@svetlana
|
-Belki de şeytan, şeytan olmak istememişti. Madalyonun iki yüzü vardı. Tanrıdan okuduk. pekiya şeytan...
Sabah mutluydum çünkü mutlu uyumuştum. Zaten sabah ta kendimi yorganın içinde bulmuştum. Buda demek oluyor ki gece yanıma gelmişti. yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladım. Buraya alışmıştım. Hatta kıraça da eskiden bu hareketlerini yapsa ona yumrukla girişebilirdim ama şimdi hoşuma gidiyordu. Zaten insan fıtratı buydu değil mi önce nefret ederdi sonra da aşık olurdu. aşık olduğum pek söylenemezdi ama seviyordum hoşuma gidiyordu.
Aşağıya indiğimde gözlerim ilk kıraçı buldu. sonra sinem bana doğru gülümsedi bende, ama o masada bir kişi daha vardı. Hayatımdan çıktığını düşünmüştüm ama sandalyede varlığını koruyordu. gözlerimi Ceyda ya diktim. "uzun süredir yoktun ben de üzüldüm acaba birşeymi oldu diye en son pek iyi değildin." dedim. iğneyeleyerek. "eh sanman, beni hasta etmiyor şekerim. kanlı canlı buradayım " "ne güzel ne güzel ne diyelim artık umarım küs gitmezsin" birbirimize öldürücü bakışta bulunurken kıraç öksürdü. ona baktığımda oda bana bakıyordu. "otursana" gülumsedim ve kıraçın sağında duran boş sandalyeye oturdum. "senin için kimseyi oturtmadı," dedi sinem içimden saydırmamı durdurmadı bu açıklama. biliyojik gereksiz, ego bozuntusu, mafyatik, çöp herif, "sağolsun" dedim yapmacık yapmacık gülümserken "sen ne yapıyorsun sinem nasıl gidiyor" birden gülümsemeye başladı. "çok güzel gidiyor. Seni sormak lazım abimin karısı" "evde oturuyorum hiç bir şekilde eve çıkmam izin verilmiyor" "yapma böyle en son çıktığında ne olduğunu biliyorsun" aslında öncesinde de izin verilmiyordu belki nadiren ama şimdi hiç izin verilmeyecekti. "yine nasıl bir sorun çıkardın" dedi Ceyda bıkmışcasına "ben sorunlu değilim şekerim" dedim kendisinin yaptığı gibi "kocam sorunlu ve bende karısı olduğum için otamatikmen zaafını kaçırıyorlar yani beni" dedi her kelimeyi bastırarak. masadaki diğer iki kişiye baktığımda sinem gülerek telefonu ile ilgileniyordu. kıraç ise yanak içini ısırarak gülüyordu. gözümü devirdim. tekrar ceydaya baktım. "tatlım doydun mu artık seni istemiyorum da evimde" normal de asla bu gibi şeylere karışmayan bir insanım ama bu kadın gerçekten arızaydı, yüzüyle, bamışlarıyla, konuşmasıyla bile sinir bozuyordu. "sen kimsin ki-" sözünü kestim. "kıraçın karısı bu evin sahibiyim" tamam bu konuşmalar iğrençleşiyordu. "kıraç beni istemesiğini söyle" dedi kıraça bakarak kıraç yavaşça sandalyeden kalktı. "filimlerden görüyorum beni karıştırmayın bu işe" deyip gitti. Ardından Ceyda ve sinemde ben ise evde kaldım. Bu kadermiydi şimdi.
