
KEYİFLİ OKUMALAR!
****
Hayatın elinde oynattığı ince kukla ipleri vardır. Herkesi yönlendirir ve herkesi istediği gibi oynatır. Oyunlar sırlar ölüm ve savaşı peşinden getirirdi. Şimdiki oyunu ise kaderin yıllar önce birbirlerine bağladığı gençler üzerineydi. Karadul örümceğinin imzası sinelerine kazınmış çocuklar hiçbir şeyden habersiz yaşıyorlardı.
Neva takip ettiği adamın bir anda arkasına dönmesi ile sırtını anında duvara yasladı. Derin nefes alarak fark edilmemiş olmayı diledi. Fakat adamın önüne düşen gölgesine bakılırsa şüphelenmişti. Tam o sırada yan tarafındaki mırıldanan kediyi gördü ve yerdeki minik taşa uzandı.
Kediye değmeyecek ama onu korkutacak şekilde taşı fırlattı ve bu sayede kedi korkarak yola çıktı. Adamın dikkati dağıldığı an ilerisindeki arabanın hemen yanına çökerek saklandı.
Adam gözlerini kediden çekerek binanın giriş çıkıntısına tekrar döndü. Birkaç adım atarak çıkıntıya giderken Neva ise sürünerek görünmemek için arabanın diğer tarafına geçiyordu. Solukları birbirine girmişti. Elindeki telefonuna kafasını eğdiğinde bağlantı için daha yakınına gitmesi gerektiğini gördü. Eğer adam bir anda arkasına dönmeseydi telefonuna erişmek üzereydi.
Çıkıntıda kimseyi görmeyen adam yoluna devam ettiği sırada Neva içinden söylenmeye başladı. Adamı 1 saatten fazladır takip ediyor ve hala hiçbir şey bulamamıştı. En azından adamın telefonuna sızması lazımdı. Arabanın kenarından kafasını çıkardığı an adamın ilerideki disko bara girdiğini gördü. Bu barı daha önce araştırmıştı. Alt katında sadece bir bar gibi görünse de üst katında resmen uyuşturucu ticareti yapılıyordu. Üst kata ise sadece belli başlı kişiler girebiliyordu.
En azından şu an nerede olduğu belliydi. Sırt çantasını yere dikkatli şekilde koyarak üzerindeki siyah sweet ceketi çıkardı. Altındaki ince badinin eteklerini içe doğru katlayarak göğüs altına kadar çekti ve göbeğini açıkta bıraktı. Ceketi tekrar alarak beline bağladı ve saçlarını açarak saçma şekilde dağıttı ve yolunmuş izlenimi verdi. Yüzünde suratını hastalıklı gösterecek fondöten sürmüştü zaten sadece yere çökerek çantasından göz kalemi çıkardı. Ardından çabucak göz atlarını morartacak şekilde makyaj yaptı.
Arabanın aynasını kullanarak gözlerine sürdü ve parmağı ile dağıttı. Dışarıdan birisi görse anında uyuşturucu bağımlısı olduğunu anlardı. Sırt çantasını sırtına taktığı an bara doğru yalpalayarak yürüdü. Onu gören adamlar diklenerek kaşlarını çattığı an önlerinde durmuştu.
Gözlerini devirerek sanki daha önce hep geliyormuş gibi kolunu sıvadı ve bileğinin iç kısmındaki geçici dövmeyi gösterdi. Adamlar anında geri çekildi ve içlerinden bir tanesi "Bugün eğlence üst katta," diyerek bilgilendirdi. Kolundaki geçici dövme ona uyuşturucu ticareti yapılan kata rahat bir şekilde çıkartacaktı.
Fakat Neva gerim gerim gerilmişti. İçeri girdiği sırada hiçbir şey yapmayacak sadece bilgileri toplayıp gideceğini kendisine hatırlatıyordu. Bu yüzden etrafa bakmadan çabucak üst kata çıktı ve gözleri katta az önce takip ettiği adamı aradı.
