@suveyda_rey
|
Not: Haftada bir yeni bölüm gelecek. Dünyama, zihnimin kuytu köşelerine hoş geldiniz **** Hayatın acımasızlığı üzerine zırhını kuşanmış ve hayatları bitirmek uğruna arayışa çıkmıştı. Gecenin karanlığı kadını saklamıştı ama bacaklarından sızan kırmızı kan geceyi bıçak gibi kesmişti. Hayat acımasızdı, hayat öyle acımasızdı ki kadının bir başına izbe sokakta ölümünden kaçmaya çalışırken bulmuş onu pençeleri arasına almıştı. "Ha gayret," diyerek kendini sakinleştirmeye çalıştı. Acıdan dudaklarını ısırıyor, kendini ayakta tutmak için elinden geleni yapıyordu. Gideceği yere az kalmıştı. Tek duası arkadaşının orada olmasıydı. Sancı bel kemiğini kemirmeye başladığı an dişlerini sıkarak inledi. Bir eli beline konmuş, acı yüzünden öne doğru eğilmişti. "Lütfen," dedi acısı içinde pare pare olmuş onu köşeye sıkıştırmıştı. "Şimdi değil yalvarırım, şimdi gelme." Acısı damarlarını kasarken kan içindeki yüzünü saçları sayesinde saklayarak adımlarını hızlandırdı. "Geldim," dedi ilerideki yetimhaneye bakarken. Tam o sırada binadan çıkarak arabasına yürüyen adamı görünce rahat bir nefes verdi. Yetimhanenin bahçesinden çıkan adam arabasına doğru gidecekken "Gökhan," diye seslenen ince sesi duyduğu gibi duraksadı. Kafasını çevirip baktığında yakın arkadaşını perişan halde görmeyi beklemiyordu. "Nihan?" Diye mırıldanırken sesindeki şaşkınlıkla öne doğru atıldı. "Ne bu halin?" Kadının inleyişleri gecenin kalbine saplanırken bacakları onu daha fazla tutamazdı. Gökhan kan içindeki kadını korkuyla sarıp kucağına aldığı gibi yetimhaneye girdi. Hızlı adımları binada yankı yaparken "Fatoş hanım!" diye seslendi. Çocuklara bakmak ve onlarla ilgilenmekle görevli olan 50 yaşındaki kadın henüz yatmak üzereydi. Müdür Beyin, kendisine bu şekilde seslenmesi onu korkutmuştu? Çocuklara bir şey oldu korkusu kadını yatağından anında kaldırmıştı. Az önce onları kontrol etmişti ama yine uyuyor numarası mı yapmışlardı acaba haylazlar? "Müdür bey?" dedi kadın şaşkınlıkla Gökhan'a bakarken. "Çabuk yardım et," derken Nihanı masaya yatırmış masanın etrafındakileri yere dökmüştü. Fatoş hanım kendine geldiği gibi acıyla kıvranan kadını sırt üstü uzattı ve onu doğum pozisyonuna getirdi. "Bana birileri lazım, siz Suna'yı çağırın yardım etsin" dedi kadın. Masadaki kadının bacaklarını açmış iç çamaşırını çıkarmıştı. Rahmi bir cana yol olurken kadın dişlerini sıkmaktan çenesi kilitleniyordu. "Hayır, ne lazımsa bana söyle. Kimse bilmeyecek." Kadın şaşkınlıkla yetimhane müdürüne baktı. Ciddiyeti suratına oturan adama kısa sürede gerekli tüm malzemeleri saymıştı. Gökhan odadan çıkarken kadın kafasını Nihan'ın bacak arasına çevirdiğinde gördü. Bebek geliyordu. İnadı damarlarına yol olan bebeğin sağ kurtulması için dualar eden Fatoş Hanım bebeğin yarısı çıkan kafasını tuttu. Nihan'ın canhıraş acısı gecenin sessizliğine gebe kalmıştı. Gece peşindeki kötülükleri azat etmiş