@svkqull
|
(MultiMedya. Ingiliz Rönesansından James Thornhill Greenwitch'teki Old Royal Naval Kolejinde sergilenen "Triupmh of Peace and Liberty over tyranny" eseridir)
kendime geldiğimde halen başım ağrıyordu ama az önceki çınarın altında değildim. ağacın yaprakları farklıydı. rüzgârlı ve sıcak gün ışığı vuruyordu yapraklara.
ellerimi başıma götürüp ovuşturdum olduğum yer tamamen farklı gibiydi ama halen gölün etrafında olduğumuz belli idi, uzaktaki ağaçların o taraftan göl gözüküyordu. sanki köprünün karşısına ormana girmiş gibiydim ama buraya kadar yürümediğimi biliyordum en son bayılmıştım çünkü buraya nasıl geldiğim hakkında hic bir fikrim yoktu niye bayıldığımı nasıl olduğunuda hiç bir şekilde hatırlamıyordum.
kafam allak bullak bir haldeydi resmen hiç birşey hatırlamıyordum. sadece boynumda bir kolye durduğunu fark ettim.
evet bunu hatırlıyorum gardırobu arkasında bulmuştum.
"buraya kadar geldik ve hiç birşey yapmadan dönmeyi mi planlıyorsun selim abi?! sen ciddimisin hanım' ın ne dediğini duydun sende?"
"ya hadi anladım zor bir durum bu benim için ama iyi gelebilecek birşey bunu göz ardı edersek yine normal hayatımıza dönücez"
gelen seslerin olduğu tarafa döndüm baktım 2 tane adam yürüyordu birisi orta yaşlarda öbürü ise gençti. cok uzaktalardi ama gözüm onları rahatça seçebiliyordu. yürüyerek göle doğru gidiyolardi arkalarında ise 60lar yapımı gibi duran ingiliz köşküne benzer bir ev vardı.
gizlice bir ağacın arkasına gectim, onları izliyordum. bu yer benim geldiğim kasabadan oldukça farklı gözüküyordu. çünkü ben gelirken bu kadar ağaç olduğunu görmemiştim sadece güney kısmında bir parça vardı ama burası ağaçlarla dolu idi ve bu köşk ve 500 metre ilerisindeki bina hic görmemiştim.
bilmedigim bir yer oldugu için burası gizleniyordum çünkü beni görünce ne yapabilecekleri hakkında hic bir fikrim yoktu. derhal gölün öbür tarafına köprünün yanına gidip evimin olduğu tarafa geçmem gerekiyordu.
ağacın arkasında onlari izlemeye devam ederken ikisinin göl kenarında durup sessizce tartıştığını duydum bu sefer. orta yaşlı adam bu sefer yukarıya ileriye benim olduğum tarafa dönüp baktı hızlıca geri çekildim. ama çekilirken bir sincabın kuyruğuna bastığını fark ettim ve hızlıca uzaklaştı.
büyük ihtimal bu durum adamların dikkatini çekmişti. acil buradan gitmem gerekiyor şu durumda ama nereye gidebileceğim hakkında bir fikrim yok.
Başımda hissettiğim acı his ile ellerimi başımı götürdüm. gözüm acıdan dolayı kapanırken bi anda kendimi yerde çimenlerde buldum.
- - -
"Nasıl yani? defterde yazması gerekirdi. bu kızı hiç bu taraflarda gördüğünü hatırlamıyorum."
"Dur bakalım defterde bazı doğum tarihli kişilerin eksik girilmis çıktığını fark etmiştik geçen aylarda bu kız da öyle olabilir yani. birde çevrede araştırın soruşturun"
Duyduğum sesler ile irkilmiştim ama tanımadığım için sessiz kalmam gerekiyordu ne yapacakları hakkındabir bilgim yoktu. ama kötü bisey yapacakgibi durmuyolar şu konuşmaya bakılırsa.
"Galiba birisi uyanmış!"
Bu sesi ilk defa duydum. ama beni fark ettiler ve benim halen baygın numarası yapmam mantıksız olurdu. o yüzden gözlerimi açtım ve tavanı gördüm tavanda eski ingiliz rönesanstan(1) kalmış gibi duran çizimleri, eserleri gördüm. Bu yerin eski bir mimari yapısı vardı.Daha fazla bu şekilde duramazdım kalkmam lazımdı. Uyandığım yerden kalktım ve dille şip oturdum.