"Yavrum, yalnız mısın?" diyerek yanına yaklaşan adam gözlerini devirip orta parmağını çıkararak yanında geçip gitti. Tam o sırada bar tezgâhında yalnız başına oturan adam dikkatini çekti. Çantasını adama yakın duran masanın altına sakladı ve cep telefonundan çabucak programı açarak arka cebine yerleştirdi.
Hareketli şarkıya ayak uydurarak dans etmeye başladı. Hareketleri uyuşturucu kullanmış gibi, kendinden geçmiş ve dağınıktı. Ritme bile ayak uydurmuyor sadece sanki az önce uyuşturucu çekmiş gibi kafasının güzel olduğunu gösteriyordu. Yavaş şekilde kimsenin dikkatini çekmeden adama yaklaştı ve bu arada insanlara da çarpıyor bilerek kendisinin iyi olmadığını gösteriyordu.
Tam adamın yakınında ona değmeden dans etti bir süre. Ardından çaktırmadan, hareketlerini bozmadan arka cebinden telefonunu çıkardı. Saçma sapan resimler çekiliyormuş gibi gösterip programın dolup dolmadığına bakıyordu. Dolmak üzereydi ama fazla yavaştı ve hızlı olması için adama biraz daha yaklaşmalıydı.
Cebine yerleştirdiği telefonla dansına devam ederek adama daha da yaklaştı. Önünden geçen bir kıza sert şekilde çarparak yalpalamış gibi geriye doğru gitti ve BİNGO! Kendini adam çarpmış gibi göstererek hafiften güldü. Hala sırtı adamın omzuna yaslı dururken şarkıyla dans ediyordu.
Adam yandan kendisine yaslanan kıza baktı. Gözlerini devirirken kızın kafasının güzel olduğunu anlamıştı. Adam, Nevayı hafif ittirdiği sırada neva kendini adamın dibindeki sandalyeye attı.
Barmenin yeni doldurduğu viskiyi yudumladığı sırada arka cebindeki telefon titredi. İşlem tamamdı. Zorlukla kendini masadan kaldırdı ve adamın yanında ayrıldığı an normal duruşuna geçmesi saniyelerini aldı. Yürürken yanından geçtiği masanın altına sakladığı çantayı alırken gözleri sadece karşıya bakıyordu.
Cebindeki telefon, adamın telefonuyla eşleşti ve program adamın telefonunda ki her bilgiyi bağlı olduğu bilgisayara aktarıyordu. Neva istifini bozmadan tam bardan çıkacakken yan tarafındaki sohbet dikkatini çekti.
"Yapma abi ya, vallahi bir daha veremem bu kaçıncı son?"
"Hadi oğlum hadi, çene çalacağına şimdiye vermiştin."
"Yekta abi duyarsa beni sana uyuşturucu veriyorum diye öldürür!"
Her tarafı dövme dolu olan adam gözlerini devirip yüzünü sıvazladı. "Yekta'nın haberi olmayacak. Söz bu son."
Genç duran çocuk ne yapacağını bilmez şekilde karşısındaki adama bakıyordu. "Başımı derde sokma benim Çakır abi," diyerek cebinden çıkardığı uyuşturuculardan birazını her tarafı dövme dolu adamın eline bıraktı.
Neva onları çaktırmadan izlerken bilmiyordu ki hayatın ellerinde kukla olarak oynattığı oyunculardan biriside Çakır'dı. Neva yine bilmiyordu, Yekta'nın bunu kendisi tarafından duyacağını. Hayat onlar ve diğerli için planlar yapmıştı. Yandaşçıları kader ve kaza onların yollarını çoktan çevirmişti.
*****
Karadul ismi ile nam salmış birçok suçluyu adalete teslim etmiş ve artık tüm Türkiye tarafından bilinen ekip her zamanki mekânlarında oturuyorlardı. Kader onların iplerini sıktı ve onları teker teker oyuna davet etti.
Tam o sıra Enes'in bilgisayarından öten alarm herkesin dikkatini çekmişti. Endişeli şekilde bilişim odasına geçen gençler sinelerindeki Karadul imzasının parladığının farkında değildi.
