Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@svetlana

Aşk belkide yanı başımızdadır...

 

Aradan iki gün geçmişti. Her şey normal gelip geçiyordu. nöbetim sorunsuz hâlde bitmiş. Evime gelip bir duş almış. ve güzelce dinlenmiştim. Regl dönemimin ilk günlerinde olduğum için izinliydim. şuanda da koltukta bir dram filimi izliyordum. Filimin ismi FİLİPPED'ti. yeni taşınan bir aile ve sürekli ailenin oğlunun peşinden koşup arkadaş olmak isteyen garip bir kız, güzel bir filimdi. Elimdeki çikolatalı gofretten bir ısırık aldım. Kız, Julie yumurta yetiştiriyordu. ve karşı Loski ailesinin yumurtalarını sevdiğini düşünüp sürekli günlük yumurta veriyordu. Ama ailenin oğlu bryce yumurtaları çöpe atıyordu.

bu gerçekten üzücüydü. çünkü Julie bryce'den hoşlanıyordu, seviyordu. Ama bryce kızı takmıyordu bile. kapının çalınmasıyla üzerimdeki battaniyeyi geri iteledim. terliklerimi giyerek ayaklandım. Kapıya ilerledim. kapıyı açtığımda karşımda Ceyda duruyordu. birincisi bu kadın niye burada ikincisi evimi nereden biliyordu.

botokslu suratına baktığımda çok telaşlı duruyordu. "Hemen hemen yardım etmelisin kıraçın sana ihtiyacı var" durup ne diyor diye sorgularken kolumdan tuttuğu gibi ardında sürükledi. kolumu elinden kurtardım. "sen ne yaptığını sanıyorsun be" yüzü gerçektende endişeliydi. Bu kız çok engerekliydi ama bı kere olsun inanmak istedim. "anlamıyorsun hemen gelmen lazım yoksa o ölecek" tereddüt etmeden kabul ettim sonuçta söz konusu birinin canı idi. "a-arabaya bin seni kıraça götüreceğim." hemen arabaya bindim ve son gaz hastaneye sürdü. anlattığına göre bir adam alerjisi olan çiçeği oda kokusu yapmış odasına yatağına ve kıyafetlerine sürmüştü ve kriz geçiriyordu. Da a be kerdeşim geçen krizi ben önlememiştim ki yanımdaki kadın bizzat sevgilim diyerek iyi etmemişmiydi. neden bilmiyorum ama içimde bir şey oturmuş gitmiyordu. Hastaneye geldik. hızla indi ve yol gösterdi. merdivenlerden çıktık. koridorlardan geçtik. yürüdüm koştu. Herşey yolunda giderken içimdeki ses durmamı söylüyordu midemi bulandırıyordu. kıraçın odasına girdiğimde içimdeki sesin aksine içerisi buram buram karanfil kokuyordu. ve yatakta kıraç kriz geçirirken yağız sakinleştirmeye çalışıyordu. Kafayı yememek için aptal olmak lazımdı. Adamın içerideki kokuya alerjisi vardı. ölmek üzereydi. ama hâlâ rahatsız olduğu ortamadaydı. "siz aptalmısınız"diye yükseldim. ev terliklerimle yaklaşırken yatakta can çekişen adama eğildim ve koluna girdim. "adam bu ortamdaki kokudan rahatsız oluyor hassasiyeti var ama siz onu bu ortamda tutuyorsunuz" dedim çıkışa ilerlerken her ne kadar bu ortam bana göre olsada hasta ile birlikte dışarı çıktım. Arkamdanda yağız ve Ceyda geliyordu. onu daha fazla taşıyamadığım için yere yatırdım. kıraç bir yandan da sayıklıyordu. "doktor senmisin?"

"evet Allah'ın cezası benim bir salmadınız"

"öylemi" deyip sırıttı. "peki memnunmusun?"

"senden mi? mesleğimden mi?"

"mesleğin beni ilgilendirmez doğrucu doktor benden memnunmusun?"

"hayır seçeneği mevcutmu?" dedim. gözlerini kontrol ederken bariz bir şekilde güldü.