bir bebeğin çığlığını uyuyanlara ninni olarak dinletmişti. Bebek doğdu. Kötülükleri sineye çekildi ve kendi acısına ağlarmışcasına çığlığı basan bebeğin sesini kesecek olanlar utandı. Tam o sırada odaya giren Gökhan, Fatoş hanımın kucağındaki bebeğe dolu gözleriyle bakmıştı. Elindekileri çabucak deri koltuğa bıraktı ve Fatoş hanımın bebeği temizlemesine müsaade etmişti. Hıçkırarak ağlayan kadının yanına giderek elini tutu. "Bir kızın oldu," dedi mutlulukla. Bir kızı olmuştu Nihan'ın, sevdiği adamın haberi olmadan. Herkes ondan nefret ederken o sevdiği adamdan bir çocuk dünyaya getirmişti. Fatoş hanım bebeği Gökhan'ın kucağına bıraktığı gibi hala masadaki kadının yanına koştu. Bacaklarını temizleyip üzerini toparlayıp masadan doğrulmasına yardımcı oldu. "Sakin ol kızım," dedi yatıştırıcı bir şekilde. "Bak kızının sana ihtiyacı var." Gökhan'ın düşünceli davranarak getirdiği temiz kıyafetleri giymesine yardımcı oldu. Tekli deri koltuğa oturmasında yardımcı olduğu kadın hala acı acı ağlıyordu. "Bebeği emzirmelisin," dediğinde Nihan daha fazla ağlamıştı. Acısı boğazına düğüm olmuş, kalbi kavrulmuştu. Fatoş hanımın yardımıyla kısacık süre emzirdi fakat hala ağlamaya devam ediyordu. Gidecek olmak canını yakıyordu. Kızını koklamaya öyle çok korkuyordu ki. Eğer bebeğini koklarsa biliyordu, özlediğinde ciğerleri sızlayacaktı. Fatoş hanım ortalığı toparlayıp gideli 1 saatten fazla olmuş ve Nihan kızıyla son saatini sadece ona bakarak geçirmişti. Gitmek zorundaydı, kızını bu çukurun içine alamazdı. Daha minicik bir bedendi. "Artık anlat Nihan," dedi Gökhan. Deli gibi merak ediyordu. Aylar önce kaçtıktan sonra ortalık birbirine girmişti ve Nihan'ı kimse bulamamıştı. Herkes onun Karadul'a ihanet ettiğini düşünmüştü. Nihan'ın kızının yanağını okşayan eli duraksadı ve derin nefes alarak arkadaşına döndü. "Her şey birbirine girdi Gökhan, inan ben bile karma karışık durumdayım."Göz ucuyla koltukta mışıl mışıl uyuyan bebeğine baktı. "Behram'dan kaçmak zorundayım." Gökhan oturduğu yerden doğruldu ve kaşları çatık şekilde Nihan'a baktı. "Ne saçmalıyorsun?" "Hiçbir şey bilmiyorsun," dedi Nihan. "Ben suçlu falan değilim ama herkes beni peşimde. Onları korumak istedim fakat çok yanlış bir yol izledim." Gökhan son aylarda olanları düşündü ve haklılık gerçeği karşısında boğazı düğümlendi. Çok kişi kaybettiler, kaybettikleri kişilerin acıları yankılandı ruhunda. "Ne yapacaksın?" Diye sordu Gökhan. Kenarda ki çantasını açtı ve içindeki küçük tahta kutuyu Gökhan'a uzattı. "Benim gitmem gerekiyor ama onu yanımda götüremem." Sözleri Gökhan'ın şaşkınlıkla donmasına sebep oldu. "Sen ne dediğinin farkında mısın?" "Evet," dedi Nihan. "Onu ancak bu şekilde koruyabilirim. Şu kapıdan çıktıktan sonra her an ölebilirim. Onu kendimle öldüremem." Dolu gözleri yavrusuna kaydığında göğsünün ortasında bir sızı hissetti. Onu bırakmak istemiyordu ama kendisiyle götürürse