Yeni Üyelik
6.
Bölüm

6. Bölüm

@svetlana

Bilinmezlikte bile sevmişti Liliht, Adem'i ama adem zevkleri için terk etmişti. Liliht'i...-

Böyle bir söze denk gelmiştim okuduğum kitapta. sarı fosforlu kalem ile üzeinden geçtim. Dün gece çok yorgundum bu yüzden eve gidip sadece uyudum aslında kapıyı evde ganimet varmış gibi kilitledim ama bu sefer çok yorulmuş ve uykusuzdum. hemen içeri girip uyumuştum.

Deliksiz uyku. çekmiş, uyanmış, duş almış ve şimdi. de kitap okuyordum. bugün hastaneye biraz geç gidecektim. Başımı kaldırmış derin bir nefes verirken arkadan sesler geldi ayaklanıp o yöne gittiğimde içeri küçük bir kedi girmişti. çok tatlıydı. Boynunda tasma ve tasmada küçük bir not vardı. -Teşekkürümü bu minik ev arkadaşı ile kabul et- tamam iyiydi ama. nereden girmişti bu kedi. ve teşekkürmü? yakın zaman. da kimseye yardım etmemiştim. ama ben bir doktordum değilmi? hastalarımdan biri göndermiştir diye düşünüp kediyi kucağıma aldım. "gel bakalım buraya minik. kedi" pek büyük değildi ama yavruda değil di sanırım 1 buçuk yıllık falan bir şeydi. kedi kucağımda arkama. döndüm ve vasiyeti koyduğum. çekmecenin bariz bir şekilde açık olduğunu gördüm. vasiyeti çıkardığımda okunmuş olduğunu görüp daha çok telaşlandım. evime hırsız mı girmişti. etrafa baktım. ama kayıp bir şey yoktu pek umursamadım ama içime kurt düşmüştü. vasiyeti okudum. ve yeni bir şokla karşı karşıyaydım.

 

Sevgili kardeşim. sen benim değerlim bitanemsin umarım bunu biliyorsundur. Yeri geldi seninle aç kaldık yeri geldi lüks restoranlarda yemek yedik. ama bu anlatacağım kişilerle sakın konuşma görüşme selam dahi verme sen bunları okuduğunda belki de ben ölmüş olacağım. ama sakın ne olursa olsun İmran Kıraç Altınsoy adında birisi hayatına girerse ondan hemen uzaklaş çok tehlikeli bir herif, abimizin öldüğü günü araştırırken bu isme denk geldim. çözemedim ama, Adam mafya ve çok güçlü ve sen benim güzel kardeşim o adamdan ne olursa olsun uzak dur hayatına girmesine izin verme ama eğer çoktan hayatına girdiyse şu isimden yardım al Yalkın Adin kaliteli bir adam bu itten farkı yok ama o piç gibi ruh hastası manyak değil biliyorum. seni yalkına güvenmekte hata ama belki yardımcı olur be güzelim umarım hayatına ikiside girmez... Sevgilerle abin

Miran Baltacı

 

Ben ne okumuştum demin öyle hayatıma girip çıkmıştı. ama. yinede içimdeki kurtlar çoğalmaya başlamıştı. Mafyamı? şu kötü sürekli siyah giyinenlermi? yani siyah beyaz aşk'taki Ferhat mı?

Yok artık saçmalık kedi ile bakıştım. sadece miyavladı. ardından Çetin Ulu ve Kıraç'ı ayırırken mafyamısınız be diye bağırmıştım karşılığı pis bir sırıtıştı.

siktir!!! ben bunca zamandır bir katilimi tedavi etmiştim. Hadi ama hayat bunu bana yapamazdı...

Düşündüklerime pek bir cevap bulamadım bu yüzden yürüyüşe çıktım bu aralar hayat fazla üst. üste gelmişti. kulaklık kulağımda Sura İskenderli -Taştan yürek dinliyordum. ehliyetim ve arabam var. ama yürümeyi. yeğlerdim. kulaklığın düğmesine basarak şarkıyı değiştirdim.

Diyar Pala-Anla daha iyiydi.

- Bana geri dön, beni yine sev halimi anla aşkını ver kalbine dinle. beni çılgınlar gibi sev. sana ben muhtacım.

tutunacak. dalımı hiç olmadı. etmediğim duam kalmadı. döndüm şaşkın zavallı bir mecnuna ararım aşkımı dert dökecek dostum hiç olmadı geçmişe dönüp anam ağladı. döndüm şaşkın zavallı Bir mecnuna ararım aşkımı anla!... -

derin bir of çektiğimde hastanedeydim. Hastaneye girdiğim andan itibaren ise bütün gözler üzerimdeydi. Bu gözlere neden maruz kaldığımı bilmiyordum ama hiç hoş bakışlar değildi bu yüzden seri adımlar ile dinlenme odasına gittim. Kızlarda pek iç açıcı bakmıyordu. onlarında bakışları altında trençkotumu çıkarıp dolabıma koydum. önlüğümü giydim ve steteskopu boynuma asıp saçlarımı geriye savurdum. kotuğa yöneldim istem dışı kafamı. sallayıp "ne var" demekten kendimi alamadım.

Melek "meriç sen iyimisin yani bize söylemek istediğin bir şey yokmu?" neyden bahsediyordu.

"ne söyleyebilirim ki normal hayatım. yani abim vasiyet bırakmış mal mülk falan onlar var başka bir şey olmasımı var" dedim safça omuz silkti. "eğer bu kadarsa yok bir şey ne olabilir ki." dedi biraz şüphe etsem de üstüne düşmedim. zaten her şey üst üste geliyordu bir de bunu dert etmeyecektim. ama hepimizi acil durum düğmesi çalınca hepimiz acile indik zincirleme kaza olmuştu...

Kıraç'tan

Dün doktorla konuştuktan sonra şöyle bir karar almıştım. Evlenecektim. Eğer beni hayatına almak istemiyorsa hayatını merkezim yapardım. Belki psikopatlık olarak tanımlanırdı. Ama bana göre çok doğaldı. kimliği elime geçince üstüne kumarhane bile açabilirdim. Bu cümleyi kurarak kendine cehenneme atmıştı. Hiç bir kadın bana hayır diyemezdi. Zaten Ceyda da öyle eğlence amaçlıydı hiç bir kadınla ciddi değildim. ve doktorun canını yakarak ona hayatı zindan ederek hem hayatı öğretir hemde bı daha benimle uğraşmaması gerektiğini anlardı.

şuan nikah masasında onun imzasını taklit eden bir kadınlaydım. bu da kolaydı.(arkadaşlar kusura bakmayın avukatla görüştükten sonra avukat meriçe imza attırıyor lütfen bu hatamı maruz görün) o avukat imza almış bana vermişti. tabiki de bu da kolay olmamıştı. avukat bana çalışmıyordu ve o imzayı bana vermemeye kararlıdı. bı miktar paramı gözden çıkartmış ve o avukatı öldürtmüştüm. Fazla yaşamıştı zaten para göz piç. ikimizde imza attık ve doktoru taklit eden kadın eline evlilik cüzdanını aldı.

Doktor bir konuda haklıydı. sevdiklerine cenneti yaşatırken sevmediğim kin aldığım insanlara cehennemi yaşatıyordum. Meriç Baltacı cehennemimi yaşayanlardan olacaktı.

Dışarı çıkıp kızdan evlilik cüzdanını aldım. ve kızı ağzını sıkı tutmasını tembihleyip gönderdim.

Son model arabama bindiğimde zevkten dört köşeydim. Her hangi bir şarkı açtım. şarkı

Hey sexy lady

l like your flow

diye başlayıp aktı müzik eve vardığımda beni Ceyda karşıladı.

Tabiki göndermiyecektim ceydayı doktor burada. yaşamaya başladığında her zaman ikinci kadın olacaktı ona bunu. iliklerine kadar hissedecekti çünkü bir kadın en çok ikinci kadın olmaktan korkardı.

Ceydanın pembe rujlu dudaklarını öptüğümde bir şey hissetmedim ama öpmeye devem ettim.

kapı çalınması ile Ceyda içeri geçti ben. ise kapıyı açtım. beklediğim muhabir gelmişti. muhabir önce haberlere manşet olarak 'Hastası ile aşk yaşayıp evlenen edepsiz kadın' olarak geçecek bense iyi kocayı oynayıp karımı. savunacaktım. tabiki işinden kovulacak bana muhtaç kalacaktı. birinci darbe buydu.

" kıraç bey istediğiniz fotoğraflar" deyip uzattı. Karıcığım ile yan yana fotomontaj olmuş fotoğrafımız vardı. "yayınlayın ve dediğim manşeti geçin" onay verip gitti. yarım saate düşmüş olurdu. Hayatın güzel tarafını bu yaşa kadar görmüştü şimdi o toz pembe gözlüklerini kırma vaktiydi.

Meriç'ten

Akşam olmuş gitmek için hazırlanırken kimse benimle konuşmamıştı. zaten zincirleme kazada fazla geç bitmişti neyse ki bütün kaza zedeler kurtulmuştu. Kapı büyük bir gürültü ile açıldı içeri giren semihti. gözleri bende çok soğuk çok sert bakıyordu. Tam karşımda durdu "ne oldu" deme gereği duydum. "sen benimle alaymı ediyorsun" diye sert çıkıştı. "ne diyorsun Semih anlamıyorum." bağırdı."Diyorum ki sana seni. sevdiğimi söyledikten sonra gidip hastan ile evlenmişsin!" evlenmek pardon ben bön bön bakarken telefonunu çıkardı. Bana gösterdiğinde şok olmuş. şekilde telefona bakıyordum.

Ben ve kıraç yanyanayız benim üstümde gelinlik onun üzerinde damatlık ve gülümsüyoruz. Telefonu sertçe semihin elinden aldım. ekranı aşağı indirmeye başladığını da gördüklerim bile şaşırdım kaldım şaşırmaları doyamıyorum.

benim fotoğrafım ve üstünde bir manşet yazıyordu 'hastasını ayartan e*****z kadın' bu ben miyim?

ama nasıl olur ben kimseyle evlenmemiştim aklımı kaçırmadıysam...

"bu bu bu ben değilim bben kimse ile evlenmedim" çocuklara döndüm. "yemin ederim ben kimse ile evlenmedim bu kadın ben değilim benzetmişler"

Semih "yüzün benziyor diyelim ismindemi benziyor bu kadar oyunbaz bilmezdim ben seni ama sen kumarhane çeviriyormuşsun meriç baltacı bu kadar kalmasın gözümde yalan söyleyerek bitirme kendini" konuşmaya başladım.ama dinlemeden gitti. Ardından bütün herkes tek başıma kaldım oda da Ama bu nasıl olurdu. bendem ama değildim. benmiydim?

 

Karmaşa içerisinde sessiz sakin eve gittim ama evin önü kalabalıktı. komşular ve bir kaç siyah giyili adam. telefona bildirim düştü. bir video

açtığımda kıraç çıktı açıklama yapıyordu.

"arkadaşlar söylediğiniz o iğrenç lafları kendinize. saklayın sizi kötülediğiniz kadın benim kadınım ona saygı duymak zorundasınız" diye bir videoydu. bu kadar vizyonsuz bir herifmiydi. cidden ardından çetin bey mesaj atmıştı. 'işten kovuldum meriç sakın bir daha hastaneye gelme!' cidden mi ağlamak üzereydim genzim düğümlendi bir günde bu kadar şey yaşayan varmıydı be seri adımlarla eve gittim. valizler arabaya konuluyordu. "Durun ne yapıyorsunuz"

"kıraç bey böyle emretti meriç hanım izin verin"

"izin falan vermiyorum git o deli patronuna söyle en kısa sürede boşanıyorum ondan" ama beni dinlemeyip eşyalarımı arabaya yüklemeye devam ettiler.

onnları sadece izlerken araba ile biri yanaştı. kim tabiiki sosyapat ruh hastası. hırsla ayağı kalktım. oda arabadan inmiş bana doğru geliyordu. gözlüklerini çıkarttı. aramızda mesafe kalmamışken "aşşağl-" sözümü kesti

"şşş eğer bir yanlışın olursa seni affetmem karıcığım." dedi kulağıma eğilmiş vaziyette ardından dudakları yanağımı buldu. kolunu çimdikledim "uzak dur benden sosyapat herif" diye fısıldadım. sadece güldü. adamlardan biri

"iş bitti patron bı de bu kedi var ne yapalım"

iki parmağı. ile getir işareti yaptı.

adam getirince elinden aldı ve adamı gönderdi.

kediyi kucağında severken "sana ilk hediyem beğendin mi?" diye sordu. arabalar yanımızdan geçerken taplulukta dağılıyordu. ama bana ve karşımda ki sosyapata bakarak "sen gerçek bir hastasın" "evimiz bizi bekliyor karıcığım hadi bin arabaya" gözlerinde bariz bir tehtid vardı. korkmak istemezdim ama ne yapacağı belli olmayan bir ruh hastası ile karşı karşıyaydım. Bu yüzden arabaya sadece bindim. ve ev kadar sustum...

 

Burada birinci günümdü.

buradaki soğuk malikaneye gelir gelmez benim için hazırlatılan odaya girip sabaha kadar ağlamıştım. Hani söylenir ya ağlanması gereken şeylerde ağlamayıp, içine attığın da dolarmışsın ve ufacık canını yaktıklarında oturup hüngür hüngür ağlardın. şuan o durumdaydım. Abim öldüğünde bu kadar ağlamamıştım belki de içten bir ses çünkü özgürdün dedi. o ses haklıydı.

özgürdüm işim vardı arkadaşlaım vardı.Ama şimdi o zübbe piç yünden ne işim ne kariyerim. kalmıştı arkadaşlarım ve Türkiye'nin gözündede yosma hastasını ayartan edepsiz bir kadın'dım.!

Sabaha kadar yastıkları yaşartmıştım. sabah oluncada bir hitmetli elinde bir tepsi kahvaltı ile geldi. "kıraç bey yemenizi söyledi." deyip gitti. ruhsuzca tepsidekilere baktım. salam, krep, salatalık, domates, peynir, zeytin, reçel ve bir sürü şey vardı tepside. bunları yememi mi istiyordu. çok beklerdi. yataktan ayaklanıp tepsiye yaklaştım. içinden aldığın küçük boy kase yoğurdu alıp hırsla kapalı kapıya fırlattım.

O kase ile hırsımı sinirimi çağresizliğimi atamadım. reçel kasesinide fırlattım. aklımı kaybetmiş gibi bağırmaya çığlık atmaya başladım. süt dolu büyük boy bardağı alıp onu da kapıya fırlattım. boğazımı yırtarcasına bir kez daha bağırdığımda mevdivenden yükselen vahşetin çağrısı geliyor gibi yüksek sesler çıkartıyordum. tepsiyi alıp bir hışımla attığımda kimi tabaklar yere düşüp kırılıp kırılan parçaları yüzüme gelmişti.

Dizlerimin üzerine çöküp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Ağlıyordum ama gözlerimden yaş akmıyordu.

Kapı açıldığında içeriye dehşetin taa kendisi geldi. Ben hayatından çıktım. diye sevinirken o benimle haberim olmadan evlenmişti. Peki ya nasıl olmuştu?

yanıma gelip oturdu.

"karıcığım bu halin ne ne yaptılar sana" dedi ciddi ciddi bana bu soruyu sordu. Ağlamayı kestim ve gözlerine baktım zerre acıma yoktu. parmaklarının tersi ile aniden yanağımı okşamaya başladı. bu teması hisseder hissetmez sertçe ellerini yüzümden savuşturdum. "Dokunma bana ve çık odamdan" deyip yatağıma oturup arkama, yatak başlığına yaslandım. bacaklarımı kendime doğru çektim ve kollarımı dizlerime sarıp, çenemide koluma yaslayıp boş boş duvarları izledim. banyoya girdi. ve elinde ilk yardım çantası ile geldi. yanıma oturup ilk yardım çantasını önüne indirip açtı içinden bir pamuk ve ta tiroid çıkardı biraz pamuğa döktü. ılımlı bir sesle yaklaştı. "karıcığım kendini yaralamışsın yaralarına bakmam lazım" kafamı dizlerime gömdüm

"istemiyorum git buradan rahatsız herif" zorlamadı. yavaşca kalktı. ve gitti onun gibi sosyapat şerefsizlerin yapmayacağı bir şeydi.

Kafamı yastığa koyup cenin pozisyonunda yattım. yorgunluğun getirdiği baş ağrısı yüzden uyumuştum...

 

Sabah olmuştu. uyandığımda yattığım yerde değildim başka bir odada yatıyordum kısık gözlerle etrafı kolaçan ettim. siyah ve gri renklerden oluşan ferah şık ve modern bir odaydı. Hemen başımı kaldırıp, ayaklandım. Baş ucumda bir komodin vardı. komidinin üzerinde abajur vardı. oldukça geniş bir odaydı. sağda gardırop kalıyor ve solumda kalmış küçük bir kapı. odaya girdim. beyaz mermerler den oluşan ferah bir banyo karşıladı beni plastik kapı vardı ve büyük ihtimalle orası lavaboydu. banyo hem duşa kabin hem de küvet barındırıyordu. arkamı döndüğümde bir ayna karşıladı beni. Bana tanıdık olmayan suratım dağılmıştı. eskinden, iki gün önceye kadar bakımlı suratımın. rengi atmıştı, göz altlarım bir hayli morarmış saçlarım kırışmıştı odaya biri girdi. "karıcığım" ardından buraya doğru yürüdüğünü işittim. yeni idrak ettiğim yaralarım bandajlanmıştı. "sevgilim banyo mu yapıyorsun?" dedi yakınlarda ki ses yavaşça soluma döndüm. pervaza yaslanmış insan düşmanı bana bakıyordu. Hiç bir şey yapmadan soluk mavi gözlerini izliyordum. Gözlerinde ne parıltı vardı ne de duygu, dudaklarımı aralayıp konuştum. "bunu bana niye yapıyorsun" kafasını yere eğdi ve tüyler ürperten bir şekilde güldü.

başını kaldırıp tekrar gözlerime baktı demin gözlerinde duygu. yok demiştim. ya şimdi hem acıma hem. de acımasızlık vardı. gözlerinde acıdığı kişide bendim acımayacağı kişi de.

"senin beni eğlendireceğini düşünüyorum, iki gün önce ne güzel eğleniyorduk değil mi?" kafamı iki yana salladım. "neden bahsediyorsun?" yaslandığı pervazdan ayrıldı. Bir kaç adım yaklaştı. "Sen beni küçük görürken hiç böyle olacağını düşündün mü?"

"b-ben seni küçük görmedim. Sen bana sordum bende söyledim."

"ama neye sebeb oldun evlenmemize" dedi ellerini iki yana açarak "seni hayatımda istemem dedin" hızla reddettim. "ben öyle demedim"

dudak büzdü. "ah karıcığım öyle demediğini bende biliyorum. ama bu sözlere çıkıyor işte" yüzüne bakarken gözlerimden bir damla yaş düştü. aramızdaki mesafeyi kapattı. "karıcığım ağlama ama bak benimle evlenmek o kadar da kötü değil" dedi avuç içi yanağımı okşarken elini suratımdan çektim. "dokunma bana" o zavallı bakışlarım değişmiş öldürücü gözlerle bakıyordum. dudağı iki yana kıvrıldı başını aşağıya eğip tekrar gözlerini bana kenetledi.

Aniden. baş parmağı ve işaret parmağı ile iki. yanağımı sıkmaya başladı. Her şey idrak edemeyeceğim hızda gerçekleşmişti.

"sana adam gibi davranıyorum düzgün tepkiler ver eğer sana kaba davranmamı istemiyorsan bu iyiliği.i suistimal etme" dedi gözlerindeki ifade daha da katılaşmıştı. gülümseyerek bıraktı beni

"ama ben seni biliyorum sevgilim dediklerimi harfi ile uyacaksın" sesinde tehtid vardı sanki demin tehtid etmemiş gibi eğer ona boyun eğeceğimi sanıyorsa yanılıyordu. Asla!

omuzumdan sertçe ittim "be asla seni dinlemeyeceğim anladımı beni" diye bağırdım.

omuz atıp. yanından çıkarken "keyfine seni doğduğuna pişman edeceğim Meriç Altınsoy"

sadece odadan dışarı çıktım. Ayaklarımı merdiveni dövercesine sert adımlar atıyordum. Sadece bahçeye çıkıp hava alacaktım. Ama karşımda, daha çok koltuğa yayılmış hiçte yabancı olmayan biri görünce, iki kişi görünce şok oldum. Hadi sağdaki neyse de soldaki burada ne geziyordu.

Bu aile ile ne alakası vardı?

   ____

___

          ____

 

Bölüm sonu umarım beğenmişsinizdir koltuktaki kişiler hakkında fikirlerinizi yazabilir misiniz?

okuduğunuz için Teşekkür ederim 🫰❤️🎧🥰

Loading...
0%