Karşımdaki ofis masasında baş koltukta oturan bir adam ve yanında ise ayakta duran birisi vardı birbirlerine benziyolardı biraz. Ve hemen yan tarafımda duvara yaslanmış bir şekilde duran birisi daha vardı bana tiksinir bir gözle bakıyordu.
Karşımdaki adam konuşacağı sırada ben konuştum.
"Benim nerden geldiğimi sorcaksınız ama inanın bana bende bilmiyorum. Çünkü hiç birşey hatırlamıyorum sadece düşüp bayıldığımı ormanda ve bir anda kendimi burada bulduğumu biliyorum başka bildiğim birşey yok. Sizden kaçmam ise şüpheli gözükmenizdi ve bana inanmayacagınızı düşünmemdi."
"Sana niye inanalım ki zaten ormanda hiç görmediğimiz ve kaçan bir kıza"
Daha devam edip konuşacakken duvara yaslanan çocuk konuştu. karşımdaki adam bir anda kalktı ve
"Tamam bu kadarı yeter kara"
Masa başında oturan adam 40 civarı yaşlarda idi ve resmi bir giyim tarzı vardı yanında duran kişi ise daha rahat bir gibi bişey sahipti. Ve gözlerini benden bir an olsun ayırmadığını fark ettim. Tamam evet öbürleri de ayırmıyolardı ama bu kişinin bakışları daha farklı idi.
"Adın ve soyadını söyle bana"
"Gerçekten hatırlamıyorum herşeyi unuttum resmen sadece buraya gelmeden öncesinde tuaf bir an yaşadığımı hatırlıyorum fazlası yok"
"Öyle diyelim o zaman peki hangi yıldayız?"
" Şeyy 2018? "
Adam başta afallasada geri yan tarafındaki kişi
"Ayı da söylemen gerek" dedi.
"12 Mart"
Duvara yaslanan adam bir andan yüzünü sağa doğru çevirip hıhladı ve cama doğru ilerleyip dışarı bakmaya başladı.
Masa başında oturan adam ise çekmeceden bir şeyler çıkartmakla uğraşıyordu.
Gerçekten onlara adımı ve geldiğim yeri söylesem bile bana inanmaz ve deli derlerdi olduğum kasabanın bu yolunda ne böyle bir konak ne de böyle bir manzara vardı sanki daha farklı bir yere gelmiştim ama bu adamlar kesinlikle türktü ne yapacağım hakkında gerçekten bir fikrim yoktu. Ve eğer biraz daha burda durursam korkmaya başlayacağımdan emindim ben kolay korkan bir kızım ve başıma böyle bir durum gelmişken daha sabırlı ve dikkatli olmam gerektiğini biliyorum ama ya evimi ve ailemi bulamazsam o zaman napıcaktım ben??
Bu ihtimal bile yutkunmamı sağlamışken kafam iyice karman çorman olmuştu düşüncelerden. Ama dikkatli olman gerekti bu insanları ve bu yeri tanımıyordum eğer evime dönmek istiyorsa önce nasıl bir yerde ve durumda olduğumu anlamam gerekti.
Bir anda masaya kitap vurma sesi geldi. Sesle bir anda yerimde zıpladım ve karşıma baktım.
"Gel buraya"
Ayağa kalktım ve yavaş bir şekilde yanına adımlamaya başladım. Nedense bir anda gerilmiştim. Kitap değilde bir defter olduğunu anladım ancak büyük bir defteri adam sayfaları çevirirken bir sayfa açtı ve bana çevirdi defteri.
"Bak buraya bu isimleri tanıyormusun? Yada defterden bu bölge kayıtında tanıdığın varmı, hepsine bak eğer ufak bir şey hatırlarsan anında söyleyeceksin söylemezsen bu işin sonunda senin canın yanar küçük hanım"
Adamın dediklerini dinledikten sonra hepsine bakmaya başladım ancak bir tanıdık yada bişey yoktu ben sayfaları çevirirken nasıl onların gözüne batmadan bir yol bulabileceğimi düşünüyordum anlaşılan o ki buradan kolay bir şekilde kaçamayacaktım. Umarım evimi bu-

Gördüğüm fotoğraf ile şaşkın bir şekilde deftere bakıyordum
Doğum: 03.05.1931 İsim-lakap: şerbetçi hasan kızı neri Aile İşi: şerbetçi dükkanı İş yeri: cumalıkızık Ölüm: 12.08.1956 Ölüm sebebi: Ev ve iş yeri yangını aile fertleri ölü bulunmuştur ve cesetleri bulunamamıştır. Mezarlık: ------------------------ *bilgileri dönem komutalığı onayıyla kaldırılmıştır.
Bu bilgilerle şok geçirmek üzereydim. Büyükannemdi bu ve öldü bilgisi var işin dahada tuhaf tarafı anneannem doğduğu gün. Annemin cüzdanında annneannemin eski kimliği vardı orada görmüştüm nenemin doğum tarihini ve aşırı derecede benziyolar birbirlerine. Ne yapıcaktım ben şimdi eğer büyükannem öldürüldüyse anneannem ve annem ya onlar doğmadan mı öldüler mi şimdi? Bunlar da neyin nesi oluyordu.
Karşımdaki adamlara şimdi ben ne diyecektim hepsinin gözü benim üzerindeydi. Eğer benim olduğum durumumu anlarlar sana ne yapıcam ben artık mantıklı düşünüp evimi bulabileceğimi zannetmiyordum.
Bir anda defter karşımdan alındı ve incelenmeye başladı çoktan anlamışlardı bile. Yüzümden belli ediyor olmalıydım. Adam deftere bakıp bilgileri her okuyuşunda şaşkınlığı daha da artıyordu sanki. Ve her okuyuşunda yüzüme bakıp geri devam ediyordu. Cam kenarında duran adam masaya doğru gelmeye başladı ve o da deftere baktı ardından
"Sen benim kuzenimmisin?"
Dedi ardından yüzündeki o tiksinti ifade yerine şaşkınlığa bıraktı ve sanki gözlerinde özlem duygusu var gibiydi. Bu beni daha da şaşırtmıştı işte defterde bilgiler düzgün yokken bile bir anda kuzenim olduğunu söylemesi daha da şaşırtmıştı beni. Belki bu benim gidiş biletimdi evet, evet umudumu kaybedemezdim bu yerden çıkacaktım gerçek evime varıcaktım bu evrenden kaçacaktım.
• • • • • • • • • • •
Ne
Az önce
Ben
Ney dedim?
E-
E - e
Evren mi?
Bu da ne demekti? Bunu ben mi söyledim?
• • • • • • • • • • • • • •
"Kızı al ve göster ona belki bir nesne değilde bir insandır? Bunu bilemeyiz göstermemiz gerek ancak o anlar"
"Evet anlayacak biliyorum hissediyorum o benim kuzenim ve şu anda yaşaması imkansız birisi karşımızda duruyor başka yol yok anlayacaktır o"
Kuzenmi biz ne zamandan beri kuzen olmuştuk bunla? Bir anda masa da oturan adam ayağa kalktı ve nerden çıkarttığını anlayamadığım kelepçe ile kelepçeledi sonra kolumdan tutup götürmeye başladı beni bu şekilde tutması can acıtıyordu.
"Ne yapıyorsun abi!! Kızı niye kelepçeledin işimize yarayacak diyoruz! Ne diye böyle anı tepkiler veriyorsun ki çözebiliriz bu durumu! "
Koridorda yürürken geniş tavanlı rönesans resimleri devam ediyordu ve barok mimarisinde pencereler kapılar karşımıza çıkıyordu. Olduğum yer sanki Türk bölgesi değil gibiydi. Hızlıca gitmemizden kaynaklı bir anda ayağıma çelme taktım ve yere düştüm.
"Umrumda değilll! Bu kızın bir insan olduğundan bile emin olamayız şu son zamanlarda dünyanın başına gelenlere bakın normalmi bunlar? Peki ya benim çocuklarım sizin aileniz? Ne olucak bunları unutabilrmisiniz bu kız anahtar yada değil ama tüm şüpheleri üstünde barındıran tek kişi ve tehlikeli olabilir."
Adamın bir anda bağırması ile korkmuştum ve her bir kelimesinde gözlerim dolmaya başlamıştı bu da neydi şimdi ben hiç kimseye hiç bir şey yapmadım eve dönmek istiyordum artık bu yaşanılanlar bana fazla gelmeye başlamıştı alışık olmadığım şeyler yerler durumlar her şey beni şaşırtırken bir taraftan korkup üzüyordu kafamı karıştırıyordu. Keşke annemle ve babamla kavga etmeseydim keşke kaçmasaydım evde. Keşke onların yanında ve annemin kollarında olsaydım neden bunlar oldu ki
Neden büyükannem burda bir ölü ben hiç doğmadım mı yoksa? Böyle bir ihtimal varmı o yüzden mi bana canavar muamelesi yapıyolar? Ben hiç birşey yapmadım kimseye oysaki beni bu şekilde bilmeleri ve kafalarına göre yargıya varmaları çok can sıkıcı tıpki çocukken olduğu gibi....
Adam beni yerden kaldırdı ve yürütmeye devam etti merdivenlerden aşağı inmiştik bir iki koridorda daha dolaşırken arkadaki çocuklar halen ikna etmeye çalışıyordu ancak adam halen kafasının dikine göre gitmeye devam ediyolardı bir anda koridordan büyük girişe doğru çıktık. Ve büyük giriş kapısının orda duran bir kız gördüm siyah kısa saçlı gözleri kör ve beyaz tenliydi zayıf ve 1.50 civarı bir boyu vardı. Çok güzeldi. Kız sanki beni görmüş gibi ağzını açıp bişeyler söylemişti ancak sesini duyamamıştım sadece dudak hareketini okumaya çalıştım "a-a-y". Tam dediğini okuyamamışken daha da hızlanmıştı adam ve beni bir kapıdan dışarıya çıkartmıştı. Bahçe kısmına geldiğimizi anladığımda beni ufak kulübe tarzında ama betondan yapılna bir yere sokup kapıyı üstüme kilitlemişti.
Oda toz içindeydi sanki senelerdir girilmemiş gibiydi bir yer yatağı ufak mutfak tezgahı bir masa ve iki sandalye vardı bunlar yanyanaydı giriş kapısının solunda lavabo ve alaturka tuvalet vardı. Ve karşılıklı iki duvarda pencere vardı ufak boyuta ahşap ile kapatılmıştı pencereler. Yatağın üstünde ve pencerenin yanında bir resim vardı bu bir haritaydı yanında ise 3 kitaplı bir raf duvara asılı.
Şimdi gerçekten ne yapacağımı bilmiyordum ellerimde halen kelepçe vardı olduğum yerde dizlerimi kendime birleştirip ağlamaya başlamıştım. Herşey allak bullak olmuştu şimdi neler olucaktı? Ben ne yapacaktım ağlamamam gerekiyordu ama bu zordu benim için o sırada arkamı bi yere yaslarken yanlışlıkla masaya yaslamışım ve bir anahtar düşmüştü. Gözlerim buğulu olmasına rağmen görebiliyordum o anahtarı alıp belki kelepçeye uyar diye takıp çevirmeye çalıştım ama başta olmadı ardındna tekrardan denedim ve
"Hadi olsana artık anahtar"
Dedim ve bir anda bir şey parladı boynumda geri anahtarı çevirdiğim zaman olmuştu. Bir anlık sevindim ve kelepçelerimi elimden çıkardım. Mutlulukla kalktım ve etrafıma baktım sonra bir anda haritayı gördüm ama haritada bir tuaflık vardı... Kafamı karıştırmıştı bu durum hemen yan tarafımda olan raftaki kitabı elime alayın derken örümcek çıktı ve ağzımdan ufak bir çığlık kaçtı geri ağzımı kapattım sesim gitmesin diye ve kitabı elime aldım
"Türk-i Irklar ve Bölgeler Rehberliği" -basımı durduruldu son basımdır-
Bu kitap da neydi şimdi bölgeyi adam bahsederken de duymuştum ama ne dediğini anlamamıştım il ve ilçe gibi bişey heralde. Kitabı açıp sayfalarını çevirmeye başladım okuduğun ufak bilgiler ile şok geçirirken ve kitabın sonuna kadar gitmiştim ve yazı sonunda ise yazan şey
"Bu dünyada bölgeler ve reisleri sömürge almış olsalar bil(MultiMedya. Ingiliz Rönesansından James Thornhill Greenwitch'teki Old Royal Naval Kolejinde sergilenen "Triupmh of Peace and Liberty over tyranny" eseridir)
kendime geldiğimde halen başım ağrıyordu ama az önceki çınarın altında değildim. ağacın yaprakları farklıydı. rüzgârlı ve sıcak gün ışığı vuruyordu yapraklara.
ellerimi başıma götürüp ovuşturdum olduğum yer tamamen farklı gibiydi ama halen gölün etrafında olduğumuz belli idi, uzaktaki ağaçların o taraftan göl gözüküyordu. sanki köprünün karşısına ormana girmiş gibiydim ama buraya kadar yürümediğimi biliyordum en son bayılmıştım çünkü buraya nasıl geldiğim hakkında hic bir fikrim yoktu niye bayıldığımı nasıl olduğunuda hiç bir şekilde hatırlamıyordum.
kafam allak bullak bir haldeydi resmen hiç birşey hatırlamıyordum. sadece boynumda bir kolye durduğunu fark ettim.
evet bunu hatırlıyorum gardırobu arkasında bulmuştum.
"buraya kadar geldik ve hiç birşey yapmadan dönmeyi mi planlıyorsun selim abi?! sen ciddimisin hanım' ın ne dediğini duydun sende?"
"ya hadi anladım zor bir durum bu benim için ama iyi gelebilecek birşey bunu göz ardı edersek yine normal hayatımıza dönücez"
gelen seslerin olduğu tarafa döndüm baktım 2 tane adam yürüyordu birisi orta yaşlarda öbürü ise gençti. cok uzaktalardi ama gözüm onları rahatça seçebiliyordu. yürüyerek göle doğru gidiyolardi arkalarında ise 60lar yapımı gibi duran ingiliz köşküne benzer bir ev vardı.
gizlice bir ağacın arkasına gectim, onları izliyordum. bu yer benim geldiğim kasabadan oldukça farklı gözüküyordu. çünkü ben gelirken bu kadar ağaç olduğunu görmemiştim sadece güney kısmında bir parça vardı ama burası ağaçlarla dolu idi ve bu köşk ve 500 metre ilerisindeki bina hic görmemiştim.
bilmedigim bir yer oldugu için burası gizleniyordum çünkü beni görünce ne yapabilecekleri hakkında hic bir fikrim yoktu. derhal gölün öbür tarafına köprünün yanına gidip evimin olduğu tarafa geçmem gerekiyordu.
ağacın arkasında onlari izlemeye devam ederken ikisinin göl kenarında durup sessizce tartıştığını duydum bu sefer. orta yaşlı adam bu sefer yukarıya ileriye benim olduğum tarafa dönüp baktı hızlıca geri çekildim. ama çekilirken bir sincabın kuyruğuna bastığını fark ettim ve hızlıca uzaklaştı.
büyük ihtimal bu durum adamların dikkatini çekmişti. acil buradan gitmem gerekiyor şu durumda ama nereye gidebileceğim hakkında bir fikrim yok.
Başımda hissettiğim acı his ile ellerimi başımı götürdüm. gözüm acıdan dolayı kapanırken bi anda kendimi yerde çimenlerde buldum.
- - -
"Nasıl yani? defterde yazması gerekirdi. bu kızı hiç bu taraflarda gördüğünü hatırlamıyorum."
"Dur bakalım defterde bazı doğum tarihli kişilerin eksik girilmis çıktığını fark etmiştik geçen aylarda bu kız da öyle olabilir yani. birde çevrede araştırın soruşturun"
Duyduğum sesler ile irkilmiştim ama tanımadığım için sessiz kalmam gerekiyordu ne yapacakları hakkındabir bilgim yoktu. ama kötü bisey yapacakgibi durmuyolar şu konuşmaya bakılırsa.
"Galiba birisi uyanmış!"
Bu sesi ilk defa duydum. ama beni fark ettiler ve benim halen baygın numarası yapmam mantıksız olurdu. o yüzden gözlerimi açtım ve tavanı gördüm tavanda eski ingiliz rönesanstan(1) kalmış gibi duran çizimleri, eserleri gördüm. Bu yerin eski bir mimari yapısı vardı.Daha fazla bu şekilde duramazdım kalkmam lazımdı. Uyandığım yerden kalktım ve dille şip oturdum.
Karşımdaki ofis masasında baş koltukta oturan bir adam ve yanında ise ayakta duran birisi vardı birbirlerine benziyolardı biraz. Ve hemen yan tarafımda duvara yaslanmış bir şekilde duran birisi daha vardı bana tiksinir bir gözle bakıyordu.
Karşımdaki adam konuşacağı sırada ben konuştum.
"Benim nerden geldiğimi sorcaksınız ama inanın bana bende bilmiyorum. Çünkü hiç birşey hatırlamıyorum sadece düşüp bayıldığımı ormanda ve bir anda kendimi burada bulduğumu biliyorum başka bildiğim birşey yok. Sizden kaçmam ise şüpheli gözükmenizdi ve bana inanmayacagınızı düşünmemdi."
"Sana niye inanalım ki zaten ormanda hiç görmediğimiz ve kaçan bir kıza"
Daha devam edip konuşacakken duvara yaslanan çocuk konuştu. karşımdaki adam bir anda kalktı ve
"Tamam bu kadarı yeter kara"
Masa başında oturan adam 40 civarı yaşlarda idi ve resmi bir giyim tarzı vardı yanında duran kişi ise daha rahat bir gibi bişey sahipti. Ve gözlerini benden bir an olsun ayırmadığını fark ettim. Tamam evet öbürleri de ayırmıyolardı ama bu kişinin bakışları daha farklı idi.
"Adın ve soyadını söyle bana"
"Gerçekten hatırlamıyorum herşeyi unuttum resmen sadece buraya gelmeden öncesinde tuaf bir an yaşadığımı hatırlıyorum fazlası yok"
"Öyle diyelim o zaman peki hangi yıldayız?"
" Şeyy 2018? "
Adam başta afallasada geri yan tarafındaki kişi
"Ayı da söylemen gerek" dedi.
"12 Mart"
Duvara yaslanan adam bir andan yüzünü sağa doğru çevirip hıhladı ve cama doğru ilerleyip dışarı bakmaya başladı.
Masa başında oturan adam ise çekmeceden bir şeyler çıkartmakla uğraşıyordu.
Gerçekten onlara adımı ve geldiğim yeri söylesem bile bana inanmaz ve deli derlerdi olduğum kasabanın bu yolunda ne böyle bir konak ne de böyle bir manzara vardı sanki daha farklı bir yere gelmiştim ama bu adamlar kesinlikle türktü ne yapacağım hakkında gerçekten bir fikrim yoktu. Ve eğer biraz daha burda durursam korkmaya başlayacağımdan emindim ben kolay korkan bir kızım ve başıma böyle bir durum gelmişken daha sabırlı ve dikkatli olmam gerektiğini biliyorum ama ya evimi ve ailemi bulamazsam o zaman napıcaktım ben??
Bu ihtimal bile yutkunmamı sağlamışken kafam iyice karman çorman olmuştu düşüncelerden. Ama dikkatli olman gerekti bu insanları ve bu yeri tanımıyordum eğer evime dönmek istiyorsa önce nasıl bir yerde ve durumda olduğumu anlamam gerekti.
Bir anda masaya kitap vurma sesi geldi. Sesle bir anda yerimde zıpladım ve karşıma baktım.
"Gel buraya"
Ayağa kalktım ve yavaş bir şekilde yanına adımlamaya başladım. Nedense bir anda gerilmiştim. Kitap değilde bir defter olduğunu anladım ancak büyük bir defteri adam sayfaları çevirirken bir sayfa açtı ve bana çevirdi defteri.
"Bak buraya bu isimleri tanıyormusun? Yada defterden bu bölge kayıtında tanıdığın varmı, hepsine bak eğer ufak bir şey hatırlarsan anında söyleyeceksin söylemezsen bu işin sonunda senin canın yanar küçük hanım"
Adamın dediklerini dinledikten sonra hepsine bakmaya başladım ancak bir tanıdık yada bişey yoktu ben sayfaları çevirirken nasıl onların gözüne batmadan bir yol bulabileceğimi düşünüyordum anlaşılan o ki buradan kolay bir şekilde kaçamayacaktım. Umarım evimi bu-

Gördüğüm fotoğraf ile şaşkın bir şekilde deftere bakıyordum
Doğum: 03.05.1931 İsim-lakap: şerbetçi hasan kızı neri Aile İşi: şerbetçi dükkanı İş yeri: cumalıkızık Ölüm: 12.08.1956 Ölüm sebebi: Ev ve iş yeri yangını aile fertleri ölü bulunmuştur ve cesetleri bulunamamıştır. Mezarlık: ------------------------ *bilgileri dönem komutalığı onayıyla kaldırılmıştır.
Bu bilgilerle şok geçirmek üzereydim. Büyükannemdi bu ve öldü bilgisi var işin dahada tuhaf tarafı anneannem doğduğu gün. Annemin cüzdanında annneannemin eski kimliği vardı orada görmüştüm nenemin doğum tarihini ve aşırı derecede benziyolar birbirlerine. Ne yapıcaktım ben şimdi eğer büyükannem öldürüldüyse anneannem ve annem ya onlar doğmadan mı öldüler mi şimdi? Bunlar da neyin nesi oluyordu.
Karşımdaki adamlara şimdi ben ne diyecektim hepsinin gözü benim üzerindeydi. Eğer benim olduğum durumumu anlarlar sana ne yapıcam ben artık mantıklı düşünüp evimi bulabileceğimi zannetmiyordum.
Bir anda defter karşımdan alındı ve incelenmeye başladı çoktan anlamışlardı bile. Yüzümden belli ediyor olmalıydım. Adam deftere bakıp bilgileri her okuyuşunda şaşkınlığı daha da artıyordu sanki. Ve her okuyuşunda yüzüme bakıp geri devam ediyordu. Cam kenarında duran adam masaya doğru gelmeye başladı ve o da deftere baktı ardından
"Sen benim kuzenimmisin?"
Dedi ardından yüzündeki o tiksinti ifade yerine şaşkınlığa bıraktı ve sanki gözlerinde özlem duygusu var gibiydi. Bu beni daha da şaşırtmıştı işte defterde bilgiler düzgün yokken bile bir anda kuzenim olduğunu söylemesi daha da şaşırtmıştı beni. Belki bu benim gidiş biletimdi evet, evet umudumu kaybedemezdim bu yerden çıkacaktım gerçek evime varıcaktım bu evrenden kaçacaktım.
• • • • • • • • • • •
Ne
Az önce
Ben
Ney dedim?
E-
E - e
Evren mi?
Bu da ne demekti? Bunu ben mi söyledim?
• • • • • • • • • • • • • •
"Kızı al ve göster ona belki bir nesne değilde bir insandır? Bunu bilemeyiz göstermemiz gerek ancak o anlar"
"Evet anlayacak biliyorum hissediyorum o benim kuzenim ve şu anda yaşaması imkansız birisi karşımızda duruyor başka yol yok anlayacaktır o"
Kuzenmi biz ne zamandan beri kuzen olmuştuk bunla? Bir anda masa da oturan adam ayağa kalktı ve nerden çıkarttığını anlayamadığım kelepçe ile kelepçeledi sonra kolumdan tutup götürmeye başladı beni bu şekilde tutması can acıtıyordu.
"Ne yapıyorsun abi!! Kızı niye kelepçeledin işimize yarayacak diyoruz! Ne diye böyle anı tepkiler veriyorsun ki çözebiliriz bu durumu! "
Koridorda yürürken geniş tavanlı rönesans resimleri devam ediyordu ve barok mimarisinde pencereler kapılar karşımıza çıkıyordu. Olduğum yer sanki Türk bölgesi değil gibiydi. Hızlıca gitmemizden kaynaklı bir anda ayağıma çelme taktım ve yere düştüm.
"Umrumda değilll! Bu kızın bir insan olduğundan bile emin olamayız şu son zamanlarda dünyanın başına gelenlere bakın normalmi bunlar? Peki ya benim çocuklarım sizin aileniz? Ne olucak bunları unutabilrmisiniz bu kız anahtar yada değil ama tüm şüpheleri üstünde barındıran tek kişi ve tehlikeli olabilir."
Adamın bir anda bağırması ile korkmuştum ve her bir kelimesinde gözlerim dolmaya başlamıştı bu da neydi şimdi ben hiç kimseye hiç bir şey yapmadım eve dönmek istiyordum artık bu yaşanılanlar bana fazla gelmeye başlamıştı alışık olmadığım şeyler yerler durumlar her şey beni şaşırtırken bir taraftan korkup üzüyordu kafamı karıştırıyordu. Keşke annemle ve babamla kavga etmeseydim keşke kaçmasaydım evde. Keşke onların yanında ve annemin kollarında olsaydım neden bunlar oldu ki
Neden büyükannem burda bir ölü ben hiç doğmadım mı yoksa? Böyle bir ihtimal varmı o yüzden mi bana canavar muamelesi yapıyolar? Ben hiç birşey yapmadım kimseye oysaki beni bu şekilde bilmeleri ve kafalarına göre yargıya varmaları çok can sıkıcı tıpki çocukken olduğu gibi....