öldürürlerdi onu. "Neden? Seni kim öldürecek?" Nihan kafasını iki yana sallarken Gökhan'ın sorusuna cevap vermeyeceğini gösteriyordu. Dört bir tarafı duvarla kaplı olan ruhu sıkışmış nefes alamayacak duruma gelmişti. Sonundaydı, yaşamın, gülüşün, mutluluğun, hüznün ve anneliğinin sonuna gelmişti. Şimdi sadece ruhundaki oyukta ölümü beklemek kalmıştı onun payına. "Büyüdüğünde bu kutuyu ona ver tamam mı? İçinde babasının bana aldığı kolye var, benden ona bir hatıra kalsın." Ayağa kalktığı zaman kızından yana asla bakmamaya çalıştı. Yüreğini yanına bırakmış hasretinde boğulurken ölümün çağrısına kulak kabartmıştı. "Ailem onu her zaman kabullenir ama şimdi değil. Şu an Karadul yangın yeri gibi, babası onu bilmiyor. Büyüdüğü zaman, her şey durulunca gitsin onları bulsun." Gökhan hiçbir şey diyemiyor sadece arkadaşını dinliyordu. Gözlerindeki kabulleniş her şeyi anlamaya yetmişti. Nihan'ın hikayesi hayatın sillesine yenilmiş, yarım kalmıştı. "Onun, sana ihtiyacı var," dedi Gökhan zorlukla. Nihan'ın gözünden bir damla yaş yanaklarına acının imzasını bırakmıştı. "Onun," derken sesi titriyordu. "Güzel bir hayata ihtiyacı var. Ben onun hayatına iyi gelemem, benim hayatım zaten buraya kadardı." Üzerine Gökhan'ın verdiği montu giyen kadın bir kış gecesi çırılçıplak kalmıştı. 9 ay boyunca yoldaşlık eden yavrusunu geri de bırakırken karnındaki boşluk hissi sızladı. Gerçeklerin boğazındaki düğümü yaktığını biliyordu. Hayat ona istediğini veremedi, çabaladı, olsun diye çok uğraştı. Fakat kader o kadar acımasızdı ki, olacaklar bir bir can yakarken Nihan sadece boyun eğebildi. "Şey," dedi mırıldanarak. Tam kapıdan çıkmak üzereyken Gökhan'a döndü. "Adına Neva yazdırır mısın?" Acıyla gözlerini kapatan Gökhan arkadaşına sadece kafasını sallayabildi. Bir anne bir çocuğunu asla isteyerek bırakmazdı, ama kader annenin paçalarına bir şeytan gibi sarıldığında bir annenin düşünebileceği tek şey; çocuğunun iyiliğiydi. "Kızım sana emanet Gökhan," dedi ve ardından kapattığı kapı ikisinin de hayatlarına şeytanın ilmeklerini iliştirdi. Bir karadul örümceği zehrini salmıştı düşmanına. Ölüm kapılarındaki şeytanı alt etmişti ve sadece onlar için geliyordu. Örümceğin hayat dolu izleri gecenin koynunda elmastan bir kolye gibi parlıyor, gecenin karanlığını esir alıyordu. Seneler sonra bir çocuğun sesi kesilirken başka çocuklar Karadul'un ayak izleriyle hayatta kalmak için ant içiyordu. Hayat ölüm kadar acımasızdı, geçmiş geleceğin aynasıydı. Karadul, çocukların sinesine çekildi. Oyulmuş ruhlarına örümcek ağları kurarken hayatla yaptığı anlaşmanın imzasıydı bu. Ölüm onları çağırıyor, kader ölüme yandaşlık yapıyordu. Çocuklar ruhlarına sızan Karadul'un gölgesine sığınırken gelecek tekrar yazıldı. Anlaşma yapıldı ve geleceğin sillesi hayat, çocukların sinesine Karadul imzasını kazıdı. Çocuklar büyüdü. Sinelerindeki Karadul imzası onların kalbi oldu. -***** |
0% |