@svetlana
|
Sevilmeyi beklerken, beklemeyi sevmişim. Ölüyorken, yaşamayı seçmişim. Yanlızlık, kalbimime taht kurmuş. Özlemek, beni ben yapmış. Seni severken...
Yavaştan ayıldığımda tanıdık bir yerde olmadığımı fark ettim. Gözlerimi aralayıp beynimi yokladım. Dün koltukta uyumuştum. kafamı kaldırdığımda. keskin bir acı ile durakladım. Gözlerimi tamamen açtığımda koltukta dizimde kıraç elim kalbinin üstünde ve eli elimin üstündeydi. Kafam ben uyurken öne doğru düşmüştü. Ve uyuşmuştu. kafamı yavaşca kaldırdığımda, sağa sola doğre çevirdiğimde, eski acısı kalmamıştı. Saçı ile oynadığım elim yanağını kavramıştı. Elimi çektim. kalkmayı deneyemezdim. uyanırdı. Uyandırmak istemiyordum, beklemeyi seçtim. Onu uzun uzun izlerken çok masum olduğunu gördüm. uyurken ayrı biri oluyordu. Aynı uyuyan güzel gibi, uyurken bile insanı. mest ediyordu. Çekiciliyle, hiç alamadığım hoş kokusuyla, sesi ile izledikçe izleyisi geliyordu insanın. Aslında iyi bir başlangıcımız olabilirdi ama itiraf etmek gerekirse o en güzel duyguların katiliydi. Hissediyorum ileride çok kötü şeyler olacaktı. Ama bir yanımda o böyle bakarken böyle bir şey mümkün değil diyordu. Bence de böyle bir şey mümkün değildi çünkü olması gerekiyor sa En başta olmazmıydı. Böyle bir şeye izin vermeyecektim. Elimin altında duran kalbine dikkat verdim. Ritmi normaldi. Nefes alış verişleri de öyle, ama bir anlık düşüncelerimi yarım bırakıp kalbini nefesini dinledim. Anlık olarak dilimden bir kaç kelime döküldü.
Gözlerinin sonum olmasından korkuyorum. Sevginin ölümcül olmasından korkuyorum. Ama beni istemediğini düşününce nefesim kesiliyor. Başka biriyle görünce kalbim çıkıyor. Benim olmadığını anlamak istemiyorum ama her anladığımda ölüyorum...
Bu sözler, bilmiyorum bir anlığına aklıma gelmişti. Kıraçı hâlâ izlerken uyandığını gördüm. Gözleri titreşti. ama açmadı. "uyandın mı?" diye sordum sakin bir sesle "doktor olman kötü oldu" dedi hâlâ gözleri kapalıyken "nedenmiş o?" "uyandığımı anladın, daha fazla uyuyabilirdim" dedi normal birşeyden bahsediyormuş gibi sakindi. Göz devirdim. "hadi kalk" başını kaldırarak kalkmama izin verdi. Ayaklanıp önce mutfağa gittim. Su içtim ve yukarı çıktım. Salondan çıkmadan önce kıraça baktım. Kafasını kalktığım yere koymuş gözlerini kapatmıştı. hızlıca merdivenden çıkıp odama gittim ve kısa bir duş aldım. Dişlerimi fırçaladım, kendime bakım yaptım. Dışarıya bornozla çıktım. Galdroba uzanıp, siyah bol, kısa bir gömlek ve bol siyah eşorfman aldım. çekmeceden iç çamaşırlarıda alıp banyoya girecektim ki kapı açıldı. durup baktım. Tabi ki gelen kıraçtı. Oda duş almıştı saçı ıslak ve ilk kez onu tşort ve eşorfan giyerken görüyordum. siyah tsortunun kol kısmı dardı ve kol kasları kendini belli ediyordu. Öyle ki tşörtte kendine bir hayli dardı. siyah saçlarının tutamları kaşlarına geliyordu. Su damlacıkları yüz çehresine düşüp tenini ıslatıyordu. Bu onu daha da çekici kılıyordu. Gözlerimi üstünden alıp banyo ya girmek için hareketlendim ve arkadan kapıyı kilitleyerek üstümü giyindim. Aklımı kaçırmak üzereydim. O bu kadar cezbediciyken, Ne saçmalıyorum ki beni sevmeyen bir adamla birlikte olmak mı? Şaka gibiydi, kendime güldüm. kafamı iki yana sallayarak banyo kapısının kilitini açtım. Derin bir nefesten sonrada kapıyı, Yatağımda oturuyordu. Her zamanki hali ile, rahat hali ile sırtını yatak başlığına yaslamış, ayaklarını