Adam beni yerden kaldırdı ve yürütmeye devam etti merdivenlerden aşağı inmiştik bir iki koridorda daha dolaşırken arkadaki çocuklar halen ikna etmeye çalışıyordu ancak adam halen kafasının dikine göre gitmeye devam ediyolardı bir anda koridordan büyük girişe doğru çıktık. Ve büyük giriş kapısının orda duran bir kız gördüm siyah kısa saçlı gözleri kör ve beyaz tenliydi zayıf ve 1.50 civarı bir boyu vardı. Çok güzeldi. Kız sanki beni görmüş gibi ağzını açıp bişeyler söylemişti ancak sesini duyamamıştım sadece dudak hareketini okumaya çalıştım "a-a-y". Tam dediğini okuyamamışken daha da hızlanmıştı adam ve beni bir kapıdan dışarıya çıkartmıştı. Bahçe kısmına geldiğimizi anladığımda beni ufak kulübe tarzında ama betondan yapılna bir yere sokup kapıyı üstüme kilitlemişti.
Oda toz içindeydi sanki senelerdir girilmemiş gibiydi bir yer yatağı ufak mutfak tezgahı bir masa ve iki sandalye vardı bunlar yanyanaydı giriş kapısının solunda lavabo ve alaturka tuvalet vardı. Ve karşılıklı iki duvarda pencere vardı ufak boyuta ahşap ile kapatılmıştı pencereler. Yatağın üstünde ve pencerenin yanında bir resim vardı bu bir haritaydı yanında ise 3 kitaplı bir raf duvara asılı.
Şimdi gerçekten ne yapacağımı bilmiyordum ellerimde halen kelepçe vardı olduğum yerde dizlerimi kendime birleştirip ağlamaya başlamıştım. Herşey allak bullak olmuştu şimdi neler olucaktı? Ben ne yapacaktım ağlamamam gerekiyordu ama bu zordu benim için o sırada arkamı bi yere yaslarken yanlışlıkla masaya yaslamışım ve bir anahtar düşmüştü. Gözlerim buğulu olmasına rağmen görebiliyordum o anahtarı alıp belki kelepçeye uyar diye takıp çevirmeye çalıştım ama başta olmadı ardındna tekrardan denedim ve
"Hadi olsana artık anahtar"
Dedim ve bir anda bir şey parladı boynumda geri anahtarı çevirdiğim zaman olmuştu. Bir anlık sevindim ve kelepçelerimi elimden çıkardım. Mutlulukla kalktım ve etrafıma baktım sonra bir anda haritayı gördüm ama haritada bir tuaflık vardı... Kafamı karıştırmıştı bu durum hemen yan tarafımda olan raftaki kitabı elime alayın derken örümcek çıktı ve ağzımdan ufak bir çığlık kaçtı geri ağzımı kapattım sesim gitmesin diye ve kitabı elime aldım
"Türk-i Irklar ve Bölgeler Rehberliği" -basımı durduruldu son basımdır-
Bu kitap da neydi şimdi bölgeyi adam bahsederken de duymuştum ama ne dediğini anlamamıştım il ve ilçe gibi bişey heralde. Kitabı açıp sayfalarını çevirmeye başladım okuduğun ufak bilgiler ile şok geçirirken ve kitabın sonuna kadar gitmiştim ve yazı sonunda ise yazan şey
"Bu dünyada bölgeler ve reisleri sömürge almış olsalar bile yaşanan durumlar reisler tarafından bile bilinmezdir sadece sizi avutmak için söylenen bilgilerdir Devrim geçirmiş bir dünyada mantıklı öge bulunmaz"
• • • •
e yaşanan durumlar reisler tarafından bile bilinmezdir sadece sizi avutmak için söylenen bilgilerdir Devrim geçirmiş bir dünyada mantıklı öge bulunmaz"
• • • •
|
0% |