Öğlene doğru koltukta oturup kitap okuyordum. telefonum çaldı. Yalkın Adin di. "selam doktor nasılsın?" "iyi sen?" durdu bir süre konuşmadı. "terslemek yokmu?" kaşlarımı çattım "niye tersleyeyim?" "bilmem bana çok tersleyecekmişsin gibi geldi." "eğer çok terslenmek istiyorsun telefonu kapat ve beni tekrar ara" ben şaka yapmıştım ama deli telefonu kapatıp tekrar aradı. telefon ekranına baka kaldım."aa deliye bak" telefonu açtığımda. "selam doktor iyimisin?" diye yeniden aynı soruyu sordu. "arkadaşım sen delimisin? ne istiyorsun benden?" dedim istediği gibi tersleyerek telefondan güldüğünü duydum. "iyi gelişme doktor, ben de iyiyim nasıl gidiyor köstebeklik?" "psikolojik hasta mafya bozuntusu sana ne" "hmm demek iyi gidiyor iyi o zaman bende kapatıyorum nasıl gidiyor diye öğremeye aramıştım" "öğrendiğine göre kapat hasta herif" "kapattım postacı doktor" deyip kapattı. telefon ekranıyla yeniden bakıştım. az önce yaşadığım olayın gerçekliği yüzde kaçtı.? Telefonu kenara koyup tekrardan kitabı okumaya odaklandım en güzel yerini okuyordum. Vampirlerle ilgiliydi. çekici bir romandı. Odaklandım. vampir çocuğun ölmek üzere olduğunu ve kızında kendi isteyi ile çocuğa kanını vermesini okuyordum. Telefonuma bildirim düştü umutsamadım. Birkez odaklanmıştım. tekrar bildirim yeni bir bildirim yeni bir tane daha bildirim. ve bildirim. Üstüste bildirim geliyordu. Ben ne kadar bakmıyorsam yazan kişide o kadar yazıyordu. Telefonum çalmaya başladı. "bir bitmediniz" diyerek kitabı sertçe kapattım. telefonu elime aldığımda Mafya Bizuntusu yazısı ile bakışıyordum kıraçtı. "Ne var?" "Telefonlarına neden bakmıyorsun?" "kitap okuyorum" "kitap önemlimi?" "bak üzerimde sevmediği kişiyi savunan kadın aptallığı var söyle ne istiyorsun?" "beni sevmiyor musun?" "sevmelimiyim?" "kocanım sonuçta" "gerçek anlamda değil, her neyse ne istiyorsun?" sessiz kaldı. "alo mafyacık ordamısın?" sadece tek iki kelime geldi kulağıma "ben istemedim" ardından telefon kapandı. İşte şimdi bok gibi hissediyordum. Kalbi kırılmış olamazdı değilmi? Kendimi tatmin etmeye çalıştım. "kızım saçmalama o taş kalpli kırlamıştır" bir kaç dakika düşündüm. "Acaba kırılmışmıdır?" ben kendimle tartışırken telefonum yeniden çaldı. Sinemdi. "alo abimin karısı abim en son seninle konuşuyordu sonra şirketten apar topar gitti ne oldu?" "yok bir şey nereye gitti biliyormusun?" "hayır ama tahminlerim var" "adres at" "tamam ama ne oldu söy-" demeden telefonu kapttım. yukarı odama çıktım. siyah bol paça eşorfman tşort ve ceket giyip güneş gözlüklerimi de takıp çıktım. Hatalıydım. kalbi kırılmıştı ve çok kötü hissediyordum. Bu hissi şöyle tanımlaya bilirdim. kendimce doğum gününe dört gün kala hüngür hüngür ağlamak olabilirdi bu ses yada haklıyken haksız durumuna düşmek. Telefondan navigasyonu açmış ilk adrese gidiyordum. toplamda üç adres vardı. ilk adres bir villaydı beyaz şık geniş cephesi olan bir villa ama arabası burada yoktu. dışarıda ki güvenliğede sordum ama buraya gelmemişti. ikinci adres ilkinden daha güzeldi. drake konulu bir evdi. siyah büyük pencereleri olan bir evdi ama buradada değildi son adrese gittim. diğerleri gibi değildi küçük bir evdi. ama burada da değildi. Endişeden karnıma ağrılar girdi. Çok pis midem bulanıyordu. sinemden mesaj düştü. 