uzatıp üst üste atmıştı ve gözlerini dikip banyo ya bakıyordu. Banyodan çıktığımda gözü bendeydi. ona doğru yürüdüğümde de ve bu rahatsızlık verdi. Sessizce bana bakıyordu ve gözlerinden hiç bir anlam çıkaramıyordum. "karanfil kokusu var seni rahatsız etmiyor mu?" benim kokumdu karanfil, ve vazgeçmeyide düşünmüyorum. kafasını iki yana salladı. "rahatsız olursam giderim" peki dercesine omuz silktim. Ne yapacağımı bilemez halde odanın bir köşesinde ayakta dikilmiştim. İtiraf etmek gerekirse gergindim. "ne için gelmiştin?" dudak büzdü. "otursana" yatağı gösterdi. dikkatli adımlarla yatağın köşesine oturdum. Neden böyle hissettiğimi bilmiyordum. Dün gece dizime yatmış bütün gece hatta sabah bile dizimde uyumuştu. Neden bu kadar dikkatli olmam gerektiğini bende bilmiyordum. "hadi ama doktor daha sabah gülümsüyordun şimdi ne oldu, seni bu kadarmı tedirgin ediyorum." aslında evet ne yapacağını kestiremiyordum. "yani pek tekin bir adam değilsin" "benden korkuyor musun?" diye bir soru sordu. Bilmiyordum ne düşünmem gerek ne hissetmem gerek ben bilmiyordum. "hayır korkmuyorum, neden korkayayım ki kemiklerimi mi kırdın?" iğneleyici bir tonda, çok çekişmeli bir cevap vermiş olduğumun bende farkındaydım. "hayır korkmuyorum" "bizden bir gelcek oluşturmak istiyor musun meriç?" suratına baktım. Neden böyle bir soru sormuştu ki. "biz diye bir şey yok ama evet istiyorum" gerçeği söylemeyi seçmiştim. oturduğu yerde kıprandı bana doğru yanaştı. tehtidkâr gözleri korkutucu ama belli etmedim. "eğer istiyorsan geçmişi açmamanı tavsiye ederim" diyerek geri çekildi. yataktan kalkarken, "beni tehtidmi ediyorsun" diyerek ayaklandım. kaşlarımı çattım. "ben senin kocanım" "değilsin, sen hiç bir şeyim değilsin iğreniyorum senden pislik!" kapıya doğru yürürken arkasından son kez daha bağırdım. "seni bitireceğim, yalvaracaksın bana ama yüzüne bile bakmayacağım." Belki de bu bardağı taşıran son damlaydı. Arkasına döndüğünde burnundan soluyordu. kıpkırmızı olmuş boynundaki damarlar şişiyordu ve bu iyiye işaret değildi. Arkaya doğru yürürken o büyük adımlarla bana ulaşmıştı. Boğazımı sıkarak arkaya doğru ilerletti. sırtım. tamamen duvara yaslıydı. parmak uçlarımda yükselip koluna, eline, tırnaklarımı batırıp bertaraf etmeye çalışıyordum ama boştu. "istesem" diye hırladı. "şuan şimdi sana sahip olabilirim biliyorsun değil mi?" "bırak beni" diye soludum ama sesim çıkmıyordu bile "sen kim beni bitirmek kim bunu anlaya biliyormusun?" beni küçümsemişti. "benim Kıraç Altınsoy acımasız, canavar, Katil!!!" gözlerini ayırarak söylediği bu sözler korkmama sebep oluyordu. Bir ayağımın üzerinde durmaya çalışırken diğer dizimle iki ayak ortasına denk getirmeye çalıştım. Vurmuştum ama pek etkili olmamıştı hâlâ bana bakıyordu. "Zekiye bak sen" benim nefessizlikten artık gözlerim giderken kapı çaldı. "siktir git!" o an aklıma sadece tek bir sahne geldi. Ceyda ile öpüşürkende rahatsız olmamak için yağıza siktir git diyordu. ve bu tek bir şeyi gösteriyordu. 4-5ay önce ilk kez yanımda bu kelimeleri ettiğinde Ceyda ile zevklerinin bölünmemesi içindi, 4-5ay sonra bugün bu lafları ettiğinde nefesimi kesmek içindi. Bir şeytandan, cennetten kovulmuş bir şeytandan cenneti yaştamasını isteyemezdim. Kapı açıldığında ben çoktan zemini boylamıştım. Ne geleni görmüştüm ne de sesini duymuştum. sadece zeminin sarsıldığını hissettim gerisi bende bittmişti...
SUAT'TAN Bu boktan yerede sadece geziyor. dolaşıyor ve etrafı kontarol ediyordum. Bu siktiğim evinde hiçbir bok yoktu. Kıraç Altınsoy denen herif zaten ayrı bir dangalaktı. Hiç bir bok etmezken bütün kızlar etrafında ayılıp bayılıyordu. tek bir elimi kullanarak döverdim bu züppe haysiyetsiz herifi. Bahçede dolaşmak canıma tak etmişti. Arka girişten mutfağa girip su içip tekrar dışarı çıkacaktım. Zaten buğra denen it beni bırakıp gitmişti. buradaki kıraçın itleri ile de anlaşamıyordum. Aptal saptal konuşup canımı sıkıyorlardı. mutfağın kapısından içeri girer girmez hizmetçiler sus pus olmuştu. Emel denen kızın yanında bir kız vardı. sürekli beni süzüyordu. şimdide olduğu gibi. kaba olmak bana göre centilmen bir adama yakışmıyordu. Ama zorlanıyordum. Bu kız tam bir sapıktı. Hemcinslerim yapsa tacizci sapık, coşkun oluyordu. ama kızlar yapınca aşık oluyordu. bu çok sinir bozucuydu. (Arkadaşlar genelleme yapmıyorum linçlemezseniz sevinirim) Sulahideki suyu alıp bardağa döktüm. içerken yaşlı saygı duyduğum aşcı selin abla girdi içeri ah vah ederek bir şeyler anlattı. Pek dinlemedim ilgimide çekmedi ama meriç hanım diyene kadardı. Kafamı çevirip ne olduğunu sormaya yeltendim. altınsoy köpeği, bir piç evladı girdi içeriye gülerek "patron karısına haddini bildiriyor" demesi şartellerimi attırdı. Ya sabır çekerek adama sadece bir kafa attım. Yere serildi piç kurusu. "Sana da eğlence mi çıktı piç kurusu?" diyerek üzerimi silkeledim. dövüş sanatlarını 1. olarak bitirmiş Türkiye karate altın madalyası almıştım ama kimse bunu bilmiyordu. Hole girip geniş adımlarla yukarıya çıktım. Pek tekin bir mal değildi bir iyi bir kötü davranıyor ne yapacağı kestirilmesi zor bir orospu evladı oluyordu. İçeriden kuduran sesini duydum sanırım meriç hanım damarına iyi basmıştı. kapıyı çalmak için elimi kaldırdığımda buğra aradı. kapını önümdeydi. ve beni arıyordu. yukarıda meriç hanımın kapısının önünde olduğumu söyleyip telefonu kapattım. Telefonu cebime koyarken kapıyı çaldım. Sinirli siktir git diyen sesini duyunca bir işkillendim. Ya ona zarar veriyorsa? Buğra merdivenlere geldiğinde bir şeyin düşme sesini duydum. Kapıyı nasıl açtığımı bilemezken sadece ayakta öylece yatan bedene bakan kıraç ve yerde yatan meriç hanımı gördüm. Kan beynime sıçradı. Üzerine yürüyüp, sinirden sıktığımı bile fark etmediğim yumruğumu yanağı ve burnu arasında ki yere vurdum vurur vurmazda zemine kapaklandı haraketsizce yatıyordu. Pek umrumda da değildi. ölmüşte olabilirdi. bayılmışta. buğra ilerleyip meriç hanımı kucağına aldı ve aşşağı indi. İçimde kalmaması için son kez tekme atıp yere serili olan yüzüne tükürdüm. Aşağıya inerken holde bağırdım. "patronunuzun ölmesini istemiyorsanız ilgilenin" dedikten sonra dışarıya çıkıp arabaya bindim. buğra arka koltukta meriç hanım ile ilgileniyordu. bende arabayı sürecektim. Ne demiştim ama onu tek bileğimle yenerim demişmiydim dememişmiydim? Şimdi meriç hanımı nereye götürecektik. "nereye sürmem gerekiyor" "Yalkın Adine sür" "Orası tehlikeli olmaz mı? sonuçta karısını arayacak Yalkın Adine çalıştığımızı anlar" diye mantıklı bir fikir attım ortaya. Onayladı. "Bir otele süreyim. orada Yalkın Adine söyleriz" kafasını salladı. Otele sürerken aklımda tek bir isim vardı. kolumu cama yasladım. bir elimle direksiyonu çevirirken cama yaslı olan elimle dudaklarımla oynuyordum. Otele geldiğimizde ben rezervasyon yapıp ücreti ödedim buğrada 289 nolu odaya taşıdı. Oda baya ferahtı. odaya gidip kapıyı çaldığımda buğra telefonda Yalkın Adinle konuşuyordu. İçeriye girdiğimde koltuğa oturup ceketimi çıkardım. Kafamı arkaya yaslayıp gözlerimi bir kaç dakikaya dinlendirmek istedim. Ama Yalkın Adin geldi. Göz devirmeden edemedim. çok yorgundum bir kaç dakika sonrada gelebilirdi. Baş selamı verdikten sonra odadan çıktım. Gidip onu görmeye ihtiyacım vardı...
... Hayat oyunlar oynardı, pişman olacağımız seçimler yaptırırdı. Belki nefret ederdik. Ama elimizden birşey gelmezdi. Biz bir an için kaybedenlerdik...
BÖLÜM SONU nasıl gidiyor. sizce meriç affedecekmi? Bence etmemeli ama kitap bu nasıl olacağını henüz bende bilmiyorum. Seviliyorsunuz umarım seviliriz iyi geceler😍🤩🥰 |
0% |