"Birisi sisteme sızmaya çalışıyor," diye konuştu Enes. Bilgisayarın başına geçtiği sırada elleri ondan önce klavye ile buluşmuştu. Bilgisayarda gördükleri kaşlarını çatmasına sebep oldu. "Ya çok acemi, ya çok zeki,"dedi Yekta bilgisayara bakarken.
Enes onun ne demek istediğini anlamıştı. "Zeki," diye cevapladığı sırada "Zeki olsa yakalanmazdı sitemine," diye girdi araya Çakır. Enes karşısındaki kişiyle çoktan klavye savaşına girmişti bile. Girmek isteyen kişiye izin vermiyordu fakat karşısındaki oldukça ısrarlıydı. "Zeki olduğu için 4 koruma sisteminin 3'ünü sessizce atlatmış ve dördüncüde kalmış."
Ekip Enes'in arkasında yan yana dizilmiş anlamasalar da izliyordu. Enes sızan kişiyi önemli dosyalara ulaşmasın diye sıkıştırıyordu fakat sızan kişi zaten dosyaları almak için bile uğraşmamıştı.
Sisteme bile, güvenlik dalından sızmıştı. "Tuhaf," diye mırıldandı. Bu odadaki herkesin dikkatini çekmişti. "Nedir tuhaf olan?" diye konuştu Giray. Kalıplı vücudunu aralarına sığdırmak için yan durmuştu.
"Bilgilerin peşinde falan değil bu."
"Ne diyorsun abi?" diye sordu Asya. Beyaz saçını omzundan geriye doğru atarken abisine doğru biraz daha eğildi. "Sisteme sızdığından beri bilgilerin sistemde olmadığının farkında ama inatla hala bilgisayarımı ele geçirmeye çalışıyor. Yani bu bilgisayarın boş olduğunu biliyor, buradan diğer bağlı sistemlere de giriş yapamaz."
Yekta'nın gözleri kısılırken bilgisayardan ayırmıyordu. "Bırak sızsın," dediği an herkes şaşkınlıkla ona dönmüştü. "Ne dediğinin farkında mısın?" diye sordu Enes.
"Sen demedin mi bu bilgisayar boş, bırak girsin izleyelim ne yapacağını," dedi, Yekta.
Klavyedeki elleri yavaşlayan Enes bir an ne yapacağını şaşırdı. "Tamam, boş ama bu sisteme virüs, izleyici, kopyalayıcı sızdırmayacak anlamına gelmiyor. Belki de bu şekilde bizi oyuna getirecek." Enes'in söylediklerini kısa bir süre düşündü Yekta. Haklılık payı vardı tabi. Kirli sakalını sıvazlayarak düşüncelerini tarttı ve ardından tekrar Enes'e döndü.
"Bilgisayarın kamerasını kapat, mikrofonu devre dışı bırak. Diğer sistemlerden ayrıl ve bağımsız kal. Derdini anlayınca bilgisayarı yok ederiz."
Enes çabucak Yekta'nın dediklerini yerine getirdi ve sızan kişinin yolundan çekildi. Karşı taraftaki kişi anında bilgisayarı ele geçirdi ve uzaktan yönetmeye başladı. Herkes merakla ekrana bakarken birden Not defteri paneli açıldı.
-Selam Karadul ekibi.
Hepsi anında şaşkınlıkla donup kalırken Yekta sakin şekilde Enes'in önündeki klavyeyi çekti.
-Aleyküm selam.
Etrafından gelen kıkırtı sesi ile gözlerimi devirdi Yekta. "Gerçekten mi?" diye gülerek konuştu Eslem. "Biz gidelim de rahat rahat flörtleş," dediğinde Çakır kahkaha atmıştı.
"Kesin zevzekliği," diyen Yekta'nın gözleri bilgisayardaydı.
-Nasılsınız, inşallah iyisinizdir.
Yekta gözlerini devirirken kızlar cevaba gülmüştü. Yekta'nın kemikli parmakları tekrar klavyede dans etmeye başladı.
