunu bilmiyorsun. Şimdi geç kalmadan uyu yarın akşam o yüzükler takılacak." Deyip odadan çıkıp gitmişti.


Arkasından hayal kırıklığıyla baktım, galiba hiç bir zaman beni anlayacak birisi olmayacaktı.


Ellerimi yüzüme götürüp sertçe ovdum. Sabır diledim, başka çarem yoktu çünkü. Tekrar saate baktım on beş dakika kalmıştı, ayağa kalkıp yatağın altına koyduğum küçük bavulu aldım. Kimliğimi ve bir miktar parayı koyup fermuarını kapattım, içinde bir kaç elbisede vardı. Her ihtimale karşı beş dakika daha bekledim.


Telefonumu alıp valizin cebine koydum onu da. Spor ayakkabılarımı yiyip ayağa kalktım. Artık hazırdım gidebilirdim.


Odanın kapısına yöneldim kapı kulpunu ses çıkarmaması için iki elimle tutup yavaşça aşağıya indirdim. Parmak uçlarımda odadan çıkıp tekrar sessiz bir şekilde odanın kapısını kapattım.


Merdivenlere yönelip oradan da sessizce indim aşağıya. İşte şimdi başlıyordu zorluk. Merdivenlerden indiğimde mutfağa yöneldim, kapıdan gireceğim sırada içeride birisinin olduğunu görüp kendimi duvarın arkasına sakladım. Sağ tarafımda tuvalet bulunuyordu ve oraya girmem lazımdı. Tuvalete girip kapıyı kapattım.


Allah'ım şuradan sağ salim çıkayım, ne olur.


Derin bir nefes verip rahatlayacakken kapının arkasından gelen sesler aldığım nefesin boğazıma takılmasına neden oldu.


"Ay kız senin ne işin var gece gece, ödüm koptu." Yengemin sesiydi bu.


"Su içmeye geldim yenge." Dedi sesin sahibi Simay.


Allah'ım herkes niye uyanık, ya Rabbim.


Sanki sözleşmişler gibi benim şansıma uyanıklardı. Kapının arkasından sesler gittiği zaman bu sefer rahatça bir nefes aldım. Bir süre daha bekleyip tuvaletten çıktım, yan tarafımdaki mutfağa doğru yöneldiğimde bu sefer kimse yoktu içeride. Mutfağa girip bahçenin kapısını açıp dışarıya çıktım, hızla sağa sola bakarak korkulukların yanına gittim, valizimi dışarıya attım ve giydiğim elbisenin eteklerini toplayıp korkulukları tırmandım.


Korkuluklar yerden yüksek olduğu için atlamam gerekiyordu, bende atladım. Atlarken biraz ses çıkmış olabilirdi ama sorun değildi, yani olmasındı.


Yerdeki valizi alıp koluma taktım, hızlı adımlarla sokakta ilerledim. Bir sokak arkada Selim amca beni bekliyor olmalıydı. Valizden telefonu çıkarıp evden çıktığıma dair bir mesaj göndereceğim sırada sert bir cisime çarptım.


Lütfen bir duvara çarpmış olayım, ne olur.


Kafamı kaldırıp neye çarptığıma baktım, uzun boylu, yapılı bir adama çarpmıştım. Bu şans olamazdı artık başka bir şeydi bu.


Allah'ım lütfen tanıdık olmasın.


"Kusura bakmayın, özür dilerim." Deyip adamın yanından geçip gidecektim, ama koluma sarılan el buna engel oldu. Adama baktığımda yüzünde sorgular bir ifade duruyordu.


"Gecenin bu vakti dışarıda ne işinizin olduğunu sorabilir miyim acaba?" Dedi kalın sesiyle. Kaşlarımı çattım onanesiydi acaba? Diye kendi kendime sormadan edemedim.


"Sizi ilgilendirdiğini düşünmüyorum. Şimdi kolumu bırakırsanız sevinirim!" Dedim, gözlerimle hâlâ tuttuğu kolumu gösterdim.


"Buralar bu saatte pek tekin olmaz, o yüzden sordum." Kolumu nihayet bıraktı.


"İnce düşünceniz için sağ olun!" Dedim iğneleyici bir tonda.


Daha fazla orda durmayıp adamın bir şey demesini beklemeden ardıma bakmadan sokaktan çıktım. Koşar adımla Selim amcanın beklediği sokağa girdim.


Ama keşke girmeseydim, çünkü Hozan abi Selim amcanın başına silah dayamış bana bakıyordu.


Bu bir rüya olmalıydı.

Her şey bitmişti işte.


Bir an bile olsa mutlu bir hayat yaşayacağıma inanmıştım, küçük bir çocuk gibi heveslenmiştim. Gel de gör ki bu mutluluk bana fazlaymış meğersem.


"Zişan kaç kurtar kendini kızım, beni düşünme." Selim amca benim geldiğimi görmüş bunları söylemişti.

Asla gidemezdim, benim yüzümden Selim amcanın ölmesine asla izin veremezdim.


"Hoş geldiniz xanımefendi, bizde seni bekliyorduk değil xalo( dayı)?" Dedi Hozan abi, dudağında pis bir gülümseme vardı. İşte bu beni korkutmuştu.


"Gitmem bir yere Selim amca." Dedim, gözlerimde sabahtan kalma yaşlar yine akmaya başladı. "Ne istiyorsun Hozan abi?"


"Vallahi ne istediğim belli, ya adam akıllı susar oturursun yerinde, ya da sıkarım kafasına seçim senin." Dedi. Kendimden utanıyorum, ablamla beraber olan adam benimle evlenmek istiyordu.


"Sen ablamla beraberdin nasıl böyle düşünebilirsin Allah için? Hiç mi düşünmüyorsun ablamı? Nasıl iğrenç bir zihniyet bu." Dedim.


"Umrumda değil hiç bir şey. Sana bir seçim hakkı verdim, üç saniyen var." Dedi, söylediklerim hiç umrunda değildi bile.


Seçim diye bir şey yoktu tabii ki de. Mecburiyet vardı, mecburdum bu adamla evlenmeye. Ondan kaçamazdım.


Bir kafes değildi onun beni tutacağı yer.


Bembeyaz bir kefendi, zihninde oluşan pislikleri bulaştırdığı, sonradan kirlenen bir kefen..


BÖLÜM SONU 


Umarım bölümü beğenirsiniz🫶🏻


Oylamayı unutmayınnn🪽


Kendinize iyi bakınn😘


Loading...
0%