"benden böyle kurtulamazsın doğrucu doktor"

gözleri gelirken beni bulanık şekilde gördüğü barizdi. hmm diye mırıltılar çıkardım. ardından arkamı dönüp yağıza yeni oda ayarlamasını söyledim. ceydayla birlikte gittiler. ben hâlâ kontrol ederken elleri bana uzandı. "karanfil kokuyorsun ve benim en sevdiğim koku" nasıl yani alerjisi yokmuydu. saçlarımın ucuna dokundu. "alerjim var ama en vazgeçilmez koku ve çiçek karanfildir benim için" hayat böyleydi işte en sevdiğin şeye alerjin vardır veya sürekli imkansızdır.

"seninle güzle çift olurduk en sevdiklerin en alerjim olanalar" geri çekildim. fazla teması yoktu. sadece saçlarıma dokunuyordu. Ama sevgilisi vardı ve olamasa bile buna izin vermezdim. çok yakışıklı olabilirdi ama bana iki iltifat etti diye ki etkilemek için büyük ihtimal, asla olmazdı. Yağız geri geldiğinde yanında bir adet hemşire vardı ama Ceyda yoktu gitmişti. 348 nolu odaya girdik. oda ön tarafa bakıyordu. yatağa yatırdık hemşire serum taktı. sakinleştirici enjekte etti ve gitti. bende bir kaç müdahâle ettikten sonra yağıza Semih in numarasını verdim ve gittim semihe de mesaj attım. "hastamın bir refakatçi sine numaranı verdim bugün nöbetçi doktor sensin bu yüzden birşey olursa seni arayacak müdahâle edermisin" anında mesaj geldi. "tamam" Semih te anlamadığım şeyler vardı. mesela her dediğimi sorgusuz sualsiz yapıyordu. Benimle çok fazla ilgileniyordu. bazen yetersiz bir arkadaş gibi hissediyordum. Bazen bana derin derin bakarken yakalıyordum acaba bana aşıkmı diye kendimi sorgularken çok iyi arkadaşlık ediyor onu buna yakıştırdığım için kendimden utanıyordum. Bu anlaşılmaz bir adamdı. Eve gelirken bir anda Ceyda nın ortadan niye kaybolduğunu merak ettim. ben asla sevgilimle bir kadın doktoru başbaşa bırakmazdım. ama Ceyda gitmişti. kapıyı açtığımda içeride ayak sesleri geliyordu. kapının arkasındaki sopayı aldım içeri yavaş adımlarla ilerledim. salondan içeri girer girmez konfeti patladı ve başımdan aşağıya renkli şeritler döküldü. elinde pasta ile yıldıray iyi ki doğdun iyi ki doğdun diye yaklaşıyordu. ve içerideki kişileri süzdüğümde Semih serya melek diğer kızlar hatta hatta tanımadığım bir kadın yanında yağız daha demin benimle kafa bulan kıraç ve nereye gittiğini sorguladığım Ceyda buradaydı. "Bugün benim doğum günüm mü?" şaşırdım. gerçekten bugün benim doğum günümmüydü? Ben bunu sorgularken yıldıray"her şey üst üste gelince kız kahvaltıda beynini yiyor tabi, ama merak etmeyin düzelir birazdan" yıldıray dan başlayıp herkese alık alık bakarken herkes kahkaha kopardı. ben hâlâ bakıyordum. elimden sopa kaydı. onun sesi ile kendime geldim. gözyaşlarıma rağmen gülümsedim ve yıldıraya sarılmak için atağa geçence sakın diye uyardı. haklı elinde pasta vardı. ilk melek sarıldı böyle böyle herkese sarıldım. sıra Altınsoy'a ve arkadaşlarına gelince, önce tanımadığım kadının önünde durdum. "tanışıyormuyuz" kafasını hayır anlamında salladı. "yağız beyin misafiriyim" dedi yağızı gösterdi. ardından elini uzattı "Damla Güzer" uzattığı eli tuttum ve sıktım. "Meriç Baltacı doğum günü kızı tanıştığımıza memnun oldum" diyerek gülümsedim. "bende" diyerek gülümsedi. cana yakın bir kıza benziyordu. sıra botoks dudaklı ceydaya gelmişti. bu kadını yanlış değerlendirmiş olabilirdim. "doğum günün kutlu olsun" dedi soğukça tamam doğru tanımlamışım zaten burada olmaktan mumnun değil gibiydi. "hoş geldin" diyerek es geçtim. sarılmadım değmezdi zaten cadı kadın. yağıza teşekkür ederek sarıldım. "iyi ki doğdun" "sende iyi ki geldin" bana samimiyet gösteren insanlara göstermekten çekinmezdim ama bu Ceyda gibilerine gelince mesafemi koyardım. kıraçla karşı karşıya gelince bakışları üzerimdeydi ama keşke tek onun bakışları olsaydı sanki herkesin bakışları benim üzerimdeydi. "hoş geldin" diyerek gülümsedim. "iyi ki doğdun doğrucu doktor" diye sırıttı. pis pis değildi ama pek samimide değildi. teşekkür ettim ve sarılmadan uzaklaştım. sonuçta sevgilisi vardı. kızlarla konuştum falan, pastalar yendi. biraz daha sohbet edildikten sonra herkesi evine uğurlamak için kalktım. arada Ceyda kıraça pis bakışlar atıyordu. ama kıraç sadece omuz silkiyordu. Kapıda herkesle vedalaşırken sıra yeniden bu son dörtlüye geldi. damlaya gülümseyerek veda ettim kadın piskologmuş. güzel meslekti bir zamanlar olmayı düşünmüştüm. Ceyda sürat sallayarak dışarı çıktı o suratın bir gün eline gelir inşallah, yağızı yolcu ettim ve sıra kıraça geldim. "doktor iyi ki doğddun demişmiydim" kafamı salladım. "demiştin" kafasını sallayıp anlayan mırıltılar çıkardı. "o zaman iyi ki doğdun kontorolcü doktor" dedi üstüne birde sarıldı ve gitti. bir şey dememe de izin vermemişti. bı dakika kontorolcü mü? ben mi? dedikleri ile o şekilde kalakaldım ama yarın değilde sonraki gün gösterirdim ben o zübbe ruh hastası herife! kontorolcüymüş Mal herif!

Adımlarım koltuğu bulduğunda oturdum ve uzandım. bir kaç saniye yavanı izledim.

Gerçektende bugün benim doğum günümmüydü. Elime telefonu aldım. takvime girdiğimde kayıtlanmış bir anı vardı.

16 Eylül doğum günüm... telefonu kenara bıraktım. gözlerimi dinlendirmek için kapattım. gözlerim yorgunluktan, kapayınca yanmıştı. Kıraç hakkında düşünürken sergilediği gitgeler kafamı karıştırmıştı. hissettiklerini mi söylüyordu acaba, ama hayır sevgilisi var bu yanlış bir şeydi. Asla olamazdı! fazla düşünmek beynimi yormuştu. düşünmeyi bıraktım ve uykuya daldım...

...................,.............,...............................,...................,.....

 

Sabaha müthiş bir karın arısı ile kalktım. geberiyordum. midem bulanıyordu. koltukta doğrulduğum da belimde ağrıyordu. ama bu pek mühim değildi. karın ağrılarım daha berbat durumdaydı. Ayaklanıp lavaboya ilerledim.

Lavabodan çıkıp mutfağa girdim. ve bir biberiye çayı yaptım kendime hemen içtim. 3 dakikaya geçmişti ağrılarım. koltuğa tekrar oturdum. Elime telefonu aldım. bir sürü iyi ki doğdun mesajı düşmüştü bizim gruba girip "günaydınlar" yazdım. saat 8:30'a gelmiş, geçiyordu. beni seven bir sürü insan vardı. aklıma şöyle bir düşünce düştü. Ya olmasalardı. cevapladım kendi sorumu, öldürürdüm kendimi herhâlde, Yapamazsın dedi. Aynı ses

Bildirim böldü düşüncelerimi. serya atmıştı

"günaydın meriç" ardından tekrar yazdı.

"Semih birşey sorucaktım." cevap semihten değil Yıldıraydan geldi. "sor seryacığım"

"aptal sen değil"yazdım.

Emin"siz ne karıştırıyorsunuz"

"meriç iyi ki doğdun" emin iş gezisindeydi bu yüzden bir süredir. ortalıkta yoktu.

"teşekkürler emin ben bir şey karıştırmıyorum ama diğerlerine sormakta sakınca bulmuyorum."

"en çokta sen karıştırıyormuşsun gibi geldi ama neyse" bu yazdıklarıma gülümsedim. yeni kişinin attığı mesajla buz kestim.

Semih"tamam, ne istiyorsun serya" sert ve soğuk bide çok net, sanki bizim konuşmamızı bitirmek istermişcesine tamam demişti.

"unuttum sonra sorarım" seryanın sorunu buydu. semihten hoşlanıyordu. ve karşılık alamıyordu. Yazık kızcağız ama semihte kimseye yüz vermiyordu. Dünyaya sap kalmayı falan planlıyordu herhalde, etrafı yatıştırmak adına "tamam sakin şanpiyon ya herhalde ters tarafından kalktın" gördü ve yazdı.

"asıl sana ne oluyor işine baksana" oovvv tamam

"Semih iyi misin?" çok değişikti. cevap gelmedi.

kimseden öylece kaldım. ve yarım kalan filimi bitirmeye karar verdim...

 

 

Yeni bir hafta güzel bir hafta demekti. bugün hem kıraç taburcu oluyordu. artık kurtuluyordum ondan. Hazırlandım. kapıyı açtım ki karşımda takım elbiseli bir adam duruyordu. Ben ona bakarken konuşmaya başladı. "Merhaba Meriç hanım?" dedi sorarcasına kafamı salladım. "Evet benim siz kimsiniz?"

"Abimiz Miran beyin avukatı üzgünüm sizle daha erken iletişim. kurmak isterdim ama işlerim buna müsaade etmedi."

"Buyrun içeride konuşalım." içeri girdi. ve salona geçip koltuklara oturduk."Su, kahve, çay istermisiniz?" "Su" dedi tek kelime ile bir bardak su içti ve soluklandı. Ardından konuşmaya başladı. "Abiniz ölmeden önce bir kaç önce bana vasiyetini bıraktı." çantasından bir zarf ve belgeler çıkardı belgeleri uzattı. bu araba ve eviniz." kafam karıştı bildiğim. kadarı ile arabamız yoktu. ve evde tek bu ev vardı. belgeleri alarak okumaya başladım. bir Skoda arabam vardı ve yazlık ev bırakmıştı bı de banka hesabında bana bırakılmış 1000.000euro ama bu çok fazlaydı. ve bu bana nereden kimden kalmıştı. bizim bu kadar paramız yoktu ki.

"abiniz çok çalşkan başarılı bir personeldi Meriç hanım bu yüzden şirket minnet adına bunları size devretti. umarım anlarsınız ve abinizin mektubu" mektubu verdi ve gitti. "iyi günler aklınızda bir soru takılırsa beni. arayabilirsiniz" mektubu vestiyerin altında kalan çekmeceye koydum ve bende avukat ile çıktım. Avukat işine ben hastaneye doğru yol aldım.

Dinlenme odasına çıkana kadar bir terslik yoktu ama bizimkiler kavga ediyordu. Emin ve Semih

hızlıca araya girdim. "durun ne oluyor!" Gülizar dan uyarı geldi. "iyiliğin için uzak dur çünkü senin için kavga ediyorlar" Ne! ben mi peki ya neden? iç sesimi okuyan güzel yürekli yıldıray arkadaşımız. "ikisinden biri sana fena tutulmuş ama hangisi olduğunu bizde çözemedik" onlar dikilip izlemek yerine neden bu iki ergeni durdurmuyordu. "sen kimsin ki lan neyisin?" bunları söyleyen semihti. "arkadaşıyım sen kimsin?" "ben-" sözlerini kestim "durun artık ne için kim için bu kavga" "sen için"diye bağırdı Semih "o görmediğin gözlerin için sen sana deli olan kimseyi görmüyorsun zaten 6 yıl lan 6 yıldır hiç mi sezmedin seni deli gibi. sevdiğimi" evet hayatımda yeni bir sorun daha zaten hiç birşey yolunda değildi bir de semihin aşk itirafı gelmişti.

"belli oldu Semihmiş" dedi yıldıray kafayı yemişti.

"tam bir aptalsın meriç herkese pozitif bakan kimsenin sana aşık olmayacağını sanan bir aptalsın" kırıcı oluyordu hemde çok "beni görmen için köpek gibi her dediğini yaptım ama sen canım arkadaşım deyip sarıldın. " yaklaştı ve tam karşımda durdu."ben yaptım. doğum gününü ben ayarladım. ama sen ilk Yıldıray a sarılmayı düşündün sen sıkılma diye seni ben dışarı çıkarırdım kaçak göçek ama sen emine teşekkür ederdin niye niye beni görmedin beni görmen için ne yapmalıyım." diyecek pek bir şey yoktu bu konuda ne o suçluydu nede ben belki daha fazla ben tam konuşacakken araya serya girdi.

"peki ya ben, ben sen. Meriçi bana anlatırken bana ne olacağını hiç düşündünmü, ben senin aksine duygularımı açmıştım bir gece benimle yatıp ardındaki gece tekrar meriçi bana anlattın" gözleri dolmuştu. kıpkırmızı oluş semihi azarlıyordu. Evet bir bilgi daha ben ne kadar aşk üçkenlerinden nefret ediyorsam. o kadar hayatıma giriyordu. ne ben diğer kadındım nede serya ama Semih beni seçtiği için serya daha çok öteki kadındı. Keşke öteki kadın ben olsaydım.

"belki meriç anlamadı ama sen bile bile benim canımı yaktın Semih güz bu da senin ayıbın olsun" deyip gitti. arkasından da gülizar.

"başka bir aşk itirafı yapmak istiyen bakın tam zamanı" yine yıldıraydı. Yıldıraya döndüm.

"lütfen olur olmadık yerlerde girme iyliğin için" deyip bende kapıdan çıktım. Ben ne kadar bugün. mutlu normal bir gün. geçireceğim diyorsam o kadar sarpa sarıyordu. bıkmıştım artık..

 

Kıraçın odasına taburcu etmek için girdim. yüzüm biraz asıktı ve düşünceli idim. "günaydın" dedim nefesimi sertçe vererek "o ne oldu doğrucu doktor" dedi yatakta. doğruldu. ve sırıttı. Odada yanlızdık ne yağız nede Ceyda buradaydı. "uğraşma benimle havamda değilim seni taburcu edip gidiceğim" dudak büzdü boynunu bana doğru büktü. "Gitmemi bu kadar çok istiyorsun yani" dedi darılmış şekilde "evet sen hayatıma girdin gireli başıma gelmeyenler geldi bu yüzden seni hızla göndermek istiyorum." boynunu daha da büktü dudaklarını daha da büzdü. "biliyor musun gözyaşım pıt kalbim çıt" dedi avucunu sol göğsüne bastırarak "siz Doktorlar hep böyle kırıcımısınız." göz devirdim. "Bak cidden uğraşma benle seni kalemimle döverim." güldü. bı süre gülüşüne baktım belirsiz bir gamzesi vardı sağ yanağında "komik. mi?" kafasını evet anlamında salladı. "komik ki gülüyorum körmüsün?" evrak uzattım "hadi imzala gidiceğim" kalemi uzanıp göğüs cebimden aldı. "al bakalım imzan" deyip evrakları imzaladı. "refakatçin olarak yağızında imzası gerekiyor o nerede?" güldü. Her şeye gülmek zorundamıydı. "hayatının kadınının yanında" bu nasıl bir cümleydi. AMK. "böyle garip cümleler kurmak yerine kısaca sevgilisinin yanında diyebilirsin." kafasını sağa sola salladı. "sevgilisi değil hayatının kadını" ofladım. "seninle bunu tartışmayacağım neyse ne kimse kim! yağızı ara geldiğinde imzalasın evrakları" "hastanıza emir kipi ilemi konuşuyorsunuz kınıyorum sizi" bir kaç kez cık sesi çıkardı kafasını olmaz anlamında sallarken. "hiç yakıştıramadım." "Eğer yakıştırmaktan bahsediyorsak bende sevgilinizin size güvenmemesini yakıştıramadım yada doktorunuza kontorolcü demenizi tekrardan sevgilinizin yalan söylemesi ve sizinde destekleyip haklı durumuna çıkmanızı yakıştıramamıştım kıraç bey" dedim tek nefeste kararmış gözlerle beni süzüyordu. her an üzerime atlayıp beni boğazlıyacakmış gibiydi. gülen mırıltılar çıkardım. "cevabınız veya soracak sorunuz yoksa iyi ve sağlıklı günler kıraç bey" dedim küçük bir baş selamı ile onu ve gergin havayı bırakıp dışarı çıktım. bu deliye de haddini bildirdiğime göre rahat nefes alabilirim. Evrakları lobiye verip dinlenme odasına girdim. Havada asılı bir soğuk sessizlik vardı. serya sessizce göz yaşı döküyor. Semih boş duvarları seyrediyor diğer çocuklar bakışıyordu. Seryanın yanına gidip iyi olup olmadığını sordum. Pek öyle değildi. Sarılıp teselli verdim. şuan ortadan kaybolmak istiyordum. içeri seren girdi. ve kıraçın beni çağırdığını söyledi. Evet dediklerimi sindirememişti ama büyük şeyler söylememiştim. Ayaklanıp odaya gittim. kapıyı açtığında gözleri kızardığını gördüm. sadece izledim. ne teselli nede başka bir şey yapmadan sadece izledim.

Zaten ilk konuşan o oldu. "gerçekten acımasızsın doktor" dedi gözlerimin içine bakarak ama gözlerimde pişanlığa dair hiç bir şey bulamadı.

"Hayat bazı insanları gerçek acımasız yaparmış vücut bulmuş halisin" kafamı iki yana salladım. "hayatın bana iyi şeyler yaşatmadığı doğru ama ben acımasız değilim. asıl acımasızlar göz kırpmadan adam öldüren insanlardır." o an için ikimizde sustuk sadece bakıştık.

"Hayat-"

diye başladı ama susturdum.

"hayatınızda olan hiç birşey beni ilgilendirmiyor kıraç bey tanımladığınız acımasız halimi görmek istemiyorsanız iyi günler" ilerledim ki durdurdu.

"beni ve hayatımdaki insanları tanımlasana" dedikleri ile şok içinde durdum. sadece baktım.

"doktor olduğun için iyi bir gözlemci ve kendini doğru ifade eden birisisin" dedi soluk grimi mavimi olduğunu çözemediğim gözlerle, "eğer tanımlanmayı istiyorsan psikologlar ne güne duruyor çevrendeki insanları al git o size tanımlasın" anında cevap verdi. "biliyorum herhalde ama sen tanımla lütfen" derin bir nefes vererek konuşmaya başladım sonuça bunu o istemişti.

"sen" diye başladım."sende adlandıramadığım şeyler var ama pek iç açıcı değil, sevdiğin insana cenneti yaşatıyorsun mesela Ceyda yalan söylediğinde bile çetin bey ile tartışmaya girdin bu iyi bir şey ama insanları pek ciddiye almayan bir tipin var. Hayatını bilmiyorum ama ben senin hakkında gerçek düşüncelerimi söylersem. Seni hayatımda isteyecek bir kadın değilim. ceydaya gelirsek bana seni paran için seviyor gibi geliyor. ve seni pek umutsamıyor. Yağız ise gözlemlediğime göre iyi bir arkadaş" kafasını aşağı yukarı salladı. samimi olduğu belli bir gülümseme kondurdu yüzüne "teşekkürler doktor" aynı şekilde gülümsedim. "iyi günler" deyip odadan çıktım ohh çok gerici bir ortam. kafamda derin düşünceler doluşmaya başlarken kendime bir soru sordum niye bunları sordu. Fazla düşünmeye kalmamış başka bir hastayı kontrole gittim...

 

Hırsızdan.

gece üç olunca bu eve girdim emir gelmişti ve bu evdeki kişinin TC.kimliğini çalacaktım artık ne yapacaklarsa eve girdiğimde zifiri karanlıktı her evdeki gibi ama bu sefer patrondan tahsil edilmiş bir gece gözlüğü vardı bu yüzden işim daha kolaydı. önce maymuncuk ile evin kapısını yavaşca açıp. içeri girdim. kapıyı kilitlememişti. pek kolay olmuştu. önce vestiyere baktım. hiç bir şey yoktu. vestiyerin küçük çekmecelerine bakarken vasiyet buldum. vasiyeti açıp baktığımda bir kaç isimden uzak durması gerektiği yazıyordu vasiyeti yerine bırakıp başka bir çekmecede cüzdan vardı ve cüzdanda da kimlik. kızın ismine baktığımda Meriç Baltacı olduğunu gördüm yazık olmuştu. dışarıya sessizce çıktım. ve buluşma yerine gidip kimliği teslim ettim tabii karşılığında 10.000 milyon parayı cebime attım...

 

 

Yeni bir son

son nasıl?

sizce kimliği isteyen kim ve ne yapacak?

fikirlerinizi ve hikâyenin nasıl gittiğini yazarsanız mutlu olurum.

sevimsiz hayatta mutluluklar...🎧🎧🎧

Loading...
0%