@svetlana
|
Bin yolu olsa bile seni seçerim dedim. ciddiye almadın. Şimdi bir yolu bile olsa seni seçmem...
MERİÇ'TEN Gözlerimi açtığımda etrafı tanıdık bir koku sarmıştı. Havası değişik bir yerdeydim. Belki de morgdaydım, gömülüyor da olabilirdim, arafta da. Gözlerimi açtığımda ölmediğimi anladım etrafı görürken ölmek imkansızdı. Peki ya neredeydim? Etrafa şöyle bir baktım. Tanımadığım bir odada yatıyordum. Beynimi yokladığımda kıraç tarafından boğulduğumu ve bayıldığımı anımsadım. Ve birinin kapıyı çarparak içeri girmesini. Yataktan kalkıp banyoya ilerledim. Amacım açamadığım gözlerime su serpmekti. Ama aynada gördüklerim güzel bir yansıma değildi. Sıkılmaktan moraran bir boğaz, göz altları acı çeken bir surat. Tam bir esrar keş olmuştum. O oruspu çocuğu yüzünden bunları yaşıyordum. Musluğu açıp, avucuma dolan suyu hızlı hızlı suratıma çarptım. Yüzümü kurulamadan odadann çıktım. Ferah bir oturma salonu ile karşılaştım ama koltuktaki kişiyi beklemiyordum. Kıraçın aksine şerefsiz olmayan bir mafya babasıydı. Belkide bu bana bir kamera şaksıydı. Kamerası olmayan bir şaka da olabilirdi. Yüzümdeki su damlacıkları ile karşısına dikildim. Hiç bir şey demeden öylece karşısında, Kitabı kaldığı yeri, parmağını arasına koyarak kapattı. Yüzüme baktı. Biraz dikkatli. "Yüzünü yıkadıktan sonra kurulama âdâbını öğretmediler mi sana, hasta olacaksın yüzünü kurula" Bir şey demedim. Öylece suratına bakmaya devam ettim. Bir kaç dakika öylece kaldıktan sonra "Ne o cevap vermeye tenezzül etmiyormusun?" Kafamı iki yana salladım. Ama sözlü bir cevap vermedim. Kaşlarını çattı. "Senin sorunun ne neden konuşmuyorsun?" Sustum. "Yoksa konuşamıyormusun?" Dedi yerinde rahatsızca kıpranarak Benim için endişelendiğini gördüm gözlerinde Ayağa kalkmaya yeltenmeden konuştum. "Hayır konuşa biliyorum" Kendimi koltuğa bırakarak. "Konuşabiliyorsan konuşsana ne insanı paniğe sokuyorsun?" Yüzümü alayla buruşturdum. "Bakıyorum da mafya bozuntusu benim için endişelenmiş" "Ben senin için endişelenmek," kafasını iki yana salladı. "Doktor, doktor senden daha önemli işlerim var" "Haklısın kocamı bitirmeyi amaçlıyorsun" "Sende" dedi omuz silkerek "Benim amaçlarım belli seninkiler nedir?" "Bilmek istemezsin" "Bilmek istiyorum ki soruyorum" Cevap vermek yerine ayaklandı. "Beni bırakta sen niye dövüldün, yanında şarkı mı açtın" "Hayır, eskileri yâd ettim" "İyiymiş" kafasını eğip telefonla bir şeyler açtı. "Bu arada boğazındaki izlere kapatıcı uygula berbat görünüyor" "Haklısın o.." derin bir nefes alıp. Bütün küfürleri yuttum. "Bana vurduğuna pişman edeceğim" "Haklısın, mesela affetmeye bilirsin, ya da kendine aşık edip yok ededebilirsin" dudağını büzerek kafasını yana eğdirdi. "Önünde bir sürü seçenek var pasatcı güzeli hangisini seçersen" Kaşlarımı çatarak ima ettiği şeyi düşündüm. Aslında haklıydı. Onu dişil enerjim ile alt edebilirdim. "Nasıl yani açsana biraz" "Mesela onu parmağında oynatabilir kendine aşık edebilirsin aslına bakarsan tek bir yolun bu geçerli yol onu tatlı dilin ile kendine aşık et daha sonra yok et" Oturduğum yerde hızla doğruldum. Ellerimi iki yanıma sertçe de vurdum. "Haklısın," aklıma gelenlerle yerime tekrar sindim. "Ama onunla birlikte olmak istemiyorum, onu öpmek, yakın durmak" "Durma, insan o dediğim şeyleri yapınca âşık olmaz" Bu işi iyi biliyordu. Ayağa kalktı. "Artık gitmeliyim, burası güvenli" derken kapı çaldı. Tedirgin olmuştum. Ya kıraç geldiyse, "Merak etme şerf yoksunu kocan gelemez buraya" tedirgin olmuşumu görmüştü ve kendince beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Kafamı salladım. "Beni bulamaz değil mi?" "Bulamaz" diyerek kapıyı açtı bir adam ona benim telefonumu uzattı. "Telefonun doktor bazı mesajlar gelmiş ama korkma" Telefon ekranına bakarken telefonu bana uzattı. "Ben gidiyorum seni sana emanet ediyorum dikkatli ol" dedi belki sarılmadı ama içli gözlerle bana bakıp. Gitti.içim sıcacık olmuştu. Ama telefon ekranına bakınca o sıcaklık yerini soğuk rüzgarlara verdi. Bu şey gibiydi, en mutlu anında sevdiğin birini kaybetmek gibi. Sinemden ve kıraçtan bir sürü cevapsız arama ve mesaj vardı. Özellikle kıraçtan. İlk önce sineme baktım sadece "Seni merak ediyoruz yerini yaz"22.22 dün
Hiçbir şey yazmadan kıraçın medyasına girdim. Yaklaşık 10 mesaj ve mesajların sıralanması. Şeytanın melek rolüne büirünmüş ve adım adım kaybetmiş. "Nerede olduğunla ilgili beni bilgilendirirmisin?"20.02 dün "Seni gelip alayım"20.02 dün "Neden cevap vermiyorsun!?"20.03 dün "Yanında birimi var?"20.05 dün "Artık cevap yaz!"20.24 dün "Suat piçini bulduğumda yedi ceddini... Sen anladın ve artık yaz!"20.55 "Seni arıyorum cesaretin varsa açma seni bulduğumda sana ne yapıyorum"21.03
Bu sözlerden sonra beni buraya getiren kişinin Suat olduğunu anladım ve yalkın adini de onlar buraya çağırmıştı. Okumaya devam ettim. "Sevgilim bak canımı sıkıyorsun"21.37 dün 'cevapsız çağrı' 21.41 "Seni bulduğumda bana yalvaracaksın!"22.54 Bu tehtiidleri olurken tüylerim diken diken oldu. "Seni bulacağım"08.55 bugün Büyük ihtimalle beni arıyordu. Oturup şeytanın gelmesini beklemedim. Eğer beni bulursa dışarıya çıkmama izin vermeye bilirdi ve ya peşime kendi korumalarını taka bilirdi. Mesajları belki siler diye SMS aldım. Ve dışarı çıktım...
İşlerim kısa sürmüştü. Onu beni bitirmeden bitirmeliydim. Hastaneye gidip darp raporu almıştım. Ben ne kadar ona şans tanıyorsam oda o kadar şansları bitiriyordu. Onu kendime aşık etmekte istemiyordum artık. Bana aşık olduktan sonra sürekli peşimde dolaşacaktı. Bunu istemiyordum. Kanıt, tanık ve sanık toplayıp onu maddi ve manevi anlamda bitirecektim. Kendimi aklayıp mesleğime devam etmekte benim için farz olmuştu.
Adalet sarayına gidip avukatımla görüştüğümde avukatlığımı bıraktığını söyleyip beni resmen kovmuştu. Bana avukatmı yoktu...
Sibel Tüzün adında gözü kara bir avukatla tanıştım. İlk önce boşanma davası açtım darp raporu ve o mesajlar yeterliydi. Ancak her anlamda bitmesi gerekiyordu. Bu yüzden eve dönmem gerekiyordu ben evden çıkamazsam buğra veya suatı yollardım...
Aşağıya indiğimde beni şeytan karşıladı. "Beni boşamaya mı geldin ne yazık" Göz devirerek yanından uzaklaşmaya yeltendim. Ama bana yetişip kolumdan tuttuğu gibi beni kendine doğru çevirdi. "Benden asla boşanamayacaksın" "Belki, ama seni maddi ve manevi sıkıntıya sokacağım." "Kocanın parasınımı istiyorsun, hepsi senin, sen beni asla maddi sıkıntıya sokamazsın" Omuzumu kaldırıp indirdim. "Belki" beni arabaya çekiştirerek, sürücü koltuğuna oturttu. İtirazda etmedim. Oturdum, yolu. İzliyordum. "Neredeydin?" "Otelde" "Otelde ne halt ediyordun?" "Senden uzaklaşıyordum, mağlum her seferinde ağzımı burnumu dağıtıyorsun" güldüm. Kafamı ona doğru çevirerek "kendine hobi edindin" Kafamı yeniden cama yasladım. Arabalar çoğalmıştı. "Senin canını yakmaktan zevk alan bir canavarmışım gibi davranma bana" kaşlarımı çattım "Öyle değilmiydin sanki beni dövmekten zevk alan sırf bana acı çektirmek için benle evlenen zavallı bir mafyacıksın" "Beni kışkıtma meriç pişman olursun" dedi ters bakışları eşliğinde "Ne yaparsın arabayı sağa çekip beni yine dövermisin?" "Susmanı öneriyorum" "Sen iğrenç bir herifsin senden boşanıp herkese rezil edeceğim." Bu sözlerden sonra sustum. Sustu. Radyo ya uzanıp tam şarkı açacakken şarkıdan hoşlanmadığı geldi. Aklıma, vicdanıma sövdüm. Ve arkama yaslanıp, yolu seyrettim.
Eve varmıştık. Kapıyı açıp ters adımlar eşliğinde ev kapısının önüne giderek zile bastım. Hizmetliler den biri hangisi olduğu ile ilgili bir fikrim yok kapıyı açtı. "Hoş geldiniz meriç hanım" kafamı sallayarak onyladım ve gülümsedim. Yukarıya çıkarken, arkamdan da kıraç geliyordu. Odama girip kapısını sertçe kapattım. Ama kapı kapanmadı. Kıraç kapıyı tutmuştu. "Bana ne dersen de ama aşalama" dedi ben ona ters ters bakarken Ben ağzımı açmadan konuştu. "Babam beni sürekli aşağılardı." İşaret parmağım ile kendimi gösterdim. "Öyle mi peki ya dün yaşananlar sana hiç bir şey söylemedim. Yoksa o istisna mı?" Dün sadece küçük bir laf sokmuştum. Ona ne diyecekti acaba "Bak iğrenç bir herifim ama böyle olmayı ben istemedim" "Ama seçtin, mesela benimle evlenmeyi sen seçtin" Elimi rast gele salladım. "Beni küçümsedin meriç" Sinir krizinin eşiğinde dolaşıyordum. Yanaklarımın kızardığını, göz bebeklerinin büyüdüğünü hissedebiliyordum. "Hepsi senin seçimin mesela haytında neden iki kadın var" Dedim aklıma gelenlerle "Ceydayı çok seviyorken benimle niye evlendin" "Çünkü beni küçümsedin" "Tek bir sebebin arkasına saklanmışsın inanmamı bekliyorsun" bana doğru haraketlendiğinde "Sakın yaklaşma, bu saatten sonra bana on adımdan fazla yaklaşma ve çık odamdan" ayakları olduğu yere çakıldı ve odamdan çıktı. O gittikten sonra sadece şarkı dinledim. Evlenmek hayatımda yapacağım en son şey bile değildi ama şimdi sevmediğim bir adamla aynı cümle içinde kullanılıyordum. Bu mide bulandırıcıydı. Akşam saat altıya gelirken kapım çalındı. Ben gel demeden kapı açıldı. Gelen kişi sinemdi. Yatağıma oturdu. Tam karşıma bağdaç kurarak. O konuşmadı ben ise ortaya farklı bir konu açtım. "Ailen nasıldı?, benimkiler ne mükemmeldi ne de fiyasko" boynunu büktü. "Benim bir ailem olmadı. Annem beni doğurduktan sonra öldü babam ise, açıkçası onu hatırlamıyorum. Sadece zalim bir adamdı. Abilerim hatırlıyor onlarda da pek güzel hatıralar yok" şu sır gibi saklanan abiyi merak ediyordum. "Diğer abin kim?" "Boş ver şimdi sen onları sen nasılsın, dün aranız biraz sürtüşmüş" konuyu değiştirmesini her ne kadar garipsesemde takılmadım. Anlatmak isterse anlatırdı. "Evet, abin kriz geçirmiş bana patlamak zorunda kalmış" "Boşanma davası" kafamı salladım. "Evet darp raporu aldım ve boşanma davası açtım. Avukatım Sibel Tüzün çok gözü kara bir avu-" Telefonum çaldı. İyi insan lafın üstüne derlerdi ya Sibel arıyordu. "Bir saniye" diyerek telefonu açtım. "Buyrun avukat hanım" "Üzgünüm meriç hanım ama avukatlığınızı yapamam" Dedikten sonra kapattı. Bu tek bir kişiyi gösteriyordu. Kıraç Altınsoy Telefonu sıkarak kulağımdan çekip yatağa vurdum. "Ne oldu ne dedi?" "Avukatlığı bırakmış" dedim sıktığım dişlerim atasında "Sinem ben dışarıya çıkıyorum" diyen bir faktör vardı. Ayağı kalkarak kapıyı açtım. Aşağıya indim. "Bekle" diyerek durdurdum. Bana bakarken sevimsiz sevimsiz gülümsedim. "Kredi kartlarını verirmisin?" Omuz silkti "Tabi ama sen zaten zenginsin karıcığım" "O paraları bu evden kaçtığımda kullanacağım" "Kredi kartlarımın hepsini veririm ama bir şartım var" "Nedir?" "Bana bir kez kocacığım de" "Allah seni kahretsin" kahkahalar atarak güldü. Öyleki kafasını arkaya attı. "Bende seni seviyorum" diyerek cüzdanını çıkarıp kredi kartı vardı. "Limitsiz isyediğini al" "Belanı Allah'tan bul gerizekalı" diyerek elinden krredi karını aldım ve yukarı çıktım. "O telefonlar bak" "Çok beklersin mal herif" "Haddini aşıyorsun" diyordu ama sesi eğlenir gibiydi. "Siktir git" diye bağırdığımda kapının kapanma sesi gelmişti. Şimdi gidip bu kredi kartıyla nerede en pahalı şey varsa onu alacaktım. Yanımda sinemde geliyordu. Tabi kii...
Saat gecenin 23üydü ama biz hâlâ dışarıdaydık. Aslında dışarıda değil bardaydık ve çalan hiçbir telefona cevap vermiyorduk. Ben, melek, sinem ve. Serya vardık. Gülizar gelmeyi reddetmişti. Ve şuan kıraç deli oluyordu. Çok beklerdi ona dönmemi ve hiç bir şeyde yapamazdı çünkü kör kütük sarhoştum. Belki de yapardı. Telefon çantada yeniden titrediğinde önce meşgule attım daha sonra kökten kapattım. Diğer gençler deli gibi eğleniyordu. Çantayı masaya bırakıp sarhoş adımlarla kalabalığa karıştım. Bir sürü kıyafet vb. Şeyler almıştım ve korumaları ekip buraya gelmiştik. Üzerimde 6$ aldığım. Siyah simli bir elbise vardı. Dizlerimin üzerinede bitiyor ve omuzlarımı açıkta bırakıyordu. Saçlarımı açıkta bırakmıştım. Disko ışıklarının altında deli gibi dans ederken yanıma bir adam geldi. Sesten sesini duyamıyordum. Bende ona sesimi duyuramazdım. İçimden müziğin durmasını istedim. Bu adama haddini bildirmek gerekiyordu. Duam kabul oldu ve müzik durdu. Herkes yaaa derken üç el kurşun sıkıldı. Ölecektik Herkes dışarı kaçışırken içeri kıraç ve diğer adamları girdi. O adam hâlâ yanımdaydı. Kıraç yanıma geldiğinde kaşları çatıldı. "Bu adam kim?" "Bilmem" dedim beynim bulanıklaşırken "Tanımıyorum ben dans ederken yanıma geldi" kolumdan tuttuğu gibi yanında çekiştirmeye başladı. "Eve gidince bana hesap vereceksin" "Vermezsem ne yapacaksın?" Sustu cevap vermedi. Arka koluğa oturdum ve gelip oda yanıma oturdu. Araba çalışınca şaşırdım. "Sen buradaysan" dedim "arabayı kim kullanıyor" Midem bulanıyordu. Arabanın gel gitleride tuz, biber, kara biber rolünü üstleniyordu. Burun kemiğini sıktı. Sustu "Sen bana sinirlimisin?" "Hey konuş benle" "Kes sesini!" Diye gürlediğinde yerimde sıçradım. "Tamam bağırma be" diyerek sessizliğe gömüldüm. Gözlerim doldu kendime engel olamadım. Kafamı cama yaslayıp sessizce ağladım. Daha sonra sarhoşluğun etkisi ile sızdım...
Benden bu kadar herkese. İyi geceler yorum yaparsanız sevinirim.😘😘😘 |
0% |