@svkqull
|
2018
Arabanın içinde tarlaların değişik gübre kokularını alarak devam ediyordum cam seyretmeye, huzur vericiydi dışarıyı seyretmek insanı rahatlatıyordu ve izlerken kendini alıp başka yere götürüyordu ama bazı zamanlar bu mükemmel derecede hisler bile kişinin içindeki karamsarlığı ve o rahatsız hissiyatı yok etmeye izin vermiyordu. İşte tamda öyle bir durum içindeydim şu son zamanlarda yaşanan herşey bana bu rahatsız hissiyatı kalbimde yaşatıp çekip gitmişti. Annemle babama baktığımda ise sohbet edip gülüyolardı. bazen hiçbirşey yaşanmamış gibi bu şekilde gülüp sohbet etmeleri rahatsız bir hissiyat veriyordu sanki tüm olanlar onların başından geçmemişte sadece ben yaşayıp o acıları çekmiş gibi hissettiriyordu, gülmekte bir sorun yok ama sorun sadece benim rahatsız hissediyor olmam onların rahat olması 17 yıldır yaşadığımız şehirden taşınmıştık, arkadaşlarımdan, okulumdan, mahallemizden gitmiştik düşündükçe kötü hissediyordum o yüzden camdan dışarı bakıp kendimi rahatlatmaya çalışıyordum.
Merak ediyordumda şu anda gittiğimiz yer bahsettikleri gibi iyi gelcekmiydi? Ailemi inanırım sözlerine kendilerinide severim ama şu son yaşananlarla araya mesafe koyduğumdan kaynaklı dediklerini inanasım gelmiyordu. Büyük annemin evine gidiyorduk Gölyazı kasabasına annem sürekli "kızım çok güzel yer eminim sende begeneceksin benim çocukluğum orada geçti" Diyip duruyordu o yüzden meraklıydım bende. Eve yaklaşmıştık, geldiğimiz gibi büyükannemin eski evine yerleştik. ev klasik osmanlı evlerindendi, tek farkı evin restore edilmiş olmasıydı. odaları küçük ve pencereleri ise uzunlamasına genişti ev eski oyma sandık ve koltuklarla doluydu kadifeden örtülerle sarılıydı her taraf. el işlemesi danteller,punchlar. mutfak ise betondan yapılma ama dolapları ise ingiliz ahşap oyma sanatıyla yapılmış ve güzeldi. benim kaldığım oda ise evin icindeki bir,iki büyük odalardan biriydi. bu odada aynı şekilde pencerelere sahipti ve yüksek tavanlıydı ortada yatak vardı. Ev düşündüğümden güzeldi bunun sebebini restore edilmesine yoruyordum. Zaten kolay beğenen bir tiptim ben geldiğim gibi odayı incelerken bavulumu yatağın üstüne koyup fermuarı açtım. Kıyafetlerimi çıkarıp yatağa koyacakken duraksadım ve aklıma gardırop geldi uzun zamandır buraya gelen giden olmadığından tozlu olma ihtimali vardı. Bende buna karşın elimdeki kıyafeti geri bavula koydum
"Bakıyorumda odanı beğenmişsin bu kadar uzun süre incelediğine göre, beni bile fark etmedin"
annemin sesiyle ürperip ona döndüm omzunu kapı pervazına yaslamış ve bana gamzeleriyle gülümseyerek bakıyordu, kapı eşiğindeydi biraz durup öyle baktıktan sonra, İçeri girip yanıma doğru adımlamaya başlamıştı. Karşıma geçip yüzüme bakarken gülümsemesinin solduğunu fark etmiştim hızlıca gözlerini yere indirip geri bana doğru baktı.
"Bahsettiğim kadar varmı ev? Annemde bende gençliğimizi bu evde geçirdik seninde burayı gelip görmeni hep istiyordum ve şimdi buradayız eminim güzel bir çevren, arkadaşların ve hayatın olucak burada"
"Hayatımmı? Afedersin de burada bir süre kalacagımızı söylemiştin ömrümün sonuna kadar burada kalacak değilim anne biliyorsundur. Ayrıca orda takımımdan, arkadaşlarımdan zoraki bir şekilde ayrılıp geldim buraya ve son sınıfım anne."
Sonlara doğru sesim istemsizce yüksek çıkmıştı sinirliydim bu kadar rahat olmalarına beni umursamamalarına ve herşeyi normalmiş gibi akışına göre devam etmemize bunca zamandır anneme karşı çıkıp ciddi bir kavga çıkartmamıştım annemi severdim hemde p benim annemdi nasıl çıkartabilirdim ki zaten beni hep duygularımı, hareketlerine kontrol altında büyütüp manipüle eden anneme yaşım ilerledikçe anlamaya başlamıştım ve bu olay son damlası olmuştu herşeyin. Normalde de sinir hastası olan bir insanken şu anda daha büyük karşılık vermemek için kendimi tutuyordum bu yüzden vücudum titremeye başlamışdı. eminim vücudum titremeye başladıysa yüzümde kızarmıştır.
"Peki... Sadece üzgünüm bende istemedim bunu, neyse bunun dışında babanla sana anlatmamız gereken bişey var o yüzden işin kısa sürsün ve aşağı gel"
Annem bunu söyledikten sonra arkasını dönüp odamdan çıkmıştı.
Annemi bu şekilde görmek canımı sıksa da susmaktan yorulmuştum normalde herkese sesi çıkan bir kızken anneme çıkmazdı sesim çünkü öyle öğreterek büyütmüştü beni onun canı yandığımda benimde canım yanardı anneme bağlıydım ama bu bağlılık benim canımı yakıyordu ve annemle babam liseye geçtiğimden beri eski annem babam değil gibiydi sorumlu oldukları kızlarını unutmuş gibiydiler.
Bu düşüncelerimi kafamdan silmek için başımı sağa sola sallayıp geri yatağın önündeki valize baktım ve yapmak üzere olduğum şey aklıma geldi. Gardıroba bakacaktım tozlumu diye. Gardıroba doğru ilerlediğim sırada bir ses duydum ve bu ses de gardırobun arkasından geliyordu ceviz sunta ağaç bir gardırobdu ve ağırdı hemde baya bir kolum kopabilirdi ilk altına baksam da bişey göremedim ardından ses tekrar geldi bunun üzerine gardırobu biraz daha bana doğru ittirdim ve arkasına geçip baktım. Parlayan birşey vardı ama duvarla gardırob arasında açtığım boşluk o parlak cismin ne olduğunu görmeme yetmedi bunun üzerine biraz daha ittirdim sakatlanmamaya çalışarak. Ve sonunda yere düşmüş gibi bir tıkırtı sesi geldi. Gardırobun arkasına geçip baktığımda ufak bir yüzük kutusu görmüştüm değişik bir amblemi vardı üstünde neye benzediğini anlayamasamda, içindeki parıltılı şeye bakmak istiyordum. Ve kutunun kapağını açtığımda içindeki kolyeyi gördüm ortası damla şeklinde Zebercet taşı ve etrafını sarmış olan 6 pırlanta vardı sanki daha yeni işlenip koyulmuş gibi duruyordu. Yeşil rengi bana yolda gelirken ağaç yapraklarını hatırlatıyordu taşı büyük duruyordu. Ama bir anda Zebercet taşının renginin solduğunu anladım şaşkınlıkla taşa bakarken içime bir ürperti geldi ve olduğum yerde titredim.
Gözlerimi kırpıştırıp etrafıma baktım tuhaf olmuştum bir anda... Geri kolyeye dönüp baktığında kutudan kolyeyi çıkarıp daha yakından inceledim ve nedensizce 'tanıdıklık hissi' içimi doldurdu. Ellerim boynuma vardı ve kolyeyi taktım. Sonuç itibari ile benim gardırobum ve odamın içinde bulmuştum o yüzden takmam da bir sakınca olacağını düşünmüyorum hemde bu benim 'ilk' kolyem di. Genelde takı takan birisi değildim aram yoktu o yüzden tuhaf gelmişti ama bu kolyede hoşuma giden birşey vardı.
Annemin dediği şey aklıma geldi ve aşağı inmek için hazırlandım sağ taraftaki aynaya bakarak üstümü düzelttim ve aşağı yavaş adımlarla inmeye başladım. İnerken gözümün önüne yaşadıklarımız geldi babamın duruşma salonunda "hepsi iftira doğru degıl yemin ederim" Bağırarak polislerin babamın kollarından çekerek karakola götürmesi bi süre evimiz elimizden alındı diye karakolun o taraflarda beklemesi. Gazete ve haberlerde adımızın duyulup okuldaki arkadaşlarımın bile bana iğrenerek bakması aklıma geldi... Babam savcıydı annemde emekli öğretmen karakol ve mahkeme bir olup babama komplo kurmuşlardı. Yapmadığı birşeyi yapmış gibi gösterip bunu delillerle de sunmuşlardı üstelik. Merdivenlerden aşağı inerken durakladıp ve ve annemle babama baktım ikiside tedirgin bir şekilde oturuyolardı ve yüzlerinin hallerine bakacak olursak kavga etmişlerdi.
Aşağı tamamen inince karşıdaki koltuğa oturdum ve konuşmalarını bekledim.
Ama halen konuşmadılar. 10 dakika geçmişti bile sadece yere bakıp ara sıra bana doğru dönüp bakıyolardı geri ben fark edince gözlerini kaçırıyolardı.
Tıpkı suçlu çocuklar gibi...
Baktım konuşacak gibi değiller ben söze girdim
"Evet sizi bekliyorum konuşmanızı?"
"bak kızım biliyorum yaşanılanlar basit şeyler değildi. sıkıntılı zamanlar geçirdik ve bizimde halen içimiz rahat değil ama buraya gelme amacımız yeni bir başlangıç yapmak. yani buraya alışman zor olucak biliyorum ama zorundayız çünkü bidaha oraya geri dönemeyebiliriz."
"niye anne? benimle konuştuğunuz zaman her bir süre burada duracağımızı ama geri dönecegimizi ve orayıda unutmadığımızı, arkadaşlarımla görüşebileceğimi kim söyledi bana ?"
"evet biliyorum ama şu anda böyle olması gerekiyor. yapacak birşey yok. ayrıca arkadaşlarınla bir süre konuşmasan daha iyi olur."
Bunu demesiyle şok olmuştum ve sinirlenmiştimde "arkadalaşlarınla bir süre konuşmasan daha iyi olur" da ne demek oluyor şimdi zaten hangi arkadaşımla yakın olup konuşacağımı bu durumı kime söyleyip söylemeyecegimi bile sen sectirtmiyomuydun bana nasıl konuşmasam daha iyi olur kendin seçtin arkadaşımı! Gitgide sinirlenmeye başlıyorduk aklıma annemin ne kadar üzerimde baskı kurduğu babamın ise görmezden geldiği bir kızı olduğunu unuttuğu zamanlar geldi bu anılar zihnime dolaştıkça ben daha da kötü bir hal alıyordum şaşkındım moralim bozuktu ve sinirliydim. Susmaktan yorulmuştum ben sesimi çıkartmamaktan hep uslu kızı oynamaktan gerçekten bunalmıştım.
Bir anda aniden ayağa kalktım ve
"Birdaha ne benimle konuşun ne de beni kızınız bilin hayatım bu kadar kötü bir haldeyse sizin yüzünüzden karakterim bu şekildeyse sizin yüzünüzden giyimim herşeyim nasılsa sizin yüzünüzden ben artık size bağlı emirleri bize uyan bir köpek değilim benimde seçme konuşma hakkım var ama bana sormadınız ne buraya gelirken nede öncesinden benimde bir adım var aksay yeşim dağ. Bu ismi de siz koydunuz bana ama ismini koymanız her şeye karısmaya baslayacagınız anlamına gelmiyordu."
Sinirle ve hızlıca ağzımdan çıkan kelimelerle içim ferahlamaya ve nefes almaya başladığımı fark etmiştim. O kadar iyi hissediyordum ki karsı tarafın ise ben ne kadar iyiysem o kadar kötü hissettiğini algılayamamıstım en son konuştuktan sonra dikkatlice yüzlerine bakınca fark ettim özellikle de annem ilk defa bu derece kızgın görüyordum annemi. Bu sözlerimi bitirdikten sonra onların konuşmasını beklemeden hızlıca evden dışarı çıktım ve annemin en yapabileceğini bildiğim için hızlıca koşmaya başladım beni yakalamasın diye.
O kadar hızlı koşmuştum ki artık annemim arkamdan bagırma seslerini duymuyordum atletizm kursunda olan birisiydim zordu yetişmesi bana. Koşarken adımlarımı yavaşlatmaya başladım ve kasabada ki
------------
arkamdan annemin "aksay" diye seslendiğini duysamda hic bir şey yapmadan daha çok koştum. en son kasabanın içine merkeze gelmiştim. tek tük insanlar vardı en son nefes nefese kaldımı fark ettiğimde duraksayıp ellerimi dizlerimi koyup nefeslendim.
kocaman bir çınarın önünde duruyordum şu anda baya eski bir çınar olduğu her hâlinden belliydi büyük damarları ve kökü vardı. kökü bariz belli oluyordu dışardan ve taze dalları.
ben hayranlıkla çınarı izlerken, arkamdan birisinin beni izlediğini sezdim. Yine de bu durumu umursamadan saatlerce orada durup izledim kafamı dinlendirmem lazımdı. Annem ile babama normalden biraz sert çıktığım için üzgündüm ama artık kendimden taviz veremezdim o yüzden bu yaptığım hareket için sadece az bir pişmanlık vardı içimde çünkü bunun olması gerekiyordu. güneş batmaya başlamıştı. gökyüzü kızıl ve turuncu renklerdeydi bu renkler evlere yansıma yapmıştı.
" çok güzel öyle değil mi? "
gelen sesle arkamı dönüp baktım orta yaşlı bir teyze idi beyaz saçları kıvırcik ve kısaydı, oldukça tatlı bir teyzeydi. ama teyze beni görünce yüzü düştü ve elimdeki kolyeye baktı hic bir şey demeden geri gözlerini yüzüme çevirdi ve
"pek iyi gözükmüyor gibisin 1 bardak şerbet istermisin?"
dediği şeyle arkasında olan şerbet standını ve akan şerbeti gördüm. Susamıştım. kafamı evet manasında yukarı aşağı salladım.
bakır bardağa şerbeti koyarak bana verdi ve bende ağacın dalına oturarak içmeye başladım. bu kasaba pek şehir tarafından ve hatta ülke tarafından bilinmeyen bir kasaba. ondan dolayı annemler buraya gelmek istemişti. ağacın arkasında ahşap bir köprü olduğunu fark ettim karşıya gecen bir yol halinde gelirken bu köprüyü hic fark etmemiştim. ve hatta ilerde ormanlık bir alan vardı. çevreye bakınmam bitince kadına döndüm ama o kadın yoktu yerine kızıl ve kıvırcik saçlı zümrüt gözlü kirpikleri uzun bir kadın vardı. üzerindeki elbise 50lerden fırlamış gibiydi.
"tadı nasıl? şerbetimizin beğendiniz mi? bursa'nın özel şerbetidir. her yerde bulunmaz."
ben şokla kadına bakarken o ise yüzünde düz bir gülümsemeyle bana bakıyordu kadının gülümsemesi samimi gelirken bir taraftan ürpertici bir hisde içimde doğurmuştu.
bir anda yüzümden terler akıp boşalmaya başlamıştı ve başım dönüp gözlerim bulanıklaşmıştı.
kadının bana öylece verdiği şerbeti kabul etmemeliydim. işin sonunda ölücek olsam bile etmemeliydim.
••••••••••••••
Evet bu benim ilk hikayem o yüzden çok heyecanlıyım umarım okunma olur beğenirseniz eger yıldıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayın:)
bu hikâye uzun ve karmaşık bir konuya sahip aklımdaki sey büyük bir evren genişliğinde bile diyebilirim bize paralel bir evrende geçiyor olaylar kasabanın ismi Gölyazı kasabası. bursanın bir kasabasıdır.
Güncel: hikayenin uzun ve karmaşık olduğunu dile getirmiştir hikaye konusu şeması tamamen aklımda ve çizilmiş halde karakterler nasıl devam etcegı ile ilgili sadece bı 20 bölüm aklımda gerisi ztn doğaçlama gelicektir eminim başta anlaması zor gelebilir konu olarak ama inanın bana buna değecek bir konusu var tarihi olaylar, efsanelere dayanan esasına bilim kurgu romanı tarzında bir hikaye diyebiliriz buna. Umarım anlayıp begenırsınız bölümleri müsait olduğum zamanda atmaya çalışacağım. 7 haziran 2023
|
0% |