-Dalga mı geçiyorsun? Kimsin?
Merakla ekrana bakan ekip ile karşı taraftan cevap çabuk gelmişti.
-Hayır ve adım Aven, tanımazsınız. Zaten bende sizi tanımıyorum. Sadece sizin yardımınıza ihtiyacım var.
"Bu da ne demek şimdi?" diye sordu merakla Enes. Çakır anında Yekta'yı ittirerek klavyeyi kendine çekti.
-Hayır kurumumu sandın sen bizi?
Geri çekildiğinde yine kıkırtılar yükselmişti. Yekta ters ters Çakır'a baksa da o umursamadan omuzlarını silkti.
-Pek bir farkınız yok...
Gelen cevabı okuyan Yekta sırıtarak Çakır'a baktı. Çakır gözlerini devirip "Laf mı soktu bu bize şimdi? Yapmayalım işini," dedi aksi bir sesle. Yekta nefesini sesli şekilde vererek tekrar klavyeye doğru eğildi.
-Sadede gel. Ne istiyorsun?
"Yapacak mıyız istediğini?" diye sordu Giray. Diğerleri de sorunun cevabını merak ettikleri için gözlerini Yekta'dan ayırmıyorlardı. "Ne istediğine bakalım. Belki gerçekten bize ihtiyacı vardır."
Çakır sanki saçma bir şey duymuş gibi nefes vererek güldü. "Resmen çoluk çocuğun bize vereceği işi bekliyoruz." Yekta ona hiçbir şey demese ters bakmaktan geri kalmadı. O sırada karşılarındaki kişiden cevap gelmişti.
-Birileri var küçük çocuklara sokakta uyuşturucu sattırıyorlar. Bazen eğlenmek için onlara uyuşturucu kullandırıyorlar. Çocukların çoğunluğu 15 yaşından küçük. O çocukları kurtarmanızı istiyorum. Adamların elleri kolları çok uzun ciddi deliller olmadıkça polis gözaltına bile almıyor.
Ekip okudukları satırlar ile tüm ciddiyeti üzerlerine geçirdiler. Şaşkınlıkla yazılanları okurken "Siktir," diye hırladı Yekta. Elleri tekrar klavyeye kaydı.
-Emin misin? Bu büyük bir suçlama.
Yekta sorusunun cevabını beklerken oldukça sabırsızlanmıştı. Ne demek küçücük çocuklara uyuşturucu kullandırmak? Onları satıcı yapmak?
-Delilleri bilgisayara yüklüyorum şimdi. O çocukların gerçekten yardıma ihtiyacı var. Ve onlara sadece siz yardım edebilirsiniz.
Yazdıklarının ardında delilleri, telefon kayıtlarını, elinde olan her şeyi sızdığı bilgisayara gönderdi Neva. Kopyalarını ne olur ne olmaz diye kendine ayırdı. Dosyaya tıklayan Yekta ne göreceğini bilmiyordu.
Dosyanın içindeki resimler ekibin gerilmesine sebep olmuştu kimisinde bir çocuk aldığı uyuşturucunun krizine girmiş, kimisinde ölmüş gibi yatıyordu. Kendini ilk toparlayan Yekta olmuştu.
"Hazırlıklara başlayın, çocukları kurtarıyoruz."
Cümlesinin bitmesi ile herkes bir taraflara koşturmaya başlamıştı. Göreve hiçbirinin itiraz etmeyeceğini biliyordu Yekta. Tekrar önündeki klavyeye döndü.
-Teşekkürler Aven. Bize güven, halledeceğiz.
Neva'nın yüzünde geniş bir gülümseme yer edindi. Bu gruba hayrandı.
-Size inanıyorum...
*****
Ve işte ekiple tanıştınız kısmen! Eee neler düşüüyorsunuz?
Aven için düşünceleri buraya alayım.
Yekta için düşünceleri buraya alayım.
Çakır için düşünceleri de buraya alayım.
sizi seviyorum.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |