Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8. Bölüm

@svetlana

Yalkın Adin Kit Butler

Damla Güzer Jessica Alba

Sinem Altınsoy Anna Hathaway

Semih Güz Hanry Cavil

Suat Açılay Tom Felton

Buğra Çakın Çiler Noah Schapp

 

Bu kadar umarım bu bölümü beğenirsiniz iyi okumalar...

 

Sabaha vücudumdaki ağrılarla uyandım ve baş ucumda o vardı. Beyimiz bazı lafları kaldıracak yüreyii olmadığı için beni temizinden dövmüştü şimdi de her yerim ağrıyordu. inleyerek yataktan kalktığımda onunda yatağa koyduğu başını kaldırmasıdı bir olmuştu. "iyimisin"

"sayende muhteşemim" diye. inlemeye devam ettim. mahçup görünüyordu ama umrumda değildi. "özür dilerim bir anda gözüm karardı"

güldüm "peki seni durduran neydi gözün kararmışken beni ortadan kaldırsaydın" başını yere eğdi bir cevap vermedi. yatktan inmeye çalıştım. "dur nereye"

"daha fazla senin gibi bir ruh hastası ile kalmayacağım gidiyorum ben sende istediğini yap özgürsün" yavaşça kalktım ve galdroptan bir pantolon ve tişört alıp banyoya girdim ve üstümü değiştirdim. sonuça param arabam vardı. kapıdan çıkacakken "Meriç gitme" dedi beni sevdiğinden değildi vicdan azabı çekicekti. Yoksa. kalmamı istediğinden değildi.

"kıraç vurma dediğimde durmadıysan şimdi bana gitme diyemezsin, ben gidiyorum ve sakın peşime düşme" deyip gittim. zerre acımayacaktım artık.

Yolda giderken aklıma abimin beni bu şefefsizden koruyacak bir isim yazdığı aklıma geldi ismi aklımdaydı.

Yalkın Adin

Takside bunları düşünürken taksiciye sordum.

"Yalkın Adin adresi nerede biliyormusunuz"

dikiz aynasından baktı. "evet abla biliyorum oraya mı süreyim" "evet lütfen"

çok geçmeden varmıştım. Malikane önüne geldim. baya büyüktü ortada beyaz taşlardan yol iki tarafta bahçe bir tarafta ağaçlar çiçekler sol tarafta ise arka bahçeye giden başka bir yol, etrafı incelerken çoktan kapı önüne varmıştım. her adım attığımda belim. bacaklarım karnım her yerim ağrıyordu. kapı önünde duran bir adam vardı. oldukça yaşlı tulum giyen bir bey amcaydı.

Sanırım bahçıvandı. "kime bakmıştın kızım."

"yalkın adine baktım bey amca buradamı?"

"evet kızım içeride"

"girebilirmiyim?"

bekle işareti yaptı. içeriye girdi ve ben yarım saat boyunca dışarıda bekledim.

Nihayet kapıya çıkıp gel işareti yapınca içeriye girdim. İçeriye girdiğimde sigara kokusu tüm yanımı sardı. minik minik müzik geliyordu ve bu ses fazla yabancı değildi.

Solas

İçeriye sarsak adımlarla girerken koltukta arkasını bana dönmüş ve elinde bardak vardı. Bardağıda omuz hizasına kaldırmıştı.

Ona doğru yürüdüğümde beni durduran şey o kişinin sesiydi.

"Seni bana getiren şey nedir?" birden bire bana döndüğünde diyecek şey bulamadım. Yalkın denen adamı görmeden önce bu ne samimiyet diye bağıracaktım ama bu Yalkın denen adam beni hastanede tacizden kurtaran adamdı hani, kimse ülkemdeki kadına sarkamaz diye adamı döven Kıraça çelenk getiren BENİM YAKIŞIKLI BULDUĞUM ADAM!

gözleri yüzümde gezinince

"sen" diyebildi sadece oda beni tanımıştı. Güldü. Ama benim aksine hızlı toparlandı

"Doktor hanım ne o nasıl olduğumu sormaymı geldiniz yoksa teşekkür etmeyemi.?"

dedi muzipçe Derin bir nefes aldım.

"Miran Baltacı"

"tanıyorum iyi bir adamdı kimsesi yoktu yanlış hatırlamıyorsam bir kız kardeşi vardı güvenilir sadık bir adam ona can borcumu ödeyemeden öldü."diye soludu tek nefeste

"sen onu nereden tanıyorsun doktor" gözleri yine üzerimde gezindi arada sırada gözlerine bakıyordum. sonra daha fazla göz teması kurmadan başka yerlere bakıp duruyordum.

"Miran Baltacının kız kardeşi Meriç Baltacı"

ağzına aldığı yudumu püskürttü. Elinden bardakta düştü. kafasını kaldırıp gözlerini bana dikti. "Doktor, sen omusun?" göz devidim ne iç açıcı bir. soruydu öyle, "hangi o, bilmiyorum ama evet abim olur Miran Baltacı ve bana bir vasiyet bıraktı" söyleyeceklerimi o söyledi.

"eğer kıraç Altınsoy sana sararsa benim yardım etmemi değil mi?" kafamı evet anlamında salladım. "abin içi herşeyi yaparım ama seni tanımıyorum kıraç'ın karısı eğer sana yardım. etmemi istiyorsan bir anlaşma yapacaksın"

belki de ilk kez iki kelimeden nefret ediyordum.

kıraç'ın karısı,

onun karısı olmamak için nelerimi vermezdim.

o canı ile adımın aynı cümlede anılması çok... kötü çünkü bir söz bulamıyordum en açıklayıcı kelime kötüydü.

"ne anlaşması" kıraç denilen mendebur suratlı herifi görmemek içinde bitirmek içinde herşeyi yapardım sıkıntı değildi.

"bana kocanı bitirmek için elverişli bilgiler getireceksin bende seni koruyacağım"

"senin korumanı istemiyorum ben kendim tutarım koruma"

"senin kendine tutacağın koruma beni ilgilendirmez benim sana verdiğim korumaya topladığın elverişli bilgileri vereceksin oda bana getirecek" dedi. Şuan pek iyi şeyler yaptığım söylenemezdi ama, neyse ne ya bir kez gelmiştim ve o mendebur bana pek iyi şeyler yapmamıştı şimdi vicdanımın devriye gezmesi umrumda dağildi. vicdanımı susturdum ve devam ettim.

"her pazartesi"

kafasını salladı ve koltuğuna yaslandı

"her Pazartesi ama eğer bir oyun yaptığını sezeyim o zaman senin için iyi şeyler olmaz doktor" dudaklarımı birbirlerine bastırdım.

"öyle olsun ama sende geri dönmeyeceksin"

yaklaşarak elimi uzattım. Küçümser bakışlarla önce elime sonra bana baktı.

onu yerin dibine sokacak küçük bir açıklama yaptım. "biri elini uzattığında o eli karşılıksız bırakırsan görgüsüz olduğunu söylemedilermi size bu bir görgü kuralıdır"dudak büzdüm

"yazık, adama demezlermi. mafya olmuşsunuz görgü kurallarını bilmiyorsun kınarlar sizi"

gülümsedi, fazla küstahtı.

"görgüyü bana muhtaç bir kız çocuğumu öğretecek ne zavallısın doktor"

"görgüsüz olmaktan iyidir ve ben yardım istedim yardım istemek muhtaçlık değildir"

"eğer muhtaç olmasaydın yardım istemezdin"

"size bunu inandıran esas zavallı, sizinle bunun kavgasına girmeyeceğim mafya bey siz korumanızı gönderirsiniz" diyerek arkamı dönerek uzaklaştım.

Adam fenaydı iyi anlamda da kötü anlamda da...

 

Seryalara gittiğimde yıldırayla oturuyorlardı serye melek emin ve yıldıray ev arkadaşıydı ama melek ve emin burada değildi.

koltukta boş boş duvarları izlerken telefon bildirimi ile bakıştım. gelen bilinmeyen numaraydı

"Meriç konuşabilirmiyiz"

"kimsin?" diye yazdım. anında cevap geldi.

"Benim meriç, kıraç, beni affetmeni istiyorum"

anında telefonu bıraktım. ne yazdım nede diğer mesajlarına baktım. Artık ne onu affedecektim ne de konuşacaktım gözlerimi kapattım aklıma dün akşam ki olaylar gelince vücudum sızladı. gözlerimden yaşlar akın etti. bunu durduramıyordum. Vücudum tepki veriyordu öyleydi ya. ağlayamazdın tepki veremezdin ama vücudun senin yerine tepki verirdi. İlk fark eden kişi yıldıraydı. "Meriç iyimisin?"

kafamı iki yana salladım boğazıma birşeyler düzüldü konuşamadım ama yıldıray anladı. Zaten bu arkadaş grubunda konuşmadan beni anlayan tek. kişi yıldıraydı.

Onunda ailesi yoktu benim gibi babası başka bir kadınla gitmiş. annesi ile tek kalmıştı yıldıray ve yıldıray doktorluğu aldığını öğrendiğinde de annesinin vefatını öğrenmişti bu kadar ukala ve komiklik yaptığına bakmayın çok duygusal içine atan bir kişidir annesi öldüğünde onu depresyondan zor çıkartmıştık.

Gözlerim telefonu bulduğunda hala ard arda gelen mesajlara bakıyordum.

"Meriç özür dilerim lütfen konuş benimle"

"Meriç yapma böyle"

"Nerdesin kızım bari görüldü at"

kafamı kaldırıp yıldıraya odaklandım.

"Yok birşey endişelenme"

"kızım nasıl endişelenmiyeyim, hastan ile evlenme iddiaları ortadan kaybolup bize gelmen sonra ağlaman, meriç" desi cidiyetle

"kızım bak başın belada ise söyle çözeriz"

"abartma yıldıray evlendim yok birşey hem benim abim öldü. ağlamam normal" dedim boş vererek.

"bunu böyle boş veremezsin sen evlenmek aptal işi diyordun ne oldu gözüne fazlamı cazip geldi kocan" oflayarak ayaklandım

"saçmala-" telefonum çaldı ilk önce kıraç zannettim ama o değildi Yalkın'dı telefonu elime aldım ve dışarıya çıktım.

Telefonu cevapladım.

"efendim mafya bozuntusu" gülen sesi değdi kulağıma bir insan evladının bu kadar güzel gülmesi normal değildi içimin yağları erirken konuştu.

"mafya bozuntusu senin gibi kendini beğenmiş doktoru kurtarmak için çalışıyor".

"karşılıksız değil herhelde sizin oralarda karşılıksız iş yürümüyor"

"eh, öyle yoksa nasıl işlerimiz yürüsün postacı güzeli, neyse bu şuanki konumuna adam gönderiyorum iki adam birinin adı

Suat Açılay diğerinkisi

Buğra Çağın Çiler 7 saniye ye kadar orada olurlar" ardından ekrana iki resim düştü biri siyah saçlı kahve gözlü ve atlında Buğra Çağın Çiler

diğeri sarı saçları mavi gözleri ve beyaz teni ile tam bir İngilizlere benzeyen Suat Açılay yazıyordu.

"Bunlar korumaların postacı güzeli onları içeri sokmak sana kalmış ve bilgileri vereceğin kişi Buğra Çağın Çiler hadi sana çüzz" diyerek telefonu kapattı. dediği gibi arabalar gelmiş içerisinden iki kişi çıkmıştı. Buğra ve Suat yeni korumalarım...

 

 

Korumalarım geldikten sonra kıraça mesaj çekmiş ve şart koşmuştum. beni evinde istiyorsa korumalarımı kabul edecekti ve hiçbir kadınla hiçbir şekilde ilişkiye girmeyecekti sonuçta benimde saygınlığım vardı. kabul etmişti. ama başka kadınları. Ceyda ile hâlâ ilişkisini devam ettirmek istiyordu. bu bazı erkekler kıraç gibiler anlaşılmıyordu inatla iki kadınla birlikte olmak istiyorlardı bir kadın nelerine yetmiyorsa ilk başta kabul etmeyecektim ama beyefendinin derin bağı varmış bu yüzden bir problem yaşatmadım. Zaten beni de ilgilendirmez di Ceyda benden önce buralardaydı. Kıraçın hayatından çıkmak isteyen bendim birini çıkartamazdım, ama benden sonra gelen kadınlara da göz yummazdım. Odam da oturmuş elle tutulur bir bilgiyi nasıl ulaşacağı mı düşünüyordum.

Ona yakın davranmak istemiyordum en son dün yakın gelmiştim ve olanlar ortadaydı. hâlâ belim karnım omuzum sızlıyordu ne zaman hatırlasam karnıma tekmeleri her seferinde tekrar yiyordum. Ve bu acıtıyordu, Hemde çok.

gizlice yapsam desem nereye kadar eninde sonunda öğrenirdi. Çok profesyonel bir yalancı ve rolcü olsamda bu it öğrenirdi hizmetlileri heryerde geziyordu ve günlük rapor veriyorlardı. Eğer yakalanırsam sonuçları büyük olurdu. Ama aklıma en iyi ihtimal ikinci ihtimal yattı. Çünkü dediğim gibi bir yalan söyleyeceksem önünü arkasını düşünür ona göre inandırıcı bir rol çekerdim herkes de inanırdı tıpkı yedinci sınıfta herkesin bana inandığı gibi,

Kapı hızla açıldı içeriye bir hizmelti girdi. Emel.

göz devirdim. Zaten beni görünce de afalladı. Başını yere eğdi. "kusura bakmayın Meriç hanım burada olduğunuzu bilmiyordum"

"sorun değil emel ama bir dahakine kapıyı çal beni ustupsuz görmek istemezsin" elimde olmadan tebessüm ettim. kafasını salladı. "Ben yatak örtüsünü sökmek için gelmiştim"

"gerek yok canım çıkabilirsin" kafasını salladı ve çıktı.

Tam aklıma yeni bir plan gelmişti ki kapı tekrar açıldı.

"bı haddinizi bilin" diye yükseldim gelene baktığımda sinemden başkası değildi.

"senin genlerinlemi alakalı yoksa bilerek mi yapıyorsun"

"neyi?"

"gerizekalılığı" diye çıkıştı.

"kızım malmısım darp raporu alıp boşanabilirdin ki hapsede attırabilirdin zaten dosyası baya bir kabarık en az 5 yıl yerdi" Bu kızın neyi vardı anlamıyordum abisini seviyordu ama bir o kadarda içeri attırmak istiyordu.

"abi sevgin gözlerimi yaşarttı sinem"

"senin de koca sevgin, Meriç bak en iyi boşanma avukatları ile arkadaşım abimin donuna kadar alırlar " diyerek yanıma kuruldu.

ben onun hayatını alacağım dedim ama içimden ne olursa olsun söylememeliydim sonuçta kardeşiydi.

"Beni sevdiğini bu kadar belli etme be kızım" isyanı ile iyi abi kötü koca faktörü içeriye girdi.

bana bakarak girdi içeri, gözlerine baka baka göz devirdim. "dedi karıcığım diyerek kemiklerimi kıran faktör" kırılmamıştı ama çok ağrıyordu be vücudum. Harbi onu durduran neydi.

mahçupça bana baktı ama işlemedi. Böyle insanlara torelans falan tanımazdım.

"yanlışın var arkadaşım kötü abi ve koca faktörü, boyun posunun altında kalsın emi abi" beni gösterdi. "bu kıza vuran ellerin ayakların kırılıp kopar köpekler kediler yer inşallah sen nasıl bir faktörsün aynı Tony Starkın Doom karakterine dönüşmüş vücut bulmuş halisin annem ve babam senin için boşuna efor sarf etmiş" dedi tek nefeste kızda ki abi sevgisi herçekten göz yaşartıyordu. Ama bu sözlerine kahkaha patlattım. ne kadar patavatsız. olsa da kendini sevdiriyordu. Sinemle kafa buldum "sinem o bütün beddualarını geri al, kocamı kaybetmek istemem" cıkladı.

"kocanmış al yemedik kocanı" bir yandan da bizi sessizce izliyordu. Kıraç küçük bir tebessüm ile bu adamı çözebilmiş değildim. çok. karmaşa bir adamdı ve bu can sıkıcıydı.

ifadesi değiştiğinde neden olduğunu anladım. odam buram buram karanfil kokuyordu.

"birazdan kriz geçirmek istemiyorsan dışarı çık odam karanfil kokusu ile kaplı" omuz silkti. banane. der gibi omuzunu kaldırıp indirdi.

"Hastan değilmiyim iyileştirirsin?" ciddi miydi yürüyerek geldi diğer yanıma oturdu. sırtını yatak başlığına yasladı. "karımsın, doktorumsun,hayat arkadaşım, herşeyimsin" dedi suratıma bakıp mest olmuş gibi neyin peşindeydi.

"eğer vuracaksan söyle kendimi hazırlayayım"

dedim sineme bakarak ama çoktan gitmişti ne zaman gitmişti?

İlk defa yüz yüzeyken elini kaldırarak yanağıma dokundu kendine baktırdı gözlerinde büyülenme vardı. suratı ise biçimli yakışıklıydı. gözlerimiz aynı renkti ama ben gözlerimde deniz varken onun gözleri bulutlu bir gökyüzüydü fazla soluktu öyle ki dikkatli bakmayan gözlerinin gri olduğunu bile iddia ederdi. "özür dilerim herşey için seninle evlendim çünkü ama kurduğun tek cümle gücüme gitti" dedi açık açık "kendimi senin hayatının merkezi yapmak istedim ama olmadı beni kabul etmedin seninle evliliğimden pişman değilim ama beni istemiyorsan seninle boşanırım" dedi yala yüzümü okşarken merak ettim beni severse nasıl oluruz diye ve bir şans vermeye karar. verdim. "sadece bir şansın var Kıraç Altınsoy"

"Çok iyi kullanacağım Meriç Altınsoy" dedi işte bu bitmişti. Bir yanım çok güzel oyunuyorsun meriç böyle devam derken bir yanım pişman olmuştu bile yaptığım anlaşmadan utandım.

Yüzüme ilerledi anlıma bastırdı dudaklarını kulağıma iyi geceler diye mırıldanıp gitti Arkasından sadece baktım. Ne hissedeceğimi bilemedim. Çok değişik bir. histi.

Hani birine platonik aşık olurdunuz yollarınız ayrılırdı bir kaç yıl sonra onu gördüğünüzde ne hissedeceğinizi bilemezsiniz işte tam olarak öyleydi ne hissedeceğime dair hiç bir fikrim yoktu.

Nefret mi?

Aşk mı?

Sevgi mi?

Suçluluk mu?

İntikam mı? yoksa

Başarı mı?

onu bitirebilirdim. Ama vazgeçedebilirdim.

Bira düşündüm kıraç hiç ummadığın anda beklenmedik şeyler yapabiler bir psikopattı bu yüzden bilgi toplayacaktım.

Son kararım buydu...

  

Acaba cennet nasıldı?

Kıraç'ın yaşatacağı cennet nasıldı?

Bunu çok merak ediyordum onunla ilgili konuştuğumdan beri, yeni fark etmiştim bunu bu saat bu dakika fark etmiştim. Nasıl seviyordu. Gece boyunca tek düşüncem buydu. Başka bir şey düşünemedim...

 

Hayatım kayıp gitti derken başka bir hayat size kapılarını açılıyor... Size bakışları ile sevdiğini belli eden kişileri kaybetmeyin farkına vardığınızda en büyük pişmanlık olur benim için, sizin için, herkes için, 'Victor Hugo'nun dediği gibi Çirkin bir tende güzel bir ruh kalbi bağlayamaz mı?'

Bu kişileri kaybettiğimizde işte o zaman hiçbirşey bizi bağlamaz...

 

Bı dahaki bölümlerde görüşmek üzere bu bölümü ve modelleri umarım uygun. görmüşsünüzdür. sevdiklerinizle mutlu bugünler gelecekler yorum yazar. oy verirseniz sevinirim...

🎧🫰☺️

Loading...
0%