'merak etme ceydadaymış' yeni bir hayal kırıklığı kuruldu. kalbime hak etmiştim. 'merak etmemeni bu gece eve gelmiyeceğini söyledi' gözlerimin dolmasına engel olamadım. Ben burda onu ararken o ceydaylaydı. ve beni aramaya bile tenezzül etmiyordu. 'ceydanın adresini at' yazıp arabaya geçtim. oto yol boştu hırsımı gaz pedalinden aldım ve bastım. Vites üçte iken ben beşlik gazla gidiyordum öyleki araba bağırıyordu. Devreyaja basarak vitesi beşe attım. Telefonuma bildirim geldiğinde direkt navigasyonu bağlandı ve oraya sürdüm. Derin bir nefes aldım. Her zaman kendimi kontrol etmeliyim. Vitesi üçe düşürdüm. ve sitenin önündeydim. oldukça lüks bir siteydi. İçeri girdiğimde 3. kata çıktım. normalde katı bilmiyordum ve sinemde atmamıştı ama şans eseri sağda kalan kapının önünde emlakçı Ceyda Düvenci yazıyordu. emlakçı olduğunu bilmiyordum. Kapıyı çaldığımda ceydanın ben bakarım sesini duydum. Kapıyı açtığında beni görmeyi beklemiyordu ki yüzü anlık olarak düştü. Ama hemen topladı. küçümsercesine güldü. "Senin ne işin var burada?" "kıraç içeride mi?" "soruma cevap ver". çenemi yukarı diktim. içeriden kıraçın sesini duydum. bir şeyler diyordu. Ama ne dediğini kim bilir. İçeriye girdim. ve koltukta kıraç perişan bir halde oturuyordu. Bir elinde de içki bardağı vardı. Kafasına dikti. "Demek buradasın?, neden bana söylemedin?" "söyledim" dedi kafasını çevirip bana bakınca "ne zaman?" "ne zaman olduğunu hatırlamıyorum ama sineme söyledim." "şuan sarhoşsun değilmi?" "belki de" deyip bardağı doldurup bir kez daha dikti Kafasına "içmeyi bırakıp benimle gelirmisin?" "nereye?" "neresi dersen" dedim ikna etmek istedeğim için "gelmek istemiyorum burada kalcağım" ayaklandım "hayır geleceksin" elinden tutarak ayaklandırmaya çalıştım. "dur dur ne yapıyorsun burada kalmak istiyor"deyip beni durdurmayı denedi. Ama bakışlarımla ona herşeyi anlattım. geri çekildi. "Eğer benimle gelmezsen kıraç altınsoy seni buna pişman ederim." gözlerimi kısarak gözlerine yapabilecekmişim gibi baktım. "Bir şartım var" "nedir?" "yaklaş, yaklaş" kulağıma eğilip söylediği şeyle gülme krizine girecektim. El lezzetimi merak etmişti sanırım bu yüzden yemek yapmamı istedi. Kafamı salladım. "baş göz üstüne" ayaklandı. Ve kolunu omuzuma atarak asansöre bindik. "iyi geceler şekerim" kapı kapandı. ve aşağıya indik. arabaya bindiğimizde arabayı ben kullandım. aramızdaki sessizlik havada asılıydı ve buda gerginlik veriyordu. bu yüzden radyo ya uzanıp şarkı açtım. Melodisi kulağa değer değmez kulaklarını kapattı. Kapat demedi. Sadece kulaklarını kapattı. sesi tamamen kıstım. "ne oldu neden kukaklarını kapattın?" "müzikten rahatsız oluyorum." "nedenini sormın sakıncası varmı?" kafasını iki yana salladı. "anlata bilirmisin?" eve kısa sürede varmıştık. Arabayı valeye verdim. ve birlikte eve girdik. Kolu omuzumda onu tutarken Başını bana boynuma yaslandığı için her şey benim için daha zordu. O benim boynumda oyalanırken yürümek pek kolay değildi. Ve onu tutarken, salona girip. onu koltuğa oturttuğumda kahve yapmak için mutfağa yöneldim. kahve yapıp geri döndüğümde durakladım. Kahveye alarjisi vardı. Gözlerimi devirerek mutfağı dönüp kahveyi döktüm ve geri dönüp koltuğa oturdum. Kıraç başını koltuğa yaslamış gözleride kapalıydı. Dizlerimin üzerine çıkıp koltukta yaklaşarak kıraçı izlemeye başladım. Çok eşsiz bir suratı vardı. beyaz tenli biçimli burnu hiçbir eksisi olmayan bir gerçekti. Düşünmeden edemedim. Şeytan bu kadar yakışıklı olabilirmiydi. Acaba uyuyormuydu? "telefonda sana sert çıktım, belki de kalbini kırdım... ııı özür dilerim" "sorun değil kırılmaya alışığım" "bu nedemek?" "iyi bir geçmişim yok demek prenses" "bana anlatırmısın?" "sıkıcı benim geçmişim dinlemezsin" "umrumda değil dinlerim" sanırım karma yaşıyordum. Daha iki gün önce aynı cümleyi kurmuştum. kafasını kaldırdı bana baktı. "mesela şarkıdan melodi den neden hoşlanmıyorsun?" "çocukluk tranvası. Babam kardeşimle beni hergün döverdi. Neden bilmiyorum ama şarkı açardı" güldü. "sanat olsun diye herhalde, bende müzik dinleyememe alışkanlığı kardeşimde ise şarkı dinleme alışkanlığı başladı. Ben ne zaman şarkı dinlesem kafamdakiler çalıyor o ne zaman dinlemeyo bıraksa aklındakiler çalıyor." aynı işkenceden ayrı releaksonlar vermesi hem acı verici hemde garipti. "Sinem mi?" "hayır ona dokunmazdı" dedi kafasını. iki yana sallayarak "nasıl yanı sinemden hariç bir kardeşin daha da mı var?" "ikiz kardeşim ama alakamız yok ayrı yumurta ikizim" "peki ya nerede?" "çok uzaklarda" kafasını arkaya doğru atıp kolunu gözlerinin üzerime koydu. "şey üzgünüm bunlar çok acı şeyler" "boş ver yaşandı bitti" elimi saçlarında gezdirdim. önce nefes almayı bıraktı. Ardından kafasını kaldırıp biraz yana kaydı. kafasını dizlerimin üstüne koydu. Rahat oturmak için sordum "bı dakika kalkarmısın" kafasını kaldırdı. rahtça oturdum ve kafasını yeniden dizimin üzerine koydu. Dirseğimi koltuk başına yasladım avucumuda yanağıma yasladım. bir elimle saçlarını okşadım. düşünmeye başladım. "katil olmayı ben istemedim. Hangi çocuk birinin canına kıymak isterki ilk katil olduğumda 15li yaşlardaydım. Çocukluğunu yaşamamış sevgiye muhtaç bir çocuk zorlandım anlıyormusun? annemi öldürmüştü. Halbu ki en sevdiğiydi. Sonra bize hayatı cehennem etti" Onu dinlerken saçıyla hala oynuyordum. "beni katil yaptıktan sonra gitti. Neresi olduğunu bilmiyorum. O küçük çocuk nefretle büyüdü. yimisinde hem kardeşi gitmişti. hemde ceydayla tanışmıştı" "şu kadının olduğu yeri geç"dedim. güldü. "kıskanıyormusun?" dedi bana dönerek artık sırt üstü yatıyordu. "kıskanmıyorum, sadece kişiliğinden hoşlanmıyorum" diye bir açıklama yaptım. "hadi devam et" "daha sonra ikinci üçüncü derken mafya olarak adı anılmaya başlar yaptığım bazı katliamlardan dolayıysa acımasız ünvanını aldım. çok çok sonra seninle tanıştım." duraksadı. sessiz kaldı. konuşmadı. sanırım uyumuştu. bende gözlerimi kapttığımda çoktan uyki ve ayıklık arasındaydım. kulağıma en son bir şeyler dedi ama anlamadım. çoktan uyumuştum...
Şeytana kıskanma duygusunu veren yaratıcıydı. Ona kaderini yazan tanrıydı. Ama suçlu şeytandı.
Aynı şekilde bu kıraç için de geçerliydi.
Bu olmak istediği kişi olmak istemeden, yargılanmıştı, dışlanmıştı. Bunu herkes yapmıştı ben bile önyargı denen illet hiç bir zaman peşimizi bırakmamıştı.
Artık daha duyarlı olacaktım. Kıraça daha çok sevgi gösterecektim. Onunla evlenmek belki benim seçeneğim değili ama sevebilirdim...
BÖLÜM SONU umarım beğenmişsinizdir iyi geceler iyi haftalar🌹🌹🌹 |
0% |